DEVLET BAHÇELİ: KILIÇDAROĞLU İSTANBUL’A DOĞRU YALIN AYAK YÜRÜR DİYE BEKLİYORDUK, FAKAT BUNU GÖZE ALAMADI VE CESARET EDEMEDİ

22 Ağustos 2022 16:08
Okunma
249
DEVLET BAHÇELİ: KILIÇDAROĞLU İSTANBULA DOĞRU YALIN AYAK YÜRÜR DİYE BEKLİYORDUK, FAKAT BUNU GÖZE ALAMADI VE CESARET EDEMEDİ

DEVLET BAHÇELİ: KILIÇDAROĞLU İSTANBUL’A DOĞRU YALIN AYAK YÜRÜR DİYE BEKLİYORDUK, FAKAT BUNU GÖZE ALAMADI VE CESARET EDEMEDİ
 Ahmet Deniz AĞCA
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun üç ayrı davadan aldığı 4 yıl 11 ay hapis cezasının Yargıtay tarafından onandığını hatırlatarak, "Türk yargısı hükmünü vermiş ve konu kapanmıştır. Ne var ki adalet ve hukuku temelinden istismar eden CHP Genel Başkanı karar açıklanır açıklanmaz soluğu milletvekilleri ile birlikte İstanbul’da almış, şov sahnesine çıkmıştır. İstanbul’a doğru bir kez daha yalın ayak yürür diye bekliyorduk fakat bunu göze alamadığını ve cesaret edemediğini de görmüş olduk.2 dedi.
Kılıçdaroğlu'na, "Susma, sinme, saklanma, çık karşımıza devlete seri katil demek namertliktir diyecek dirayeti göster." çağrısında bulunan Bahçeli, "Yaparsan eyvallah, yapamazsan bu ihanete, bu melanete, işlenmiş bu suça sen de ortak sayılırsın, bu şerefsiz bühtanın sen de faili olmaktan kurtulamazsın. Çeyrek porsiyon domuz etini yedi dakikada bitirmekle övünenlerin partisi CHP’dir, ittifakı zillettir. Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul İl Başkanlığı önünde “zulme son vereceklerini, her bir vatandaşımızın onuruyla ve özgürce yaşayabileceği bir ülke yaratacaklarını” iddia etmiş, gene sap yiyip saman savurmuştur." diye konuştu.
Bahçeli, 17 Mayıs 2022 Salı günü TBMM'de yaptığı grup toplantısındaki konuşmasında iç ve dış gündeme ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasında, "Aziz milletimiz bugün iki ayı uçta sabitlenmiş siyaset tarzıyla karşı karşıyadır." hatırlatmasında bulunan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bir yanda eser ve hizmet siyaseti millî şuurun refakat ve riyasetinde devamlı serpilirken, diğer yanda iftira ve yalan siyaseti gittikçe etkinlik ve derinlik kazanmaktadır. Türkiye’mizin büyümesinden, gelişmesinden, gücüne güç eklemesinden rahatsız olanların nasıl bir zafiyete nasıl bir zillete düştüğü fazla söze hacet bırakmayacak ölçüde ortadadır. Milletimizin nam ve hesabına yapılan her icraata kulp takanlar esasen kafalarına fitne külahı geçirip haset ve hüsran içinde çırpınan zavallılardır. Her atılıma, her yatırıma, her milli kazanıma leke sürmek için fırsat kollayanların bize göre basiretleri kapanmış, vicdanları katılaşmıştır. Türkiye hak ettiği seviyelere, layık olduğu gelişmişlik mertebelerine hamdolsun aşama aşama ulaşmaktadır. Siyaset ve ekonomide zorlu şartlara rağmen ülkemiz dev bir şantiye görüntüsündedir. Yollar yapılmakta, köprüler kurulmakta, havalimanları açılmaktadır. Ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve milli bütünleşme yolunda atılan sağlam ve sağduyulu adımlar umutlarımızı kamçılamaktadır. İhracat rekorları kırılırken hızlanan yatırım seferberliği, yaygınlaşan hizmet siyaseti Türkiye’mizin çehresini değiştirmekle kalmayıp geleceği lehimize çevirme iradesini de güçlendirmektedir. İnanıyorum ki, pazarda, markette ve diğer alanlarda insanımızın refahını ve geçim standartlarını olumsuz etkileyen fiyat artışlarının da önüne geçilecek, enflasyon canavarının başı mutlaka ezilecektir. Niyet hayır olduğundan akıbetin de hayır olacağına güvenmek lazımdır. 14 Mayıs 2022 Cumartesi günü tarihî bir güne, muazzam bir yatırımın açılışına milletçe şahit olduk. Deniz dolgusuyla inşa edilen Türkiye’nin ikinci, dünyanın da beşinci havalimanının hizmete girmesinden gurur duyduk. Rize-Artvin Havalimanı ulaştırma alanında önemli bir boşluğu doldurmakla kalmayacak, vuslatın sıcaklığını, kucaklaşmanın saadetini de uzakları yakın ederek takviye edecektir. Ayrıca gıpta edilen açılış münasebetiyle haklı sevincimizi paylaşmak maksadıyla düzenlenen törene katılan Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’e de içtenlikle teşekkür ediyorum. Türkiye-Azerbaycan, iki ezelî, iki ebedî kardeş. Soyumuz bir, huyumuz bir, hedefimiz bir, iki devlet tek milletiz. Ayrımız yoktur, gayrımız yoktur, çünkü biz Türk milletiyiz."
BAHÇELİ'DEN ALİYEV'E ANLAMLI HEDİYE
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Rize-Artvin Havalimanı'nın açılışı için Türkiye'ye gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e Karabağ Zaferi'nden dolayı hediye verdi. Bahçeli, Aliyev'e üzerinde "Karabağ Fatihi" yazılı altın kabzalı yerli üretim Sarsılmaz bir silah hediye etti.
KILIÇDAROĞLU, TÜRK DEVLETİNE SERİ KATİL İFTİRASININ YANINDA MIDIR, KARŞISINDA MIDIR?
MHP Lideri Devlet Bahçeli, siyasi ve fikrî görüş ayrılıkları ortak millî ve manevi değerlerdeki kenetlemenin önünde engel teşkil etmemesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Siyaset yapıyor olmanın bir ahlakı, bir vasfı, bir vakarı, ilkesel bir vaziyeti olmalıdır. Milletimizin haklı gururunu paylaşmaktan korkup saklananlar siyasetin değil siyasetsizliğin ve sevimsizliğin tarafıdır. Sorarım sizlere, sevincimiz aynı değilse acımız nasıl aynı olacaktır? Türkiye’ye ve Türk milletine dev eserler kazandırmanın, çözüm odaklı proje siyasetinin neresi yanlıştır? Milliyetçi Hareket Partisi olarak yerli ve yabancı husumet odaklarına tamahkâr ve tavizkâr, ancak ülkesinin gelişmesine tahammülsüz ve tacizkâr bir muhalefet anlayışını sancılı ve sakat değerlendiriyoruz. Türkiye hepimizindir. 85 milyon Türk vatandaşı cananımız ve can beraberimizdir. Milletimizin yararına çalışan, üreten, geliştiren, hayalleri gerçekleştiren, kısacası taş üstüne taş koyan kim olursa olsun şükran duymak, Allah razı olsun demek hem insani hem de vatandaşlık görevimizdir. Fuzuli suçlamalar, eften püften şikâyetler, temelsiz sızlanmalar makul ve mantıklı değildir. İncir kabuğunu doldurmayan bayağı eleştireler ahlaki değildir. Zillet ittifakı yıkmaktan, bozmaktan, yozlaştırmaktan, akıntıya karşı kürek çekmekten başka bugüne kadar ne yapmış ne söylemiş, neyi önermiştir? Yol yapılır, telaşa kapılıp sözde çetelerden bahsederler. Köprü yapılır, nefret saçıp sözde yolsuzluktan dertlenirler. Havalimanı yapılır, karalamak için bir yalana bin yalan eklerler. Ne talihsizliktir ki, Türkiye’de hâkim muhalefet zihniyetinin dünyada eşi ve benzeri yoktur. Bu muhalefet ziyandadır, zillettedir, iktidara değil ülkesine ve milletine açıktan muhalif, yabancıların da muhbiri ve muhibbidir. Her tohumda, tomurcuk tomurcuk açan her fikirde bir özlem gizlidir. Bir elmanın yüreğinde gizlenen tohum aslında bir elma bahçesidir. Ancak bu tohum bir kayaya rastgelirse ondan herhangi bir şey çıkmayacaktır. Zillet ittifakı da sert bir kayaya çarpmış, istikametini, itibarını ve iradesini kaybetmiştir. Kaldı ki bunlardan hiçbir yol olmayacaktır. Türkiye’nin ayak bağı olan zillet ittifakı aynı zamanda demokratik siyasetin kelepçesi, millî hedeflerin barikatı, tarihî haklarımızın karşı cephesidir. Bu düşüncelerimin elbette pek çok gerekçesi vardır ve kalbi temiz her insanımız tarafınca da bilinmektedir. Geçtiğimiz hafta sonu zillet partilerinden birisinin başkanı çıkmış, 'Seçime bir yıl kaldı, ondan sonra her şeyi cümbür cemaat değiştireceğiz.' diye konuşmuş. Allah fırsat vermesin, bunlar değiştirse değiştirse parti değiştirirler, ev değiştirirler, ülke değiştirirler, fikir değiştirirler, rota değiştirirler, bunun dışında bir şey değiştirmeye Türk milleti asla izin ve icazet vermez, elhak vermeyecektir. Vesayet altında bulunan, statüko labirentinde sıkışan çarpık bir zihniyetin iktidar ruhsatını alması zaten mümkün değildir. CHP’nin İstanbul il başkanıyla ilgili Yargıtay tarafından verilmiş kararın hitamında zillet ortak paydasında buluşan bütün partiler ağız birliği hâlinde aynı kaftana sarılmışlardır. Bizim doğrudan muhatabımız söz konusu marjinalleşmiş ve kriminal bir vaka hâline gelmiş il başkanı değildir, nihayet Türk yargısı hükmünü vermiş ve konu kapanmıştır. Ne var ki adalet ve hukuku temelinden istismar eden CHP Genel Başkanı karar açıklanır açıklanmaz soluğu milletvekilleriyle birlikte İstanbul’da almış, şov sahnesine çıkmıştır. İstanbul’a doğru bir kez daha yalın ayak yürür diye bekliyorduk, fakat bunu göze alamadığını ve cesaret edemediğini de görmüş olduk. CHP'nin İstanbul il başkanı özellikle kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret etmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni alenen aşağılayarak seri katil demiş, suç işlemiştir. Cumhurbaşkanı’na terbiyemizin müsaade etmediğinden dolayı ağzımıza alamadığımız şekilde hakaret ederek suç işlemiştir. Sonuç itibarıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’inci Ceza Dairesinin vermiş olduğu hükümler temyiz edilmiş; zanlının toplam üç ayrı suçtan aldığı 4 yıl 11 ay 20 günlük hapis cezaları Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi tarafından onanmıştır. CHP Genel Başkanı bize açık açık söylemelidir; Türk devletine seri katil iftirasının yanında mıdır, karşısında mıdır? