DEVLET BAHÇELİ: TÜRKİYE BÜYÜYEN, GÜÇLENEN VE ZENGİNLEŞEN BİR ÜLKEDİR

24 Ocak 2022 12:39
Okunma
229
DEVLET BAHÇELİ: TÜRKİYE BÜYÜYEN, GÜÇLENEN VE ZENGİNLEŞEN BİR ÜLKEDİR

DEVLET BAHÇELİ: TÜRKİYE BÜYÜYENs, GÜÇLENEN VE ZENGİNLEŞEN BİR ÜLKEDİR
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'nin büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülke olduğunu belirterek, "Geleceğe güvenle bakmak varken, makroekonomik parametrelerle ilgili cahilce polemikler yapmak yalnızca kriz severlere hizmet, yalnızca Türkiye’nin düşmesini gözleyenlere himmettir. Dönemsel sorunlar geçicidir, kısa süre sonra her şey eskisinden daha iyi olacaktır.” dedi.
"Zillet ittifakının meçhul Cumhurbaşkanı Adayı ile Siyasi ve Ekonomik Provokasyonlar” hakkında 15 Aralık 2021 tarihinde yazılı açıklama yapan yazılı açıklama yapan MHP Lideri Bahçeli; şunları kaydetti:
"2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi esnasında özellikle zillet İttifakı partileri vasıtasıyla sahnelenen ilkesiz, iradesiz ve itibarsız görüntüler milletimizi derinden yaralamıştır. Bu süreçte CHP, HDP, İP ve diğer marjinal partiler arasındaki ilişki, irtibat ve ittifak ziyadesiyle billurlaşmış ve bilenmiştir. TBMM’yı terörize etmek, olay çıkarmak, kavga ve dövüş ringi hâline getirmek maksadıyla arkası önü hesaplanmış planlı bir tahrik kampanyası devamlı surette tırmandırılmıştır. Bilhassa CHP ile HDP sözde Kürdistan ortak paydasında buluşmuşlar, Türkiye karşıtlığında birleşmişler, millî irade karşısında tecessüm eden husumet cephesine girmişlerdir. Nitekim TBMM Genel Kurulunda demokrasi ayıpları, ahlak kayıpları, akıl tutulmaları, devlete ve millete meydan okuyan küstahlıklar zincirleme şekilde cereyan etmiştir. Birbiri ardına tetikledikleri skandallarla Gazi Meclisimizi sabote eden muhalefet partileri ülkemizin demokratik imajına ve hukuk prestijine zarar vermekle kalmamışlar, bütçe müzakerelerinin saygınlığına da gölge düşürmüşlerdir. TBMM’nin bir asrı aşan şerefli mazisinde böylesi bir karanlık tablo hiç görülmemiş, hiç yaşanmamış, hiç var olmamıştır. Türkiye sahip olduğu beşerî cevher, ekonomik kapasite, diplomatik kabiliyet, tarih ve kültür hazinesi, potansiyel güç ve jeopolitik müktesebatla büyüklüğünü her saha ve zeminde göstermiş bir ülkedir. Hiçbir sorunumuz çaresiz ve çözümsüz değildir. Ancak zillet ittifakının yegâne propaganda retoriği yıkım edebiyatıdır. Hayatın olağan akışına, hadiselerin film şeridi gibi geçişine ne bir yorum ne bir teklif ne de sağduyulu ve sorumlu bir fikir getiremeyen bu çürümüş siyaset ittifakı Türkiye’nin en ciddi talihsizliği ve rahatsızlığıdır.
NE KADAR HEVESLENSE DE KILIÇDAROĞLU'NUN ÇABALARI BEYHUDEDİR
Maalesef Türkiye aylardır, zillet ittifakının meçhul ve müphem ‘Cumhurbaşkanı adayı’ üzerinde devam edegelen fuzuli tartışmalarla meşgul edilmektedir. Sivriltilmeye çalışılan sipariş isimler etrafında yoğunlaşan adaylık karmaşasının esasen taktik bir siyaset kurnazlığı olduğu da gözümüzden kaçmamaktır. Buna rağmen zillet ittifakının Cumhurbaşkanı adayını belirlemeye, CHP Genel Başkanı’nın iddia ve ifade ettiğinin aksine, ittifakı oluşturan partilerin genel başkanlarının mezun olmadığı açıktır. Hâlâ ve henüz zillet partilerinin sırtını yasladıkları efendilerinden bir aday işareti alamadıkları ortadadır. CHP Genel Başkanı ne kadar heveslense de ne ölçüde heyecanlanıp iki de bir ‘İttifak kabul ederse Cumhurbaşkanı adayı olmaktan gurur duyarım.’ dese de çabaları beyhudedir; çünkü bu sakil zihniyet karar ve irade haysiyetini çoktan yabancı güçlere devretmiştir. Zillet ittifakının ruhu ve ruhsatı Türkiye düşmanlarının eline geçmiştir. Anlaşılan odur ki, Cumhurbaşkanı adayının hüviyeti çerçevesinde bilinçli ve sistematik bir arayış canlı tutulmaktadır. İsimleri kamuoyunda parlatılan genel başkanlar ve belediye başkanları ise alttan alta polemikleri kaşıyıp kamçılamaktadır. Türk milleti böyle bir gergin atmosfere mahkûm ve müstahak görülemeyecektir. Türkiye’nin geleceğine dair en küçük hazırlıkları, dişe dokunur bir tane projeleri bulunmayanların Cumhurbaşkanı adayının kimliği ve kişiliğiyle ilgili gündem oluşturma, bunu da sürekli sıcak tutma gayeleri milletimize karşı saygısızlık, aynı zamanda ağır bir kusurdur. CHP Genel Başkanı’nın İP Başkanı’na Başbakanlığı layık görmesi, İP Başkanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı ikinci Fatih’e benzetip yüzünde Rabbi Yessir gördüğünü ileri sürmesi birbirine kumpas hazırlayan, birbirinin kuyusunu kazan zillet partilerinin trajikomik hâllerine ve hezeyana batmış siyasi tükenişlerine bariz delildir. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde fiilen ve hukuken bulunmayan Başbakanlık makamına ittifak ortağını yakıştıran ve uygun bulan Kılıçdaroğlu, hem muhatabıyla alay etmekte hem de dipsiz bir uçuruma itmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe alınan terör örgütleriyle irtibat ve iltisakı olan militanlar hakkında İP Başkanı’nın sessiz kalması ise bir başka rezalet, işlenen suça bir diğer ortaklıktır. CHP ile İP’in yabancı büyükelçilerle veda ziyareti bahanesiyle seriye bağlanan kuşkulu görüşme trafiği Türkiye’nin aleyhine tezahür eden dış tahkim ve desteğin bir bakıma tescili şeklinde ele alınmalıdır. Millî iradeden umudunu kesen bu partilerin yabancı ülkelerin himayesine özlem duymaları gayrimillîliğin ulaştığı hazin boyutları göstermesi bakımından ibretliktir. İP’in yöneticileri tarafından Kılıçdaroğlu’na yönelik ‘Kazanamaz, o hâlde aday olmamalı.’ mesajları da misilleme siyaset hamleleri şeklinde okunmalıdır. CHP ve yedekleri kriz içindedir. Türkiye’ye verecekleri hiçbir şey de yoktur. Aklıselim iflası yaşayan zillet ittifakının dağınıklığı ve terör örgütleriyle yakınlığı kabul edilemeyecek bir güvenlik sorunu olarak karşımızdadır. Terörist Demirtaş’ın kardeşi tarafından tezkere kararı nedeniyle övülen, PKK’nın takdirini kazandığı itiraf edilen CHP’nin siyasi rant uğruna her değeri ayaklar altına alması, bu çerçevede şeytanla bile görüşmeye ve uzlaşmaya hazır olması tek kelimeyle utanç vesikasıdır. Diğer yandan Türkiye ekonomisiyle ilgili asılsız ve mesnetsiz açıklamaların, muhalefet saflarına döviz fiyatlarını dâhil etme izansızlıklarının tarihî bir hata olduğunu yakında herkes görecektir. İşgal girişimiyle yapılamayan, darbe teşebbüsüyle başarılamayan, terör saldırılarıyla ulaşılamayan hain süreç ekonomik saldırılarla, toplumsal hareketlenmelerle tamamlanmak istenmektedir.
TÜRKİYE’DE İKTİDARI BELİRLEME HAK VE YETKİSİ BÜYÜK TÜRK MİLLETİNİNDİR
Türkiye’nin ekonomik ve siyasi çöküş senaryosunu kaleme alanların, erken seçim dayatmasının gerekçelerini imal ve ikmal etmeyi amaçlayan iç ve dış çıkar gruplarının millî hassasiyetlerimize ve milletimizin hürriyet haklarına vahim bir cephe açtıkları vicdanı olan her insanımızın malumudur. Bu cephe fitneyle bezenmiş, antidemokratik ve faşizan eğilimlerle temellendirilmiştir. Türk milletinin bu oyuna düşmesi, dış bağlantılı bu anafora batması hayal mahsulü bir beklentidir. Yönetilemeyen bir Türkiye algısının yerleştirilmesinin köşe taşlarını döşemek için geceli gündüzlü nifak nöbetine girenler, Biden lobisinin ivmesiyle hedeflenen iktidar değişiminin bir an evvel sağlanacağına sabitlenmişlerdir. Bu vahim bir kumardır, bedeli de çok ağırdır. Joe Biden’ın seçilmeden önce demokratik kanallardan Türkiye’de yönetimin el değiştirilmesi gerektiğini ifşa etmesi nihayetinde alçak bir siyasi ihale olarak zillet partileri tarafından benimsenmiştir. Ne var ki, son günlerde ABD’de silahlı isyan çıkacağına dair uyarılar, bu ülkede demokrasinin 2024 yılında rafa kalkacağı yönündeki değerlendirmeler, yanlış hesap içine girenlerin başına nelerin gelme ihtimalini de gözler önüne sermiştir. ABD yönetimi, Türkiye’den önce kendi siyasi birliğine kafa yormalı, zayıflayan toplumsal huzur ve barış iklimini muhafaza etmek için emek ve mesai harcamalıdır. Türkiye’de iktidarı belirleme hak ve yetkisi sadece ve sadece büyük Türk milletidir. Bunun dışında her yol gayrimeşrudur, darbeciliktir, kanunsuzluktur, sonuna kadar mücadele edeceğimiz şerefsiz bir kalkışma sayılacaktır. Mutlaka da başı ezilecektir. Hiçbir ahlaki ve ekonomik temeli olmayan fiyat ve döviz kuru artışlarıyla ülkemizi teslim almaya, siyasi ve sosyal çalkantıların fitilini tutuşturmaya çalışan mihraklara bedeli ne kadar ağır olsa da taviz vermek tarihî haklarımızdan vazgeçmek manasına gelecektir. FETÖ, PKK, DEAŞ’la mücadele kararlılıkla ve kesintisiz devam ettirilmeli, bunların ve destekçilerinin ekonomimize karşı menfur komplolarına elbirliğiyle, aynı şekilde millî seferberlik anlayışıyla karşı koyulmalıdır. İsveç hükûmetinin YPG’ye 376 milyon dolar para yardımı sözü vermesi da uluslararası hukukun ihlali, iki ülke arasındaki diyalogların inkârı, insan haklarının imhası, terörizmin kanlı emellerine iğrenç bir ikramdır.
EKONOMİK OHAL’DEN BAHSETMEK GAFİLLİKTİR, ŞUURSUZLUKTUR
Ayrıca ekonomideki konjoktürel gelişmeleri ve isabetli politika tercihlerini çarpıtıp OHAL’den bahsetmek gafilliktir, şuursuzluktur. Yükselen, toparlanan ve dengeye gelen Türkiye ekonomisinde olağanüstü hiçbir şey yoktur. Geleceğe güvenle bakmak varken, makroekonomik parametrelerle ilgili cahilce polemikler yapmak yalnızca krizseverlere hizmet, yalnızca Türkiye’nin düşmesini gözleyenlere himmettir. Türkiye büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülkedir. Dönemsel sorunlar geçicidir, kısa süre sonra her şey eskisinden daha iyi olacaktır. Dünyanın dört bir tarafı kaynarken, çevremiz kuşatma altındayken, Türkiye’nin iç cephesini düşürmeye, kaleyi yıkmaya azmetmek vatana ve millete ihanetle eş değer bir aymazlıktır. Rusya-Ukrayna arasındaki gerilimler, Kıbrıs sorunu, Balkanlar’daki anlaşmazlıklar, güney sınırlarımıza mücavir alanlardaki stratejik hesaplar ve düşmanca hedefler devamlı tetikte ve teyakkuzda olmamızı gerektirmektedir. Bu kapsamda istiklal onurumuza, istikbal haklarımıza adam gibi destek veremeyenlerin Cumhurbaşkanı adayı falı açmaları, yeniden parlamenter sistem istekleri ve üstelik ekonomik meseleleri provoke etme sinsilikleri ters tepecek, aziz Türk milleti bu hesabı zillet faillerinden tek tek soracaktır. Seçimlerin yapılacağı 2023 yılı Haziran ayı millî diriliş ve millî birliğin zaferini müjdelemektedir. Türkiye’nin geleceğini dış güçler, zillete düşmüş siyasi zihniyetler değil, Türk milleti tayin ve temin edecektir. Bunun dışında her şey felakettir ki, buna seyirci kalmamız, vahim gelişmeleri ağırdan almamız mümkün olmayacaktır.
