DEVLET BAHÇELİ: RİZE ZİYARETİ OLAY ÇIKARMAK İÇİN PLANLANMIŞTIR

18 Ağustos 2021 14:29
Okunma
223
DEVLET BAHÇELİ: RİZE ZİYARETİ OLAY ÇIKARMAK İÇİN PLANLANMIŞTIR


DEVLET BAHÇELİ: RİZE ZİYARETİ OLAY ÇIKARMAK İÇİN PLANLANMIŞTIR

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ı katil Netanyahu'ya benzetmesini eleştirerek, "Birkaç gün sonra Rize'yi, ilçeleri İkizdere ve Çayeli'yi ziyaret ederek müessif olaylara sebebiyet vermesi çok yönlü incelenmeli ve mercek altına yatırılmalıdır. Söz konusu ilçe belediyelerin MHP yönetiminde bulunduğu göz önüne alındığında nasıl bir oyunun sahnelenmeye çalışıldığı da bariz olarak fark edilecektir." dedi.
Bahçeli, 25 Mayıs 2021 Salı günü partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Bahçeli, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya destek vererek, "Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremeyecek. Buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecek. İçişleri Bakanı'mızın yanındayız." ifadelerini kullandı.
Türkiye üzerinde oyunlar oynandığını, ülkenin çevresindeki sinsi ve sisli kuşatmanın sertleşmekte olduğunu belirten Bahçeli, şunları söyledi:
"Emel sahipleri kartlarını açık oynamaktadır. Asıl mesele gündemi işgal eden iddia ve isnatların hem taraflarından hem de cesametinden çok daha ötesidir. Türk milletinden öç almak için kuyruğa giren yerli ve yabancı mihraklar tacizlerine, tahriklerine, tahrip gücü yüksek şer kampanyalarına şu günlerde hız vermişler, derinlik katmışlardır. Herkesi uyarıyorum, hedef Türkiye’mizdir. Surda gedik açmak gayesiyle, hatta kale duvarlarımızı yıkmak maksadıyla sinerjisini ve sistemsel enerjisini Türk ve Türkiye düşmanlığından alan bir tezgâh kurulmuştur. Bu menfur tezgâhın siyaset taşeronları, medya teşrifatçıları, sivil toplum tertipçileri, suç ve terör örgütü temincileri, özellikle de dış tedarikçileri vardır ve bellidir. Türkiye’nin üzerine gölge düşmesi, siyasi ve hukuki çözülme yaşaması konusunda alçak bir rekabet maalesef devrededir. Amaç, Türkiye’nin uluslararası camiada itibarını lekelemektir. Amaç, Türkiye’nin mukavemetini kırarak her türlü müdahaleye açık hale getirmektir. Daha vahimi ise devletle millet arasındaki güven bağlarının kopuşuna hizmetle birlikte, nihai aşamada doğal veya doğacak şikâyetlerin birbirine eklemlenmesini kışkırtıp devlete ve hükümete karşı toplumsal bir direnişin gerekçesini teşkil etmektir."
Bahçeli, CHP'nin bu senaryonun alt yüklenicisi, üst figüranı olduğunu kaydederek, "6 ay içinde başka bir Türkiye’nin görüleceğini söyleyen Kılıçdaroğlu kaosun bekçisi, krizin çeşnicisi konumundadır. HDP derseniz Türkiye’nin kalbine hançer sokmak için tetikte bekleyen fitnedir." diye konuştu.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in partisinin grup toplantısındaki Netanyahu benzetmesini sert dille eleştiren Bahçeli, şöyle konuştu:
"Grup konuşmasında, Sayın Cumhurbaşkanı'nı katil Netanyahu'ya benzeten ve Siyonizme gülücükler saçan bu şahsın, birkaç gün sonra Rize'yi, ilçeleri İkizdere ve Çayeli'yi ziyaret ederek müessif olaylara sebebiyet vermesi çok yönlü incelenmeli ve mercek altına yatırılmalıdır. Söz konusu ilçe belediyelerin MHP yönetiminde bulunduğu göz önüne alındığında nasıl bir oyunun sahnelenmeye çalışıldığı da bariz olarak fark edilecektir. Gerek ilçe başkanlarımız gerekse de belediye başkanlarımız gerginlikleri yatıştırmak için yöre halkını sabır ve sağduyuya davet ederek teenniyle hareket etmişler ve asla tuzağa düşmemişlerdir. İP Başkanı’nın bile bile, inadına yapar gibi, sanki toplumsal huzursuzluğun fitilini tutuşturmak için Rize’ye gitmesi yalnızca düşüncesizlikle, yalnızca sorumsuzlukla, yalnızca öngörüsüzlükle izah edilemez. Siyasi hayatı kumpaslarla, yalanlarla, çıkar hesaplarıyla heba olmuş bu şahsın, Netanyahu benzetmesinden sonra Rize'yi ziyareti anlaşıyor ki baştan ayağa olay çıkarmak üzerine planlanmıştır. Arkasından haklı tepkilere küstahça tepki göstermesi, etrafındaki çapulcuların vatandaşlarımıza, esnaflarımıza Vandalca saldırması ağır bir provokasyon halidir. 'Esnaf geziyorum' diyenler, esnafa tekme tokat musallat olmuşlardır."

