SURİYE'DE BİR KÜRT DEVLETİ Mİ?

24 Temmuz 2015 13:50
Okunma
1455
SURİYEDE BİR KÜRT DEVLETİ Mİ?

 
Mehmet DEMİRKAN
 
7 Haziran Türkiye için bir dönüm noktası. En azından tarih bunu böyle yazacak. Genel seçimde sandıktan kaos çıktı. Derhal ve en çok sevdiği iç politikaya odaklanan toplum, "O mu olsun, bu mu olsun." diye hararetli tartışmalar yaparken yıllarca hiç alakadar olmadığı dış politikada yapılan yanlışlarla ülkenin kısa sürede nasıl bir felakete sürüklediğinin farkına bile varmadı. 
Ancak sıkıntı o noktaya geldi ki nelerin olduğu sonunda devletin çeşitli mekanizmalarının da onayı ile basına sızdırıldı.  
AKP hükûmetinin son Bakanlar Kurulu toplantısına "çok gizli" ibaresi ile bir dosya sunuldu. İstihbarati belgeler de içeren dosyadaki dokümantasyon, Suriye'nin kuzeyinde tehlikeli bir oldubittiye işaret ediyor.  
Dosyada yer alan bilgilere göre, "ABD, terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD’ye destek vererek bir Kürt devletinin altyapısını hazırlıyor." İşin daha da vahimi, PKK’nın Suriye’den sonra Türkiye içine yönelme ihtimalinden söz ediliyor.
Bu Bakanlar Kurulu toplantısına Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve bazı kuvvet komutanları ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan da katıldı.
Peki ne olmuştu da böylesi iddialı bir rapor Bakanlar Kuruluna taşınmış, ardından da basına sızdırılmıştı? 
Kamuoyu yaratmak ve buradan güç devşirmenin önemli sebeplerinden birinin de acziyet olduğunu söyledikten sonra karşı karşıya olduğumuz duruma bakalım.  
Durumun, çok öncesinden özellikle bölgede bütün gücü ile çalışan MİT tarafından bilinmesi mümkün müydü? Tabii ki hayır… 
Ancak MİT tamamen siyasallaşarak beceriksiz ellerde öylesine acemice işlere bulaştı ki bölgede deşifre olarak iş yapamaz hâle geldi. MİT açısından felaketin başladığı gün, yakalattığı silah dolu TIR'lardı. Bu öylesine büyük bir beceriksizlikti ki MİT sadece kendisini değil, Türkiye'yi de o günden sonra çok tehlikeli bir suçlama ile karşı karşıya bıraktı.  
Uluslararası platformlarda TIR'lardaki silahların IŞİD'e gittiği iddiası ile Türkiye'ye aba altından sopa gösteriliyor ve "savaş suçu" işlediği iması yapılıyor. Konu Batılı medya organları tarafından sürekli köpürtülüyor. 
İma ve dokundurmalar en üst düzeyden de geliyor. ABD Başkanı Obama G7 zirvesinde, "IŞİD, Türkiye-Suriye sınır bölgesinde olan bitenin daha etkin izlenmesiyle engellenebilir. Biz bu alanda Türk makamları ile daha çok iş birliği yapmak istiyoruz ki Türk makamları da bu problemi biliyorlar. Ancak bu alanda ihtiyaçları olan kapasiteyi tam olarak artırmış değiller." dedi. 
Bu, şöyle okunabilir: Türkiye, IŞİD ve benzeri yapıları desteklemese de göz yumuyor.  Yani Türkiye tam anlamıyla köşeye sıkıştırılıyor.  
 
