Ali Metin Tokdemir'in yazdığı sayfalardaAli Metin Tokdemir'i anlatmak. Nasıl anlatacağımı buradaki satırlara Ali MetinTokdemir'i nasıl sığdıracağım bilmiyorum. Aslında Ülkücüyü tarif ettiğinizdeAli Metin Tokdemir'i anlatmaya gerek kalmıyor. İşte o Ülkücü Ali MetinTokdemir. 1959 Gümüşhane Kelkit doğumlu olan Ali Metin Tokdemir, Ülkü Ocaklarıile 1972'li yıllarda Erzincan Ülkü Ocaklarında tanıştı. Daha sonra 1973 yılındaailesi ile birlikte Aydın'a taşınan Ali Metin Tokdemir, genç yaşına rağmenyönetim kurulu üyeliği yapmış ve seminerler vermeye başlamıştı. Henüz lisede iken cezaevine giren Ali MetinTokdemir, çok dikkat çekmiş birilerine göre çok tehlikeli bir öğrenci olduğuiçin lisede okurken Aydın Valiliği tarafından Aydın ili sınırları dışındaokumak şartıyla okuldan sürülüyordu. Kastamonu Tosya'da lise hayatına devameden Tokdemir, orada da cezaevine girmiş ve yine Tosya'dan da bu seferKastamonu Valiliği tarafından Kastamonu sınırları dışında okumak şartıylasürülüyordu. Henüz lise öğrencisi iken iki sürgün yaşıyor. Aydın ve Kastamonusürgünlerinden sonra lise diplomasını Konya'dan alan Ali Metin Tokdemir, 1980yılında Aydın Ülkü Ocakları Davası'ndan gözaltına alınmış. Gözaltında yaşadığıo ağır işkencelere rağmen suç kabul etmediği için ceza almamış çok kısa süredeözgürlüğüne kavuşmuştu. Artık üniversite hayatı 80'li yıllar ve Eskişehir. Zor yıllardı 80’ler. Milliyetçi Hareketyorgundu. Lider kadronun tamamına yakını cezaevindeydi. 1983’ten itibaren BizimOcak dergisi etrafında teşkilatlanmaya başlayan üniversite gençliğinin o yorgunhareketin altına omuzlarını sokması, körpe ciğerleriyle enerji üflemesi ileyeniden akmaya başlamış olması yorgun hareketi doğrultmak için gerekli heyecanıvermişti. Her hâliyle Ülkücü Hareketinkaygılarını kuşanarak Eskişehir’den Ankara’ya gelen bu büyük dava adamı AliMetin Tokdemir, bu zorlu sürecin en önemli kilometre taşlarındandı.Yükseköğrenimini Eskişehir İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümündebitiren Tokdemir, 1980 sonrası ise Eskişehir Ülkü Ocakları Başkanlığı ve ÜlküOcakları Genel Başkan Yardımcılığı daha sonra ise Ülkü Ocakları GenelBaşkanlığı görevlerinde bulundu. Bu arada çeşitli gazete ve dergilerde köşeyazarlığı, yazı işleri müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliği görevlerini başarıile ifa etti. Tokdemir, haftanın yaklaşık üç ya da dört gününü konferanslarnedeniyle Ankara dışında geçiriyordu. Hiç durmadan koştu, koşturdu, okudu, okuttu, teşkilatlandırdı, sinmişbedenlere gayret pompaladı. Sürekli tekrarladığı “Yine bir dağ gibi, dev gibi doğrulacağız/Yenibir ruh doğacak toprağımızdan/Dünya bizi yeniden tanıyacak heyecanla/Burmabıyığımızdan, kalpağımızdan.” dörtlüğündeki ruhu giyindi ve ölene kadar çıkarmadı. Ümitvardı, hepinanç ve azim saldı etrafına. Bahçesaray’da, Akmescid’de, Urumçi’de,Taşkent’te, Buhara’da, Semerkant’ta, Tebriz’de, Kerkük'te, Musul’da Muazzam-ıŞerif’te, Batı Trakya’da, Dobruca’da, Üsküp’te hürriyetle aşina olacak olansoydaşlarımızın, minareleri yıkılmış camilerde okuyacakları şükür dualarıvardı. Ve o günleri mutlaka göreceğiz diyordu. 1992'deki ayrılıklarda "Sizneden hâlâ MHP' desiniz?" diye sorulduğunda şu cevabı vermişti:
"Bugün MHP’nin varlığı olmasaydıÜlkücülerin varlığı olmasaydı Türkiye bölünme noktasına çoktan gelmişti. Onedenle ben Metin Tokdemir olarak yetişmişsem, bir takım kabiliyetlerimiz veerdemlerimiz varsa Ülkü Ocaklarında ve MHP’de aldık. Yani bugün ben Ülkücüyümben MHP’liyim diyenlerin hepsi MHP ve Ülkücü Harekete vermekten çok ondanalmışlardır. Ahde vefasızlık namussuzluktur, ahde vefalı olduğumuz için deMHP’deyiz. Bugün İslam’ın da Türk milletinin de yegâne ümidi şu topraklardayaşayan insanlardır. Biz buradayız ve MHP’deyiz. Gidenlere Allah selametversin. Bizim çocukluğumuzdan beri verdiğimiz mücadele bir siyasi mücadeleolmayabilir.
Fakat biz bir misyonun adıyız ve bumisyonun birde siyasi tarafı var. Siyasette misyonumuzu devam ettirebilmekiçin, ömür verdiğimiz davayı devam ettirebilmek için siyasette olmakzorundayız. Ülkü Ocakları kademesinde milletimizin birlik ve dirliği noktasındaverdiğimiz mücadeleyi Mecliste vermek istedik."
Omücadeleyi Meclise taşıma yolunda 8 Aralık 1995 yılında bir trafik kazasındaHakk'ın rahmetine kavuşuyordu. Ruhu şad, mekânı cennet olsun inşallah.