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin alenen aşağılanmasına destek midir, yoksa itiraz mı etmektedir? Sayın Kılıçdaroğlu susma, sinme, saklanma, çık karşımıza devlete seri katil demek namertliktir diyecek dirayeti göster. Yaparsan eyvallah, yapamazsan bu ihanete, bu melanete, işlenmiş bu suça sen de ortak sayılırsın, bu şerefsiz bühtanın sen de faili olmaktan kurtulamazsın. Çeyrek porsiyon domuz etini yedi dakikada bitirmekle övünenlerin partisi CHP’dir, ittifakı zillettir. Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul İl Başkanlığı önünde ‘zulme son vereceklerini, her bir vatandaşımızın onuruyla ve özgürce yaşayabileceği bir ülke yaratacaklarını’ iddia etmiş, gene sap yiyip saman savurmuştur. Sayın Kılıçdaroğlu şimdi iyi dinle; bebek katilinin posterleri altında şarkılı türkülü konser veren sözde sanatçı müsveddelerine sahip çıkmak zulmün ta kendisidir. Kürtçe müzik yasak diyerek toplumu kamplaştırmak zulümdür. Zulüm, devlete katil demektir. Zalim ise buna ses çıkarmayan alçaktır. Zulüm, Türkiye düşmanlarına yanaşmalık ve yandaşlık yapmaktır. Zalim ise buna gönüllü razı olan, vatan ve millete zehir saçandır. Sayın Kılıçdaroğlu zalimi görmek istersen, zulme tanık olmayı düşünürsen abartısız ifade ediyorum ki, Türkiye düşmanlarıyla çektirdiğin aile fotoğraflarına, kendi yüz hatlarına, gizli bağlantılarına, bölücü emellerine, aldığın talimat listelerine dikkatle bakman, dikkatle incelemen yeterlidir. Tarihin hiçbir döneminde milletimizin sinesinden zalim çıkmadı, tiran çıkmadı, bundan sonra da çıkmayacaktır. Türk milletinin her ferdi onurludur, saygındır, eşit haklarla ve hürriyetle yaşamaktadır. Tam tersi iddia ve isnadın figüranları hakikatin aydınlığında gözlerini kapatan siyaset yarasalarıdır. CHP’nin İstanbul il başkanı için siyaset yolu kapanmış, artık siyaset yasağıyla tasfiye olduğu hukuken netleşmiştir. Bu kapsamda kesinleşen ceza bir yıldan fazla olduğu için gerek Milletvekili Seçim Kanunu gerekse de Mahallî İdareler Kanunu mucibince tartışmaya mahal kalmamıştır. Siyaset suçun ve suçlunun himaye edileceği bir alan olamaz. Siyaset devletin ve milletin hükmi şahsiyetine, insan hak ve onuruna saldırıların sevk ve idare merkezi hiç olamaz. Kim suç işlemişse bunun bedeline katlanmak durumundadır. Tunceli’de bir HDP’li milletvekilinin şerefli Türk polisine taş atması da suçtur, ihanettir, bir terör yöntemidir."
ASKERİMİZE, POLİSİMİZE UZANAN ELLER KIRILMALI, UZANAN DİLLER KOPARILMALIDIR
"Askerimize, polisimize uzanan eller kırılmalı, uzanan diller koparılmalıdır." uyarısında bulunan Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
"Herkes haddini bilsin, hukukun sınırlarını zorlamaya, milletini sabrını sınamaya asla heves etmesin, bunu aklında dahi geçirmesin. Bilinmelidir ki, âlemde şer, Oğuz’da da er tükenmez, tükenemez, tükenmeyecektir. Bu devlet sokakta bulunmadı, istiklalimiz spot piyasadan alınmadı, ne devletimiz ne de milletimiz sokak serserilerine, husumet senaristlerine teslim edilmeyecek, hiçbir vatan evladı zillete boyun eğmeyecek, taviz vermeyecektir. Türk milleti tesadüfen bir araya gelmedi, asırların göz nuruyla, şehitlerimizin tertemiz kanıyla, büyük bir kaynaşma hasletiyle, meydanlarda Allah Allah haykırışlarıyla; sevgi, hürmet, kardeşlik, ortak kültür ve ortak kader bağlarıyla bir oldu, diri oldu, iri oldu, yeryüzünün adalet ve huzur burcu haline yükseldi. Milliyetçi Hareket Partisi; bu şuurla, bu inanışla, 2023 yılının Haziran ayında yapılacak Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerine hazırlanmakta, bütün imkân ve inancıyla çalışmalarını sürdürmektedir. Vesikalı hainlere Türkiye’yi bırakmayacağız. Ne efendi olacağız ne de uşak. Ne mağrur olacağız ne de mahkûm. Yalnızca hizmetkâr ve sevdalı bir gönülle aziz milletimizi bütün güzellikleriyle kucaklayacağız. Derler ki, bir insanın değerini ve yüreğini öğrenmek isterseniz başardıklarına değil, başarmak istediklerine bakınız. Bizim hedeflerimiz yüksek, başarma azmimiz sınırsızdır. Sevmek insana verilmiş en büyük hediyedir. Biz milletimizi ve vatanımızı canımızdan aziz bilip her zamanki gibi çok seveceğiz. 18 Şubat 2022 tarihinde, “Adım Adım 2023; İlçe İlçe Aydınlatma ve Anlatma” toplantılarımızın ilk etabını başlatmış, bu çerçevede 132 ilçemizde çalışmalarımızı tamamlamıştık. Ramazan ayı münasebetiyle ara verdiğimiz gönül seferberliğimizin ikinci etabına 13 Mayıs 2022 tarihinde tekrar başladık ve şu ana kadar 41 ilçemizi ziyaret ettik. 18 Şubat 2022 tarihinden buyana 173 ilçemizde vatandaşlarımızla, sivil toplum kuruluşlarıyla, muhtarlarımızla, kanaat önderlerimizle, emeklilerimizle, esnaflarımızla, işçilerimizle, memur ve çiftçilerimizle buluştuk. Planlanan çalışma takvimiz uyarınca Kurban Bayramına kadar durmayacağız, sürekli sahada ve gönüllerde olacağız. Adım adım 2023’e ulaşacağız, ilçe ilçe gezip insanlarımızla görüşeceğiz, konuşacağız, desteklerini isteyeceğiz, mutlaka da anlaşacağız. Yaz ayının hemen bitiminde, yani eylül başında siyasi çalışmalarımızda üçüncü etaba geçmiş olacağız. Bu süreçte ilçe ilçe dolaşıp siyasetimizi, ilkelerimizi, mesajlarımızı, duruşumuzu ve hedeflerimizi birer birer aydınlık bir mizaçla anlatan siz değerli milletvekili arkadaşlarıma, MYK ve MDK üyelerimize, fedakârlık numunesi teşkilatlarımıza çok teşekkür ediyorum. Allah hepinizden razı olsun diyorum. Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımızın koordinasyonunda ifa ve icra edilen çalışmalarımızın karşılığını inşallah göreceğiz. Gayret bizden, tevfik Allah’tan, takdir aziz milletimizdendir. Sefer bizden zafer Allah’tandır. Kalemiyle ve kelamıyla şiire ruh aşılayan merhum şairimiz Necip Fazıl Kısakürek 'Utansın' isimli şiirinde bakınız neler diyordu: 'Tohum saç, bitmezse toprak utansın!/Hedefe varmayan mızrak utansın!/Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!/Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!/Eski çınar şimdi Noel ağacı;/Dallarda iğreti yaprak utansın!/ Ustada kalırsa bu öksüz yapı,/Onu sürdürmeyen çırak utansın!/Ölümden ilerde varış dediğin,/ Geride ne varsa bırak utansın!/Ey binbir tanede solmayan tek renk;/ Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!' Yine bir başka şairimizin dediği gibi: 'Dudaklarımızda Türk’ün türküsü,/Elde bayrak, şafaklarımın süsü,/Turan vatan, Kızılelma Ülküsü,/Yürüyoruz kutlu hedefe doğru.'
Niyazım odur ki, Allah samimi çabalarımızı mübarek etsin, dilerim ki emeklerimiz zayi olmasın, geleceğimiz mağlup düşmesin, milletimiz mahcup etmesin."
19 MAYIS 1919 UNUTULMAMIŞ, UNUTULMAYACAK, UNUTTURULMAYACAKTIR
MHP Lideri Devlet Bahçeli, grup konuşmasında 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak, şunları kaydetti:
"Merhum Mithat Cemal Kuntay, merhum Mehmet Âkif’in çok yakın arkadaşıydı. Bir gün Âkif’e, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı ima ve işaret ederek bu defa nasıl inandığını sorar. Âkif’in verdiği cevap etkileyicidir ve şu şekildedir: 'Başımızdaki adamı kim görse inanırdı.'
