IŞİD: BOP’UN TRUVA ATI

06 Nisan 2015 11:20 Celal ÇETİN
Okunma
2502
IŞİD: BOPUN TRUVA ATI


Orta Doğu’da birden ortaya çıkan ve herkesi şaşırtan IŞİD’in hedeflerine bakınca BOP’un “truva atı” olduğu ortaya çıkıyor. IŞİD ortaya çıkar çıkmaz iki hedefe saldırdı: Şiilere ve K. Irak’a muhalif olan Kürtlere. Şiilere saldırmasının sebebi, Orta Doğu’da İran’ın etkinliğini ve gücünü kırmaya yöneliktir. Ancak İran yalnız değil. Arkasında Rusya, Çin gibi ABD’nin en büyük rakipleri bulunuyor. Bir anlamda bölgede İran’ın yanı sıra Rusya ve Çin’in de etkinliği kırılmaya çalışılıyor. ABD’nin Esad rejimini hedef almasının arka planında da Rusya faktörü yer alıyor. Rusya'nın bugün elinde kalan iki dış deniz üssünden birisi, Kırım Akyar (Sivastopol) Limanı'ndaki Karadeniz Filosu'na ait büyük üs, diğeri de Suriye Tartus Limanı'ndaki lojistik ve bakım üssü.
“Yeni dünya düzeni” kapsamında ABD kendisine rakip olabilecek güçleri bugünden tasfiye etmek zorundaydı. Bu nedenle Rusya’nın Akdeniz’deki varlığını ortadan kaldırmak için Suriye’yi hedef aldı. Klasik yöntemi olan “demokrasi, insan hakları” gibi gerekçelerle muhalifleri kışkırttı ve Suriye’de iç savaş başlattı. Eş zamanlı olarak “demokrasi, insan hakları” gibi gerekçeler Ukrayna’da da devreye sokuldu ve iç savaş başladı. Rusya hem Kafkaslar’da hem Akdeniz’de kıskaca alındı. Moskova’nın buna sessiz kalması beklenemezdi, kalmadı. Kırım’ı ve Esad’ı vermedi.
 
İKİNCİ HEDEF, BÜYÜK KÜRDİSTAN’IN KURULMASI
Dikkat edilirse IŞİD Irak’ta iken Kuzey Irak Kürt yönetimine hiç saldırmadı. Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Kerkük'ün güneydeki ilçe ve nahiyelerine saldırdı. Binlerce Türkmen bölgeyi terk etti. Peşmerge, Türkmenlere yardım etme gerekçesiyle bölgeye girdi, IŞİD’i püskürttü. Böylece peşmerge bütün Türkmen bölgesine hâkim oldu. Peşmerge Komutanı General Abdurrahman Kewrini, “Bu tartışmalı bölgeler, atadan babadan kalan yurdumuzdu. Artık hiç kimse bizi bu bölgelerden çıkaramaz.” dedi. Böylece Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi Irak’ta petrol yataklarının büyük bölümünü ele geçirerek ekonomik ve siyasi gücünü artırmış oldu. “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Orta Doğu’daki Kürtlerin resmî temsilcisi olduğu” tezi de böylece güçlendi.
Kuzey Irak’a “Kürtler’in temsilcisi misyonunu” yükleyen ise, ABD ve İsrail ikilisidir. Orta Doğu’nun tam ortasına Kürdistan’ın kurulması demek; bir yandan Orta Doğu petrollerinin ABD ve Batı adına korunması, diğer yandan İsrail’in güvenliğinin sağlanması demektir. Çünkü çevresi düşman ülkelerle çevrili Orta Doğu ülkesi İsrail, kurdurulan uydu Kürdistan ile bölgeyi her an istikrarsızlaştırabilecek imkâna sahip olacak.
 