KANTONLARDAN KUZEY SURİYE'YE 
Türkiye'nin eli kolu bağlanırken Suriye'nin kuzeyinde olağanüstü bir hareketlilik yaşanıyor. Bir süredir büyük bir hazırlık yapan PKK’nın Suriye uzantısı PYD, ABD öncülüğündeki koalisyonun uçaklarının havadan sağladığı destekle IŞİD’in elindeki Tel Abyad’ı kontrolü altına aldı. Böylece kendi denetimindeki Kobani ve Cezire kantonları arasında iletişim sağlayacak bir koridor açtı. Artık hedefi mümkün olduğunca büyük bir alanda toprak bütünlüğü sağlamak…
Burada ABD çok önemli bir rol üstleniyor.  Öncelikle IŞİD ile mücadelesinde YPG'yi kara birliği olarak kullanıyor. YPG’nin elinde tanklar bile bulunuyor. Kendisiyle sahada işbirliği yapan ve başarılı da olan YPG, ABD için şu an için vazgeçilmez. 
Bu arada medya organları da çalışıyor. 2014'ten bu yana PKK, PYD ve benzeri Kürt silahlı gruplar Batı dünyasının IŞİD’e karşı mücadelesinde en güçlü müttefikleri olarak lanse ediliyor. 
Bu destekle PYD, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırı boyunca kendi kontrollerinde bir Kürt bölgesi oluşturmaya çalışıyor. Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan Cezire bölgesi ile Türkiye-Suriye sınırının en batısında yer alan Afrin bölgesi PYD’nin denetimi altındaydı. Bu iki bölgenin tam ortasında yer Kobani’nin, son olarak da Tel Abyad’ın ele geçirilmesiyle Suriye-Türkiye sınırı boydan boya PYD’nin kontrolüne girdi. 
Hayal, bu toprakları Akdeniz'e kadar uzatmak…
YPG savaşırken bir yandan da Esad rejiminin sonrasına hazırlık yapıyor. ABD'de buna destek oluyor. Tel Abyad’da yaşananlar bunun somut örneği. Önce hedef gözetmeksizin ABD uçaklarının ağır bombardımanının ardından bölge halkı büyük bir panikle Türkiye sınırına yığıldı. Birkaç saat içinde sınıra gelenlerin sayısı 20 bini aştı. 
Ankara'daki ABD büyükelçiliği sivil hedefleri bombalanmadığını iddia etse de sınıra yığılanlar şimdiye kadar hiç böylesine bir hava saldırısına uğramadıklarını söylüyorlardı. Bir bölümü bu uçakları Şam yönetiminin sanarak Esad'a beddualar ediyordu. Oysa bombardımanı yapan ABD ve müttefiklerine ait uçaklardı. Bölge temizlenince YPG'nin Tel Abyad'ı ele geçirmesi çok kolay oldu. Bölgenin IŞİD'den temizlenmesi sevinçle karşılandı ve Tel Abyad'dan kaçanlar evlerine geri dönmek için Türkiye'den Suriye'ye geçmek istediklerinde büyük bir sürprizle karşılaştılar. 
YPG güçleri güvenlik gerekçesiyle dönüşleri engelliyor, buna karşılık Kürt kökenli olanlar ellerini kollarını sallayarak geçiş yapıyorlardı. Bu durum uzun süredir bölgedeki en hassas tartışma konusunu daha da alevlendirdi.
YPG uzunca bir süredir ele geçirdiği bölgelerdeki Arap ve Türkmen nüfusu göçe zorluyor ve kontrolü altındaki yerlerde nüfus değişikliği yapıyor. Bunun sebebi, Türkiye-Suriye sınırı boyunca Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeler arasında geniş boşluklar olması. Şimdi buralara da Kürtler yerleştiriliyor. ABD'nin büyük desteği ile savaşan PYD, demografik yapıyla oynuyor, kitleleri hareket ettirerek Kürtlerin ağırlıkta olduğu etnik bölgeler kuruyor. 
 
