DEVLET BAHÇELİ: GARA'DA DEVLETİ KARALAMAK TERÖR ÖRGÜTÜ PKK'YI AKLAMAK DEMEKTİR

11 Mart 2021 12:53
Okunma
368
DEVLET BAHÇELİ: GARADA DEVLETİ KARALAMAK TERÖR ÖRGÜTÜ PKKYI AKLAMAK DEMEKTİR

DEVLET BAHÇELİ: GARA'DA DEVLETİ KARALAMAK TERÖR ÖRGÜTÜ PKK'YI AKLAMAK DEMEKTİR
Recep Alp AĞCA
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, zillet ittifakının bölücü terör örgütü PKK'yla simbiyoz ilişki kurduğunu belirterek, "HDP; CHP ile İP’i kolonileştirmiş, hatta kolon atmıştır. Karşımızdaki tablo millî güvenliğimiz için vahim bir tehlikedir. Gara’da devleti karalamak terör örgütü PKK’yı aklamak demektir. Bu dil terörist Karayılan’ın dilidir." dedi.
Bahçeli, resmî sosyal medya hesabı Twitter'dan yaptığı açıklamada, GARA katliamı ile ilgili Zillet İttifakı'na mensup siyasi partiler tarafından yapılan değerlendirmelere sert tepki göstererek, şunları kaydetti:
"Terörizm insanlığın ortak düşmanıdır. Terörizmin kanlı eylemleri her insan, her toplum, her ülke için en şedit hıyanet en şeni cinayettir. Bu yüksek tehditle dişe diş mücadele insan onurunun muhafazası için millî ve tarihî bir sorumluluktur. Mesele ağırdır, çözümü şarttır. Hiçbir şey adına teröre göz yumulamaz, tarafsız ve hareketsiz kalınamaz. Bu konunun aması, ancağı, fakatı, eğeri olamaz. Aksi tutum ve davranışlar terörizme can suyu vermek, terör örgütlerinin doymak bilmez pis kursağına hizmet etmektir. Teröre sıcak ve sempatik tavırlar işbirlikçiliktir, aynı şekilde ihanete teşneliktir. Terör örgütlerinin adını telaffuz etmekten kaçınanlar, karanlık projelere figüranlık yapanlar masumlara ve mazlumlara sıkılan kurşunların tetiği ve namlusu olan rezillerdir. Gara katliamını devletin üstüne yıkma oyunu maalesef malum siyasi partilerin temel propagandası hâline gelmiştir. Terörle mücadeleyi gölgelemek, bu alandaki muvaffakiyeti örselemek isteyen zillet ittifakı ağız birliği hâlinde ve hiç utanmadan konuşmaktadır. CHP Genel Başkanı’nın, Sayın Cumhurbaşkanı'mızı sorumlu gösterme çabası, İP Başkanı’nın Gara faciasında siyaset parmağı araması, üstelik her iki partinin HDP’ye en küçük eleştiri dahi yapamaması utanç verici bir çirkinlik, PKK’nın yedek kulübesi olduklarının delilidir. CHP, HDP, İP ve diğer marjinal partiler Gara’da Türkiye’nin karşısında pozisyon almış, PKK’nın safına girmişlerdir. Sabun köpüğü nasıl eriyorsa, bu partiler millet vicdanında o nispette erimiştir. Çakma devrimciler, çıkarcı yazarlar, yeteneksiz aydınlar yüzsüzce devleti suçlamışlardır. Zillet ittifakı PKK’yla simbiyoz ilişki kurmuştur. HDP; CHP ile İP’i kolonileştirmiş, hatta kolon atmıştır. Karşımızdaki tablo millî güvenliğimiz için vahim bir tehlikedir. Gara’da devleti karalamak terör örgütü PKK’yı aklamak demektir. Bu dil terörist Karayılan’ın dilidir. Bilinmesini özellikle ve önemle isterim ki, Cumhur İttifakının ortağı olarak şayet Gara’yla ilgili bir sorumlu aranıyorsa biz de varız, bu sorumluluğun altına seve seve girmeye hazırız. Türk devleti Gara’da hata yapmamış, hıyanete bedel ödettirmiştir. Zilletin karın ağrısı budur. Tarihsel döngü, dünyada yeni bir gücün ortaya çıktığı ve egemen güçle rekabet etmeye başladığı dönemlerde gerilimlerin yoğunlaştığını göstermektedir. Türkiye yükselen güçtür, Gara’da sadece PKK’yla değil, destek veren stratejik tehditlerle de mücadele etmiştir. Devlet yönetmek, en kötü durum senaryosuna bile hazır olmayı gerektirir. Türkiye her ihtimale, her tertip ve tuzağa, her türlü yıkım propagandasına devlet ve millet dayanışmasıyla karşı koymaya, cevap vermeye muktedirdir. Terörle mücadelede Sayın Cumhurbaşkanı'mızın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli komuta heyetinin, kahraman askerlerimizin, polislerimizin, korucularımızın Allah şahittir ki sonuna kadar arkasındayız. İhanetin çirkin harabelerini yıkacağız, huzur ve refahın tarafı olacağız. Gara’nın karası kahramanca kazınmış, kuytudaki korkak ve zillet siyaset kalabalığı ise Türk milletinin muhteşem iradesiyle kızağa çekilmek için beklemeye alınmıştır. Gün ola harman ola, hepsi birden yel olacak sel olacak layıklarını bulacaklardır. Aziz milletimizin, Türk-İslam âleminin mübarek regaib Kandilini en içten niyazlarımla birlikte kutluyor, Rabb’imden birlik, dirlik, esenlik, sağlık ve selamet dolu yıllar diliyorum. Ayrıca aziz şehitlerimizi rahmetle, hürmetle anıyor, gazilerimize uzun bir ömür temenni ediyorum."
