Türkiye’de Siyasi Parti Kapatılması İle İlgili Yasal Mevzuatın Geçmişten Günümüze Bir Değerlendirmesi
A.Kutalmış YALÇIN*
Siyasi partiler 19. yüzyılda seçim kazanmak ve iktidarı ele geçirmek için ortaya çıkmış olan ve bu minvalde örgütlenen mekanizmalardır. Herhangi bir siyasi parti bu amaca ulaşmak için seçimlere katılarak rakip siyasi partilerle yarışmaktadır. Aynı zamanda parti kavramı aynı siyasi eğilimde olan kimselerin teşkil ettiği topluluk olarak da tanımlanmaktadır ve kavram Türk dilinde daha önceden kullanılan fırka kelimesinin karşılığıdır. Dilimize Fransızcadan giren bu terimin İngilizce karşılığı party, Almanca karşılığı patei ve Latince karşılığı pars’dır. Anayasa’mızın 68. maddesi ise “Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.” demektedir.
Bu çalışmada ise yasal mevzuat çerçevesinde ülkemizde parti kapatma rejiminin nasıl işlediği tarafımızca kısa bir değerlendirmeye tabii tutulacaktır. Bu minvalde 1961 Anayasa’sının yürürlüğe girdiği dönemin öncesi ve sonrası olarak bir ayrıma gidilmesi çok elzemdir. Çünkü 1961 Anayasa’sının yürürlüğe girdiği döneme kadar siyasi parti faaliyetleri Cemiyetler Kanunu, Medeni Kanun ve Ceza Kanunu tarafından düzenlenmiştir. 1961 öncesi Takrir-i Sükûn Kanunu’na dayanılarak Vekiller Heyeti kararı, hükmetçe faaliyetlere izin verilmemek, Vekiller Heyeti kararıyla feshedilmek ve Sulh Ceza ve Asliye Hukuk Mahkemeleri kararıyla feshedilmek suretiyle birçok siyasi parti kapatılmıştır. Anayasa Mahkemesinin henüz kurulmadığı bu dönemde “4. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 07.01.1954 tarihli kararıyla Millet Partisi, Sıkıyönetim Komutanlığınca 12 Eylül 1946’da İslam Koruma Partisi, 24 Nisan 1946 tarihinde Mudanya Sulh Ceza Hâkimliği kararıyla Çiftçi ve Köylü Partisi, 16 Aralık 1946 tarihinde askerî mahkeme kararıyla Türkiye Sosyalist Partisi, 16 Aralık 1946 tarihinde askerî mahkeme kararıyla Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi kapatılmıştır. Bu örneklerin yanı sıra 17 Haziran 1952 tarihinde askerî mahkeme kararıyla Türkiye Sosyalist Partisi, 20 Ekim 1952 tarihinde Eminönü 2. Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla İslam Demokrat Partisi kapatılmıştır. Ek olarak Demokrat İşçi Partisi, Güden Partisi, Ufak Parti ve Demokrat Parti de kapatılan diğer partiler arasında yer almıştır.”
Milli Nizam Partisinin kapatılması davasından 8 Nisan 1971 tarihli bir görsel
Kaynak: https://www.anayasa.gov.tr/tr/mahkeme/tarihi/5/, Erişim Tarihi: 29.10.2021
Parti kapatılması ile ilgili olarak günümüzde uygulanan yasal mevzuat ise 1961 Anayasa’sı ile kurulan ve kanun koyucu tarafından yüksek mahkeme olarak tarif edilen Anayasa Mahkemesinin kurulmasına dayanmaktadır. Yüksek mahkemenin siyasi partilerle ilgili görevleri ise siyasi partilerin kapatılması hakkındaki davalara bakmak ve siyasi partilerin gelir kaynakları ile giderlerine ilişkin hesapları incelemektir. Anayasa Mahkemesi kurulduktan sonra haklarında kapatma davası açılan siyasi partiler ise “İşçi-Çiftçi Partisi, Milli Nizam Partisi, İleri Ülke Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Büyük Anadolu Partisi, Türkiye Emekçi Partisi, Yüce Görev Partisi, Huzur Partisi, Bizim Parti, Muhafazakâr Parti, Yeni Düzen Partisi, Doğru Yol Partisi, Bayrak Partisi, Sosyalist Parti, Türkiye Birleşik Komünist Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi, Halkın Emek Partisi, Yeşiller Partisi, Özgürlük ve Demokrasi Partisi, Sosyalist Türkiye Partisi, Demokrasi Partisi, Sosyalist Birlik Partisi, Demokrat Parti, Demokrasi ve Değişim Partisi, Emek Partisi, Diriliş Partisi, Demokratik Barış Hareketi Partisi, Refah Partisi, Demokratik Kitle Partisi, Halkın Demokrasi Partisi, Fazilet Partisi, Hak ve Özgürlükler Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Özürlüsü ile Mutludur Partisi, Demokratik Halk Partisi, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi, Adalet Partisi, Türkiye Adalet Partisi, Büyük Adalet Partisi, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Anayol Partisi ve Demokratik Toplum Partisi’dir.”
