Devlet Bahçeli, "Siyaset ve Liderlik Okulu'nun 17'nci Dönem Sertifika Töreni"nde konuştu "YAKTIĞIMIZ MEŞALE İNANIYORUM Kİ GELECEĞİ AYDINLATACAK, GELECEĞİN KUYTU KÖŞELERİNE IŞIKLAR SALACAKTIR"

22 Ağustos 2022 16:17
Okunma
185
Devlet Bahçeli, Siyaset ve Liderlik Okulunun 17nci Dönem Sertifika Töreninde konuştu YAKTIĞIMIZ MEŞALE İNANIYORUM Kİ GELECEĞİ AYDINLATACAK, GELECEĞİN KUYTU KÖŞELERİNE IŞIKLAR SALACAKTIR

Devlet Bahçeli, "Siyaset ve Liderlik Okulu'nun 17'nci Dönem Sertifika Töreni"nde konuştu
"YAKTIĞIMIZ MEŞALE İNANIYORUM Kİ GELECEĞİ AYDINLATACAK, GELECEĞİN KUYTU KÖŞELERİNE IŞIKLAR SALACAKTIR"
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 4 Haziran 2022 Cumartesi günü düzenlenen "Siyaset ve Liderlik Okulu'nun 17'nci Dönem Sertifika Töreni"nde yaptığı konuşmada, "Eğitimin hayat boyu devamına inanan birisi olarak Siyaset ve Liderlik Okulu’muzun faal hâlde bulunmasına, faaliyetlerinin kesintisiz yürütülmesine büyük bir önem veriyorum." dedi.
Konuşmasına, "Yaktığımız meşale inanıyorum ki geleceği aydınlatacak, geleceğin kuytu köşelerine ışıklar salacaktır. En azından beklentim, ümidim ve halisane temennim budur." sözleriyle başlayan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Siyaset yalnızca teorik kalıp ve şablon kavramlarla açıklanamaz. Siyaset yalnızca kitabi ifadelerle, donmuş ve katılaşmış kaidelerle anlaşılamaz. Her şeyden evvel siyaset statik değil dinamik bir süreçtir. Bu tespiti yaptıktan sonra, ister istemez şu sorular aklımıza takılacak ve karşımıza çıkacaktır: Hayat mı siyaseti değiştirir? Yoksa siyaset mi hayatı değişime uğratır? İki soruya da evet cevabı veriyorsak, o hâlde hangisi daha baskındır? Elbette bu soruya herkesin şahsi ya da sosyal niteliklerine göre vereceği cevaplar vardır, bu da son derece doğaldır. Evvelemirde şu saptamayı yapmamız ayaklarımızın yere basmasını tahkim ve takviye edecektir: Hayatsız siyaset boş bir levha, siyasetsiz hayat temelsiz bir binadır. İkisi de birbiriyle iç içedir. Siyaset, aklın rehberliğinde hayatın somut gerçekliğinde belirmiş düğümlerin çözülmesidir. Nerede durduğumuzu, nasıl duracağımızı, açılmasını beklediğimiz kapıların neresinde durmamız gerektiğini bize ihsas ve işaret eden siyasettir, daha doğrusu bununla mündemiç siyasi akıldır. Hamdolsun hiçbir insanımız bozuk değildir. Çünkü fıtrat sağlamdır, kan sağlamdır, maya sağlamdır, meşrep sağlamdır, mizaç sağlamdır. Ve bu haliyle de Bir Türk dünyaya bedeldir. Bozuk olan, bozgunu kaçınılmaz görülen sadece ve sadece üç beş zillet partisinden ibarettir. Duruşu yanlış olanın siyaseti doğru olamaz. Yanlış siyasetin haysiyetinden ve hizmetkârlığından bahsedilemez. Mantık süzgecinden geçmemiş, feraset imbiğinde damıtılmamış, samimiyet sınavını verememiş, vatanseverlik ve milletseverlik barajından geçememiş bir siyaset biçimi gerçek manada siyaset değildir, insanımıza da hiçbir hayrı dokunamayacaktır. Türkiye’nin aleyhine siyaset içinde olanlar çarpacak sahil arayan dümeni kırık metruk tekne gibidirler. Riskin içindeki fırsat cevherini bulmak, ufkun ötesindeki umut adasını görmek, her şeyden evvel bir maharettir, bir marifettir, son tahlilde bir basirettir. Basiret yoksunu bir siyaset zihniyeti pek çok badire ve belaya çanak tutacak ve ortam açacaktır. Dikkat edilmesi, uyanık olunması gereken mühim tehlike de budur. Basiret, hayatı ve siyaseti doğru okumaktır. Başka bir ifadeyle, görünenin ve gösterilmek istenenin diğer yüzlerini ya sezgiyle ya da bilgiyle kavramak demektir.