TÜSİAD VE İŞ BİRLİKÇİLER KARŞI ÇIKSA DA YENİ EKONOMİ PROGRAMI BAŞARILI OLACAKTIR
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'yla görüşmelerinden sonra bir açıklama yayımlayan ve hükûmete "Yanlıştan dönün." çağrısında bulunan Türkiye Sanayicileri ve İş İnsanları Derneğine (TÜSİAD) sert tepki gösterdi.
Bahçeli, 16 Aralık 2021 tarihinde yaptığı açıklamada, “Dik duruşumuzu bozmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. TÜSİAD ve işbirlikçi siyasetçiler karşı çıksa da yeni ekonomi programı başarılı olacaktır." ifadesine yer verdi.
Açıklamasında, Kılıçdaroğlu ve TÜSİAD arasındaki diyaloğa değinen Bahçeli, "TÜSİAD'ın sorunlu açıklaması, Kılıçdaroğlu'nun TÜSİAD'la paslaşması, erken seçim dayatması, fiyat ve döviz kuru artışının siyasileştirilip istismar hattının kurulması kararlılıkla mücadele edilmesi gereken ve sessiz kalınmasının fahiş sonuçlara neden olacağı menfur bir durumdur." dedi.
Bahçeli, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
"2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifiyle 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifinin Meclis Genel Kurul görüşmelerine 6 Aralık 2021 Pazartesi günü başlanmıştır. Bu kapsamdaki yasama çalışmaları nice engellemelere rağmen 12 günde tamamlanmıştır. Böylelikle mezkûr kanun teklifleri Cumhur İttifakının iradesiyle kabul edilerek kanunlaşmıştır. Plan ve Bütçe Komisyon aşaması da dâhil olmak üzere bütçe müzakerelerinin tüm etaplarında bozuk zihniyet siyasetinin, bozguncu zillet siyasetçilerin ortalığı karıştırmak için nasıl çırpındıkları ayan beyan ortaya çıkmıştır. Herkes mayasına ve meşrebine uygun davranmıştır. Maalesef TBMM'de demokrasi ihlalleri, hukuk inkârları, özgürlük istismarları, akıl ikilemleri, ahlak ilkesizlikleri kahredici seviyelerde yaşanmış, zillet ittifakı tarafından yaşatılmıştır. Ölçü ve ayarlar iyice kaçarak millî iradeye gölge düşürülmüştür. Bu kapsamda olmak üzere vuslatının 748'inci yıl dönümünde rahmetle andığımız Hz. Mevlana'nın dediği aynen şudur: ‘Gönül gözün dehlizidir. Gönüle ne gelirse oradan göze gelir ve şekillenir.’ Baktığını görmeyen, gördüğünü itiraf edemeyen, çarpıtmayı meslek edinen siyaset kofluğunun gönlü kara, gözü karanlıktır. Özellikle dün akşam üç beş komünist-Marksist kalıntının, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay konuşurken sergiledikleri nezaketsiz, edepsiz ve terbiyesiz muamele ve müdahaleler hakikaten sabır taşını çatlatacak boyutlara ulaşmıştır. Gazi Mecliste böylelerinin olması hazin bir ayıptır. Ancak demokrasi adabını taşımaktan bihaber olan ilkel siyaset anlayışlarının yıkıcı ve tahrip edici tenkitleri millet nezdinde yok hükmündedir. Haklı ve meşru eleştiri başka, sancılı ve erdemsiz tavır başkadır. TBMM'nin mehabetine yapılan kesif saldırı aslında aziz milletimize yapılmıştır. Ve kabulü imkânsızdır. Bütçe müzakereleri devlete hakaretin, millete hıyanetin fırsat kapısı görülemeyecek, buna da hiç kimsenin hakkı olamayacaktır. Kalbi pırıl pırıl, tıpkı dalgasız deniz gibi olan milletimin güzel insanlarına samimiyetle ve inançla hizmet etmek varken; kaba, haşin ve yaralayıcı siyaset üslubunu benimsemek yanlıştır, yozlaşma alametidir.
KILIÇDAROĞLU KAYSERİ’DE YİNE SU KAYNATMIŞTIR
Bugün CHP Genel Başkanı Kayseri'de yine su kaynatmış, yine kayış koparmış, 2022 yılı bütçesinin yoksuldan alıp zengine kaynak aktaran bir bütçe olduğunu utanmadan zırvalamıştır. İzan, irade, itibar ve insaftan mahrum bir siyasetçinin düşebileceği en kötü durumlara bu şahıs düşmüştür. Türkiye ekonomisi şu anda sert bir kuşatma altındadır. Karşımızdaki tablonun hiçbir ekonomik temeli yoktur. Rasyonel mülahazalarla cari gelişmelerin izahı yapılamayacaktır. Ama yalan ve riya siyasetinin orkestra şefi Kılıçdaroğlu'na göre sandık gelirse döviz de inecektir. Kaldı ki fiyatların tırmanışı ekonominin teorik kalıplarına aykırıdır. Döviz yükselirken borsanın düşmesi, üstelik piyasalarda anormal oynaklıkların kısır döngü içinde artış sergilemesi Türk milletinin ve Türkiye'nin düşmanca bir senaryoya maruz kaldığına bariz işarettir. Geçmişte benzerlerine şahit olduğumuz operasyonların bir yenisi daha sahnelenmektedir.