SURİYE KÜRTLERİNE IŞİD AYARI
IKBY’yi bölgedeki Kürtlerin temsilciliğine atayan ABD ve İsrail, olası rakiplerini de tasfiye etmeye çalışıyor. Bu rakiplerin başında Suriyeli Kürtler geliyor. Salih Müslim’in Rojava’ya “kanton” demesi, Kobani’ye destek için Türkiye üzerinden peşmergeye koridor açılması konusunda “Bizimle temasa geçilmesi gerekiyor.” şeklindeki açıklaması ilerideki özerkliğin ilk adımı olarak algılandı. ABD ve İsrail’in, Rojava’nın özerk hareket etmesine izin vermesi düşünülemezdi. Nitekim IŞİD ortaya çıktı. Kobani’ye saldırtılarak Suriyeli Kürtlerin Peşmerge desteğine muhtaç olması sağlandı, “özerklik hayalleri” sona erdi.
Artık IŞİD’in Kobani saldırıları haberleri duyulmuyor. Türkiye topraklarından geçerek Kobani’ye geçen peşmergenin IŞİD’i yendiğini kimse düşünmüyor. Peşmergenin sembolik olarak Kobani’ye gittiği, “IKBY’nin bayrağını Kobani’ye diktiğini” herkes biliyor. Sonuç olarak Barzani, Irak’ta Türkmen bölgesine el koymasının ardından şimdi de Suriye’deki Kürt bölgesine el koydu.
PKK’ya gelince... Suriyeli Kürtlerin siyasi yapısı PYD’nin ve askerî kolu YPG’nin aslında PKK’nın uzantısı olduğu biliniyor. ABD ve İsrail, “PYD’nin Suriye’deki Kürtler’in temsilcisi olduğu” iddiasını ortadan kaldırıyorsa, “PKK’nın da Türkiye’deki Kürtlerin temsilcisi olduğu” iddiasını ortadan kaldıracak demektir. Zaten “çözüm süreci” adı verilen anlaşmanın temelini, PKK’nın silahlarını bırakarak siyasete atılması oluşturuyor. Tüm dünya biliyor ki PKK silahını bırakırsa ortadan kalkacaktır. Türkiye’deki Kürtlerin temsilcisi sıfatıyla siyasete girmesi durumunda, karşısında Barzani olacaktır ve PKK’nın hiçbir şansı bulunmuyor.
Gelişmelerin ne anlama geldiğini görebilmek için Washington, Tel Aviv, Londra gibi merkezlerde hazırlanan Orta Doğu planlarına göz atmak gerekiyor. Orta Doğu’da “Büyük Kürdistan”ın inşası bu planların temelini oluşturuyor. Büyük Kürdistan’ın nüfusu ise Irak, Türkiye, Suriye ve İran’da yaşayan Kürtler’den oluşacak. Bir başka ifadeyle bu 4 ülkenin sınırları yeniden çizilecek, koparılacak parçalar “Büyük Kürdistan”ı oluşturacak.
ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 7 Ağustos 2003 tarihinde Washington Post gazetesinde şöyle yazmıştı: “Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Orta Doğu’da bulunan 22 devletin rejimi, sınırları ve haritaları değiştirilecektir. Türkiye de bunların içindedir.”
Orta Doğu uzmanı Robin Wright, bir makalesinde, “5 ülkenin 14 ülkeye dönüşebileceğini” yazmıştı. Buna göre Libya, kabile farkları temelinde Tripolitanya, Sirenayka ve Fizan olarak üçe; Suudi Arabistan; Kuzey, Güney, Doğu, Batı Arabistan ve Vehhabistan olmak üzere beşe bölünebilir. Yemen, önceki kuzey ve güney diye parçalanabilir. Irak ve Suriye’den ise Şiistan (Irak’ın güney Şii bölgesi), Sünnistan (İki ülkedeki Sünni Arapları bir araya getiren, bugün IŞİD kontrolündeki bölge), Kürdistan (ağırlıklı olarak Türkiye, Suriye ve Irak’taki Kürtleri bir araya getiren yapı), Alevistan (Lazkiye ve Batı Suriye bölgesi) ve Dürzistan diye 5 devlet doğabilir. 22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesi projesinin en önemli ayağını “Büyük Kürdistan” oluşturuyor.
 
KAYBEDENLER
Türkiye: IŞİD eliyle Orta Doğu’nun yeniden dizayn edilmesi sürecinde kaybedenlerin başında Türkiye geliyor. “Büyük Kürdistan Projesi”nin bir ayağını Türkiye’nin güneydoğusu oluşturuyor. Türkiye AKP iktidarı ile birlikte Orta Doğu’daki sorunlara taraf olmaya başladı. Özellikle ABD destekli Arap Baharı başladıktan sonra AKP iktidarı “bölgesel liderlik” hayaline kapıldı, Esad’ı devirecek kumpasların içine girdi. Ancak hayalleri çabuk hüsrana dönüştü. Hüsranın sonuçları; bölünme tehlikesinin artması, 2 milyon Suriyeli sığınmacı, terörizme destek suçlaması, artan iç güvenlik kaygıları, mezhepler arası düşmanlık ve çöken ekonomi olarak geri döndü.
İslamiyet: IŞİD’in çok önemli bir misyonu daha vardı. “İslami örgüt” kimliği ile İslamiyet’e darbe vurmak. Bu misyonunu öylesine başarıyla yerine getirdi ki İslam coğrafyasında ve Batı’da “kafa kesen, kadınlara tecavüz eden” Müslüman bir örgüt algısı oluşturuldu. IŞİD yüzünden “İslamiyet’in aklanması” çok uzun yıllar sürecek.
Son olarak; Barzani’nin Yahudi asıllı olduğunu, kendisi de bir Kürt Yahudisi olan UCLA öğretim üyesi Prof. Yona Sabar’ın da bu gerçeği doğruladığını hatırlarsak, “Büyük Kürdistan”ın aslında Büyük İsrail’in bir diğer adı olduğunu görebiliriz.