MSP’ye beraat başlığını taşıyan bir görsel.
Necmettin Erbakan (solda), Şevket Kazan (ortada) ve Süleyman Arif Emre (sağda)
Kaynak: Milliyet, 14.02.1985, s. 1.
Bu çalışmanın kaleme alındığı günlerde ise Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Halkların Demokratik Partisinin kapatılması istemiyle açılan davada iddianamenin oy birliğiyle kabulüne karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu Halkların Demokratik Partisinin hazine yardımlarının bulunduğu banka hesabına bloke konulması yönündeki tedbir talebinin ise reddine hükmetmiştir. Konuyla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin 07.06.2021 tarihindeki yazılı açıklamasında “Siyasi partilerin kapatılması tedbiri tüm ileri demokrasilerde uygulanmaktadır. Katılımcılığın esas alındığı her durumda gözetilmesi gereken en önemli husus, Anayasa'nın tanıdığı hak ve özgürlükleri yok edecek, tamamen ortadan kaldıracak bir sisteme geçit verilmemesidir. Devletin tekliği, ülkenin bütünlüğü ile ulusun birliği Anayasa'nın temel ilkelerindendir. Siyasi partiler de diğer kurum, organ ve kişiler gibi bu temel ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek zorundadır. Halkların Demokratik Partisinin eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına aykırı bulunmuş ve davalı parti aynı zamanda hemen hemen tüm organları, üyeleri ve teşkilatları vasıtasıyla bu nitelikteki suçları işlemiş, işlenmesini tahrik ve teşvik etmiştir. Bu nitelikteki eylemler, kimi zaman davalı parti genel başkanları da dâhil olmak üzere parti organlarınca kararlılık içinde, kimi zaman ise bu nitelikteki fiiller parti üyelerince yoğun bir şekilde işlenmiş ve bu durum değişik kademelerdeki parti organlarınca açıkça benimsenmiştir. Bu itibarla, davalı partinin Anayasa'nın 68/4. maddesine aykırı eylemleri nedeniyle Anayasa'nın 69/6 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın 101/1-b ve 103/2. maddeleri uyarınca temelli kapatılmasına karar verilmesini talep etmek zarureti doğmuş ve Anayasa Mahkemesine kamu davası açılmıştır.” cümlelerini sarf etmiştir. Sn. Şahin’in yazılı açıklamasından hareketle parti kapatılması ile ilgili yasal mevzuatın Halkların Demokratik Partisi hakkında işlemeye devam ettiği görülmekle birlikte aslında Anayasanın 68.maddeside ilgililere hatırlatılmaktadır. Şöyle ki Anayasa’nın 68.maddesi “Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.” şeklindedir. Bu minvalde düşünüldüğünde ülkemizde faaliyetlerini sürdüren tüm siyasi partilerin kanuni mevzuatlara uygun eylem ve hareketler içinde bulunması gerektiği zaruretinin emredici bir hukuk kuralı olduğunun unutulmaması gerekmektedir.
KAYNAKÇA
[1]Heywood, A.: Siyaset, Adres Yayınları, Ankara, 2017.
[2]Çam, Esat: Siyaset Bilimine Giriş, Der Yayınları, İstanbul, 2011.
[3]Abdulhakimoğulları, Erdal: Türkiye’de Siyasi Partilerin Kapatılması Rejimi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, 2000.
[4]https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/anayasa/, Erişim Tarihi: 29.10.2021.
[5]Yaman, Mehmet Ali: Türkiye’de Anayasa Mahkemesi Öncesi Dönemde Siyasi Parti Kapatma Rejimi, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2019.
[6]https://www.anayasa.gov.tr/tr/mahkeme/tarihi/1/, Erişim Tarihi: 29.10.2021.
[7]https://www.anayasa.gov.tr/tr/mahkeme/tarihi/5/, Erişim Tarihi: 29.10.2021.
[8]https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/anayasa-mahkemesi-hdpnin-kapatilmasi-istemli-davada-iddianameyi-oy-birligiyle-kabul-etti/2280396, Erişim Tarihi: 29.10.2021.