OYUN BÜYÜK, OYUN VAHŞİ, OYUN DÜŞMANCADIR
Stokçular, karaborsacılar, fırsatçılar, ekonomik Bylokçular, iç ve dış ihanetin azılı failleri devreye girmişler, millete ve devlete saldırı üstüne saldırı planlayarak harekete geçmişlerdir. Oyun büyük, oyun vahşi, oyun düşmancadır. Türkiye spekülatif atakların hedefindedir. Fiyat artışlarının içinde kim varsa, vatandaşlarımızın ekmeğine, sofrasına, cüzdanındaki paraya kimler doğrudan veya dolaylı musallat olmuşlarsa analarından doğduğuna pişman edilmelidir. Anlık fiyat değişimleri, gün içinde defalarca fiyat etiketlerinde yapılan tadilatlar en ince detayına kadar ele alınmalı ve bu vahim sorunun üzerine gidilmelidir. Fiyatların yükselmesi, faiz-döviz kuru arasındaki ilişkiyle değil, vatana ve millete yönelik ekonomik suikastla bağlantılıdır. Türkiye'nin döviz piyasasıyla oynayan kimlerdir? Vurguncular kimlerdir? Yağmacıların merkezi ve milliyeti neresidir? Bunların FETÖ'yle ve emperyalist komployla bağı araştırılmakla birlikte fiyat ve stok bylokçuları da acilen deşifre edilmelidir. Çünkü mesele millî güvenlik meselesi hâline dönüşmüştür. Ederi bir dolar olan alçakların dolar üzerindeki oyunlarına teslim olacak bir Türkiye asla yoktur. Dik duruşumuzu bozmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. TÜSİAD ve işbirlikçi siyasetçiler karşı çıksa da yeni ekonomi programı başarılı olacaktır. TÜSİAD'ın sorunlu açıklaması, Kılıçdaroğlu'nun TÜSİAD'la paslaşması, erken seçim dayatması, fiyat ve döviz kuru artışının siyasileştirilip istismar hattının kurulması kararlılıkla mücadele edilmesi gereken ve sessiz kalınmasının fahiş sonuçlara neden olacağı menfur bir durumdur.
MARKSİST İKTİSATÇILAR AHLAKSIZCA FELAKET TAMTAMLARI ÇALMAKTADIR
Ayrıca hayatları boyunca hep eleştiren, kara çalmaktan başka bir şey bilmeyen ama var olan sorunlara karşı da sadra şifa tek bir çözüm getiremeyen müflis sol ve Marksist iktisatçılar ahlaksızca felaket tamtamları çalmaktadır. Eş zamanlı olarak CHP Genel Başkanı ellerini ovuşturmaktadır, dili zehirli, siyaseti de zillettir. ‘Bir taraftan kendilerine, biz milliyetçiyiz diyorlar, bir taraftan da Türk lirasının değerini pula döndürdüler.’ diyen Kılıçdaroğlu özellikle bilmelidir ki, zihniyetinin bizim nezdimizde gâvur puluyla beş kuruş değeri yoktur. Türk lirası millÎ itibarımız, ekonomik istiklalimizin ana direğidir. Kayseri'de milliyetçilik nutukları atan Kılıçdaroğlu'nun tek umudu ekonomik tetikçiler, terör örgütleri, zalimlerin kumpası, hainlerin eylemleri, Türkiye düşmanlarının projeleridir. Ondan milliyetçi olamaz, olsa olsa emperyalizmin muhbiri, zulmün muhibbi olacaktır. Türk milleti bu badireyi atlatacaktır. Devletimize, hükûmetimize güvenimiz tamdır. Ekonomide uygulanan model ve programın her türlü iç ve dış provokasyonu etkisiz hâle getirerek Türkiye'yi daha güçlenmiş, daha kalkınmış bir refah seviyesine denge ve disiplinle ulaştıracağına sonuna kadar inandığımızı bilhassa paylaşıyorum. Gerek 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nun gerekse de 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu’nun devletimize, milletimize, hükûmetimize hayırlı olması niyazım ve temennimdir. 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nun hazırlanmasında emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyor, ahlaki ve demokratik ilkelerden kopmayan, taşıdıkları vekâlet görevlerini bihakkın temsil eden değerli milletvekili arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Hayra karşı gelelim, ahirimiz ve akıbetimiz de hayır olsun inşallah."
ASGARİ ÜCRETİN GELDİĞİ AŞAMA YÜREKLERE SU SERPMİŞTİR
 MHP Lideri Bahçeli “Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yeni asgari ücreti desteklemenin yanında, ülkemize güvenen, millî birlik ve dayanışma ruhunun varlığına hizmet eden herkesin, her insanımızın mutlak surette kazanacağına, huzurlu ve refah içinde bir geleceğe kavuşacağına inanıyoruz.” dedi.
Bahçeli, 16 Aralık 2021 tarihinde sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, 2022 yılı asgari ücret zammına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  Bahçeli’nin açıklaması şöyle:
“Bu ayın ilk haftasından itibaren faal hâlde bulunan, işçilerimizin hayat ve geçim standardı açısından en uygun ücret seviyesini belirlemeye çalışan Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarını tamamlamış, nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanı’mız yeni asgari ücreti açıklamıştır. Milyonlarca işçimizin heyecan ve merakla beklediği asgari ücret rakamı %50,44 oranında yapılan zamla birlikte 2 bin 825 liradan 4 bin 250 liraya yükseltilmiştir. Memnuniyetle ifade ediyorum ki, son 50 yılda en yüksek asgari ücret miktarı belirlenmiştir. Asgari ücretten 2022 yılından itibaren gelir vergisiyle damga vergisinin alınmayacak olması da bir başka değerli ve sevindirici gelişmedir. Emeğiyle, alın teriyle, helal mücadelesiyle ekmeğinin peşinde olan kardeşlerimiz sahipsiz değildir, yalnız olmadıkları belgelenmiştir. Asgari ücret; ‘İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek’ ücrettir. Bu ücretin geldiği aşama yüreklere su serpmiştir. Bütün işçilerimize yeni asgari ücretin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. İşçi ve işveren temsilcilerini kutluyorum. Konuya hassasiyetle yaklaşan ve işçilerimizin yanında duran başta Sayın Cumhurbaşkanı’mız olmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’mıza teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yeni asgari ücreti desteklemenin yanında, ülkemize güvenen, millî birlik ve dayanışma ruhunun varlığına hizmet eden herkesin her insanımızın mutlak surette kazanacağına, huzurlu ve refah içinde bir geleceğe kavuşacağına inanıyoruz. İnsanlık tarihi göstermiştir ki, karamsarlık ablukası, umutlu ve imanlı duruş karşısında kırılıp dağılmıştır. Bugünkü şartlarda siyasette, ekonomide, diplomaside, güvenlik alanında sürdürülen haklı mücadeleye safiyetle omuz ve ömür verenlerden Allah razı olsun diyorum.”