Yine bir keresinde söylediği şuydu: 'Vallahi azizim, eğer Atatürk olmasaydı bu zafer kazanılamazdı.' Gazi Mustafa Kemal Atatürk yalnızca duygusuyla değil, yalnızca heyecanıyla değil; aynı zamanda akıl, sabır, ihtiyat, strateji, iman, denge, sorumluluk ve millî değerlerle hareket etmiş, hedeflerine kilitlenmişti. Zorluklar karşısında geri adım atan değil, üstüne üstüne giden, sonuç almak için direten, direnç gösteren azim ve irade sahibi bir kumandandı. Zulme ve zulmete boyun eğen değil, bunlara karşı direnen ve kazanan, başka seçeneği aklının ucuna getirmemiş bir siyaset dehasıydı. Mustafa Kemal, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’ni duyar duymaz, 'Bütün felaketlere rağmen ben, Türk’ün sesini işittirebileceği kanaatindeyim. Bu yolda işe başladım.' demişti. 13 Kasım 1918’de Adana treninden inip Haydarpaşa rıhtımına ayak basınca karşısındaki tablo içler acısıydı. Düşman donanması bayraklarını açarak İstanbul’a girmişti. Sahiller Levantenlerin sarhoş çığlıklarıyla, palikaryanın meydan okumasıyla çınlıyordu. Bu kahredici manzara karşısında bile ürkmedi ve dedi ki; geldikleri gibi giderler. Çok şükür, gün geldi aynen de dediği gibi oldu. Tutsak alınmış Anadolu’yu milletiyle tek nefes olarak ve emsalsiz bir kurtuluş mücadelesiyle haçlı bakiyelerinden birer birer temizledi, bağımsızlığımızı kazandırdı. Biliyordu ki, esir düşmüş insan yürüyen ıstıraptır. Bunu kabullenmedi, istilayı reddetti, zillete rıza göstermedi. Bu maksatla da 103 yıl önce Samsun’a çıktı, sönmeyecek meşaleyi tutuşturdu. Anadolu’ya taşınan bağımsızlık ülküsü ve mücadele azmi önce Havza’da alevlendi, Amasya’da körüklendi, Erzurum’dan yayıldı ve Sivas’tan tüm vatan sathında yankı buldu. Türk milleti, onun liderliğinde hürriyetini zincire vurmak isteyen zalim tutkulara karşı amansız ve acımasız bir savaş verdi. Bu savaş haklıydı, haysiyetliydi ve meşruydu. Bilinsin ki, 103 yıl önce, Türk milleti etnik topluluklar koleksiyonu olsun diye Samsun’a çıkılmadı. 103 yıl önce, etnik ve mezhepsel aidiyetler millet bilincinin önüne geçsin diye ilk adım atılmadı. Samsun’a Türk milletinin namus ve şerefini kurtarmak, kimseye muhtaç olmadan var olabilmesini sağlamak ve sağlama almak için ayak basıldı. Ne kadar övünsek azdır ve ne kadar gururlansak yetersizdir. Önemle altını çizmek isterim ki; millî beka için gösterdiğimiz duruş ve kararlılığı siyaset icabı, zayıflık, âcizlik zannederek göz ardı edenler, geçen yüzyılın başlarında milletimizi kurtaran ve devletimizi kuran kahramanları tıpkı dönemin işgalcileri gibi fark edememiş olanlardan başkası değildir. Bu bakımdan Türkiye'nin millî birliği ve kardeşliğinin devamı için sergilediğimiz sorumlu ve sağduyulu tutumu, öngördüğümüz uyarıları hiç kimse bir zaaf belirtisi olarak görmemeli, sonu ağır olacak hesap hatasına düşmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi 19 Mayıs ilkeleriyle bezenen, kurucu ve kurtarıcı bir fikre dayanan, işgal ve ihanete asla prim vermeyen, vermeyecek olan muhteşem bir millet eseridir. Biz damarlarımızda dolaşan kanın kudretinden şüphe duymayan bir duruşun neferleriyiz. 'Ne mutlu Tür'küm diyene!' seslenişi bizim irade bayrağımızdır. Türk tarihi övüncümüzün, millî ömrümüzün, daha büyük işler yapma azmimizin kaynağıdır. Şehit ve gaziler var oluşumuzun manevi sırrı ve güvenceleridir. 19 Mayıs’tan intikam ve 29 Ekim’in rövanşını aramak için pusuya yatmış köksüz ve iş birlikçiler önce bizi aşmak, bizi yenmek, bizi etkisiz hâle getirmek mecburiyetindedir. Milliyetçi Hareket Partisi Samsun’a çıkan fikirdir, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Büyük Taarruz’da düşmanı mahvıperişan eden, önüne kattığı gibi kaçtıkları yere kadar kovalayan kahramanlığın varisidir. 19 Mayıs; teslimiyet belgelerini yırtıp atan cesaretin timsalidir. Aynı zamanda manda ve himaye çağrılarını düşmanla birlikte bozguna uğratan ilham ve istiklal sevdasının ta kendisidir. 19 Mayıs 1919 unutulmamış, unutulmayacak, unutturulmayacaktır. Cenabıallah’ın himayesi ve aziz milletimizin fedakârlıklarıyla Samsun’da başlayan tarihî yolculuk gün gelmiş başkent Ankara’da Cumhuriyet’le birlikte taçlanmıştır. 19 Mayıs’ın; ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ olarak kutlandığı dikkate alındığında, Türk gençliğine çok büyük görev ve sorumluluklar düşeceği de ortadadır. Gençlerimizin, dünün saygın hatıralarına mutlaka sahip çıkacağına, art niyetlilere ve bunlara çanak tutanlara fırsat vermeyeceğine yürekten inanıyorum. Temennim, her bir gencimizin huzurlu, mutlu ve gelecek kaygısı taşımadan hayatlarını sürdürmeleri, geleceğe hazırlık yapmalarıdır. Biz bunu sağlamak için varız, başarmaya da kararlıyız. Türk gençliği aklıyla, ahlakıyla, inancıyla, zekâsıyla, zarafetiyle, edebiyle, erdemiyle, cesaretiyle parlayan kılıçtır, tutan kalemdir, okuyan kabiliyettir, seven kalptir, sevilen kalenderliktir. Türk gençliği öz ufkumuz, göz nurumuz, gönül surumuzdur. Türk gençliğine en büyük hediyemiz bağımsız ve güçlü bir ülke, kutlu bir millet varlığı, parlak bir gelecek, iş ve aş sorunlarının tamamen çözüldüğü huzurlu ve güvenli bir ortam bırakmak olacaktır. Canları sağ olsun, kime oy verdikleriyle değil, onların gül yüzünü daha fazla nasıl güldüreceğimizin derdindeyiz. Gençlerimiz geleceğe yazılmış ve henüz açılmamış mesajımızdır. Hepsi var olsun hepsi mutlu olsun, yolları ve bahtları da açık olsun. Bu vesileyle büyük Türk milletinin ve değerli gençlerimizin iki gün sonra karşılayacağımız 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını şimdiden kutluyorum. 103 yıl önce başlayan istiklal mücadelesi neticesinde, bizlere vatan kazandıran başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere; Millî Mücadele kahramanlarına ve aziz şehitlerimize Cenabıallah’tan rahmetler diliyor, muhterem anılarını hürmetle yâd ediyorum. Konuşmamın sonunda hepinizi saygılarımla selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum. Sağ olun, var olun, Cenabıallah’a emanet olun diyorum."
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ANKARA İSE, ABDÜLHAMİT HAN İSTANBUL'DUR
MHP Lideri Devlet Bahçeli, 24 Mayıs 2022 Salı günü TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, her zaman olduğunu gibi iç ve dış gündemi değerlendirerek, kamuoyuna önemli mesajlar verdi.
Konuşmasında Osmanlı İmparatorluğu'nda tahta çıkan hiçbir padişah, asla ve kata kendi çıkarını devletinin ve milletinin çıkarı üzerine görmediğini hatırlatan Bahçeli, "Abdulhamit'i kimler sevmiyorsa, tedavi edilmemiş kuyruk acısını hâlâ kimler çekiyorsa onlara dikkat edeceğiz çünkü onlar Batı'nın içimize yuvalanmış etki ajanlarıdır. 1900'lü yılların başında sahnelenen kahpe oyunların günümüzdeki mültezimleridir. Gafiller ne istiyorlar tarihimizden? Neyin istibdatından bahsediyorlar? Bilmedikleri, bilemeyecekleri, tanımadıkları, kafalarının ve kalplerinin yetmeyeceği büyüklerimizi hangi bilgi ya da belgelerle itham ederler? Cumhurbaşkanı'mız Erdoğan bugünün Abdulhamit'i olarak görünüyorsa bizce hiçbir mahsuru yoktur." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik sert eleştirilerde bulunan Bahçeli,  "Türk milleti sahte demokratlara aldanmayacak, aldırmayacaktır. Mazisinde karneyle ekmek verilen hüzün dolu yılların olduğu CHP'nin ve başındaki zatın konuşmaya yüzü bile yoktur." diye konuştu.
