“Çözüm sürecinde PKK’nın güçlenmesine göz yumulduğu” gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunan MHP, Meclis soruşturması talebinde de bulundu.
Milliyetçi Hareket Partisi, sözde çözüm sürecine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, suç duyurusu dilekçesini verdikten sonra yaptığı açıklamada, partinin 14 Mayıs 2013’de çözüm süreci konusunda savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu ancak bunun takipsizlikle sonuçlandığını kaydetti.
Takipsizlik kararında “isnat edilen suçların oluşmadığının” belirtildiğini kaydeden Büyükataman, “Suç unsurunun oluşması için daha ne olmalıydı? Ülkemizin bir bölümünde ayrı bayrak ve tel örgülerle belirlenmiş sınırlar mı oluşmalı, yoksa binlerce askerimiz daha mı şehit olmalıydı? Bunun oluşmasını bekleyenler için düğmeye basılmıştır ve bugün Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki asayişsizlik yerini yeniden teröre bırakmıştır.” dedi.
Büyükataman, açılım masasının taraflarının birbirlerini suçladığını hatırlatarak “İki taraf da birbirini, verdikleri sözleri tutmamakla suçlamaktadır. Bu sözlerin neler olduğunu tahmin etmek güç değildir. Taraflar buluşma yerinde anlaşamadığı için mi bu şehitleri vermekteyiz?” diye sordu.
Büyükataman, şunları söyledi:
"Bugün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığımız yeni suç duyurusu müracaatımıza esas teşkil eden ve kamuoyu önünde açıkça cereyan eden süreçte, anayasal suç işleyen, konusu suç olan emri uygulayan, suçluyu kayıran, görevini kötüye kullanan, kamu görevini terk eden veya yapmayan, suçu bildirmeyen, suç delillerini yok eden, gizleyen veya değiştiren, suç delillerini bildirmeyen, terör örgütüne yardım ve yataklık eden kamu görevlileri ve diğer şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını, çözüm sürecini övünerek başlatan eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanının yargılanması için gerekli işlemlerin başlatılmasını, hâlen yasama dokunulmazlığı bulunan şüpheliler hakkında fezleke düzenlenerek TBMM'ye gönderilmesini talep eden dilekçemizi muhtevasıyla beraber Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına teslim etmiş bulunuyoruz."
Büyükataman, suç duyuru dilekçesindeki isimlerinin ve dilekçenin içeriğinin sorulması üzerine de şöyle konuştu:
"Bu süreçte başından itibaren değişik roller üstlenmiş bulunan herkesi kapsayan bir suç duyurusunda bulunduk. Bunlar hem kamuoyunun malumu olan isimler hem çeşitli vesilelerle görevlendirildikleri medyada yer bulan isimler. Ayrıca MHP olarak bu isimleri ayrıca tek tek yazmadık."
SAVCILIKTAN SONRA MECLİS
Daha önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na kendi sözlerini kanıt olarak göstererek Tayyip Erdoğan’ın yargılanması istemiyle başvuran MHP’nin Grup Başkan Vekili Oktay Vural, bu kişilerin kamu düzenini, millî güvenliği sağlama görevini kötüye kullandığını söyledi.
Vural, çözüm sürecinde PKK’nın güçlenmesine göz yumulduğu gerekçesiyle çözüm süreciyle ilgili suç duyurusunun ardından Meclisi devreye soktu.
MHP; dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, dönemin Başbakan Yardımcıları Beşir Atalay, Bülent Arınç, eski Adalet Bakanları Bekir Bozdağ, Sadullah Ergin, eski İçişleri Bakanı Efkan Ala ve seçim hükûmetinin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan hakkında, “terör örgütünün saldırılarıyla bölücü amaçlarına ulaşabileceği yolunda cesaret vermek suretiyle Anayasa ve kanunların kendilerine verdiği görevi yerine getirmeyerek, hukuk devletini, kamu düzenini ve millî güvenliği sağlama görevini ihmal ve kötüye kullandıkları” iddiasıyla Meclis soruşturması açılması için TBMM Başkanlığına önerge verdi.
Önergede; soruşturma açılması istenen kişilerin, PKK’nın siyasi amaçlarını meşrulaştırıp terör örgütünün alan hâkimiyeti yaratmasına, vergi toplayıp asayiş birimleri kurmasına, mahkemeler oluşturmasına, devlet yapılanması tesis etmesine göz yumduğu da iddia edildi.
TBMM’de yaptığı basın toplantısında gazetecilere, Erdoğan’ın sözde çözüm sürecine ilişkin yaptığı açıklamaları izlettiren MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, “İhanet eden kimdir, bu ihanet edenler hesabı nasıl verecektir?” dedi.
Vural, şöyle devam etti:
“PKK terör örgütüne siyasi çözüm bulma amacıyla, PKK’nın siyasi amaçlarını meşrulaştıran, silahlı varlıklarıyla kalmasını kabul eden, silah stoklanmasına izin veren, terörle mücadele etmesi gereken güvenlik güçlerimizin, askerimizin ve polisimizin operasyon yapmamasını sağlamak suretiyle devletimize planlı bir şekilde darbe hazırlığı yaparak fiilî olarak Anayasa’yı değiştirmeye yönelik bir kalkışma içerisinde oldukları gayet açık ve nettir. Bugün geldiğimiz bu süreç içerisinde terör örgütünün istek ve arzularını yerine getirmek için Anayasa’yı 400 milletvekili ile değiştirme iradesi ortaya koyanlar, aslında millet iradesini silaha teslim etmek isteyenlerdir. Vatana ihanetin nedeni olmaz, er ya da geç bedeli olur. Bu sürecin muhakkak bir bedeli olacaktır.”
“Cumhurbaşkanı vatana ihanetten yargılanabiliyor; nasıl bir hukuki yol izlenecek?” sorusuna Vural, “Onu dönemin Başbakanı sıfatıyla veriyoruz. Cumhurbaşkanı sıfatından kaynaklanan bir husus değildir, daha önceki görevleriyle ilgilidir.” cevabını verdi.
ERDOĞAN HAKKINDA “VATANA İHANET” SUÇLAMASI
Bu arada Ankara Barosu Avukatı Veysel Kırıcı da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında, bir televizyon programında yaptığı açıklamalar dolayısıyla “vatana ihanet” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.
Dilekçede, Erdoğan’ın, “400 vekili elde edebilecek sayıyı bir siyasi parti yakalasaydı, durum bugün çok farklı olurdu” şeklindeki sözleriyle, TCK’nın 302. maddesindeki “Devletin birliğini bozmak ve devletin bağımsızlığını zayıflatmak” suçunu işlediği öne sürülerek, yargılanması istendi.
Anayasa’nın 103. maddesine göre TBMM’de Anayasa’ya bağlı kalacağına, üzerine aldığı görevini tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına namusu ve şerefi üzerine yemin etmesine karşın Erdoğan’ın; çeşitli zamanlarda yaptığı konuşmalarda da AKP için 400 milletvekili istediği belirtilen dilekçede, “Erdoğan konuşmasında bir baba ‘Benim beş evladım daha var. Bu vatan için beş evladımı da kendimle beraber feda etmeye hazırım.’ diyor. Bu babalar da var ama böyle karakteri bozuk olanlar da var.” diyerek, şehit yakınlarına da hakaret ettiği kaydedildi.
TCK’nın 302. maddesinde “Devletin birliğini bozmak ve devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye müebbet hapis cezası verileceğinin” ifade edildiği anlatılan dilekçede, Erdoğan’ın yargılanması talep edildi.