HİÇ KİMSE AKLIMIZLA ALAY ETMESİN, SABRIMIZI YANLIŞA YORMASIN
Bahçeli, Anadolu Ajansı muhabirinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili hükûmetin iki üyesine yöneltilen ısmarlama sorunun gündeme oturduğunu hatırlatarak, "Âdeta düğmeye basılmışçasına şaibeli ve şüphe uyandıran olaylar üst üste çakışmış, biri biterken diğeri tedavüle sokulmuştur. Bunlardan birisi de PKK'nın Pençe Harekâtlarının komuta merkezlerine maket uçaklarla suikast girişimidir. Diyarbakır 8’inci Ana Jet Üs Komutanlığı, Şırnak 23’üncü Piyade Tümen Komutanlığı, Batman İnsansız Uçak Sistemler Üs Komutanlığı maket uçaklı terör saldırılarının hedefi olmuştur. Çok şükür bu saldırılar zamanında ve isabetle engellenmiştir." dedi.
Terörle mücadele devam ederken, bu mücadelenin içinde yer alan asker ve sivil devlet adamlarını itibarsızlaştırma çabalarının hain bir amaca matuf olduğunu ifade eden Devlet Bahçeli,  "Hiç kimse aklımızla alay etmesin, sabrımızı yanlışa yormasın, zira biz her şeyin farkındayız. Devletin hükmü şahsiyetini, milletin kutlu varlığını uçuruma çekmek üzerine ifa edilen şirret kampanyayı görüyor ve takip ediyoruz. Türkiye'nin önünü kesmek için yarış halinde olanlarla, karar ve irade organlarına ambargo koymak maksadıyla algı düzenekleri kuranlar, herkes bilsin ki, ele ele vermişler, yıkım ittifakının potasında birleşmişlerdir" diye konuştu.
Bahçeli, oyunun büyük olduğuna dikkat çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Libya'daki müessir varlığımızın rövanşını almaya çalışıyorlar. Milli davamız Kıbrıs’taki mukavemetimizin, eşit ve egemen iki devlet kararlılığımızın hesabını sormaya kalkıyorlar. Doğu Akdeniz’deki tavizsiz duruşumuzdan korkuyorlar, intikam taassubuyla yanıp kavruluyorlar. Suriye’de, Irak’ın kuzeyinde bölücü terör örgütü PKK/YPG/PYD’ye dünyayı zindan etmemizden dolayı üstümüze geliyorlar. Güney sınırlarımız boyunca hayalini kurdukları terör devletinin suya düşmesinden ileri düzeyde gocunuyorlar. Mazlum toplumlara, masum çocuklara, hakkı gasp edilmiş gariplere vicdan seferberliğiyle kol kanat germemizden memnuniyetsizlik duyuyorlar. Boyun eğmediğimiz için, tamam demediğimiz için, alttan almadığımız için, al bayrağın solmasına müsaade etmediğimiz için deliye dönüyorlar, sürekli açığımızı ve zaaf anımızı kolluyorlar. Terörist elebaşları Sofi Nurettin ile Aydın Şimşek’i gömdük ya, işte bunu hazmedemiyorlar. Allah’ın izniyle Kandil’e Türk bayrağını dikeceğiz ya, işte bunun için çıldırıyorlar, çılgınlık peşinde koşuyorlar. Siyasi taşeronlarına, '128 milyar dolar nerede' sorusunu sorun dediler, tutmadı. 104 emekli amirale bildiri yayınlattılar, hiç kimse yemedi. Covid-19 salgınıyla mücadeleyi sekteye uğratmak için 'her yolu deneyin' talimatı verdiler, olmadı. 'Cumhur İttifakı’nı karalayın, Türkiye’yi kötüleyin, ekonomiyi kötümserliğin tüneline sokun' diye işbirlikçilerine tembihte bulundular, küçük bir azınlık haricinde inanan çıkmadı."

HÜKÛMETİN, TSK'NİN, İÇİŞLERİ BAKANININ YALNIZ OLMADIĞINI İFADE EDİYORUM
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in Youtube'da yayınladığı videolarla Türkiye'nin gündemine oturan iddialarda bulunmasıyla ilgili de değerlendirme yapan Bahçeli, "Hükûmetin, TSK'nın ve İçişleri Bakanı'nın yalnız olmadığını özellikle ifade ediyorum. Konu devletimizin saygınlığıdır. Herkes yerini yurdunu bilmek zorundadır." dedi.