MEHMET ÂKİF ERSOY, İNANDIĞI GİBİ YAŞAYAN ÖNCÜ BİR GÖNÜL İNSANIYDI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabı üzerinden millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’u andı. Paylaşımında ayrıca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 103’üncü yıl dönümüne de değinen Bahçeli’nin açıklaması şöyle:
“Büyük şair ve dava adamı, ahlakı ve sağlam imanıyla adını millî hafızalara kazıyan Merhum Mehmet Âkif Ersoy 27 Aralık 1936 senesinde ebediyete irtihal etmişti. Âkif, düşündüğü gibi yaşayan, müessir iradesiyle, mütekâmil inancıyla öne çıkan, öncü olan bir gönül insanıydı. Merhum Mithat Cemal Kuntay’ın vurguladığı üzere, Âkif vitrin adamı değildi. Önünden geçenler bunu göremezdi. Âkif’i görmek isteyenler içine nüfuz etmek zorundaydı. Gösterişe kapalı, riyakârlığa ve sahteliğe karşıydı. Tevazu onun duru hayatıyla anlam ve açıklık kazanmıştı. ‘Onun içyüzüne baktığım vakit, gökyüzüne, denize bakar gibi ferahlardım.’ diyen merhum Mithat Cemal Kuntay gerçekten de efradını cami ağyarını mâni bir değerlendirmede bulunmuştu. Nitekim onun 63 yıllık hayatında siyah, lekeli, şaibeli hiçbir nokta da olmamıştı. Âkif, istiklalimizin manzum eserini kaleme alırken, yüreğinden âdeta bir fırtına gibi kopan sesi dinlemiş, vatana ve millete duyduğu emsalsiz sevdayı kıtalar hâlinde nakşetmişti. Hasbiliği, engin hissedişi ve heyecanı hem eserlerine hem de erdemli hayatına birebir yansımıştı. Merhum Nihat Sami Banarlı, Âkif’i şöyle anlatmıştı: ‘Ben Mehmet Âkif’i inanmış bir insan olarak her hatırlayışımda, evliyalar kadar temiz ve lekesiz görebilmenin hazzını duyarım. İçim rahatlar.’ Millî Mücadele yıllarında milletimize umut aşılamış, kalpleri teskin etmişti. Âkif, Safahat’ın bir yerinde; ‘Mezardan akseden avazı kimse dinler mi?’ diye soruyordu ancak, onun mezar taşında bile İstiklal Marşı’nın ilk kıtasının parlak meşalesi görmesini bilenler için durmadan yanıyordu. Kanaatimce, Âkif’i tanıyıp feyzalmak bu fâni hayatta bir ikramdır. Vefatının 85’inci yıl dönümünde Mehmet Âkif Ersoy’u rahmetle, hürmetle anıyorum. Korkma demişti, korkmayacağız. Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak demişti, söndürmeyeceğiz. Ocaklarımızı da tüttüreceğiz.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ UYANIŞIN MÜJDESİYDİ
Bugün ayrıca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 102’nci yıl dönümüdür. O geliş, bir uyanışın müjdesiydi. O geliş, millî diriliş ruhunun bayraklaşmasıydı. O geliş, kahramanların omuzlarında yükseldikçe yükselecek bir milletin ayağa kalkmasıydı. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, kurtuluşumuzun mümtaz isimlerine, kutlu ceddimize, aziz şehitlerimize Cenabıallah’tan rahmetler niyaz ediyor, millî onurun hiçbir mütecaviz hiçbir müstevli ve muhasım odağın karşısında eğilmeyeceğini azimle ifade ve ilan ediyorum.”
BÜYÜK SANATKÂR VE BESTEKÂR ALAEDDİN YAVAŞÇA’YA RAHMET NİYAZ EDİYORUM
MHP Lideri Devlet Bahçeli, 95 yaşında vefat eden klasik Türk Müziği sanatçısı Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca için taziye mesajı yayımladı. Bahçeli’nin mesajı şu şekilde:
“Klasik Türk müziğinin usta sanatçısı, sesi ve şaheser besteleriyle milletimizin müşfik gönlünde müstesna bir yer edinmiş olan Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca’yı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. 95 yıllık hayatına pek çok başarıyı sığdıran merhum Yavaşca, sade hayatıyla, tevazuyu elden bırakmayan şahsiyet vasfıyla, aynı zamanda millî ve manevi değerlerle samimiyet ölçeğinde bütünleşen kalbî hasletiyle hayran kitlesini ve hürmet çemberini devamlı genişletmiştir. Büyük sanatkâr ve bestekâr, Türk musikisinin femimuhsinlerinden Alaeddin Yavaşca’ya Cenabıallah’tan rahmetler niyaz ediyorum. Ailesine, Türk sanat camiasına, aziz milletimize baş sağlığı diliyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. “
EKREM İMAMOĞLU SUÇLUYSA GÖREVDEN ALINMALI
İçişleri Bakanlığının İstanbul Büyükşehir Belediyesinde başlattığı “terör teftişi” ile ilgili MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den bomba gibi bir çıkış geldi.
"İmamoğlu suçluysa görevden alınmalı." diyen Bahçeli, "Bunlar yarın, mesela İstanbul’un şehir suyuna zehir karıştırsalar ne yapacağız? Ne diyeceğiz? Bu felaketin üstesinden nasıl geleceğiz?" ifadelerine yer verdi.