"Türkiye ne zaman atağa geçse ne zaman bölgesel ve küresel meselelerde öne çıkıp sivrilse gecikmeksizin siyasi, diplomatik ve ekonomik operasyonlar birbiri ardına sökün etmektedir." hatırlatmasında bulunan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Milletimizin refahından, devletimizin bekasından rahatsızlık duyan iç ve dış işgal cephesiyle yeminli Türkiye düşmanları diriliş ve yükseliş ruhunu baltalamak maksadıyla dört bir koldan harekete geçmektedir. Aç gözlü faiz ve rant lobisine eşlik eden menfur döviz kuru spekülasyonları, bunun yanında uluslararası derecelendirme kuruluşlarının ahlaksız ve tarafgir tutumları artık sabır ve tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. Nitekim mızrak çuvalı delip geçmiştir. Türkiye’nin risk priminde gerçekçi temellere dayanmayan artışları bahane ederek yabancı sermaye girişini kesintiye uğratıp yatırım, ihracat ve büyüme seferberliğini boğmak isteyen, eşzamanlı olarak borç ödeme kabiliyetinde zaaf oluşturmayı amaçlayan kötü niyetli bir tertip körüklenmektedir. Ekonomik güvenliğimiz, ekonomik istikrarımız, ekonomik geleceğimiz maalesef yayılım ateşine tutulmuştur. Buna rağmen ekonomideki konjoktürel sarsıntıların atlatılması, döviz fiyatındaki suni yükselişin frenlenmesi, enflasyondaki tırmanışın engellenmesi amacıyla hükümet tedbir üstüne tedbir almaktadır. Konu ekonomik beka konusudur. Milliyetçi Hareket Partisi devletimizin ve hükûmetimizin alacağı her kararın yanındadır, destekçisidir. Çünkü Türkiye hepimizindir. Mevziimiz aynıdır, cephemiz aynıdır, sinemiz aynıdır, bakışımız aynıdır, bir elin nesi varsa Cumhur İttifakının iradesi vardır ve aleyhe çalışan şer odaklarının alayını birden karşılamaya çok şükür kudretimiz yetecektir. Sürdürdüğümüz mücadele muhasır ve müreffeh bir geleceğin inşa çabasıdır. Bu yoldan dönmeyeceğiz, geri adım atmayacağız, âciz düşmeyeceğiz, Türkiye sevdamızdan bihakkın ödün vermeyeceğiz. Özellikle kur ve enflasyonda ekonomik gerçeklerle ters düşen artışların bir süre sonra normalleşeceğine, hazmedilebilir ve makul seviyelerde istikrar kazanacağına inanıyoruz. Ancak vatandaşlarımızın kesesine dokunan, mutfağına âdeta dinamit koyan, geçim şartlarını ağırlaştıran ve şikâyetlerinin yaygınlaşmasına neden olan fiyat artışlarının önünü arkasını dikkatle incelemek durumundayız. Biz daha önce FETÖ’nün sekiz ayağından bahsetmiştik. Bunların yanında FETÖ’cülerin ticaret hayatını zehirleyerek ekonomik istikrarın bozulması için sürekli arayış içinde oldukları da yadsınmayacak bir gerçektir. Nitekim Türkiye’yi ekonomik olarak zora sokan, vatandaşlarımızın alım gücünü zayıflatan güdümlü ve siparişi yapılmış fiyat artışlarının geri planında bize göre Türkiye’den intikam almayı hedefleyen mihraklar vardır ve açıkça meydandadır. Dikkatinizi çekiyorum, FETÖ bu kumpasın tam ortasında bulunan maşadır. Ülkemizin Rusya-Ukrayna krizine yönelik takdir toplayan dengeli duruşunun, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine sağlam ve tutarlı karşı pozisyonunun, terörle mücadeledeki göz kamaştıran seviyesinin, ekonomi üzerinden açılan kara deliğin genişletilerek tesirsiz hâle getirilmesi planlanmaktadır. FETÖ’cüler, sıcak para çeteleri, köksüz sermaye grupları, bunların yerli uzantıları, içimize kadar sızmış meşum ayakları, küresel tefeciler, ekonomik tetikçiler, emperyalizme gönüllü casusluk yapan kokuşmuşlar Türkiye’nin ekonomik olarak köşeye sıkışması, milletimizin hayat pahalılığın içine gömülmesi amacıyla faaliyet içindedir. Konut fiyatlarıyla birlikte kiralardaki haksız, hukuksuz ve ahlaki hiçbir yanı olmayan artışların sorarım sizlere gerçek sebebi, asıl gayesi nedir? Kiracılarla ev sahipleri arasındaki ihtilafın yoğunlaşmasına hizmet eden, vatandaşlarımızı mağdur hale getiren, ayrıca bakkalda, pazarda, zincir marketlerde soğandan patatese, peynirden yumurtaya, etten süte, bakliyattan diğer gıda ürünlerine varıncaya kadar fiyat etiketlerinin kabarmasına yol açan kim ya da kimler varsa maşerî vicdan karşısında suçludur, sahnelenen kirli oyunun bir parçasıdır. Kiralardaki denetimsiz ve dengesiz yükselişlere sessiz kalamayız. Konut fiyatlarındaki anormal yükselişleri atıl vaziyette seyredemeyiz. Vatandaşlarımızın memnuniyetsizliği bizim de memnuniyetsizliğimizdir. Fakat Türkiye’ye karşı tertip ve temin edilmiş alçak kampanyayı da görmek lazımdır. Kira artışlarıyla konut fiyatlarındaki vahim artışları sınırlandırmak,  dar ve orta gelirli vatandaşlarımızı düşünmek, taleplerine kulak vermek mecburiyetindeyiz. Haksız kazanç peşine düşen, doymayan kursaklarıyla insanımızın sofrasına ve tenceresine göz koyan fırsatçıların elbette yakasından tutmalıyız, bedelini de ödetmeliyiz. Gıda ürünlerindeki fiyat artışlarının kontrolünü sağlayarak, denetimleri sıklaştırarak cebini doldurmaya çalışan utanmazları cümle âleme hem deşifre hem de rezil etmeliyiz. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşanan iç ve dış mahreçli ekonomik saldırıların, ekonomide kurulan tuzakların bir benzerine bugün de şahit oluyoruz. Ancak buna tamam demeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz.
TÜRKİYE'MİZ SOROSÇU KAVALA'YLA, TERÖRİST DEMİRTAŞ'IN HAYÂSIZ HAYRANLARINA TESLİM EDİLMEYECEK
Bahçeli, "CHP’nin, İP’in, zillet ittifakının diğer ortaklarının felaket korosunda buluşmaları beyhudedir, Türk milleti bu sahte demokratlara, safralaşmış demagoglara aldanmayacak, aldırmayacaktır. Mazisinde karneyle ekmek verilen hüzün dolu yılların olduğu CHP’nin ve başındaki zatın konuşmaya esasen yüzü bile yoktur. Ekonomik kanaldan yürütülen sistemli ve şiddetli baskılara ant olsun sonuna kadar direneceğiz, milletimizin ve devletimizin yanında sapasağlam yerimizi alacağız." diye konuştu.
"Ruhu bedeninden başıboş gezenlerin bize anlatacak hiçbir şeyi yoktur." ifadesine yer veren Bahçeli, şunları kaydetti:
"Tasarlanmış kahramanlıklara karnımız toktur. Proje siyasetçilere mesafemiz kapanmayacak derecede çoktur. Biz mürekkebin bile olmadığı yıllarda, soba borularında biriken kurumları toplayarak bezir yağıyla karıştırıp yazıya döken bir ceddin ahfadıyız. Millî Mücadele’nin en zorlu zamanlarında, biriktirilmiş kefen paralarını devletine bağışlayan vatanperver yüreklerin mirasçılarıyız. Ekmek yerine süpürge tohumunun yenildiği, kavrulup öğütülen, sonra da kaynatılan nohudun kahve niyetine içildiği dönemleri unutmuş değiliz. Gazyağı yokken, lambada haşhaş yağı kullanılan yıllar aklımızdan çıkmamıştır. Millî güvenliğimiz neyse ekonomik güvenliğimiz odur. Biz tarihten dersimizi aldık, aynı yerimizden bir defa daha ısırılmamak için de karar verdik, irade gösterdik, yemin ettik. Kılıçdaroğlu mahcup olacağı hevese şimdiden kapılmasın, diğer zillet yedekleri boşuna heyecan yapmasın, Türkiye’miz manda ve himayecilere, emperyalizme kul köle olanlara, Sorosçu Kavala’yla terörist Demirtaş’ın hayâsız hayranlarına teslim olmayacak, teslim edilmeyecek, emanet yere düşürülmeyecektir. Sabırla, sebatla, salabetle, metanetle, dayanışmayla, bir ve beraberce zorlukları aşacağız; sanal korkulukları devirip kavga ve kutuplaşmadan beslenen, yalan ve iftiradan nemalanan firavunları ve yezidin izinden yürüyenleri Allah’ın izniyle mağlup edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümü olan 2023 aynı zamanda istiklal haysiyetimizin, aynı şekilde istikbal hedeflerimizin daha da müessir adımlarla ileriye taşınmasını sağlayacak tarihî bir eşiktir. Cumhuriyet’in kurucu değerleri, kuruluşun felsefi derinliği cumhurun iradesiyle, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin demokratik itibar, irat ve irtifakıyla gücüne güç katacaktır. 100 yıllık hayranlık uyandıran müktesebat 2023’te perçinlenerek önümüzdeki bin yılların hamurunu yoğuracaktır. Türkiye Cumhuriyeti, Türk’ün ateşle imtihanından alnının akıyla çıkışının aziz emaneti, bir diğer anlatımla Millî Mücadele’nin inkârı ve ihmali mümkün olmayan zafer tacıdır. Her gün bir yerinden yara alan, her fırsatta saldırı ve suikasta maruz kalan Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim kademesinde elbette sorumsuz, düşüncesiz, hatta işbirlikçilik anaforuna kapılmış yöneticiler de vardı ve biliniyordu. Milletin onur ve şerefini, göğüslerinde iftiharla taşıdıkları nişan ve madalyalar kadar dert etmeyen, önemsemeyen, değer vermeyen devşirilmiş ve iradesini devretmiş bir kısım devlet ricali makûs çöküşe doğrudan veya dolaylı hizmet etmişlerdi."