Bahçeli, bir suç varsa, suçluların objektif delil ve belgelerle tespiti yapılmışsa adresin bağımsız Türk mahkemeleri olduğunu ifade ederek, şunları belirtti:
"Adalet ne diyorsa olacak bellidir. Bundan ürkmeye, çekinmeye gerek de yoktur. Ancak karambolde siyasi fırsatçılığa kalkışanlar, zalimlerin dolduruşuna gelip ülkemizin haysiyetini iki paralığa çevirmek için konuşan ve konuşturulanlar iki dünyada bunun hesabını muhakkak vereceklerdir. Bundan kaçış ve kurtuluş imkânsızdır. İkazen diyorum ki; hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı’nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecektir. Yine hiç kimse Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onurlu komuta heyetine çamur atamayacaktır. Terörle mücadelede destan yazan bir hükümetin, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve İçişleri Bakanı’nın yalnız olmadığını özellikle ve önemle ifade ediyorum. Konu, devlet-i ebed müddet irademizin korunmasıdır. Konu, devletimizin saygınlığı ve üzerinde titrediğimiz bekasıdır. Herkes yerini yurdunu bilmek zorundadır. Herkes ağzından çıkanlara dikkat etmekle mükelleftir. Türkiye’nin gündemi video kayıtlarıyla rehin alınamaz, sosyal medya iftiralarıyla ele geçirilemez. TBMM Başkanlığı görevini üstlenmiş, ilaveten Türkiye Cumhuriyeti’nin son Başbakanı unvanını taşıyan Sayın Binali Yıldırım’ı evladıyla birlikte töhmet altında bırakmak, uyuşturucu ticaretiyle ilişkilendirmek tek kelimeyle müfteriliktir. Bu meselede tarafsız kalmak, köhne köhne tribünde oturup üç maymunu oynamak Türkiye’ye kastetmek için kullanılan ve kiralanan çevrelere destek vermektir. Buna da vatan ve millet sevgisiyle bezenmiş hiç kimsenin hakkı yoktur. Şahsım, hükümeti, tek adam rejimi, otoriter sistem, yönetilemeyen ülke propagandalarını servis ettiler, başaramadılar. Çabalar boşuna, hevesler beyhudedir, çünkü Türk milleti Cumhurbaşkanı’nın, devletinin, hükümetinin, egemenlik haklarının sonuna kadar destekçisidir."
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU'DAN, DEVLET BAHÇELİ'YE TEŞEKKÜR
Son Dakika! İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kendisine verdiği destekten dolayı Bahçeli'ye teşekkür ederek, "Müteşekkiriz." dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye parti grup toplantısında yaptığı açıklamalar nedeniyle teşekkür etti. Bahçeli'nin "İçişleri bakanımız yalnız değildir. Kimse İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremez, buna da hiçbir alçağın gücü yetmeyecektir" sözlerine karşılık Soylu da "Sayın Dr. Devlet Bahçeli'ye, Türkiye'ye operasyon çekmek isteyenlere karşı bugünkü tarihi hatırlatması için müteşekkiriz." dedi.

AYM'NİN, HDP İDDİANAMESİNİ İKİNCİ KEZ İADE SEÇENEĞİ KALMAMIŞTIR
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 8 Haziran 2021 Salı günü TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, hakkında kapatma davası açılan HDP ile ilgili bundan sonra tüm gözlerin Anayasa Mahkemesine çevrileceğini belirterek, “Bu mahkemenin iddianameyi ikinci kez iade seçeneği de kalmamıştır. Türkiye, vatan topraklarında ve sınır ötesinde teröre karşı kazanmış olduğu muazzam üstünlüğü TBMM’de kaybedemez, hiç kimse de bu kayba hizmet edemez. HDP’nin kapatılması artık hukukun konusudur, bu kanlı ve karanlık sayfa açılmamak üzere kapatılmalıdır.” dedi.
