MHP Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ: “ELAZIĞ NEYSE TUNCELİ ODUR. HAKKÂRİ NEYSE ANKARA AYNISIDIR.”

10 Ocak 2015 11:28
Okunma
1115
MHP Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ: “ELAZIĞ NEYSE TUNCELİ ODUR. HAKKÂRİ NEYSE ANKARA AYNISIDIR.”

 
Devlet BAHÇELİ:
“BİZ NE İNSANIMIZDAN CAYARIZ, NE VATANIMIZDAN VAZGEÇERİZ.”
 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,  Dersim İsyanı ile ilgili değerlendirmeleri üzerine “Buyurun, gidin bu söylediklerinizi Tunceli’de söyleyin, cesaretiniz ve yüreğiniz varsa.” diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’na Tunceli’den cevap verdi.
Davutoğlu‘nun “MHP Lideri Tunceli’ye gidemez.” iması taşıyan provokatif açıklamaları üzerine MHP Devlet Bahçeli, bu ilimizi ziyaret etme kararı aldı.
28 Kasım 2014 cuma günü Tunceli’ye giden ve valilik önünde toplanan kalabalığa hitap eden Bahçeli, Dersim İsyanı konusundaki yorumlarını tavizsiz bir üslupla tekrarladı.
MHP lideri Bahçeli, konuşmasına sıcak mesajlar taşıyan ifadelerle başladı:
“Bugün buraya kardeşlik hissiyatını pekiştirmek için geldim. Bugün buraya bin yıllık kaderdaşlığı, bin yıllık kucaklaşmayı perçinlemek için geldim. Bugün buraya Tuncelili kardeşlerimle hasret gidermeye, muhabbet ve dostluk bağlarını güçlendirmeye geldim. Aramıza örülen nifak duvarlarını yıkmak için Tunceli’deyim. Kurulan tuzakları bozmak, kapatılmak istenen gönül yollarını açmak için Tunceli’deyim.”
“İşte Tunceli’deyim, işte Türk milletinin güzide evlatlarıyla bir aradayım. Devlet devletiyle, devlet milletiyle Tunceli’dedir.” diye konuşmasını sürdüren Devlet Bahçeli, vatan topraklarında gidemeyecekleri hiçbir yer bulunmadığının altını çizdi.
Bahçeli daha sonra şöyle devam etti:
“Türkiye’nin her karışında anımız, hatıramız, iddiamız vardır. Çünkü biz Türkiye’yiz, çünkü hepimiz büyük Türk milletinin onurlu evlatlarıyız. Biz Türkiye’nin her yerinde birlik ve beraberlik mesajı veriyoruz. Biz Türk vatanının her yöresinde şeref ve namus mücadelesiyle ülkülerimizi anlatıyor, yolumuza devam ediyoruz. Sayın Davutoğlu bilmiyorsa, öğrenmediyse, öğrenemediyse buradan kendisine hatırlatıyorum: Milliyetçi Hareket Partisinde mangal gibi yürek, demir dağları eritecek devasa bir cesaret vardır. Biz ne insanımızdan cayarız, ne vatanımızdan vazgeçeriz. Biz ne devletimize yüz çevirir, ne milletimizden koparız. Biz ne hıyanetten korkar, ne de haram yiyenlerden çekiniriz. Bunlar bizim için hayatımızın, varlığımızın ve davamızın anlam ve değer yüklü ana ilkeleridir. Efendilerinin koltuğuna sığınmış sığ ve sorumsuz zihniyetlerin bizimle aşık atması, bizimle iddialaşması mümkün değildir. Yufka yüreklilerle çetin yolların aşılmayacağını iyi biliriz. İstismarcı, bozguncu, bölücü, yıkıcı niyet ve amaçlarla bir gelecek olmayacağını bir an olsun aklımızdan çıkarmayız. Geçmişte yaşananları bugüne getirip özür lobisi kurmanın huzur, beka ve iç barışımıza katkı sağlayamayacağını da asla unutmayız. Bu vesileyle tarihten husumet çıkarmak için el ovuşturanlara açık açık sesleniyorum: Türk milleti; hükmi şahsiyetine, devlet olmaktan kaynaklanan hak ve yetkilerine el ve dil uzatan kanlı emellere geçmişin her veçhesinde haddini bildirmiştir. Bu dün olmuştur, bugün olmalıdır, gelecekte de olacaktır.”
Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu da istifayla çağırdı:
Şimdi ben Tunceli’de olduğuma göre, devlet devletinin her yerinde ve milletinin her değerinde sapasağlam durduğuna göre, Başbakan ne yapacaktır? Mahcup olmuş, mağlup düşmüş, Tunceli’nin hassasiyetleriyle oynayarak siyasal rant devşirme hevesinde olan bu şahsiyet bundan sonra nasıl Başbakanlık yapacaktır? İsyankârlardan özür dilemenin erdem olduğunu zırvalayan Davutoğlu, gerçekten de erdemli davranıp istifa ederek kalan haysiyet ve itibarını kurtarabilecek midir? Devletin diz çökeceğini söyleyen Başbakan’a diyorum ki devlet diz çökmez. Devletin el etek öpeceğini ileri süren Başbakan’a diyorum ki devlet el de etek de öpmez. Devlet diz çökerse millet ricat edecektir. Devlet zaafa düşer ve zayıflarsa milletin bozgun yaşaması kaçınılmaz olacaktır.”