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK AL YILDIZLI AL BAYRAK, ABDÜLHAMİT HAN DA ÜÇ HİLALDİR
MHP Genel Başkanı Bahçeli, son günlerde Osmanlı İmparatorluğu’nun 34’üncü padişahı olan Sultan 2’inci Abdülhamit Han’la ilgili tartışmaların yeniden alevlendiğini hatırlatarak, şunları belirtti:
"Ancak şu mutlak gerçeğin altı da çizmelidir ki, Osmanlı İmparatorluğu’nda tahta çıkan hiçbir padişah asla ve kata kendi çıkarını devletinin ve milletinin çıkarı üstünde görmemiştir. Bunun yanında Oğuz soyundan kesinlikle hain çıkmamıştır. 33 yıllık hükümdarlık döneminde yedi düvelle mücadele eden; aklıyla, ahlakıyla, imanıyla, zekâsıyla, sezgisiyle, siyasi maharetiyle İmparatorluğumuzu ayakta tutan hünkârımızı istibdatla bir ananlar tarih cahili olmaları bir yana, milli tarihimize yabancıların gözüyle bakan sefillerdir. Abdülhamit’i kimler sevmiyorsa, tedavi edilmemiş kuyruk acısını hala kimler çekiyorsa, onlara dikkat edeceğiz, çünkü onlar Batı’nın içimize yuvalanmış etki ajanlarıdır, üstelik 1900’lü yılların başında sahnelenen kahpe oyunların günümüzdeki mültezimleridir.
'Bütün hayatın boyunca vasati bin kişi tanıyacaksın. Bunun beş yüzü seni sevecek, diğer beş yüzü sevmeyecek. Herkes seni seviyorsa sen iki yüzlüsün. Seni hiç kimse sevmiyorsa bu durumda sen kötüsün. Fakat yarısı sevip yarısı da sevmiyorsa sen mükemmel bir insansın, evliyadan birisin.' diyen ve taşı gediğine yerleştiren merhum Hoca’mız Prof. Dr. Süheyl Ünver haksız mıdır? Hatalı mıdır? Abdülhamit Han’ın seveni kadar sevmeyeni de vardır ve doğaldır. Bu sevmeyenler güruhu bizim de sevmediklerimizdir, bizim de sırtımızı döndüğümüz sömürge bakiyeleridir. Abdülhamit’i Ermeni çetecileri sevmez, siyonizmin müellifleri sevmez, sömürgeciler sevmez, casuslar sevmez, Türk ve İslam düşmanları hiç sevmez. Hamdolsun onu sevenler ona yetecek, Müslüman Türk milleti her daim aziz hatırasını sevgiyle, hürmetle ve rahmetle hatırlayacaktır. Madem tarihi bilmezler, o hâlde ne diye gerçeğe kara çalmaya çalışırlar? Bu cüretkârlığı, bu küstahlığı nasıl yorumlayalım? Gafiller ne istiyorlar tarihimizden? Neyin istibdadından bahsediyorlar? Bilmedikleri, bilemeyecekleri, tanımadıkları, tanımaya da kafalarının ve kalplerinin yetmeyeceği büyüklerimizi tevsik edilmiş hangi bilgi ya da belgelerle itham ederler? Eğer Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bugünün Abdülhamit’i olarak görülüyorsa, bizce bunun hiçbir mahsuru yoktur, bilakis gurur duyulacak bir övgünün tezahürü ve tezekkürüdür. Hürmetle, rahmetle andığımız merhum Hünkârımız 2’inci Abdülhamit Han hatıralarında şöyle demişti: 'Ben hiçbir vakit haşa müstebitlik etmedim. Mutlaka kendi fikrimin de kabul olunmasını istemedim. Cumhur da olsa tabiidir ki kendi fikrini vükelasına bildirecek… Benim fikrim bu meselede şu merkezdedir… Siz de müzakere edin… Kabul ederseniz icra edersiniz. Bir mahzuru varsa tabii icra edilemez demeye hakkınız vardır…' Yine demişti ki, namertle mücadele ederken mert kalmak zordur. Fakat her zaman mert oldu, namerdin oyununu bozdu, hain ve iş birlikçilerin uykularını kaçırdı. Şu hatırlatmayı da özellikle yapmam gerekiyor; 2’inci Abdülhamid’i ilk savunan, bu kapsamda kalem ve kelam imtiyazına sahip olan değerli şahsiyet ve fikir insanımız merhum Hüseyin Nihâl Atsız’dır. Ülkü Ocaklarının Atsız kolundan geldiğini uyduran fasa fiso zihniyetler bu hakikatin ne farkındadır ne de itiraf edecek seciyeye sahiptir. Merhum Atsız açık açık diyordu ki: 'Abdülhamit, gafletin ve biçareliğin zıddı ne ise, onun en muhteşem temsilcisidir.' Ve 'Ulu Hakan Abdülhamit' isimli bir broşürle üretilmiş yalanlara cevap vermiş, kızıl sultan iftirasına Gök Hakan diyerek karşı koymuştu. Abdülhamid’le ilgili temelsiz görüş ve kanaat paylaşımını kendilerinde hak görenler, önce halkın hissiyatını anlamak, hakikatin imbiğinde damıtılmak zorundadır. Biz ecdadımıza dil uzattırmayız, tarihimize laf ettirmeyiz, zillete düşenlere geçmişimizi yargılatmayız, devşirmelere akıllarını başlarına devşirmelerini de hassaten tavsiye ve tebliğ ederiz. Hele hele, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Sultan 2’inci Abdülhamit’i cepheleştiren, sudan sebeplerle karşı karşıya getiren kanı bozukları asla affetmeyiz. Osmanlı İmparatorluğu bizimdir, Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, Atatürk bizimdir, Abdülhamit Han da bizimdir. Fitne çıkaranlar, nifak elebaşları, müzevirler, müstebit zihniyetler, münafık ve müfsit emeller bizim gibi görünseler de katiyen bizden değildir. Atatürk Ankara ise Abdülhamit Han İstanbul’dur. Atatürk Dolmabahçe ise Abdülhamid Han Yıldız’dır. Atatürk ay yıldızlı al bayrak Abdülhamit Han da üç hilaldir. İkisini birbirinden ayırmak ne mümkün, Türk milletinin iki büyük değeri, hayır duayla anılacak iki kutlu ismidir. Dedelerimize hakaret edenler zillettedir. Millî ve manevi değerlerimize dil uzatanlar ziyandadır ve istikametleri mefluçtur. Şunu da temiz bir vicdanla ifade ve iddia ederiz ki, Atatürk’ü seven Abdülhamid’i de sever, birisini diğerine tercih eden, birisini diğerinden üstün tutan bataktadır, sakat ve savruk bir mantığın esareti altındadır. İyisiyle kötüsüyle geçmişte yaşamış her kim varsa ve yaşanmış her ne olay bulunuyorsa duygularımızla değil, bugünün ölçüleriyle değil, şuurumuzun pırıltılarıyla ve kendi zamanlarının şartlarıyla değerlendirmeliyiz. Bu vesileyle başta 2’inci Abdülhamit ve Aziz Atatürk olmak üzere, muhterem büyüklerimizi, büyük ceddimizi rahmetle, minnetle, hürmetle anıyor, Rabb’im her birisinden razı olsun diyorum."
KILIÇDAROĞLU'NUN MALTEPE MİTİNGİ; HDP, PKK, FETÖ VE POTNUS ÖZLEMİ ÇEKENLERİN MİTİNGİDİR
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Yunanistan Başbakan’ın ABD ziyareti, bu ziyaret esnasında yaşanan kuşkulu ve ilkesiz sahneler, Türkiye ve Kıbrıs Türklüğüne karşı derinleşen önyargıyı tekraren gözler önüne sermiştir." diyerek, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"ABD ile Yunanistan aynı çizgide buluşmuşlardır. Yunanistan Başbakanı’nın ABD Kongresinde yaptığı 42 dakikalık konuşmasının 10’u ayakta olmak üzere 37 kez alkışlanması bize göre oldukça düşündürücüdür. Kongre üyelerinin Miçotakis’in konuşmasında ne bulduklarını bilemiyoruz, ama bildiğimiz bir şey varsa o da Türkiye’ye karşı ortak bir paydada yer almış olmalarıdır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtını kastederek, Helenizmin 48 yıldır büyük acı çektiğini, kapanmayan bir yarasının bulunduğunu iddia eden Yunanistan Başbakanı gerçekleri yok saymış, barbarlığı maskelemeye çalışmıştır. Bir defa şunu herkes bilmelidir ki, Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır. Başbakan Miçotakis ne kadar karşı gelse de Kıbrıs’ta egemen ve eşitlik temeline dayalı iki devletli çözümden başka bir çıkış yoktur. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklüğünün iradesi bu yöndedir. Ya bunu seve seve kabullenecekler ya da söke söke bu hedef gerçekleşecektir. Helenizmin sözde acılarını ileri süren Yunanistan Başbakanı, Kıbrıs Türklüğüne yapılan katliamları, kanlı saldırıları, işkence ve mezalimleri ne zaman hatırlayacak, ne zaman itiraf ve ifade edecek şerefli duruşu gösterecektir? Kıbrıs’ın kaderi Helenizm değil, Türklüktür. ABD’nin kanatları altına korkakça sığınıp ileri geri konuşan bu başbakanının Batı’nın piyonluğuna talip olması tarihî bir kırılma, onursuz bir acziyettir. Mavi Vatan haritasını ABD Başkanı’yla görüşmesinde gündeme getirip Türkiye’yi aklınca şikâyet eden Miçotakis, dedeleri gibi sinsidir, namerttir, Türkiye düşmanlığını siyasi rant kapısı görecek kadar küçülmüş ve hesap hatası yapmıştır. Türk milleti Yunanistan’ın taciz ve tahrik siyasetine sonuna kadar direnecek, Akdeniz ve Ege’deki saldırganlıklara her şartta göğüs gerecektir. Türkiye çevresindeki kuşatmayı yaracak, muhasımların projelerini buruşturup yüzlerine fırlatacak azim ve kararlılıktadır. Tüm bunlar oluyorken, zillet ittifakının Türkiye’nin yanında duruş gösterdiğini, millî haklarımızı ve millî güvenliğimizi savunduğunu duyanınız, göreniniz var mıdır? Yunanistan’a karşı sesini yükselten bir CHP’den bahsetmek mümkün müdür? İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğiyle ilgili tartışmalarda Türkiye’nin lehine bir yorum, bir değerlendirme, bir görüş paylaşan, bu kapsamda milletimizin hissiyatına tercüman olan muhalefet zihniyetinden söz edilebilecek midir? Bu zillet ittifakı kimlerin dümen suyundadır? Kimlerin talimatı, telkini ve tembihi altındadır? Bre Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar, Türkiye’nin millî çıkarlarını, milletimizin tarihî emanetlerini ne zaman müdafaa etmeyi düşünüyorsunuz? Daha ne olmasını bekliyorsunuz? Bunların ağzını bıçak açmıyor, sanki hiçbir şey olmamış ve olmuyor gibi siyasi istismarlarına devam ediyorlar. Ne acımızda varlar ne de sevincimize ortaklar. Fedakârlık deseniz ortaklıkta hiç yoklar. Faziletleri kalmamış, millet ve vatan sevgileri bitmiş ve tükenmiş.
