KANDİL İSİ KANTİN DUVARINA BULAŞINCA

10 Şubat 2016 10:58
Okunma
1176
KANDİL İSİ KANTİN DUVARINA BULAŞINCA



    Geçtiğimiz iki aylık dönemde, fitili ODTÜ’de ateşlenen ve içeriği farklı olsa da Hacettepe’de bir cinnet görüntüsü veren öğrenci olayları, daha sonra Türkiye’nin pek çok üniversitesine sıçradı.
    PKK’nın üniversite yapılanması, Kandil’in talimatıyla üç ay önce Diyarbakır’da bir toplantı düzenledi. Toplantıdan çıkan, “Artık daha çok eylem hâlinde bulunacağız.” kararının mahsulüydü bu olaylar.
    Bu; Türklüğün payitahtı Ankara’nın birinci sınıf üniversitelerinde, Türk bayrağının hür gölgesinde yaşayan bir Türk gencinin; kendi kampüsüne her girişinde “Katil devlet hesap verecek!”, ”Kürdistan’da katliam var!” gibi pankartların altında dişlerini sıka sıka ders görmesi demekti. Nevruz bahanesiyle, bilmem ne bahanesiyle PKK paçavralarının ve bölücübaşı Apo’nun resminin okul meydanına çekildiğine şahit olması demekti.   
Bu; binbir gayret ve çalışmayla üniversite kazanmış Türk çocuklarının, üniversitenin dersler dışındaki yegâne buluşma ve muhabbet mekânı olan, fırsat bulup arkadaşlarıyla hoşbeş ettiği, hatta zaman zaman ders çalıştığı üniversite kantininin duvarlarında “Kandil sloganları” görmesi demekti.
Bu; “Acaba bu milliyetçi mi?” diyerek kendisine ters ters bakan bir alay dağ kaçkınının düşmanca bakışlarına maruz kalması demekti.
Ankara Üniversitesinin Cebeci kampüsünde olduğu gibi sırf telefonunda Alpaslan Türkeş’in resmi olduğu için sınavlara alınmaması, üniversite kantininde oturamaması demekti.
Daha da beteri, göğsünü gere gere “Ben Türk’üm!” diyememesi demekti.
Bölücü örgütün eylemlerine karşı devletin ve üniversite yönetiminin herhangi bir yaptırım gücü sergilememesi de işin cabasıydı.
    Velhasıl Türk çocuğu; kendi yurdunda, kendi öğrenim gördüğü üniversitede rahat hareket edemeyecekti.  
    PKK’nın üniversite kanadının böyle azıtması elbette şaşılacak bir şey değil. Ancak “Atatürk’ün kurduğu ve Atatürk siyaseti yaptığını iddia eden bir partinin, CHP’nin gençlik kollarına mensup öğrencilerin bunlarla eylem birliği içinde olması çok manidar... Hani şu kurt meselindeki demircinin iti misali…
    Türk milliyetçiliğini teoriden pratik hayata geçirmiş bir devlet adamı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü dilinden düşürmeden, “Kürdistan özel harekâta mezar olacak!” sloganıyla duvarları kirleten YDG-H’lilerle omuz omuza, milliyetçi Türk gençlerine “Faşistler!” diyerek saldırmanın ne demek olduğunu herhâlde yazmaya gerek yok.
    Hem at izinin it izine karıştığı hem de Kandil isinin ve pisinin kantin duvarlarına bulaştığı bir dönemdeyiz.   
    Üniversite yönetimleri, kampüslerde öğrenim hürriyetini ortadan kaldıran PKK eylemleri karşısında hiçbir tedbir almadı, almıyor. Hükûmet umursamaz, YÖK sessiz… Hâl böyleyken biz Ülkücü Türk gençlerinin meseleye el koymamız, açılan paçavraları yerlerde sürümemiz, elbette kaçınılmaz. Millî şeref ve gururumuz söz konusu olunca karakterimiz icabı çok fazla kendimizi tutmaya lüzum görmememiz normal. Bize “Siz niye karışıyorsunuz?” demek; Çanakkale Harbi sırasında düşmana karşı vatan müdafaası yapan Mehmetçiklere “Niye cepheye gidiyorsun?” demekle aynı, kanaatimizce.
Esas soru şu:   
    - Biz, kantin duvarlarını kirleten o malum yazıları niye görüyoruz? Niye Türk askerinin vurduğu eli silahlı bölücü örgüt mensuplarının kahraman ilan edildiği, intikam sloganları yazılı pankartlarla muhatap olmak zorunda kalıyoruz? 
    Biz bunları görmek zorunda bırakılıyorsak, bunlara mâni olması gerektiği hâlde olmayan hiç kimsenin ve hiçbir kurumun bize laf söylemeye hakkı olamaz. Bizim, PKK’lıların ve onların kuyruğuna takılan sol grupların arasında kara gözlü yârimiz yok! Üniversitelerdeki bu olaylar, birileri babamızın tarlasından pay istediği için de yaşanmıyor! Milletimize, mukaddesatımıza küfrediliyor; binlerce şehidin kanıyla yoğrulmuş vatan topraklarımız parçalanmak isteniyor, beyler!  
    O yüzden kimse bize nasihat vermeye kalkmasın!
  Üniversitede yaşanan olaylar, basit bir sağ-sol kavgası değil. Kız davası, delikanlılık meselesi hiç değil. Aksine Hak davası, haklılık davası!
  Kimse PKK militanlarıyla onların arkasına saklanıp kimliğini bölücü bir örgütün eylemlerinde arayan silik ve marjinal sol örgütlerin milliyetçi-Ülkücü gençlere saldırısını karşıt görüşlü öğrencilerin kavgası bellemesin!
    Biz sadece; topraklarımızdaki en ücra okul dâhil, millî değerlerimize küfredilmeyen, hür öğrenim ortamı istiyoruz. Kendimizi tutarak okula gidip gelmek zorunda kalmadığımız üniversiteler istiyoruz.  
Ayrıca hiçbir kampüsü PKK’ya terk etmeye hiçbir öğrenciyi çağdışı ve ilkel komünist-Marksist ideolojiye kaptırmaya niyetimiz yok!
    Üniversitelerde öğrenim özgürlüğü sağlanıncaya kadar sağduyulu ve demokratik direnişimiz sürecek!
O kantin duvarlarından, Kandil isi ve pisliği öyle ya da böyle temizlenecek!