Devlet Bahçeli, konuşmasında hem “1937-1938’de Tunceli’de baş gösteren hadiseler bir isyandır, bu isyana karışanlar da devrin bölücü teröristleridir.” dedi hem de Tunceli halkına kardeşlik, birlik ve beraberlik mesajı verdi.
MHP Genel Başkanı, şunları söyledi:
“Etnik aidiyeti, mezhebi ve yöresi ne olursa olsun Türk milletine ruh ve mana katan aziz ecdadımız bizlere gözümüz gibi bakacağımız bir vatan, üzerinde titrememiz gerek bir kardeşlik mirası bırakmıştır. Bu kutlu vatan hepimizindir. Türkiye 77 milyon Türk vatandaşının kutsal hazinesidir. Nitekim herkes eşittir Türkiye’dir. Büyük Türk milleti hepimizin iftiharı, hepimizin duası ve gururudur. Acılarımız ortak, sevinçlerimiz ortak, dünümüz bir, geleceğimiz birliktedir. Tunceli 81 vilayetimizden birisidir. Elazığ neyse Tunceli odur. Hakkâri neyse Ankara aynısıdır. Bu topraklar Türk vatanının ayrılmayacak, kopmayacak birer parçasıdır. O halde; kardeşçe yaşamak varken, el ele, gönül gönüle Allah’ın nimetlerinden nasiplenmek dururken; içimizi karıştırmaya çalışanlara niçin göz yumalım? Oyunlara neden aldanalım? AKP-PKK ittifakıyla sürdürülen ihanet müzakerelerini nasıl ve hangi vicdan körlüğüyle görmezden gelelim? Eğer yanlışa suskun kalırsak; 16. Yüzyılda Türkçe yazan, Türkçe söyleyen rahmet ve şükranla andığımız Pir Sultan Abdal’a yarın mahşerde ne diyeceğiz? İnsan sevgisiyle yanıp kavrulmuş, riyayı reddetmiş, kötü davranışı, kötü zannı yanından ve yöresinden kovmuş Pir Sultan Abdal’ın torunlarına insan canına kıyanlarla en ufak bir temas yakışır mı? Unutmayınız ki, yavrusunu kaybetmiş bir koyunun dahi feryadını ciğerinde duymuş Pir Sultan Abdal hepimizin kutup yıldızıdır. “Deniz çaldım asa ile, göğe ağdım İsa ile, Tur Dağı’nda Musa ile münacatta dura geldim” mesajındaki muhteşem feraset, enginlik, geniş görüşlülük ve kucaklayıcı tavır Pir Sultan’dan bizlere öğüt kalmıştır. Kucağında aslanla ceylanı buluşturmuş Hacı Bektaş-ı Veli hepimizin özlemle andığı manevi büyüğümüzdür. Kerbela’da şehit olmuş Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt’in elleri öpülesi büyükleri hepimizin içindeki yas ve acıdır. Her seher yeliyle maneviyatımızın hisarlarında esen Allah’ın aslanı Hz. Ali bizimdir, insanlığa istikamet vermiş 12 İmam her şeyimizdir. Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, kıblemiz bir, dinimiz bir, dilimiz bir, milletimiz bir, geleceğimiz bir ve aynıdır. ‘Söyleşelim hâlden hâle, dilleşelim dilden dile, biz gezeriz elden ele, taze açılmış gülüz biz.” diyen Pir Sultan Abdal’ın uzlaşmaya, birliğe ve dirliğe davetine icabet ettik, buraya, sizlere geldik.” diyerek spekülasyonlara son noktayı koydu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, konuşmasını tamamladıktan sonra Yunus Emre Camii’nde cuma namazı kıldı. Bahçeli, daha sonra Tunceli’den ayrıldı.
Devlet Bahçeli, partisinin 25 Kasım 2014 salı günkü TBMM grup toplantısında da “Cami de bizim cemevi de bizimdir.” sözünü tekrarlayarak partisinin Alevi İslam inancına bakışını bir kez daha ortaya koydu.
Bahçeli, “Ülkemizin temel meselelerini çözme yolunda vazgeçilmez siyaset önermemiz yalnızca ve yalnızca “millî kimlik ve kardeşlik” üzerinedir.” dedi.
Bahçeli, “Eğer bugün 1937’de isyan etmiş bir hainden özür diliyorsanız, biliniz ki, çok yakında 1984’den itibaren devlete, millete ve kutsal değerlerimize başkaldıran bir hainden de özür dileyeceksiniz demektir.” ifadesini kullandı.