Kılıçdaroğlu’nun, 21 Mayıs 2022 tarihinde İstanbul Maltepe’de yaptığı miting esnasında, platforma üşüşen bir avuç hainin “her yer kandil, her yer direniş” sloganına ne bir tepki ne de bir itiraz duyulmuştur. ABD Büyükelçiliğinin mezkûr miting öncesi kendi vatandaşlarını muhtemel olay çıkabileceği yönünde uyarması ise işin özünde CHP’yle paslaşmak, danışıklık dövüş bir kurgu, provokatif bir hamledir. Bunu görüyoruz, emel ve hedef birlikteliği içinde olanların farkındayız. Sayın Kılıçdaroğlu, Yozgat’ta hani Kandil’i yerle yeksan edeceğini söylüyordun? Boş beleş konuşuyordun. Boşa sallayıp dolu tutmanın arayışındaydın. Ne oldu? 'Milletin Sesi' ismiyle düzenlediğiniz mitinge Kandil’i taşımak isteyen vatan hainlerine niye bir şey demedin, diyemedin? 'Ne geziyorsunuz, ne yapıyorsunuz, ne Kandil’i, PKK terör örgütüdür, siz de teröristsiniz' çıkışını neden yapamadın? Kılıçdaroğlu’nun Maltepe Mitingi, HDP’nin, PKK’nın, FETÖ’nün, Pontus özlemi çeken çürümüşlerin mitingidir. Atatürk Havalimanı’nı kastederek, 'Bu işte bir damla mürekkebi olan herkes vatan hainidir.' diyen Kılıçdaroğlu asıl damgalı hainleri,  asıl gedikli iş birlikçileri görmek ve bilmek istiyorsa derhâl çevresine ve ittifak içinde olduğu cinayet ve suç örgütlerine bakmalıdır. Ülke elden gidiyormuş, Kılıçdaroğlu’nun iddiası budur. Ülkenin bir yere gittiği falan yoktur, giden, gidecek olan ve bir daha da dönmesi hayal olan zillet ittifakının ta kendisidir. Cumhurbaşkanı adaylığına iyice ısınan, ittifak ortaklarına çalım atan Kılıçdaroğlu, 'Mükemmel olmasak da mükemmel bir göreve talibiz.' diyecek kadar akli ve zihnî melekelerini yitirmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, Dersim sayfasını yeniden açıp yeni bir isyan teşebbüsünü aklından geçiriyorken, Türk milleti seni Cumhurbaşkanı yapmaz, yapamaz, yapmayacaktır. Boşuna çırpınma, layık olmayan, ehil olmayan, millî olmayan, yeterli olmayan, dahası yüreğinde kin ve nefreti barındıran şahsına cumhurun başkanlığı reva ve müstahak görülemez. Kılıçdaroğlu’nun yolu yol değildir. Birlikte yürüdüğü çıkar ortakları kendisi gibi doğru değildir. Türk milleti 2023 yılının Haziran ayında seçimini yapacak Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha ve açık ara farkla seçilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı da tarihî bir zafere imza atacaktır. O zaman geldiğinde zillet ittifakı yalnızca nal toplayacak, Kılıçdaroğlu ile yuvarlak masada oturan marjinalleşmiş parti başkanları saklanacak yer arayacaklardır."
Konuşmasının sonunda Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda 5 altın, 2 bronz madalya; Avrupa Tekvando ve Para Tekvando Şampiyonası’nda da 9 altın, 5 gümüş, 5 bronz madalya kazanan sporcuları, antrenörlerini ve federasyon yönetimlerini kutlayan Bahçeli, "Ayrıca Anadolu Efes basketbol takımımızın üst üste ikinci kez Avrupa Şampiyonu olmasından dolayı da büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Final karşılamasında Real Madrid’i yenen Anadolu Efes’in değerli oyuncularını, teknik kadroyu, federasyon yönetimini ayrı ayrı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Vakıfbank Kadın Voleybol Takımımız, Avrupa Voleybol Konfederasyonu Şampiyonlar Ligi Süper Finali’nde İtalyan rakibini yenerek 2021-2022 sezonunda bir kez daha şampiyon olmuştur. Şampiyon takımımızı, başarılı sporcularımızı, teknik ekibi ve federasyon yönetimini candan kutluyorum." dedi.
ATATÜRK HAVALİMANI'NDA YIKIM YOKTUR, İSRAF YOKTUR, HEBA EDİLMİŞ MİRAS YOKTUR"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 29 Mayıs 2022 Pazar günü İstanbul'daki Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen Millet Bahçesi İlk Fidan Dikme töreninde yaptığı konuşmada, "Atatürk Havalimanı’nda yıkım yoktur, israf yoktur, heba edilmiş miras yoktur.” dedi.
Bahçeli, şunlardı söyledi:
"İstanbul’un fethinin 569’uncu yıl dönümünde, hem fetih kutlaması hem de Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi Fidan Dikim Töreni münasebetiyle müşerref olduğumuz bu muhteşem heyecan dalgasıyla, gıpta edilecek bugünkü coşku sağanağıyla emin olunuz gurur duyuyorum. Tevarüs ettiğimiz fetih onuru, aynı zamanda bağımsızlık ve beka onurumuzdur. Ve onurumuz her zaman titizlikle korunacak, el üstünde tutulacaktır. Minareleri şahadet parmağı gibi gök kubbeye uzanan İstanbul övünç madalyamız, medarı iftiharımız, medyunu şükranımızdır. Dünyanın en büyük Türk-İslam kentine yapılan her hizmet dua bereketidir. İstanbul’un manevi sireti maddi suretiyle iç içe geçmiştir. Çünkü İstanbul saadetin kapısı, kardeşliğin ve kader ortaklığının ebedi kalpgâhıdır. Eğer dikkatle dinlersek, tarihin nabız atışı her yerden işitilmektedir. Nitekim aziz ecdadımızın emanetleri baş tacımız, can beraberimizdir. Merhum Hoca'mız Süheyl Ünver’in ifadesiyle söylersek, insan bu dünyada bahtiyar olmak isterse İstanbul’u ihmal etmemelidir. İstanbul’umuzun ihmal değil imar edildiğinin en açık kanıtı açılışını yapmak üzere toplandığımız Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’dir. Memnuniyetle müşahede ediyorum ki, uzun yıllar hasretin ve vuslatın buluşma noktası olan Atatürk Havalimanı 5 milyon 61 bin metrekarelik yeşil bir örtüyle bürünecektir. Milletimizin hayat standardı yükselecek, yaşam alanı genişleyecek, günün yorgunluğu, şehrin birikmiş stresi bu vesileyle tasfiye edilecektir. Bu kapsamda gölgesinde huzurla oturacağımız 145 bin 300 ağacın dikilme hedefi insana ve yeşile hürmetin sonucudur. Dikilen fidanlar fethin ruhuyla büyüyecek, her taraf yeşile boyanacak, millet bahçesi gönülleri, umutları ve gelecek hayallerini buluşturacaktır. Burada kurulu bulunan bina ve peronların bilim, sanat, müze ve fuar merkezi olarak kullanıma sokulması İstanbul’un çehresini değiştirmekle kalmayacak, tarihin çağrısına kulak vermek, çağın akışına riayet etmek anlamına gelecektir. Bize göre, millet bahçesi, kucaklaşmanın adresi, kaynaşmanın adasıdır. Millî birlik ve kardeşlik ruhu tarihin ve doğanın mirasıyla kenetlenecektir. Müflis ve ikiyüzlü siyasetçilerin estirdiği yalan rüzgârının tam tersine Atatürk Havalimanı’nda yıkım yoktur, israf yoktur, heba edilmiş miras yoktur, bilakis İstanbullu kardeşlerimi feraha ve selamete kavuşturacak ihya ve inşa faaliyeti vardır. Özellikle Atatürk isminin silinmesi hiç kimsenin hatırına veya gündemine gelmemiştir. Akıl her insanda vardır, mühim olan akletmek, aklı doğru kullanmaktır. Bunun yegâne çaresi de ahlak yolundan, insaf ve izan istikametinden sapmamaktadır. Fakat aklını kiraya verenler, siyasetini rehin bırakanlar, vicdanını esir düşürenler akletmek şöyle dursun, ne ahde vefayı bilirler, ne ahlakı tanırlar, ne de vatan ve millet sevgisine bağlı kalırlar. Bunların işi gücü fitne-fesattır. Geçim kapıları gıybet ve tezvirattır. Gezi Parkı kalkışmasında ağaçların söküldüğünü iddia eden müfteriler, şimdi on binlerce ağacın dikilecek olmasından, çevreyi güzelleştirme gayesinden, insanımıza doğanın nimetlerini sunma çabasından rahatsızlardır. Dert ağaç değil, kriz çıkarma hevesi, Türkiye’yi yönetilemez hale getirme arayışıdır. Gezi’de denediler, cevabını bizzat milletten aldılar. 6-8 Ekim olaylarıyla denediler, ihanetlerinin bedelini ağır şekilde ödediler. Doğu ve Güneydoğu il ve ilçelerimizde isyana kalkıştılar, hendek kazıp çukur açtılar, çok şükür açtıkları çukura emelleriyle birlikte gömüldüler. 15 Temmuz’da dış bağlantılı FETÖ’cü hainlerle üzerimize geldiler, Türk milletinin haşmet ve cesaretiyle ezildiler, yenildiler. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi tuzağı kurarlarsa kursunlar, Türkiye’yi geçemezler, İstanbul’u teslim alamazlar, iman setini aşamazlar. Yolumuz Kızılelma’dır, yolsuzlar bunu anlayamaz. Ülkümüz Süper Güç Türkiye’ye ulaşmak, yakın hedefimiz Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünde yeni bir demokrasi zaferiyle tarihi yürüyüşümüze bir ve beraberce devam etmektir. Kökleri yabancı başkentlerde, gövdeleri siyasette bulunan devşirmeler, dejenere zihniyetler, defolu ve değersiz isimler milletimizin hissiyat ve özlemlerine ket vuramayacaktır. Biliyor ve inanıyorum ki, buna en başta sizler izin ve icazet vermeyeceksiniz. Türkiye’nin geleceğini zillet değil cumhur tayin edecektir. Komplo mucitleri, toplumsal ve siyasal mühendislik peşinde koşan müfsitler, yabancıların boyunduruğu giren yerli müstemlekeciler ne istiklalimize ne de istikbal haklarımıza ambargo koyamayacaktır. Bunların amacı destek değil köstek, millet değil zillettir. Amaçları yapmak değil yermek; hizmet değil hezimete davetiye çıkarmaktır. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’nin İstanbul’a nefes verecek olmasından uykuları kaçanlar iyice şaşkın ve şoktadır. Bir ara helalleşmeden bahsedip, sonra birden bire kavga moduna dümen kıranlar, Türkiye’nin başına püsküllü bela olmaya namzet kifayetsiz muhterisler varsın huzursuz olsunlar, çok şükür onların huzursuzluğu ve mutsuzluğu Türkiye’nin hayrına ve aydınlık yarınlarına hizmettir. Bakanlıklarımızın kapılarına dayandılar, olmadı. Kurumlarımızın kapılarını zorladılar, açılmadı. Utanmadan sıkılmadan bürokrasiyi tehdit ettiler, tutmadı. Atatürk Havalimanı’ndan yeni bir Gezi çıkar mı diye hayal kurdular, hiç kimse yutmadı, tahrike kapılmadı. Ancak hangi tertibe müracaat ederlerse etsinler boşunadır, kaderin üstündeki kader bir kez daha tecelli edecek, nitekim iftira siyaseti kaybetmeye her zaman olduğu gibi yine mahkûm hale düşecektir.