BÖLGE İÇİN ÖNERİLEN FORMÜL: BALKANİZASYON
Bölgede yeni dengeler oluşurken bazıları da sonunda dillerinin altındaki baklayı çıkarttı. Beyaz Saraya yakınlığıyla bilinen Washington Post gazetesinde yayımlanan makalelerden birinde, Suriye için en uygun formülün Balkanizasyon olduğu, her etnik kimliğin bu topraklarda hakkı olduğu dile getirildi. Yani Balkanlar’daki parçalanmaya hatta büyük çatışmalara övgüler yağdırıldı. 
Suriye de adım adım parçalanmaya gidiyor. Kuzeyde Kürtler, batıda Nusayriler ve kalan bölümde de Sünniler. Tıpkı Irak işgal edildiğinde 3 parçaya (Kürt, Sünni Arap ve Şii Arap) bölünmesi gibi. Barzani'nin Irak'ın kuzeyinde kurduğu özerk devlet gibi bir yapı, Esad sonrası Suriye için planlanıyor. PYD'nin ilerleyişi bu sebeple destekleniyor. Ancak Kürtlerin liderliği konusunda PKK ile Barzani arasında büyük savaş var. Öyle ki örgütün Kuzey Irak’ta kendi kantonunu oluşturmak istemesi silahlı çatışmaya kadar gitti. 
PKK/KCK Yönetim Komitesi üyesi Duran Kalkan'ın söyledikleri de çok çarpıcı. “Eski dengeler değişti, ilişkiler tükendi. Yeni ilişkiler ortaya çıkacak. Kürt siyasetinde kendisini merkezi gören güney yönetimi tükendi. Güney Kürdistan siyaseti de KDP-PKK ilişkileri de yeniden şekillenecek.  Eskiden var olan ilişkileri KDP bitirdi. Biz o gücü gösteremedik. Kendileri daha ısrarlı oldular, neyi hesap ettiler, bilemiyoruz. Herhâlde HDP’nin kaybedeceği görüşüne çok inanmışlardı. Onun için PKK’ya karşı tavır almaktan çekinmediler. Bütün parçalardaki Kürtler özgürlük için ayakta. Onları temsil eden tek bir güç yoktur. Güney Kürdistan bunların sözcüsü falan değildir. Güney Kürdistan kendi sorununu çözüyor, Batı Kürdistan kendi sorununu çözüyor. Her parçanın özgürlüğü ve demokrasisi o parçada yaşayan halkın eseri oluyor ve o halkın çabasıyla gerçekleşiyor. Bu, PKK’nin çıkışında esas aldığı çizgiydi. Şimdi bu hayata geçiyor.”
Bu sözler çatışmayı ortaya koysa da bölgenin kaderi ne yazık ki burada yaşayanlar tarafından belirlenmiyor. Suriye'de de Irak benzeri bir Kürt yapısı oluşturulmak isteniyor ve bu yolda hızla ilerleniyor. 
 
PEKİ TÜRKİYE NE YAPIYOR? 
Türkiye ise söz konusu süreçte belirleyici olmaktan çok uzakta… Dışişleri Bakanlığı raporlar hazırlıyor, MİT raporlar hazırlıyor, bunlar Bakanlar Kurulunda görüşülüyor. Bu raporlara göre Ankara, muhataplarına “PYD konusundaki algı operasyonu sürerken bölgedeki insani trajedinin Türkiye’nin üzerine yıkılmasına göz yumamazsınız.” mesajını  iletti. Ancak bu konu hiç de belirtildiği gibi değil. Daha önce Irak Özel Temsilcisi, Kamu Düzeni ve Müsteşarı olan dolayısıyla birçok gizli bilgiye sahip CHP Milletvekili Murat Özçelik'in suç duyurusu gibi iddiaları var. Özçelik, “Yurtdışından niye yardım gelmiyor biliyor musunuz? Zamanında biz gelelim yardım edelim denildiğinde hükümet hayır dediği için. Çünkü IŞİD’e veya diğer gruplara yardım edebilmek için her şeyin önünü kapattılar.” dedi. Yani hükûmet büyük bir vebal altında. 
Raporlarda yine olmayan kırmızı çizgilerden söz edilirken acı itiraflar da bulunuyor. Örneğin YPG'nin IŞİD ile mücadelesinden dolayı bütün dünyanın sempatisini kazandığı kaydediliyor. Yine raporlardan öğreniyoruz utanç verici gerçekleri. PYD'yi Türkmen ve Arap nüfusun boşaltıldığı ve yerlerine Kürtler yerleştirildiği için ABD yönetimine, Birleşmiş Milletlere, BM Güvenlik Konseyine, Avrupa Birliği Komisyonuna ve NATO Genel Sekreterine şikâyet ediyoruz. 
Ardından olanlar daha da onur kırıcı. Raporlara yansıyana göre, ABD Dışişleri Türkiye’yi haklı buluyor ve konu PYD’ye en üst perdeden iletiliyor. Türkiye’nin korkusu, tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’nin kuzeyinin de ayrı bir devlete doğru evrilmesi, Suriye Kürdistan’ının kurulması. Bundan daha da önemlisi kurulacak siyasi yapının PKK denetiminde olması.
ABD, belirlediği Kürt politikasını son 25 yıldır başarıyla uyguluyor. Önce Irak’ta, şimdi de  Suriye’de Kürtler siyasi aktör hâline getiriliyor. 
Siyasi aktör demişken…