MUHALEFETİN EN CİDDİ SORUNLARINDAN BİRİSİ ŞAHSİYET VE BASİRET YOKSUNLUĞUDUR
Devlet Bahçeli, muhalefetin en ciddi sorunlarından birisinin şahsiyet ve basiret yoksunluğunun olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin siyaset ve demokrasi hayatının en ciddi sorunlarından birisi muhalefetin şahsiyet ve basiret yoksunluğudur, mahut sorun günden güne yoğunluk kazanmaktadır. Şahsiyet yoksa şuur da yoktur. Şuursuz bir siyaset çamurluktur, çirkinliktir ve çürümüşlüktür, kendi kendini yiyip bitiren organizma neyse tek kelimeyle odur ve aynısıdır. Millî ve ahlaki siyasetin yol haritasını takip eden meziyet ve inanç sahibi insanlar, ürettikleri değerlerle, geride bıraktıkları eserlerle hatırlanıp hürmetle yad edilirler. Bunun haricinde, yalancıların maşeri vicdanda yeri olamaz. Müfterilerin, müptezellerin ve ihanetle ağız birliği yapan müflislerin milletimizin ne bugününde ne de geleceğinde söz ve yetki sahibi olması düşünülemez. Hayat ve siyasetin merkezinde, inandığı gibi yaşamayanlar, bir süre sonra yaşadıkları gibi inanmaya başlayacaklardır. Bu durum bir sapmadır, bir savrulmadır, ağır bir sakatlıktır. Güven vermeyen, gücünü milletten ziyade millet dışı aktör ve küresel mihraklardan aldığını zanneden, böylesi bir uyduluğa, böylesi bir teslimiyete, böylesi bir sömürüye istekli ve iştahlı olan siyasetçiler ruhen iflas etmiş, esasen zilletini dibini boylamışlardır. Bunlar aslında kamyon farını görüp olduğu yerde çakılan tavşan gibidir. Bunu söylerken sayısız hadisenin bileşkesinde somutlaşan tecrübi aklımızın ve imanla çarpan kalbimizin hissiyatından, bunun yanında olgunlaşmış ve objektif bir içerik kazanmış siyaset ahlakımızdan feyiz aldığımız herkesçe bilinmelidir. Bizim irademizin kaynağı Türk milleti, himaye edenimiz ise Cenabıallah’tır. Bizim için siyaset yıkımın ve yozlaşmanın kılıfı değil, millete hizmetin onuru ve omuz başıdır. Dışımız âlemle, içimiz de Allah’la beraberdir. Gölge oyunun oyuncuları bizim siyasetimizi anlayamaz. Çadır tiyatrosunun meddahları bizim duruşumuzu algılayamaz. Siyasetin özü irade, öznesi insandır. Ve insan yaratılmışların en şereflisi olmasının yanı sıra, değişime, gelişime açık bir varlıktır. Biz siyasetin geleceğini düşünüyorken, aynı anda geleceğin siyaset yapma şartlarını, gelecekteki siyaset mizanını bugünden araştırmak, analiz etmek, üzerinde gece gündüz düşünmek mecburiyetindeyiz. Çünkü biz saman alevi değiliz. Çünkü biz sabah açıp akşam solanlardan değiliz. Geleceğin siyasetini tartışmak demek bununla mündemiç insanı ele almak, zamanın ruhuna nüfuz edip çağın akış istikametini öngörmek demektir. Çok şükür cahillerden olmadık, buna da asla niyetimiz yoktur. Mücadelemiz, dirayetimiz, direncimiz, inancımız mensubiyetinden gurur duyduğumuz Türk milletinin var oluş gayesine hizmet, Türkiye’nin tarihsel devamlılığına sonuna kadar destektir.  Siyaset özelde insana, genelde millete fedakârca hizmetin demokratik vasıtasıdır. İnsandan anlayan insan olmak, insanlığın içinde insanı bulup çıkarmak için siyaset bir yoldur. Siyaset, suç ve suçlunun sığınma kampı, barınma alanı, saklanma ve palazlanma sahası sayılamaz. Bu nedenle teröriste destek veren, terörün izinden giden, askerimize, polisimize, masum insanlarımıza saldıran ve kurşun atanlarla can ciğer kuzu sarması olan eniği cücüğü kim varsa siyasetin değil bizatihi adaletin ve hukukun konusudur. Teröriste terörist diyemeyenler, bölücü terör örgütüyle arasına duvar öremeyenler siyasetçi olmadığı gibi bu vatanın, bu milletin gerçek evlatları da olamazlar. Terörist Demirtaş’a sahip çıkmanın insani bir görev olduğunu açıklayan CHP Genel Başkanı, Allah için bize söylesin, bu açıklamayı yapmak insanlık mıdır? İhanete methiyeler düzmek şerefli bir tavır mıdır? Bir teröriste adaletsizlik yapıldığını söylemesi insanlık değerleriyle, hukuk ilkeleriyle nasıl tevil, nasıl tarif edilecektir?"