Bahçeli; siyaset bir savaş hâli, dost ve düşman kamplarının hamulesi olmadığını hatırlatarak, şu ifadelere yer verdi:
"Maalesef bugün Türkiye’nin en önemli sorunu siyasetin kendi içinde yaşamış olduğu açmazlar ve sancılı travmalardır. Bunun asıl nedeni siyaset yaptığını zanneden bir kısım zevatın gerçekte siyasetsizliğin içine gömülmesidir. Cumhuriyet Halk Partisinin hâli tamı tamamına budur. Nitekim zillet ittifakı siyasetini Türkiye’ye karşı konuşlandırmıştır. Teessüfle ifade etmek isterim ki, organize suç şebekelerine, terör örgütlerine, yeminli Türk düşmanlarına sözcülük yapan, onların iftiralarına taşeronluk eden köksüz ve kişiliksiz bir muhalefet anlayışı karşımızdadır. Ülkemizdeki muhalefet iktidarı düşürmek için vatanı bile düşürmeye hazırdır. Ancak bu vatan düşmeyecek, Türkiye yenilmeyecek, Türk milleti zillete boyun eğmeyecektir. Gelişmeleri ahlaki şuurla yorumladığımızda biliniz ki her şey aleni bir şekilde fark edilecektir. CHP ve İP’in siyasi iradesi güdümlüdür, tarlaları sürülmüştür, harman yerleri haciz altındadır. Bunların rotasını belirleyen temelsiz isnatlar, Türkiye karşıtlarının tezleri, küresel senaryolar, emperyalist oyunlardır. CHP ile İP’in gizli ve kaprisli ortağı HDP, 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi konusunda ortak aday çıkarmanın ciddi bir seçenek olduğunu açıklamıştır. Cumhur İttifakına karşı güç birlikteliğinin başarılı olacağı iddiaları bölücü ağızların kesintisiz propagandası haline dönüşmüştür. HDP, CHP ile İP’i çoktan kafeslemiş, üzerlerine de kilidi vurmuştur. Bunların ayağa kalkmaya mecalleri kalmamıştır. HDP’nin bir eş başkanı seçimlerde iş birliğinin kaçınılmaz hâle geldiğini söylemek suretiyle cesur adımlara ihtiyaç olduğunu ifade ederken aslında bir plan çerçevesinde konuştuğunu ihsas etmiştir. Şu anda kamuoyunu hazırlama süreci devrededir. PKK’dan aldığı talimatlarla siyasetini belirleyen HDP’nin, CHP ile İP’i bir karara zorlaması, gizli saklı ilişkilerden sıyrılma telaşı son zamanlarda iyice yoğunlaşmıştır. İP Başkanı’nın 2023 Seçimlerinde HDP ile resmî ittifaka karşı çıkması aralarındaki rol paylaşımında kendisine verilen görevin telaffuz gayretinden başka bir şey değildir. 2023 Seçimlerinde ne olacağından, nasıl bir ortaklık kurulacağından daha önce çözümü millî ve hukuki aciliyet olan devasa bir sorun vardır. HDP'nin kapatılma süreciyle, bölücü milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının görüşülmesi maalesef tavsamaktadır. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi tarafından iade edilen HDP’nin kapatılmasını esas alan iddianamenin eksikliklerini gidererek beklenen davayı dün tekrar açmıştır. HDP’nin eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına aykırı bulunmuştur. Bu bölücü partinin hemen hemen tüm organları, üyeleri ve teşkilatları vasıtasıyla suç işlediği, işlenmesini tahrik ve teşvik ettiği somut delillerle belirtilmiştir. Bundan sonra bütün gözler Anayasa Mahkemesine çevrilecektir. Bu mahkemenin iddianameyi ikinci kez iade seçeneği de kalmamıştır. Türkiye, vatan topraklarında ve sınır ötesinde teröre karşı kazanmış olduğu muazzam üstünlüğü TBMM’de kaybedemez, hiç kimse de bu kayba hizmet edemez. HDP’nin kapatılması artık hukukun konusudur, bu kanlı ve karanlık sayfa açılmamak üzere kapatılmalıdır. Ancak bununla bağlantılı olarak şu soruların cevabını arıyoruz:
'Bölücü milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının TBMM’de görüşülüp karara bağlanması neden gecikmektedir? Suçu tevsik edilmiş PKK’lı milletvekilleri adaletin önüne ne zaman çıkarılacaktır? Maşerî vicdanın huzur bulması için daha neyi bekliyoruz? İhanetin bedelini ödeteceksek ne duruyoruz? Şayet bölücülüğün hesabını soracaksak, Şayet hukuk devletinin varlığını göstereceksek gün bugündür, melanetin yeri bağımsız Türk mahkemelerinde kurulan sanık sandalyesidir."