HİÇBİR VATANDAŞIMIZ BU KUTLU ŞEHRDİMİZİN SAHİPSİZ VE ÇARESİZ OLDUĞUNU ZANNETMESİN
Hakikatin sesini bastıramazlar. Halkın iradesini batıramazlar. Hiçbir vatandaşım İstanbul’un bugünkü dramına, bugünkü ıstırabına, bugünkü yürek sızısına bakarak ecdat yadigârı bu kutlu şehrimizin sahipsiz ve çaresiz olduğunu zannetmesin. İnanıyorum ki, sel olunca denize, deprem olunca kayağa, kar yağınca balığa gidenler, demokratik hesap vakti geldiğinde İstanbullu kardeşlerimin tokadını arkası arkasına yiyecekler, elbette geldikleri gibi gideceklerdir. Haksızlık karşısında susmayacağız. İstanbul’un yıllarını gasp edenlere sessiz kalmayacağız. Onların maskelerini hep birlikte indireceğiz. Onların oyunlarını hep beraber bozacağız. Zalimlerin hesabına harıl harıl çalışanlara Türkiye’yi bırakmayacağız. Bu cesaret bizde var, bu irade bizde var, bu kararlılık bizde var, bu adanmışlık bizde var, çünkü arkamızda cumhur var, millet var, tarih var, fethimizin kutlu mirası var. Nihayetinde adalet mülkün temelidir, muhakkak surette yerini bulacaktır. Millet iradesinin önünde hiçbir bariyer duramayacaktır. Türkiye’nin büyüme, yükselme, güç ve kudret kazanma hedefinin önüne hiç kimse geçemeyecektir. Sadağından çıkan ok Allah’ın izni, milletimizin takdiriyle hedefine varacaktır. Türk milleti hakkını ve hukukunu çiğnetmeyecek, millî ve manevi değerlerine leke sürdürmeyecektir. Atatürk Havalimanı’nın çevresinde eylem yapanlar, ellerine tutuşturulmuş kaos senaryolarını tedavüle sokmak için fırsat kollayanlar mağlup ve mahcup olmaktan da kaçamayacaktır. Allah imhâl eder, ancak ihmal etmez. İnancımız, gücümüz ve güvencemiz budur. İstanbul’un fethi ezeli bir takdir, zamanla oluşan, zaman içinde olgunlaşan medeniyet ve millet mükâfatıdır. Ne mutlu ki, Efendi'mizin övgüsüne mazhar olmuş kutlu ecdadımız vardır. Ne mutlu ki, dünyanın pırlantası İstanbul’u, fetheden neferlerimizin, manevi önderlerimizin, kudretli Fatih’imizin asırlar geçse de namı yürümektedir. İstanbul; Mehmed'imizi Fatih yapan, Ayasofya’yı Tevhit meşalesiyle aydınlatan, haçı devirip hilali doğduran mukaddesat kilidimiz, mukadderat künhümüzdür. La Galibe İllallah, yani Allah’tan başka galibin olmadığının şaheseri İstanbul’dur. Fetih yalnızca kılıçla olmaz, askerî harekâtla olmaz, devrin üstün silah teknolojisine erişmekle gerçekleşmez. Fetih her şeyden önce bir gönül seferidir, bir iman ve adalet seferberliğidir. Kalemsiz, kelamsız, duasız, sevdasız, merhametsiz, haksız bir fetih bizim tarih sayfalarımızda hiç görülmemiştir. Bu duruşumuzu Bizans’ın varisleri, zulüm 1453’te başladı diye yazan vandallar, Haçlı emellerinin vasileri idrak ve itiraf edemez. Kaldı ki buna yürekleri dayanmaz, vicdanları elvermez. 569 yıl önce, yankısı hâlâ geçmeyen, yası hala bitmeyen fetih harekâtıyla bir çağın kapakları inmiş, yeni bir çağın kapıları açılmıştır. Bu muazzam gelişme, üzerinde yaşadığımız topraklara Türk ve İslam mührünün vurulmasını sağlamıştır. Tarihin akış ve ilerleyiş istikameti kökten değişmiştir.
İSTANBUL'UN FETHİ, SIRADAN BİR ASKERÎ BAŞARI DEĞİLDİR
Ezcümle diyebiliriz ki, Türk milleti Bizans’a indirdiği kamçı darbeleriyle dünyayı sallamış, kıtaları titretmiş, bundan mülhem ortaya çıkan artçı sarsıntılar günümüze kadar ulaşmıştır. İstanbul’un fethi, sıradan bir askeri başarı değildir. Merhum Yahya Kemal Beyatlı’nın diliyle ve düşüncesiyle söylersek, Türkler ilk kez 1081’de Üsküdar’a kadar gelip buradan surlarla çevrilmiş İstanbul’a bakmışlar ve sonra da millî şuurda bir kor gibi yanıp duran fetih ruhunun kuvveden fiile geçmesi için uygun zamanı sabırla beklemeye koyulmuşlardır. Bu bekleyiş atıl, etkisiz, durgun ve hareketsiz bir bekleyiş değildir. Yalnızca tevekküle sığınan, yalnızca kadere teslimiyet gösteren zühd anlayışın çok daha ötesinde, tarihin dokusunu ve zamanın şartlarını doğru okuyan sağlam bir akılla, saat gibi çalışan bir zekâyla, stratejik bir bakış açısıyla, muhtevalı hazırlık adımlarıyla fethin mayası çalınmış, hamuru yoğrulmuştur. Her fetih hamlemizde, görünen ordularımız kadar görünmeyen manevi muhafızlarımız da var olmuştur ve hamdolsun Bizans’ın surları hem top gülleleriyle hem de iman gücüyle devrilmiştir. İstanbul’un fethi; Hacı Bayramı Veli’nin dileği, Akşemsettin’in dirayeti, Molla Gürani’nin duası, Eyüp El Ensari’nin davası olup; âşıkların, Salihlerin, zakirlerin, fakihlerin, dervişlerin, sufilerin, erenlerin, evliyaların manevi duruşuyla desteklenmiştir. Asker kılıç sallamış, top atmış; Allah dostları tesbihatla, halisane niyazla dua etmiştir. Dökülen toplar, denize sürülen atlar, karadan yürütülen gemiler, Yedikule’den Haliç’e kadar mevzilenen; belinde kılıcı, bedeninde kefeni, gözünde kefereyi taşıyan kahraman neferler Fatih'imizle birlikte sadece Bizans’ın değil, onun varlığında temerküz etmiş batılın kalbine de hançeri indirmişlerdir. Madde ve mana dengesi kurularak askeri ve siyasi tüm hazırlıklar en ince detayına kadar hesaplanmış, Allah’ın inayetiyle surların burcuna sancak çekilmiştir. Topkapı-Edirnekapı arasından İstanbul’a giren kutlu ecdadımız çürümüş Bizans’ı kurumuş yaprak misali savurup atmıştır. İstanbul’un fethi İ’la-yı Kelimetullah’ın fazilet ve feyziyle bezenmiştir. Fetih, Ertuğrul Gazi ile yüzyıllar öncesinden başlayan jeopolitik atılımın ve stratejik büyüme ülküsünün zirveye yükseldiği, gelecek asırların önünün açıldığı çok önemli bir hamlenin de adıdır. İstanbul'un fethi ile Türklerin Orta Asya'dan başlayan yurt edinme irade ve ilerleyişi Avrupa içlerine doğru yönelmiş, imparatorluğun hükümranlık ufku böylece genişlemiştir. İstanbul'un Türkler tarafından sahiplenilmesi aynı zamanda köklü millî şuurun taşındığı veraset ve vesayetin de ifadesidir. Fetihle beraber büyük Türk milleti; barış, huzur ve hakkaniyet arayan insanlık için adaletin ve müşfik yönetimin simgesi haline gelmiştir. İstanbul'un fethi ile belirginleşen bu hasletler sonraki yıllarda "Osmanlı Barışı" ismi ile tanımlanacak olan hakkaniyet ve insaniyete saygı esasına dayanan birlikte yaşama projesi olarak tezahür etmiştir. Türk milletinin yönetiminde ve Türk devletinin hakemliğinde, karşılıklı tahammül, iş birliği ve saygıya dayalı bu beşeri düzen, yüzyıllar boyu aziz ecdadımızı bir kurtarıcı olarak gören üç kıtadaki mazlumların da özlemi olmuştur. Ancak, unutmamak lazımdır ki, bizim için aziz hatıraların ve kutlu tarihin adı olan fetih günü Haçlı zihniyeti için asla unutamadığı bir sarsıntı ve kaybın başlangıç noktasıdır. Bu tarihten sonra Avrupa’da Türk ve İslam düşmanlığı dalga dalga yayılmış, Türkleri önce İstanbul’dan, sonra Anadolu’dan atabilmek için asırlardır süren mücadele günümüze kadar devam etmiştir.