Devlet Bahçeli, Türkgün gazetesinden Kadir Yılmaz’la yaptığı söyleşide siyasi gündemle ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
-    İstanbul Büyükşehir Belediyesine İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan özel teftiş hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Türkiye bir hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğü herkes için bağlayıcıdır. Hiç kimse hukuktan bağımsız değildir. Bir defa bu temel ilke üzerinde herkesin görüş birliği sağlaması şarttır. İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili iddialar vahimdir. Bu belediyede çok sayıda işe alınanlardan 557 kişinin terör örgütleriyle irtibat ve iltisakları belirlenmiştir. Bunların arasında, FETÖ’cüler vardır, PKK/KCK bağlantılı olanlar vardır, DHKP-C’yle organik bağı olanlar vardır, MLKP ve MKP’li olanların varlığından bahsedilmektedir. İçişleri Bakanı’mız kararlı konuşmaktadır. Dağdaki terörün kökünü kazıma iradesinde olanların kamu kurumlarına ve belediyelere sızan terörle bağlantısı olanlara seyirci kalması düşünülemez. Terör örgütleriyle iltisaklı olanların İstanbul Büyükşehir Belediyesinde ne işi vardır? Bunlara göz yuman, bunların işe alınmasına onay veren suç işlemiş sayılmayacak mıdır? Bu kanunsuzluk, bu hıyanet hiçbir kalıba sığmayacak kadar ciddidir.
BUZ DAĞIDIN GÖRÜNMEYEN TARAFI DEŞİFRE OLACAK
Dernek görünümlü DİAYDER isimli paravan bir terör oluşumunun referansıyla seçilmiş militanların peyderpey işe girdikleri anlaşılmaktadır. Buz dağının henüz görünen kısmının üzerine gidilmektedir. Görünmeyen tarafının ise deşifre olacağı günler çok uzak değildir. İçişleri Bakanlığının özel teftiş uygulaması doğrudur. İddialar tevsik edilirse tahkikat aşamasına geçilmelidir. Terör örgütüyle iltisakı olanları belediyeye alanların bu fiilleri sabit görülürse başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır. Derhâl görevlerinden el çektirilmeleri adaletin gereği olacaktır. CHP’li Belediye Başkanı diyet ödeyecekse bunu devletin üzerinden yapamaz. İstanbulluların hakkını gaspedemez. Buna hiç kimse olur veremez. Suçluyu koruyan suç işlemiştir. Teröristleri belediyede işe alanların yeri belediye olamaz. Bunların adresi mahkemedir. Şayet iddialar doğru ise Büyükşehir Belediye Başkanı İstanbul’a ihanet etmiştir. Bu ihanet ise cezasız kalamaz. Toplanıp marşlar söyleyerek durumu kurtaramazlar. Kılıçdaroğlu’nun “Hazmedemedikleri için saldırıyorlar.” sözleri ise zırvadır, suçluların telaşıdır.
BELEDİYEDE İŞE GİREN TERÖRİSTLER MİLLÎ GÜVENLİK SORUNUDUR
Büyükşehir Belediye Başkanı’nın millete emanet olduğunu söyleyenler, emanete leke süren birisinin millet tarafından sahiplenmeyeceğini bilmek zorundadır. Dağda başı ezilen teröristin TBMM ve belediye koridorlarında dolaşması aklımızın havsalamızın alamayacağı bir çarpıklıktır. Bu çarpıklığın hesabı mutlak surette sorulmalı, sorumlular hakkında gereği hukuk içinde yapılmalıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, teröristleri işe alacağına işsiz güçsüz insanlarımızın yarasına merhem olmalıdır. Fakat bunu yapmamıştır. Belediyede işe giren teröristler millî güvenlik sorunudur. Bunlar yarın, mesela İstanbul’un şehir suyuna zehir karıştırsalar ne yapacağız? Ne diyeceğiz? Bu felaketin üstesinden nasıl geleceğiz?
Bahçeli, 'Ekrem İmamoğlu’nun görevinden alınmasını mı istiyorsunuz?' sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Suçluysa elbette görevinden alınmalı, büyükşehir belediye meclisi de yeni başkanı seçmelidir. Bu işin şakası yoktur. İçişleri Bakanlığının özel teftişinden suçu olmayanın rahatsız olmasına gerek de yoktur. Eğer suç varsa cezası da olmalıdır. İstanbul terör örgütlerine teslim edilemeyecektir. İstanbul’a hizmet bahtiyarlıktır. Dua bereketidir. Ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı siyasi hırslarına yenilmiştir. Farklı zamanlarda gerçekleştirdiği il ve ilçe ziyaretleri gizli bir gündem peşinden koştuğunu göstermektedir.”
CUMHURBAŞKANI ADAYLARINI AÇIKLAYAMADILAR
Bahçeli ayrıca, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değindi. "Zillet ittifakı Cumhurbaşkanı adayını hâlâ açıklayamadı. Bu kapsamda kıran kırana bir rekabet olduğu açıktır." diyen Bahçeli, "Kılıçdaroğlu devamlı "İttifak uygun bulursa Cumhurbaşkanı adayı olmaktan onur duyarım" diyor. İsimleri adaylık için geçen büyükşehir belediye başkanlarına ise olumlu bakmıyor. İstanbul ve Ankara'ya hizmet etme sorumlulukları olduğunu ara ara ifade ediyor. Buna karşılık İmamoğlu en başta İP Başkanı’nı dolduruşuna gerek fiilî adaymış gibi ortalıkta geziyor. Büyükşehir Belediyesindeki makamına da boş zamanlarda uğruyor. İstanbul sahipsiz bırakılmıştır. Belediye hizmetleri aksamaktadır. CHP'deki koltuk savaşları, zillet ittifakının çıkar ve ikbal özellikle İstanbul ve Ankara'da yaşayan vatandaşlarımızı derin bir hayal kırıklığına uğratmıştır. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Zillet ittifakının Cumhurbaşkanı adayını açıklayacak hazırlığı yoktur. Cesaret yoktur. Kararı yoktur. İşleri güçleri polemik, dedikodu." diye konuştu.
Bahçeli, 2021 yılı siyasetini ise şöyle değerlendirdi:
"2021 yılında CHP sınıfta kaldı. Siyaseten dağıldı, ahlaken havlu attı. İP istikametinden şaştı. Fikirsizliği, kimliksizliği, hedefsizliği, siyaseti okumadaki âcizliği, millî konulardaki mütereddit tavrı, bölücülerle girdiği karanlık ilişki ağları İP’in gerçek yüzünü deşifre etti. HDP’de ise değişim zaten beklenmiyordu, yine PKK terör örgütünün dümen suyundan gitti. PKK ile HDP’yi ayırt etmek artık imkânsız hâl aldı. CHP, İP, HDP ve diğerlerinin Türk milletine sadece ve sadece seçim, referandum, sonra bir kez daha seçim sarmalından başka bir vaatleri yoktur."