BU BÖLÜCÜNÜN LAYIK OLDUĞU YER DEMİR PARMAKLIKLARIN ARKASIDIR
Bahçeli, TİP Milletvekili Ahmet Şık'ın, "katil devlet" söylemine yönelik tepkisini şöyle dile getirdi:
"TİP’li bir milletvekilinin, 'Bu devlet katil, bu devleti yıkmamız gerekiyor, evet Türkiye Cumhuriyeti Devleti katil bir devlettir.' iftiraları karşısında ne yapacağız? Bu hainin dokunulmazlığını kaldırıp doğruca adalete teslim etmeyecek miyiz? Düşünebiliyor musunuz, böyle bir alçak TBMM’de bizimle aynı havayı teneffüs ediyor. Devlete katil diyen bu soysuz, devletin her imkânından istifade ediyor, hazinesinden maaşını alıyor. HDP’lilerin fütursuzluğundan cesaret alan bu suçlu bilmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti katil olsaydı, bugün bulunduğu yer TBMM değil, mezarlık olurdu. Bunlara müsamaha gösteremeyiz. Bu aşağılık tiplere tahammül edemeyiz. İktidarı zayıflatacak her türlü politikayı, bu iktidarın azı dişlerini çekecek her şeyi meşru gören bu bölücünün layık olduğu yer Gazi Meclisin çatısı değil, demir parmaklıkların arkasıdır. Bununla birlikte HDP’li bölücü milletvekillerine gereği hukuk sınırları içinde derhâl yapılmalıdır. HDP, terörizmin siyaset ayağıdır. HDP, terör örgütünün Meclise sızmış nifak uşağıdır. Ve HDP’nin kapatılması, siyasetten, demokrasinden kaydının silinmesi hepimizin, özellikle Anayasa Mahkemesinin namus borcudur. Hemen hemen her gün şehit veriyoruz. Cami avlularından kahramanlarımızı uğurluyoruz. Terörle mücadeleyi her saha ve zeminde kararlılıkla icra ediyoruz. Terör örgütünün sonu gelmiş, topyekûn imhası için sayılı günler kalmıştır. Üst düzey terör baronları başarıyla yok edilmektedir. Kırmızı listede kim varsa sırayla kafası koparılmaktadır.
Geçen pazar günü, terör örgütü PKK'nın Mahmur genel sorumlusu 'Doktor Hüseyin' kod adlı terörist Selman Bozkır'ın muazzam bir operasyonla etkisiz hâle getirilmesi bunlardan birisidir. Sincar, Kandil, Mahmur, Gara ve diğer tüm terör sığınak ve kaynak alanları Allah’ın izniyle hainlerden köşe bucak temizlenecektir. 24 Temmuz 2015 tarihinden bugüne kadar 18 bin 140 terörist kahraman güvenlik güçlerimizin eşsiz ve emsalsiz müdahalesiyle etkisiz hâle getirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizle övünüyoruz. Kahraman polislerimizle, fedakâr güvenlik korucularımızla iftihar ediyoruz. Terörün yaktığı ihanet ateşi ya sönecek ya da yakanları kavuracaktır. Numune de olsa, HDP'li sözde bir siyasetçinin kalkıp da şehitlerimize rahmet dilediğine şahit olanınız var mıdır? PKK'nın kanlı saldırılarını kınayan bir HDP’liyi göreniniz, duyanınız olmuş mudur? Yüreği Türk milletiyle bir olmayan parti görünümlü bu bölücü örgütün TBMM'de bulunması hak mıdır? Hukuk mudur? Helal midir? Cevabını ben vereyim, ne haktır ne hukuktur ne de helaldir. Bilakis vebaldir, cinayettir, tarihî haklarımızın inkârıdır. Demokrasi, bebeklere kurşun sıkmanın gerekçesi olamaz. Sandıktan çıkan oylar hıyanetin zırhı görülemez. Gören varsa Türk milletiyle gönül bağı kalmamış demektir. Eşkıyanın fermanını dağda yırttık, aynısını TBMM’de de yapmalıyız. Hiçbir siyasi mülahaza Türkiye’nin istikbalinden daha önemli değildir. Hiçbir siyasi düşünce istiklal haklarımızdan, millî birlik ve beka kararlılığımızdan üstün olmayacaktır. İnsanımızı yaşatacağız, bu sayede devlet yaşayacak."
MİLLETİMİZİ İLELEBET YAŞATACAĞIZ, DEVLETİ İLANİHAYE KORUYACAĞIZ