BİLGE KAĞAN'DAN ALPARSLAN'A, OSMAN GAZİ'DEN FATİH'E, KANUNİ'DEN ATATÜRK'E
Fethinden 569 yıl sonra, Türk-İslam izlerini örterek İstanbul’u Konstantiniye, Ayasofya’yı kilise, vatanımızı Bizans toprağı yapmaya çalışan alçakların; ecdadımızı katil olmakla suçlayan utanmazların karşılarında büyük Türk milleti fetih ve taarruz bilinciyle sonuna kadar duracaktır. Cumhurun muazzez ittifak ruhu her saha ve her zeminde zalimlere haddini bildirecektir. Bugün karşımıza çıkan küresel tuzakların, bölgesel oyunların başlangıcını 1453 yılında, İstanbul'un Türkler tarafından fethi ile başlayan süreçte aramak sanıyorum yanlış olmayacaktır. Bu tarih, intikam duygularının nefretle karışarak Türk ve İslam medeniyetine yüzyıllar boyunca sürecek bir husumetin ve önyargının da ivme kazandığı dönemi işaret etmektedir. Anadolu'dan Türklüğü atmak üzere Mondros ile yola çıkan müstevliler, 1918'de işgal ettikleri İstanbul'umuzu, 1923'de terk ettiklerinde yarım kalmış emellerini vicdanlarında hep saklı tutmuşlardır. Ecdadımızın eserleriyle övünürken, aklımızdan çıkarmamamız gereken, dikkatli ve temkinli olmamızı gerektiren bu gelişmeleri devamlı şuurumuzda taşımak varlığımızın devamı için hayati önemdedir. Fetih ruhu, bugün tahribine çalışılan millî birlik ve beraberliğimizin devamında hepimiz için vazgeçilmez ilham kaynağı olmalıdır. Gaflet içindeki mihraklarca millî hassasiyetlerimizin kırılgan hale getirilmek istendiği günümüzde, bu tarihi mirastan çıkaracağımız en önemli ders budur. Bilge Kağan’dan Alparslan’a, Osman Gazi’den Fatih’e, Kanuni’den Atatürk’e kadar bağını ve ülküsünü kopmadan getiren muhteşem nesillerin kılavuzluğu büyük Türk milletini geçmişte olduğu gibi gelecekte de yine hak ettiği yere mutlaka yükseltecektir. Anadolu'nun fethinden başlayarak, İstanbul'un fethine ulaşan; bayraklaşan vatan sevgisini burçlara diken Ulubatlı Hasan'ları, Akşemseddin’leri ve Fatih’leri yetiştiren büyük Türk milleti ile iftihar ediyorum. Tarihin beşiğini sallayan, medeniyetleri kucağında buluşturan, 569 yıldır da Türk milletinin namus timsali olan İstanbul’umuzla övünüyorum. Bu muhteşem kenti bir Türk toprağı hâline getirerek, tarihe damgasını vurmuş olan büyük Hünkârımız Fatih Sultan Mehmet Han’a, fetihte yer alan aziz ecdadımıza ve bütün şehitlerimize Cenabıallah'tan rahmetler diliyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun diyorum. Ayrıca Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’nin proje ve yapım sürecinde desteği bulunan başta Sayın Cumhurbaşkanı'mız olmak üzere, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’mıza, yüklenici işadamlarımıza, mühendisinden mimarına, memurundan işçisine kadar herkese teşekkür ediyor şükranlarımı sunuyorum. Hayırlı olsun İstanbul, fethimizin 569’uncu yıl dönümü kutlu olsun İstanbul. Bu duygularla hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, Cenabıallah’a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun diyorum."
"ÇOK HASRETLERİNİ ÇEKİYORSAN, YANLARINDAKİ BOŞ RANZAYA KAPAĞI ATARSIN"
MHP Lideri Devlet Bahçeli 31 Mayıs 2022 Salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun terörist Selahattin Demirtaş ve Sorosçu Osman Kavala ile ilgili sözlerine sert tepki göstererek, "Çok hasretlerini çekiyorsan, yanlarındaki boş ranzaya kapağı atarsın." dedi.
Adaların statüsü tartışmasına değinen Bahçeli "İç ve dış işgal cephesi şu gerçeği aklından çıkarmamalı, çalınmış mal mutlaka sahibine iade edilmeli." diye konuştu.
Konuşmasında İsveç ve Finlandiya ile başlayan NATO gerilimine, Yunanistan'ın Ege Adaları'ndaki hamlelerine ve Suriye operasyonu planlarına değinen Bahçeli, özetle şu değerlendirmelerde bulundu:
"- Fatih Sultan Mehmet, teslim olmayan imanı ve yenilmez iradesi ile İstanbul'u fethetmiştir. Geçtiğimiz pazar günü, diğer yanda da Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi'nde fidan dikim törenini gerçekleştirdik. Çok şükür yer gök bayrakla süslenmiştir.
- Millet Bahçesi’ne fitne kazısına heves edenler yine emellerine oluşamayacak. Müşterek gayeleri kriz çıkarmak, sorun üretmek Türkiye'nin önüne taş koymaktır. Kimin sorunlu kimin suçlu olduğu herkesin malumudur. İstanbul Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi üzerinden yeni bir kaos planı çıkarmaya kimsenin gücü yetmez.
- Teröristlerin elindeki silahı veren de teröristtir. Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine itirazı boşa değildir. İsveç ve Finlandiya'nın, Türkiye'yi ikna gayretleri boşa emektir. İsveç ve Finlandiya terörle arasına mesafe koymadan NATO'ya nasıl girecek?
- Geçen hafta Türkiye'de muhataplarıyla müzakereye oturan İsveç, aynı zamanda terörist Salih Müslim'i televizyona çıkaracak kadar küstahlar. İsveç ve Finlandiya terörle arasına mesafe koymadan nasıl NATO'ya girecek. Türkiye'nin çıkarları gözetilmeden, sözü edilen ülkenin NATO'ya girmesi hangi mantığa, ahlaka sığacaktır?
- İsveç ve Finlandiya kırmızı kart cezalısıdır. Bu cezanın kalkması için Türkiye'nin iade talebinde bulunduğu teröristler derhâl teslim edilmelidir.
- İç ve dış işgal cephesi şu gerçeği aklından çıkarmamalı, çalınmış mal mutlaka sahibine iade edilmeli. Ya seve seve ya da zorlaya zorlaya adalet yerini bulacaktır. Kendi siyaset ve devlet sistemini konsolide etmeye çalışan Yunan hükûmeti kırılgan ve kaypaktır. Sırtını güç merkezlerine korkakça dayamaktadır. Türkiye ve Ege arasındaki Ege'deki kara suları genişliği 6 mildir. Yunanistan dayatmalarla bu genişliği 12 mile çıkarma amacı kan dökmeden asla mümkün değildir. Biz 12 Ada’yı unutmadık asıl sahibine geçeceği günleri göreceğiz.
- Tecrübeyle sabittir ki domuz derisinden post olmaz eski düşmandan dost olmaz. Dost yüzünden düşman gözünden belli olur. Zayıflık emaresi teröriste cesaret aşılar. Miçotakis yönetimi, denize dökülen Vandal dedelerinden ders almamıştır. Denizin dibini canı tekrar çekmektedir. Yunanistan ateşle oynamaktadır. ABD'nin Yunanistan'da kurduğu 9 üs güvenliğimize tehdittir. ABD'nin Yunanistan'ı maşa olarak kullanıyor.
- Yeni bir sınır ötesi harekât mecbur hâle gelmiştir. ABD sözcülerinin son günlerde muhtemel askerî harekâttan söz edilmesinden sonra Türkiye'yi Ankara Mutabakatı’na davet etmesi, şizofrenik bir saptırmadır, gerçekle bağdaşmamaktadır. Mutabakata kimin uymadığı ortadadır.
- Kılıçdaroğlu'nun Van'da yaptığı konuşma skandaldır ve teröristlere uzatılan zeytin dalıdır. Sen inkâr etsen de Selahattin Demirtaş teröristtir, haindir, Türkiye düşmanıdır. Osman Kavala Sorosçudur. Böyle bir taşeronu nasıl serbest bırakacaksın? Bu vaadini nasıl gerçekleştireceksin Kılıçdaroğlu hani Kandil'i yakıp yıkacağını söylüyordun Biz hangi Kılıçdaroğlu'na inanalım. Tanınmaz hâldesin.
- Sayın Kılıçdaroğlu, anlaşılan aklın başından gitmiş, çok istekliysen, terörist Demirtaş’ın hasretini ziyadesiyle çekiyorsan, Kavala olmadan yaşayamam diyorsan, biraz daha devam et, sonunda kanun yoluyla onların koğuşundaki boş bir ranzaya sen de kapağı atarsın, nihayet çulunu serer, duvara da halını asarsın. CHP yönetimi kökünden kopmuş, tarihsel kimliğinden bütünüyle ayrılmıştır.