 BAHÇELİ’DEN EMEKLİ VE MEMUR MAAŞ ZAMLARI İLE İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMA
Yılmaz’a, emekli ve memur maaşlarıyla ilgili sorusuna karşılık değerlendirmelerde bulunan MHP Genel Başkanı Bahçeli, şunları söyledi:
“Temennim hiçbir insanımızın enflasyona ezdirilmemesidir. Emeklilerimizin, memurlarımızın hak ettikleri maaş zamlarını alacaklarına inanıyor, bunu destekliyoruz. Temennim hiçbir insanımızın enflasyona ezdirilmemesidir. Emeklilerimizin, memurlarımızın hak ettikleri maaş zamlarını alacaklarına inanıyor, bunu destekliyoruz. Asgari ücretteki %50 düzeylerindeki artış, bu kapsamda çalışan kardeşlerimizi sevindirmiş, bizleri de memnun etmiştir.”
Bahçeli, ekonomide yaşanan sorunlara ilişkin olarak, şunları kaydetti:
“Türkiye anormal bir ekonomik saldırıya uğradı.  Döviz kurundaki yükselişlerin hiçbir ekonomik temeli yoktu. Ekonomik Bylokçular, FETÖ’cü şerefsizler, bölücü çevreler bu süreçte her türlü tezgâhı kurdular. 21 Eylül’den itibaren döviz fiyatındaki artış menfi olarak vatandaşlarımızın refahına doğrudan doğruya sirayet etti. Terörle, darbe teşebbüsüyle, dış baskı ve şantajla yapılamayanlar ekonomide cephe açılarak başarılmak istendi. Mavi Vatan’daki mücadelemizden kaygı duyanlar,  Suriye’deki duruşumuza karşı olanlar,  Irak’ın kuzeyindeki, Libya’daki, Afrika’daki, Kıbrıs’taki, Kafkaslar’daki müessir vasfımızdan şikâyetçi olanlar üzerimize kur silahıyla geldiler.  Faiz lobisi devreye girdi. Rant grupları harekete geçti. Küresel tefeciler ekonomik huzurumuza musallat oldu. Türkiye’nin önünü kesmek için kurgulanan ekonomik operasyonlar günbegün şiddetlendi. Bir ara dolar kuru 18,36 TL’yi bile buldu.  20 Aralık’ta Sayın Cumhurbaşkanı’mızın açıklamış olduğu Kur Korumalı TL Mevduat Sistemiyle dövizin ateşi düştü, kurun üzerindeki köpük gitti.  Elbette döviz kuru artarken fiyat etiketlerini haddinden fazla şişirenlerin artık yapması gerek tek şey döviz kuru yükselmeden önceki seviyelere fiyatları çekmektir.  Vatandaşlarımızın temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarını indirmeyen haksız ve haram kazancın tarafıdır."
Bahçeli sözlerine şöyle devam etti:
“Biz de parti olarak bir kampanya başlattık. Fiyatların indirilmesini arzu ettik, bunun samimi mücadelesini teşkilatlarımız kanalıyla yapmaya çalıştık.  Market ve mağazaların yeni durum karşısında fiyat etiketlerini aşağı yönlü güncellemesi hayat memat meselesidir.  Milletimizin sömürülmesine tahammül edemeyiz. Kurdaki yükselişi fahiş fiyatlar yoluyla ranta dönüştüren, stokçulukla, fırsatçılıkla vatandaşımızı zora sokan kim olursa olsun karşısındayız. Kur Korumalı TL Mevduat Sisteminin başarılı olacağı inancındayım. Türk lirasının itibar ve değerinin yükselişinden memnuniyet duyuyorum. Yüksek büyümeyi, düşük cari açığı baz alan bir politikayla 2022 yılı daha iyi olacaktır.”
Bahçeli, erken seçim tartışmaları ile ilgili olarak şunları söyledi:
"Erken seçim olursa kur iner diyen birisine ne söylesek nafile" diyerek zira gafile kelam nafile kelam. Kılıçdaroğlu’na bakarsak, bu model sürdürülemez.  Enflasyonun yükselmesiyle birlikte, buna bağlı zamların arka arkaya geleceğini söylüyor.  Bir yanda faiz artışını eleştiriyor, sonra dönüp faizi niye indiriyorsunuz diye hezeyan nöbetleri geçiriyor.  CHP’nin ekonomi anlayışı Düyün-ı Umumiye mantığıyla aynıdır.  Akıl hocaları bir dönemin karanlık isim Kemal Derviş ve onun çırağı Faik Öztrak’tır.  Kur artmasın gerekçesiyle, “faizler yükseltilmiş” olsaydı, bu yükselen faizin vatandaşlarımıza, üretim yapımıza, ekonomik sisteme ağır bir külfeti olmayacak mıydı?  Hâlâ sıcak para yoluyla kurun baskılanacağı ve bu kanalla enflasyonun düşeceği mi zannediliyor?    Bundan sonra asıl gündem ve hedef döviz kurunu stabilize etmektir.  Bunun çaresi de cari açığı fazlaya çevirmek, bir başka ifadeyle borç stokunu aşağıya çekmektir.  Türkiye 2022 yılında cari açık sorununu aşacaktır.  İhracattaki muazzam artış bunun habercisidir.  CHP’nin tek gayesi karamsarlığı yaygınlaştırmaktır. İş bilmezler, dert bilmezler, bir yaraya merhem olmayı bilmezler. Tek yaptıkları fitne fesat. Döviz kuru yükselince sevinenlerin 20 Aralık itibariyle kur düşünce aynı şekilde yüzleri de düşmüştür. CHP’nin, İP’in, HDP’nin hevesleri kursaklarında kalmıştır. Türkiye ekonomide yükseliş dönemindedir. Normalleşme sağlanacak, ücret ve maaşlar makul seviyelerde artarak vatandaşlarımızı rahatlatacaktır."
“128 MİLYAR DOLAR NEREDE? TARTIŞMALARINA CEVAP
“128 milyar dolar kandırmacasından sonra yeni bir bayağı nifaka bel bağladılar. Allah bunları ıslah etsin.  Bu CHP kriz odağıdır, kaos kuluçkasıdır, yalan makinesidir. Türkiye siyasal ve ekonomik olarak yönetilemez duruma düşse sanıyorum bunlar bayram ilan ederlerdi. Aziz milletimiz CHP musibetinin içyüzünü görmüştür. Kimlere önayak olduklarını tespit etmiştir. CHP’nin bütün yalanları ters dönmüştür.  CHP Genel Başkanı asıl şu sorunun cevabını vermelidir: Siyasi gelecek için CHP’nin hükmü şahsiyetini kimlere sattılar? Bu zillete nasıl tamam dediler?  Türkiye büyüyor. Türkiye güçleniyor. Türkiye kalkınıyor. Türkiye 2023’e hazır hâle geliyor. Bunun önüne de hiç kimsenin geçemeyeceğini cumhur ittifakı olarak ifade ediyoruz.”
 MHP LİDERİ BAHÇELİ, “İSTANBUL VE HİLAL” FOTOĞRAFINI SEÇTİ
MHP Genel Başkanı Bahçeli, AA tarafından düzenlenen "Yılın Fotoğrafları" oylamasında, haber kategorisinde "Aç Kalan Minik Yürekler", yaşam kategorisinde "İstanbul ve Hilal", spor kategorisinde "Engelli Basketbolcunun Sevinci" fotoğraflarına oy verdi. Anadolu Ajansı (AA) tarafından düzenlenen "Yılın Fotoğrafları" oylamasına katılan Bahçeli, makamında, AA foto muhabirleri ile muhabirlerinin yurt içi ve dışında çektiği fotoğrafları tek tek inceledi. Haber kategorisinde Mohammed Hamoud'un "Aç Kalan Minik Yürekler" adlı fotoğrafını seçen Bahçeli, yaşam kategorisinde ise İsa Terli'nin "İstanbul ve Hilal" fotoğrafına oy verdi. Bahçeli, spor kategorisinde ise Ali Atmaca'nın çektiği, HDI Sigorta Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi 1. etap müsabakalarında 1907 Fenerbahçe ile Galatasaray karşılaşmasında maçı kazanan Galatasaraylı engelli basketbolcunun sevincini gösteren "Engelli Basketbolcunun Sevinci" fotoğrafını oyladı. Engelli basketbolcunun sevinci MHP Genel Başkanı Bahçeli, oylamanın ardından, "Anadolu Ajansımızın yıl sonunda yapmış olduğu fotoğraf yarışmasında bazı birincilikler kazandığımı öncelikle belirtmek isterim. Bu defa da seçtiğim resimlerle birinci olacağıma inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
KURTULMUŞ'A ÇOK SERT İMAMOĞLU TEPKİSİ: YAPMAK İSTEDİĞİN NEDİR?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 4 Ocak 2022 Salı günü partisinin grup toplantısında AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş'un İBB'ye yönelik teftişle ilgili TSK'dan ve Hulusi Akar'dan örnekler veren açıklamalarına tepki gösterdi. Bahçeli, Kurtulmuş için, "Senin varmak istediğin yer neresi, yapmak istediğin nedir?" diye sordu.
Devlet Bahçeli, grup toplantısında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. İBB'ye yönelik teftiş konusunda konuşan Bahçeli, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş'a ve teftiş sürecinin İmamoğlu'nun tabi adaylığını güçlendireceğini belirten TBMM eski Başkanı Bülent Arınç'a da isim vermeden sert tepki gösterdi. Arınç, İBB'ye başlatılan özel teftişle ilgili, "Bu şekliyle giderse, Ekrem Bey önümüzdeki seçim İstanbul'a belediye başkanı olmak isterse hiçbir şey yapmasına gerek kalmadan, emin olun yüzde 50'nin üstünde gelir." demişti.
Grup toplantısında Arınç'ın bu sözlerini hatırlatan Bahçeli, "Özel teşebbüsten dolayı endişeli olduğunu söyleyen, sürecin İmamoğlu'nun adaylığını yükselttiğini söyleyen sulu gözlü siyasetçi sana soruyorum, siyasete devam etmek için CHP'de yer mi yapıyorsun? Kaybettiğin itibarını Halk TV'de mi arıyorsun?" diye konuştu.
MHP Lideri Bahçeli, İBB'ye yönelik teftiş konusunda TSK'dan ve Hulusi Akar'dan örnekler veren Numan Kurtulmuş'a da tepki göstererek, "Bununla iktifa etmeyip, 'TSK'nın içerisinde bazı FETÖ'cülere karşı operasyon yapılması hükûmetin TSK'ya tavrını mı ortaya koyar' sorusuyla teftiş sürecini baltalamak isteyen, dönemin Genelkurmay Başkanı'nı, bugünün Millî Savunma Bakanı'nı töhmet altında bırakan saygıdeğer siyasetçi, senin varmak istediğin yer neresi, yapmak istediğin nedir?" diye sordu. Kurtulmuş, katıldığı bir televizyon kanalında, İBB ve Ekrem İmamoğlu'na açılmış bir soruşturmanın söz konusu olmadığını belirtmişti.
ERDOĞAN VE BAHÇELİ'DEN SÜRPRİZ ZİRVE
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında, 5 Ocak 2022 Çarşamba günü sürpriz bir görüşme gerçekleşti.
İki lider arasındaki görüşmenin erken seçim tartışmaları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne olarak yönelik başlatılan terör soruşturmasının devam ettiği bir dönemde yapılması dikkat çekti. Her iki liderin siyasi ve ekonomik gündeme ilişkin görüş alış verişinde bulundukları öğrenildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletvekilleriyle gerçekleştirdiği toplantı sonrası saat 14.00'te Devlet Bahçeli'nin Beytepe'deki konutuna gitti. Erdoğan Bahçeli'ye iki hediye de götürdü. Bahçeli, Erdoğan'ı evinin önünde karşılarken iki lider birlikte basın mensuplarına poz verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli'nin öğrencilik yıllarına ait kütük defterinin yer aldığı tabloyu ve üzerinde üç hilal bulunan sedef kakma kutu içindeki kitabı MHP liderine hediye etti. İki lider arasında bir saat süren görüşme basına kapalı gerçekleştirildi. Görüşmenin ardından Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı aracına kadar uğurladı.