SİYASETİMİZİN YÖNÜNÜ TARİHİMİZİN VE COĞRAFYAMIZIN MÜKTESEBATI BELİRLEMİŞTİR
MHP Genel Başkan Bahçeli, "Bizim gücümüz milli birliğimizin sağlamlığı kadardır." hatırlatmasında bulunarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dağılırsak, atalete düşersek, zaafa uğrarsak, birbirimizle uğraşırsak, birbirimizin kuyusunu kazarsak, birbirimizin yurdu olmak yerine uçurumu olursak ayakta kalamayız, tarihsel varlığımızı koruyamayız. Görüyorsunuz etrafımız fitne kuşatması altındadır. Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in, Bodrum açıklarındaki adalara gelme kararı aleni bir tahriktir, nitekim her ihtimali gündeme taşıyan bir provokasyondur. Bu şahsın Türkiye’yi, AB’ye ve ABD’ye şikâyeti, NATO’ya da şikâyet etme hazırlığı karşımızdaki husumet cephesinin gün geçtikçe genişlediğine işarettir. Müttefik zannettiğimiz ülkelerin kahir ekseriyeti bölücü terör örgütüyle iç içedir, sarmaş dolaştır. Türkiye’nin var oluş mücadelesi bir yandan terör örgütüyle, diğer yandan emperyalizme piyonluk yapan Yunanistan vasıtasıyla engellenmek istenmektedir. Bu vatan, bundan bin yıl önce gerçek sahibini bulmuştur. Aradan geçen on asır, bu coğrafyadan tarihe damgasını vurmuş büyük bir milletin gücüne güç katmıştır. Bu milletin adı Türk milletidir. Bu iftihar ettiğimiz beşeri varlık, köklerin, kökenlerin, dillerin, mezheplerin üstünde maddi ve manevi bağlarla kenetlenmiştir. Bizleri bir araya getiren, acılarımız, anılarımız, zaferlerimiz, hüzünlerimiz ve coşkularımız olmuştur. Her çekilen halay, her dövülen davul, her buluşulan düğün, her açılan duvak, her doğan çocuk, her sallanan beşik, her tüten ocak, her can veren şehit bizi bir millet yapmıştır. Türk milletinin yüksek bir siyaseti ve stratejisi vardır. Bu yüksek siyaset, kaynağını ve duruşunu coğrafyadan almaktadır. Anadolu üzerinde yaşıyor olmanın da bir siyaseti, bir jeopolitiği vardır ve bin yıldır değişmemiştir. Bizim siyasetimizin yönünü tarihimizin ve coğrafyamızın müktesebatı belirlemiştir. Dış dayatma ve tazyiklerle bunu değiştirmek için plan yapanların, bu vatanı elimizden almak için projeler hazırlayanların önce bizim bedenlerimizi çiğnemekten başka seçenekleri yoktur. Biz el ele verirsek, yüreklerimiz toplu vurursa, gaflete düşmezsek hiçbir batıl emel, hiçbir zalim ve vahşi hesap bizi yolumuzdan çeviremeyecektir. Bilhassa sertifika almaya hak kazanan kardeşlerime diyorum ki, okuyunuz, araştırınız, meraklarınızın peşinden gidiniz, zamanın gerisinde kalmayınız, gelişmeleri dikiz aynasından izlemeyiniz. Sevdanız millet olsun, kendinizi yetiştirme ve yeni şeyler öğrenme arayışından kopmayınız. Zaman zaman kendinizle tenakuza düşebilirsiniz, bundan da çekinmeyiniz, çünkü böylesi bir tenakuzdan ürken kişi bağnazdır, dogmatiktir. 11’inci yüzyılın parlak âlimlerinden birisi olan El Biruni, fil ağırlığındaki kitabı, fil ağırlığındaki elmasa tercih ederim, demişti. Dünyayı değiştirecek yegâne güç fikirdir, kitaptır, inanmış yüreklerdir. İnsan hayatında fikrin cazibesi kadar, şahsiyetin de tesiri vardır. Şahsiyetli olmak her şeyin başıdır. Işık diye ateşe koşanların ne hallere düştüğünü tarihe bakarak idrak ediniz. Sizler, haksızlığa uğramış soylu bir milletin ümidi olmaya talip olmalısınız. Düşünmek aynı zamanda sabırdır, mücadeledir. Bundan taviz vermeyiniz. Bağımsız bir vicdan, hür bir kafa onurlu bir insanın harcıdır. Türkiye ve Türk milleti bir devdir, Allah muhafaza devi papağan haline getirmek için fırsat kollayanlara da kesinlikle izin vermeyiniz. Siyaset ve Liderlik Okulumuzun 17’inci dönemini tamamlamış arkadaşlarıma bundan sonraki hayatlarında üstün başarılar diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Filiz Kılıç Hanımefendi’yle Siyaset ve Liderlik Okulu Koordinatörümüz Doç. Dr. Turan Şahin başta olmak üzere, eğitim dönemi boyunca katkılarını esirgemeyen misafir öğretim üyesi arkadaşlarıma ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum."