Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul Milletvekili Uygar Suphi Aktan, 1 Kasım’a giden siyasi süreçte MHP’nin bir kez daha haklı çıktığını ve yükselişe geçtiğini bildirdi.
Dergimizin sorularını cevaplandıran Aktan, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’yi tek başına iktidara getirmek için gerekirse gözünü karartıp her türlü yola başvurabileceğine dair bir ruh hâli göze çarpmaktadır. Erdoğan kendisini ancak AKP’nin tek basına iktidar olduğu bir Türkiye’de güvende hissedebilmektedir. Bu durumda olan birisinin cumhurbaşkanlığı makamında bulunması demokratik seçimler açısından son derece büyük riskler taşımaktadır.” dedi.
MHP İstanbul Milletvekili Uygar Suphi Aktan’a yönelttiğimiz sorular ve cevapları şöyle:
- 1 Kasım seçimlerine giden süreçle ilgili değerlendirme yapar mısınız?
1 Kasım’a giden siyasi süreç, Recep Erdoğan’ın daha 7 Haziran gecesi sandıktan çıkan sonucu kabul etmemesiyle başladı. Erdoğan tarafsızlık yeminini ayaklar altına alarak meydanlara inip kendisini başkan yapacak sistem değişikliğini yapabilmesi için AKP’ye 400 vekil istemişti. Ancak Türk milleti bırakın 400 veya 330’u, Erdoğan’ın partisine 276 vekili dahi vermeyince infial etti. Çünkü Erdoğan için istediği sonuçlar çıkınca millî iradeden iyisi yoktur. Ancak bırakın iktidarını elinden almayı, iktidarını paylaşmayı dahi reddettiği için koalisyon isteyen millî iradeye savaş açtı. Adeta “Ben bunu saymıyorum.” dercesine “tekrar seçim”i dayattı. Başkanlık sistemini kendisine yar etmeyen seçmene bizzat kendisinin fiilen sistemi değiştirdiğini ve tekrar sandığa giderek buna uygun biçimde Anayasa’yı değiştirebilmesi için partisine gereken çoğunluğu vermesini istedi. Ancak bu gerçeği gizleyebilmek için de bir taraftan emanetçisi Ahmet Davutoğlu’na koalisyon yapmama talimatı verirken diğer taraftan bunun faturasını MHP’ye kesebilmek için bir algı operasyonu başlattı.
- Türkiye şu anda bir terör dalgası ile karşı karşıya bulunuyor. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Bu terör dalgası “çözüm” denen ihanet sürecinin kaçınılmaz sonucudur. Vatan toprağını terör örgütü ile pazarlık konusu yapmanın ihanet olduğunu ve sonunun iyi olmayacağını MHP başından beri dile getirmiştir. Ancak bu uyarılar bile sürecin mimari olduğunu kendisi itiraf eden Erdoğan’ı yanlışından dönmeye ikna edememiştir. Hatta bu süreçten faydalanarak zemin kazanmaya çalışan PKK terör örgütüne Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da alan hâkimiyetini gümüş tepsi üzerinde armağan etmiştir. İşte bu nedenle yeniden başlayan terör bu sefer bu kadar şiddetli olabilmiştir. Ancak pişmanlık duyacağı yerde, Erdoğan şehit cenazelerini seçim stratejisine çevirmeye çabalamış ve terörün sebebinin sandıktan 400 vekil çıkmamasına bağlayarak suçu millete yıkmıştır. Bu suçunu, 1 Kasım’da telafi etmesi için de terörü millete karşı tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanmaya devam etmektedir.
- 1 Kasım genel seçimlerinde 7 Haziran’daki tablonun değişeceğini öngörüyor musunuz?
Hayır, sonuç aşağı yukarı aynı olacaktır. Olsa olsa AKP tek başına iktidarı daha büyük bir farkla kaçıracaktır. Dolayısı ile bu defa Erdoğan bir koalisyona rıza göstermeye mecbur kalacaktır. Aksi takdirde Türkiye sonu belirsiz bir istikrarsızlığa sürüklenebilir.
- Türkiye’de şu anda bir seçim güvenliği var mı? Bu konuda bir endişe yaşıyor musunuz?
Türkiye’de şu anda genel olarak güvenlik yok ki seçim güvenliği olsun. İhanet sürecinin sonucu olarak büyük bir alanda devletin otoritesi çökmüştür. Devlet otoritesi yeniden tesis edilinceye kadar ne seçim güvenliğinden ne de başka bir güvenlikten söz edebiliriz.
- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce söylediği “1 Kasım, 7 Haziran gibi olmayacak.” şeklindeki sözleri sizce ne anlama geliyor?
Erdoğan bu sözleri ile AKP’nin tek başına iktidar olacağı temennisini dile getirmektedir. Bunun gerçekleşmesi için gerekirse gözünü karartıp her türlü yola başvurabileceğine dair bir ruh hâli de göze çarpmaktadır. Erdoğan kendisini ancak AKP’nin tek basına iktidar olduğu bir Türkiye’de güvende hissedebilmektedir. Bu durumda olan birisinin cumhurbaşkanlığı makamında bulunması demokratik secimler açısından son derece büyük riskler taşımaktadır.
- Erdoğan’ın “550 yerli ve millî vekil istiyorum.” şeklindeki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını söyleyen ve ihanet surecini yabancıların gözetiminde Oslo’da başlatan bir zatın şimdi millîlik ve yerlilikten söz edebilmesi, kara mizahtır. Bu sözleri ile PKK’nin siyasi uzantısı HDP’yi hedef alıyorsa unutulmamalıdır ki HDP’nin de PKK’nin da bu kadar palazlanmasına imkân sağlayan kendi yerli olmayan ve gayrimillî politikalarıdır.
- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran seçimlerinden sonra hem koalisyon konusunda hem de diğer konularda izlemiş olduğu politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi gelişmeler MHP’nin politikalarını sizce doğruladı mı?
7 Haziran’ı takip eden süreçte Türkiye korkunç bir terör dalgasının hedefi olmuştur. Böylesi bir durumda MHP elini değil, gövdesini taşın altına koymak için öne atılmış ve koalisyon yapmak için 4 şart ortaya koymuştur. Bu şartlar son derece makul ve temel şartlardır. Bunları dahi kabul etmeyenin zaten baştan koalisyon yapma niyeti olmadığı açıktır. Nitekim kamuoyu aksi yönde yapılan algı operasyonlarına kanmamış ve ülkeyi terör ve istikrarsızlık ortamında yeniden bir seçime sürükleyenin, Erdoğan olduğunu görmüştür. Dolayısıyla MHP sonunda bir kez daha haklı çıkmış ve yükselişe geçmiştir.