Bahçeli, "Milletimizi ilelebet yaşatacağız, devleti ilanihaye koruyacağız. Diyorum ki, Tanrı Türk’e yâr olsun, milletimiz var olsun, Türkiye büyüyüp Turan olsun." diyerek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu vesileyle terörle mücadelede şehit düşen kahramanlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine, silah arkadaşlarına ve aziz Türk milletine başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Mahmur Kampı, mülteci kampından öte, terörist ikmal merkezidir. Mahmur Kampı’nın mahvı ve mağlubiyeti terör örgütünün kaynağını kurutacaktır. Kandil’e dikelim bayrağı, Sincar’a vuralım yumruğu, Mahmur’a çakalım kahramanlık beratını. Güvenlik güçlerimizin operasyonuyla layığını bulan terörist Selman Bozkır’ın malum akıbeti ABD’nin Birleşmiş Milletler nezdindeki büyükelçisini rahatsız etmiştir. Demek ki doğru yoldayız, doğru bir mücadelenin tarafıyız. Sözünü ettiğim büyükelçi, Mahmur Kampı’ndaki sivilleri hedef alacak herhangi bir saldırının uluslararası hukukun ihlali olacağını sosyal medya hesabından dile getirmiştir. Hain Bozkır'ın bertaraf edilmesinden de derin bir endişe duymuştur. Peki, Mehmetlerimiz şehit edilirken de aynı endişe hâlini yaşamış mıdır? Masumlara saldırılırken de insanlık değerleri aklına gelmiş midir? PKK'nın Irak’ın kuzeyindeki kampları geri cephe olarak kullandığı çok açıkken, ABD'li bu terör sevicinin sözleri hem değersiz hem de densizliktir. Diğer tüm anlaşmazlık içeren konu başlıkları bir yana, ABD’nin PKK/YPG’yi kara gücü olarak değerlendirmesi müttefiklik hukukuna sürülmüş baldıran zehridir. Terör örgütüyle iş birliği yapan bir ülkenin uluslararası hukuka vurgu yapması sadece aldatmadır. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığının, Suriye’nin işgal altındaki petrol tesislerini koruyan PKK/YPG’li teröristlere mayıs ayı içinde sıhhiye desteği verildiğini açıklaması korkunç bir çarpıklıktır. Teröristlere ağır yaralılara nasıl müdahale edileceğini göstermişler. Yara kapatmayı, pansumanı, basınç bandajını ve turnike uygulamasını öğretmişler. Yani ABD'li askerler teröristleri ilk yardım konusunda eğitmişler. Bu tablo tam bir rezalet tam bir çürümüşlüktür. PKK/YPG’ye sıhhiye desteği vermek, silah yardımı yapmak, parasal imkânlarla sırtını sıvazlamak Türkiye’ye kastetmenin başka bir tanım ve tasviridir. Sayın Cumhurbaşkanı'mız, Brüksel’de yapılacak NATO Zirvesi’nde ABD Başkanı Biden’a müttefiklikle bağdaşmayan skandal gelişmeleri, terör örgütüyle kurulan yakınlığı inanıyorum ki anlatacak, yanlıştan dönmesi konusunda milletimizin mesajlarını yüzüne söyleyecektir. Terör bir insanlık suçudur. Teröre destek insanlık suçuna ortaklıktır. Dünyanın neresinde olursa olsun, terörizmin kanlı hesaplarına karşı küresel bir direniş ve tepki kurumsallaşmalı, insani değerler paydasında bütün ülkeler bir araya gelebilmelidir. Geçen hafta Burkina Faso'nun kuzeyindeki bir köye düzenlenen terör saldırısında 200’e yakın insanın katledilmesi, çok sayıda ağır yaralanın bulunması esasen insanlığın müşterek sorunu olarak görülmelidir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin bu vahşete alçaklık demesi terörizmle mücadelede cılız ve gelip geçici itirazlara yeni bir ilavedir. Artık uluslararası toplum terörizme karşı kuvveden fiile geçmeyi başarmalıdır. Burkina Faso’daki terör dehşetinin, PKK/YPG saldırılarından ne farkı vardır? Terörle mücadelede bütün ülkeleri bağlayacak ve sorumluluk altına sokacak küresel düzeyde siyasi ve hukuki bir eylem planı geliştirilmelidir. Soğuk Savaş şartlarına göre organize edilen, bir bakıma geleneksel yapısıyla ihtiyaçları karşılamaktan hızla uzaklaşan NATO’nun, yeni işlevlerinden birisi de terörizme karşı tam saha pres olmalıdır. Terör örgütleriyle ortak bir gelecek planlayanların, hegemonya mücadelelerinde hedef ülkeleri bu yolla çembere alanların ulaşacakları yer zulümdür, zillettir, kan nehridir. Türkiye Cumhuriyeti, yüzüncü yıl dönümü olan 2023’e terör belasını yenmiş olarak kavuşacaktır. Amacımız budur, arzumuz budur, mücadelemiz buna yöneliktir. Bu hunhar musibeti hayatımızdan söküp atma hususunda muhteşem bir devlet kararlılığı ve millet inancı vardır ve ortadadır. Başaracağız, ihanetin kalbine mızrağı saplayacağız."
HDP’NİN İZMİR İL BİNASINA YAPILAN SALDIRI KANLI BİR PROVA VE KALLEŞ BİR TERTİPTİR
MHP Lideri Devlet Bahçeli, HDP İzmir il binasına yapılan silahlı saldırıyı sert ifadelerle kınayarak. Saldırının bir provokasyon ve tertip olduğunu belirtti.
