KUZEY SURİYE’DE “BATI KÜRDİSTAN” KURULURKEN TÜRKMENLER GÖÇE ZORLANIYOR

24 Temmuz 2015 13:12
Okunma
1100
KUZEY SURİYEDE “BATI KÜRDİSTAN” KURULURKEN TÜRKMENLER GÖÇE ZORLANIYOR


 
Suriye’nin kuzeyinde oldukça hareketli günler yaşanıyor. IŞİD’in Arappınarı’na saldırmasıyla birlikte başlayan hareketlilik, daha önce IŞİD’in kontrolünde olan Tel Abyad kentinin, PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin silahlı kanadı YPG tarafından ele geçirilmesiyle artarak devam etti. Bu kazanımla PYD, Türkiye’nin güney sınırındaki Carablus kasabası ile Irak sınırında bulunan Yarubiye sınır kapısı arasında yer alan yaklaşık 300 kilometrelik bir alanda hâkimiyet kurmuş oldu. Bu satırlar yazılırken haber ajanslarına, PYD/YPG güçlerinin, Rakka'nın kuzeyindeki en son büyük yerleşim yeri olan Aynisa kentinin bazı kesimlerine girdiği haberleri düşmüştü. Afrin-Aynelarap bağlantısının da sağlanması hâlinde bu hâkimiyet alanı 400 kilometrenin üzerine çıkmış olacak. Yani, Türkiye, terör örgütü PKK’nın yönettiği yaklaşık 400 km’lik bir alan ile doğrudan karşı karşıya kalacak.
IŞİD’le mücadeleyi gerekçe göstererek ABD ve diğer koalisyon güçlerinin yoğun desteğini alan YPG’nin, IŞİD’in boşalttığı bölgelere yerleşip Kuzey Suriye’deki kantonları birleştirerek burada bir “Kürt koridoru” oluşturmayı amaçladığı anlaşılıyor. Zira bu koridor olmazsa YPG açısından Afrin’i korumak oldukça zorlaşacak. PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin uluslararası kamuoyundan bu denli güçlü bir destek alması ise son derece düşündürücü. PKK hâlihazırda, ABD’nin terör listesinde duruyor. ABD için hâlâ PKK bir terör örgütü. Ancak, PYD’nin konumu farklı. ABD, PYD’yi terörist örgüt olarak görmüyor. Ekim 2014’te Arappınarı’nda resmen başlayan ABD-PYD ilişkisi bir üst aşamaya taşınarak iki taraf arasında IŞİD’e karşı mücadele şeklinde kurulan işbirliğinin kurumsal bir seviyeye doğru ilerlediği görülüyor.
Kuzey Suriye aynı zamanda Türkmenlerin de yaşadığı bir bölge. Bu sebeple, Türkiye’nin çok yakından bölgedeki gelişmeleri izlemesi gerekiyor. Türkmenler Azez, Bab, Menbic, Cerablus ve Kürt Dağı civarında 150’ye yakın köye dağılmış durumda. Sadece Tel Abyad ve çevresinde 50 binden fazla Türkmen yaşamakta. İç savaşın başladığı zamanlarda önce Esad’ın varil bombalarının sonra da IŞİD’in saldırıları nedeniyle köylerini terk eden Türkmenler, gelinen noktada daha büyük bir tehditle karşı karşıya kalmışlardır. Bu tehdit de PKK/PYD/YPG tehdididir. Bölgedeki YPG hâkimiyetine kadar etnik temelde bir özerklik talebinde bulunmayan ve Suriye’nin bütünlüğü içinde Suriye vatandaşı olarak yaşayan Türkmenler, gelinen noktada kendi kimliklerinin bilincine varmışlardır. Esad’a karşı verilen mücadeleyi fırsata dönüştürerek Suriye’de müstakil bir Kürdistan kurma eğiliminin iyice arttığı bir dönemde Esad’ın Nusayri azınlık diktasına isyan eden Türkmenlerin, Kürt azınlığın egemen olduğu bir yönetim şekline razı olması mümkün değildir. Suriye’de kurulacak bir Kürt devleti büyük oranda Arap ve Türkmenlerin toprakları üzerinde inşa edilecektir. Bunu ne Türkmenler ne de Araplar asla kabul etmeyecektir.
Bugün, Suriye genelinde yaşayan yaklaşık iki buçuk milyon Türkmen’in mutlak surette örgütlenmeye ve korunmaya ihtiyacı bulunmaktadır. Örgütlü bir yapılarının olmayışı ve sahipsizliklerinin, çok ciddi kültür erozyonuna sebep olduğu görülmektedir. Türkiye’nin de yurt dışındaki Türk topluluk ve devletlerine karşı yeterince ilgi göstermeyişi, buradaki Türkleri yok olma tehlikesiyle burun buruna getirmiştir. Suriye iç savaşına kadar Suriye’deki Türkmen varlığı konusunda ne Türk kamuoyunda ne de Türkiye devletinde doğru düzgün veri, bilgi ve envanter bulunmamaktaydı. Bu savaşın belki de en hayırlı sonucu, Suriye Türkmenlerini Türkiye’nin gündemine kaçınılmaz olarak dâhil edişi olmuştur. Türkiye, Suriye’deki Türkmenleri örgütlemek, desteklemek ve Suriye’de kurulacak her türlü yönetimin içine etkin şekilde sokmak durumundadır. Yapılacak anlaşmalarla, Türkiye’deki Arap asıllı bir Türk vatandaşı hangi haklara sahipse Suriye’deki Türk asıllı bir Suriye vatandaşının da aynı haklara sahip olması mutlaka sağlanmalıdır.
Türkiye içinde çözüm süreci örtüsü altında yürütülen bölünme sürecinin, Suriye’deki Kürt koridoru ve Kürt kantonları vasıtasıyla desteklendiği anlaşılıyor. Irak’ta ve Suriye’de eylemli savaş yoluyla kurulmaya çalışılan büyük Kürdistan, Türkiye içinde barışçıl yöntemlerle gerçekleştirilmek istenmektedir. Türkiye tarafından uluslararası tüm meşruiyet kaynakları ve yolları kullanılarak Suriye’de bir Kürt devleti oluşumuna asla izin verilmemelidir. Gerekirse Beşşar Esad ile anlaşma cihetine gidilmeli, Kuzey Suriye’de özerk bir Türkmen yönetimi kurulmalıdır. Bu özerk Türkmen yönetiminin de garantörlüğünü Türkiye üstlenmelidir. Irak Bölgesel Kürdistan yönetiminin oluşturulmasına katkı sağlayan Türkiye Suriye’de de “Suriye Bölgesel Türkmen Yönetimi” oluşturulmasını sağlayabilir. Kürtler söz konusu olunca açılan tüm yolların Türkmenlere de açılması için her türlü çaba sarf edilmelidir.