Konuşmasında iktidarın Alevi İslam inancıyla ilgili tutumuna da temas eden Bahçeli, Başbakan’ın, Dersim İsyanıyla Alevi İslam inancına sahip insanları aynı karede değerlendirerek tarihî bir hataya imza attığını anlattı.
Devlet Bahçeli, daha sonra şöyle konuştu:
Bu küstah ima ve kirli propagandaya Alevi kardeşlerimizin itirazı olmalıdır. İncinen ve hırpalanan Alevi kardeşlerimiz seslerini yükseltmeli, Davutoğlu’nun tezgâhına düşmemelidir. Altını çizerek söylemek istiyorum ki Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimizin teröristlerle yollarının kesişmesi imkânsızdır. Efendimiz’e ve Ehlibeyte gönül vermiş hiçbir vatan evladının isyancıların arasında olması düşünülemeyecektir. Edep yahu diyen, hepimizin saygı ve inançla benimsediği 12 İmamın sevgi ve hayranlığıyla hayatlarını geçiren kardeşlerimize Dersim İsyanı’nın iftirasını atmak ayıptır, zulümdür.”
Bahçeli; Milliyetçi Hareket Partisinin, hiç kimsenin nereli olduğuna, ana diline, etnik kaynağına merak salmamış, bunları mesele yapmadığını kaydetti.
Geleceğini Türk milletinin içinde gören, ay yıldızlı al bayrağın altında yaşamaktan onur duyan herkesi Türk kabul ettiklerini; bunları canlarından bir parça ve varlık nişanesi olarak bellediklerini bildirdi.
Cami de bizim Cemevi de bizimdir.” diyen Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:
“Parti olarak tarihi süreç içinde Türk milleti ailesine mensup olarak varlıklarını sürdüren bütün değerlere ve kültür mirasına sonsuz hürmet ve muhabbet besledik, besliyoruz. Bu konulara yaklaşırken bizim için esas olan ayrışmak ve ayrıştırmak değil, birleşmek ve birleştirmektir. AKP iktidarı ile işin başında ayrıldığımız temel nokta da burasıdır. Biz, önü alınmayan ayrışma ve ayrımcılık dinamiklerinin çözülme ve dağılmaya neden olacağına inanıyoruz. Türk milletinin bin yıllık tarihi süreç içinden çıkardığı dersler bize bunu göstermektedir. Geçmişin kötülenmesiyle eş zamanlı yürüyen farlılıklara yapılacak vurguların, kanlı ve tehlikeli bölünmelere davetiye çıkaracağını bilmek için kâhin olmaya lüzum yoktur. Partimizin ayrılma, farklılaşma, bölünme, ufalanma gibi arayışlarla uzaktan yakından bağı, bağlantısı ve desteği olmamış, olmayacaktır. Bu konuda da duruşumuz belli, ilkelerimiz nettir. Ülkemizin temel meselelerini çözme yolunda vazgeçilmez siyaset önermemiz yalnızca ve yalnızca “millî kimlik ve kardeşlik” üzerinedir. Biz, ülkemizdeki diğer sorunlar gibi mezheplerin sorunlarına da aynı dikkatle ve kucaklaştırıcı ilkelerimizle bakmaya özen gösterdik ve dikkat ettik. Alevi İslam inancına sahip vatandaşlarımıza bakışımızın özü ve esası da buna göre temellenmiştir.”
AKP’nin başlattığı Alevi Çalıştayı adı verilen toplantılarda herkes eteğindeki taşları döktüğünü ancak bugüne kadar somut bir sonuç elde edilemediğini bildirdi.
Devlet Bahçeli; grup konuşmasında, İçişleri Bakanlığınca hazırlanan Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına da değindi.
MHP Lideri Bahçeli, 17-25 Aralıktan sonra polislerimizin acımasızca, insafsızca baskı ve eziyete maruz kalmaları yetmezmiş gibi, şimdi de toplu emeklilik düzenlemesiyle tehdit edilmelerinin insaflı, adil olmadığını belirtti.
Tasarının baştan savma olduğunu ve herhangi bir ihtiyacın ürünü olarak değerlendirilemeyeceğinin altını çizen Bahçeli, bugüne kadar asayişi sağlayamayan hükûmetin bundan sonra asayişi hayata geçirmesinin de akıl ve mantık dışı olduğunu ifade etti.
Devlet Bahçeli; jandarma teşkilatında müşterek kararnamelerle atanan generaller hariç olmak üzere daire başkanlarının, il ve ilçe jandarma komutanlarını atama yetkisinin İçişleri Bakanına verilmesinin de çok sakıncalı ve mahzurlu bir yaklaşım olduğunu kaydetti.
Bahçeli, “Bu çerçevede TSK’nın eli zayıflatılmaktadır. Ülke savunması riske atılmaktadır. AKP; polisi güçlendirirken, Türk Silahlı Kuvvetlerini ikinci plana itmektedir.” dedi.