Bahçeli, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada olayı şöyle değerlendirdi:
“Toplumsal huzur ve iç barış ortamımızı sabote etmek isteyen karanlık emeller bu defa İzmir’de sahneye çıkmıştır. Türkiye’nin karışmasını; etnik, ideolojik ve siyasi fay hatlarının kırılarak fitne depremlerinin oluşmasını hedefleyen iç ve dış provokasyonlar devreye alınmıştır. Suçluların menfur eliyle, sokakların melun izbeliğinde hıyanet ve husumet arayışına çıkan mihraklar bugün İzmir’de ateşle oynamaya kalkışmışlardır. Bu hâliyle HDP’nin İzmir il binasına yapılan saldırı kanlı bir prova, toplumun sinir uçlarını test eden kalleş bir tertiptir. Bu vahim olayın içyüzü mutlaka deşifre edilmeli, önü ve arkası aydınlatılmalıdır. HDP’li yöneticilerin, Halk TV’nin program akışını planlayan ve tahrikleri canlı tutan kişilerin sahip oldukları bilgi, belge ve bulguları derhâl adli ve emniyet birimlerine ulaştırmaları şarttır. Saldırı gerçekleştikten hemen sonra, elinde tuttuğu silahı ve bozkurt işaretiyle fotoğrafları servis edilen saldırganın kararlılıkla üstüne gidilmeli, bağ ve bağlantıları, irtibat ve ilişki ağları hiçbir tavsamaya meydan vermeden araştırılmalı ve açığa çıkarılmalıdır. Bundan sonraki soruşturma ve kovuşturma safhalarının her aşamasına özel izin alarak katılmalarını beklediğimiz HDP’li ve CHP’li yöneticiler, konuyu istismar eden gazeteci ve televizyoncular ne biliyorlarsa anlatmalı ve gerçeğin ortaya çıkışına sonuna kadar hizmet etmelidir. Hasbelkader veya planlı bir senaryonun çerçevesinde bozkurt işareti yaparak sosyal medyadan yayımlayan bir cani üzerinden Milliyetçi Hareket Partisini suçlamaya, töhmet altında bırakmaya, hatta yargısız infaz etmeye hiç kimsenin harcı olmadığı gibi hakkı da haddi de yoktur. Katilin daha önceden çektirdiği fotoğraflarının birdenbire nasıl tedavüle sokulduğu, buna kimlerin önayak olduğu, meselenin hangi odaklar vasıtasıyla Türk-Kürt ihtilafına taşınmak istendiği adaletin başlıca konusu olmalıdır. İnanıyorum ki, Kürt kökenli kardeşlerim oynanan oyuna ve kurulan tuzağa düşmeyeceklerdir.  MHP’yi sokağa çekmeye çalışanlar, kavgayla ve kaotik hadiselerle muhataplık kurmasına çabalayanlar asla başarılı olamayacak Türkiye düşmanlarıdır. Bozkurt yapan ellerin temiz, kalplerin de vatan ve millet aşkıyla çarpması fikrî ve siyasi namusumuzun gereğidir. Bugünkü hassas ortamda herkesin duyarlı ve düşünceli hareket etmesi özellikle temennimdir. Sağlık çalışanıyken istifaen ayrılmış kirli şahsı gerekçe gösterip Milliyetçi-Ülkücü Hareketi ithama tevessül etmek millî birlik ve kardeşliğe tehlikeli şekilde tahammülsüzlüktür. Milliyetçi Hareket Partisinin şerefli mücadelesi; hukuk, demokrasi ve siyasi ilkeleriyle sınırlıdır. Bunun dışında hiçbir alan, saha ve zeminde davamızın ve dava arkadaşlarımızın anılması, bulunması, herhangi bir çatışmanın faili olması ihtimalen bile olsa söz konusu değildir. HDP binasına saldırı emri verenler, kapalı devre faaliyet içinde olanlar, alaca karanlık ortamdan nemalananlar, el ovuşturanlar, eylemin rotasını çizenler, kamçılanan toplumsal gerginliği kırılma noktasına kadar bükmeyi amaçlayanlar tespit, teşhir ve tecziye edilmelidir. Türkiye sokakta bulunmamıştır, sokak aralarında cirit atan casus ve hainlere teslim edilmeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi buna yeminlidir.”
DENİZ POYRAZ, PKK’NIN KIRSAL KATILIM SORUMLUSU
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Haziran 2021 Salı günü partisinin TBMM’deki grup/ toplantısında yaptığı konuşmada, HDP’nin İzmir İl Binasına yapılan silahlı saldırıya değinirken, olayda öldürülen Deniz Poyraz’ın PKK’nın kırsal katılım sorumlusu olduğunu belirtti. Bahçeli, şunları söyledi:
“Öldürülen Deniz Poyraz’ın kim olduğunu ben size söyleyeyim, PKK’nın kırsal katılım sorumlusu, şehirden dağa çıkmak isteyen PKK sempatizanlarını terör kamplarına sevk eden halkanın içinde yer alan milis işbirlikçidir. Milis işbirlikçi, köy, kasaba ve şehirlerde yalnız ve sahipsiz görülen kişileri terör örgütüne devşirmek için çalışan, örgütün hain eylemlerine yardım ve yataklık yapan terörist demektir. Bu milis işbirlikçinin babası ise duyan herkesi şok eden açıklamalarda bulunmuş, bir nevi canlı bomba gibi patlamıştır.
