Orhan DÜNDAR (Yazar, Çizer)
BİR KÜLTÜR SAVAŞÇISINA VEDA…
Türkiye’de, Türk kültürü öksüz kalmış bir geçmişe sahiptir. Bugün de bu durum pek farklı değildir. Türk kültürü ancak fedakâr düşünürleri sayesinde var olmaya çalışmaktadır. Bu konuda manevi fedakârlığın yanı sıra bir de maddi ve manevi fedakârlığı birlikte yüklenen savaşçılar vardır. Bunların içinde benim yakından tanıdığım kültür savaşçısı Berikan Yayınevi’nin sahibi Cuma kardeşim idi…
Ankara’nın kısır ortamında kurduğu yayınevi ile Türkiye’nin dört bir köşesine ulaşması başlı başına bir başarı öyküsüdür. Yayınladığı kitapların Türk kültür hayatındaki boşluğu doldurması açısından çok önemlidir. Çıkardığı kitapların konu ve çeşitliliğine baktığımızda İstanbul’daki yayınlardan farklılık arz ettiği görülür. Bu da onun Ankara’ya özgü bir “Türk kültür” anlayışını fark etmiş olduğunu, bunu yayınlarına aksettirmesinden anlaşılmaktadır. Bu açıdan Berikan Yayıncısı olarak onu ayrı bir yere koymamız gerektiğini göstermektedir. Dolayısıyla onun kültür savaşçılığı özgün bir anlam taşır. Özellikle de bu savaşı maddi sıkıntılar içerisinde sürdürmesi takdire şayandır. Yayınevine uğradığımda her zaman bu konudan da bahsederdik. Ona maddi sıkıntılara nasıl dayandığını sorduğumda bana “Bu işi seviyorum, kültür benim için vazgeçilmez bir tutkudur.” diye cevap verirdi. Bu cevap hoşuma giderdi. Çünkü aynı şey benim için de geçerliydi. Onun farkı bu işte daha çok maddi bir savaş içinde olmasıydı. Maddi imkânsızlıklara rağmen yapmış olduğu yayınlar her türlü takdirin üzerindedir. İşte bu da onu gerçek kültür savaşçısı yapmaya yetmektedir. Onun bu savaştan edindiği bilgi ve tecrübe örnek alınması gereken bir miras bırakmıştır.
Cuma kardeşim, bu mirasın ne olduğunu ve “Türk kültürü” nün geleceği için ne anlama geldiğini şu sözlerle ortaya koymaktadır: “Türk devletinin ve bilhassa Türk millî eğitiminin görevi; Türkiye’yi, idrak ettiğimiz 21. yüzyılın lider ülkesi hâline getirecek donanımlı ve birikimli kuşaklar yetişmesine katkı sağlamaktır. Bu çerçevede yeni nesilleri okumaya teşvik edecek kampanyalar düzenlenmeli, fikir ve bilginin dolaşımı yaygınlaştırılmalıdır. Kapsamlı bir eğitim-öğretim projesi hayata geçirilerek genç kuşakların ihtiyaç duyduğu modern bilgi ve dokümanın geniş kitlelere ulaşmasına katkıda bulunulmalıdır. Çağdaş kitle iletişim metotlarının toplum hayatına sunduğu sınırsız imkânlardan yararlanılarak Türk kültürünün binlerce yıllık birikimi gençlerin istifadesine sunulmalıdır. Bu yolda çaba gösteren kurum ve kuruluşlar, yayınevleri teşvik edilip desteklenmelidir.”
Onun bu isteği kendi sağlığında gerçekleşmemiştir ama bundan sonra gerçekleşmesi “Türk kültürü” nün geleceği için bir umut ışığı olarak sahiplenmeyi beklemektedir. O gün geldiğinde verdiği savaşın değeri de anlaşılmış olacaktır. Belki de Türk kültürü öksüz kalmaktan kurtulacaktır. Ruhun şad olsun Cuma kardeşim…