“Deniz benim Deniz’im değil, Kürdistan’ın Denizi’dir. Biz dağlarda direnen aslanlara borçluyuz. Şu anda düşmanın tank ve toplarının önünde direniyorlar. Biz ne kadar bedel de versek halen onlara borçluyuz. Allah gerillaya güç kuvvet versin, mertebelerini yükseltsin.”
Herkesi ikaz ediyorum, hiç kimse, “ne yapsın acısı var, ne dediğini bilmiyor,” saptırmasına heves etmesin. Böylesi bir bahaneye de sarılmasın. İzmir’in göbeğinde bir PKK’lı arayıp da bulamayacağı bir propaganda imkânı yakalamış, bunu da şerefsizce kullanmıştır. Dağda bir aslan biliriz, o da şerefli Türk askerimiz, şerefli Türk polisimiz, şerefli güvenlik korucularımızdır. Diğer eli silahlı vaziyette dağlarda gezenler de görüldüğü yerde indirilecek açık hedeflerdir ve çakalın insan suretleridir. PKK’lı milis işbirlikçilere hakkı yenmiş garip gureba, mağdur ve mazlum muamelesi yapan köksüzlere soruyorum, suçsuz günahsız, güzeller güzeli Aybüke öğretmenimiz şehit edilirken nerelerdeydiniz? Nereye sinmiştiniz? Hiç sesiniz çıkmış mıydı? Annesi Nurcan Karakaya ile 10 aylık Bedirhan bebek barbarca şehit edilirken ne yapıyordunuz? Kalbinizde hiçbir sızı duydunuz mu? Ya Eren Bülbül, ya Necmettin öğretmenimiz, ya ana kuzuları, ya emzikli bebekler, bileniniz, hatırlayanınız kaldı mı? Şerefiniz kadar konuşun desem, bunların hiçbirisinin ağzını bıçak dahi açmaz, açamaz. Sol örgütler, emek ve meslek örgütleri, barolar, CHP, HDP, TKP, TİP, EMEP, KESK, DİSK, Halkevleri, alayınıza milletim adına soruyorum, Deniz Poyraz’a sahip çıktığınız kadar bu milletin çocuklarına, bu vatanın onurlu evlatlarına sahip çıkabildiniz mi? Müşfik bir seslenişiniz, sevgi dolu bir dokunuşunuz görüldü mü? Aziz şehitlerimize rahmet dilemenizi bıraktık da, terörü kınayacak tek bir kelam edebilecek insaf ve iffeti sergileyebildiniz mi? Hz. Ömer’in şu duası duamdır: Allah’ım! Günahkârın kuvvetini ve iyinin acizliğini sana şikâyet ediyorum. Kürt kökenli kardeşlerim, biz sizi Allah için seviyoruz, bağrımıza basıyoruz. Aramızda hiçbir fark yok, inancımız bir, irademiz bir, istikbalimiz bir, geçmişimiz bir, bayrağımız bir, devletimiz bir, milletimiz bir, mukaddesatımız bir, acımız bir, anımız bir. Kan içen vampirlere sırtınızı dönün, bu teröristlere şamarı indirin, birliğimizi ve dirliğimizi bozmak isteyen iç ve dış mihraklara millet sevdasıyla özdeşleşmiş tarihi gücünüzü gösterin. Şayet birileri Türk-Kürt çatışmasının düşünü kuruyorsa, gök girsin kızıl çıksın ki, bu düşten kâbusla uyandırmak bizim için hayat memat konusu olacaktır. Kılıçdaroğlu’na diyorum, yabancı dostlarının tuzağına düşme, zira başaramayacaksın. HDP’nin eş başkanlarına sesleniyorum, emperyalist efendilerinize aldanmayın, zira başaramayacaksınız. İP’in ve diğer marjinal partilerin başkanlarını uyarıyorum, ona buna ümit bağlamayın, melun amaçlarınıza kesinlikle ulaşamayacaksınız. Set olacağız, bariyer olacağız, baraj olacağız, kale olacağız, sur olacağız, duvar olacağız, Plevne’deki direniş, Kocatepe’deki dirayet, Çanakkale’deki şehadet olacağız, zilletin önünü keseceğiz, oyunlarını bozacağız. Bayrak olacağız, sancak olacağız, vatan olacağız, düşmeyeceğiz, Türkiye’yi kesinlikle düşürmeyeceğiz. Bir olacağız, kardeş olacağız, büyük bir aile olacağız, Türk milletinim kahramanca duruşuyla ayrık otlarını kurutup bölünme umudu taşıyanları hayal kırıklığına uğratacağız. Mert olacağız, ahlaklı olacağız, erdemli olacağız, tavizsiz olacağız, adam gibi adam olacağız, serdengeçti bir yürekle Türkiye’yi sonuna kadar muhafaza ve müdafaa edeceğiz.”