BUNDAN SONRA HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK
MHP Lideri Devlet Bahçeli, bölücü terör örgütü PKK tarafından katledilen Gara şehitleri ile ilgili olarak Twitter hesabından yaptığı diğer bir paylaşımda da, "Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, hiç kimse şablon ve bildik ezberlerin arkasına saklanamayacaktır." dedi.
Bahçeli, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Irak’ın kuzeyindeki Gara bölgesine ve mücavir alanlara yuvalanmış bölücü teröristleri temizlemek amacıyla 10 Şubat 2021 tarihinde başlayan Pençe Kartal-2 Harekâtı başarıyla icra edilmiştir. Müteakiben kahraman askerlerimizin üslerine intikali emniyetle sağlanmıştır. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanı’mızı, Millî Savunma Bakanımızı, komuta heyetimizi ve harekâta katılan bütün kahraman askerlerimizi yürekten kutluyor, hepsine teşekkür ediyorum. Hainlere göz açtırmadılar, manevra sahası bırakmadılar. Nitekim PKK’nın sonu da göründü. PKK/YPG demek insana ve insanlığa ait olan her değer ve emanetin imhası demektir. Hain örgüt tarafından kaçırılıp bir mağarada alıkonulan 13 sivil vatandaşımızın katledilmesiyle ilgili acı haber millî yüreklere ateş topu gibi düşmüştür. Nihayetinde söz hükmünü kaybetmiştir! Şehit olan hem kahraman askerlerimize de hem de aziz vatandaşlarımıza Cenabıallah’tan rahmetler diliyorum. Başımız sağolsun diyorum. Mağara katliamının PKK terör örgütü ve destekçilerinin hesaba çekilmesi için bir yol ağzı, bir karar ve kader anı olduğuna inanıyorum. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, hiç kimse şablon ve bildik ezberlerin arkasına saklanamayacaktır. Masumların kafalarına kurşun sıkan hainleri kim aklamaya ve arkalamaya yelteniyorsa bilinsin ki cinayetlere taammüden iştirak etmiş demektir. Ve teröristtir. Herkes tarafını ve tercihini yapmalıdır: Ya hıyanet ya hidayet, ya melanet ya da millet."
KANDİL'E TÜRK BAYRAĞI DİKİLMELİ, SİNCAR YERLE BİR EDİLMELİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin 16 Şubat 2021 Salı günü partisinin TBMM'deki kapalı grup toplantısında yaptığı konuşmada da, Pençe Kartal-2 Harekâtı'nda çatışma sırasında şehit olan 3 askerlere ve PKK tarafından katledilen 13 vatandaşa Allah'tan rahmet dileyerek, "Kandil'e bir şafak vakti, Türklüğün şanlı bayrağı dikilmeli. Mahmur'daki terör kampları yıkılıp yakılmalıdır. Sincar'ın yerle bir edilmesi artık hayat memat konusudur." diye konuştu.
HDP'nin kapatılmasına yönelik çağrısını yineleyen Bahçeli,  terör örgütüne net bir şekilde tepki gösteremeyen HDP ve PKK'nın ismini anamayan CHP'ye ateş püskürürken, tartışmalı kararları sebebiyle Anayasa Mahkemesi ile ilgili olarak da, "Anayasa Mahkemesi milletin mahkemesi olmayacaksa kendini feshetsin." diye konuştu.
MHP Lideri Bahçeli, grup toplantısında şu konuşmayı yaptı:
“10 Şubat 2021 tarihinde Irak’ın kuzeyinde bulunan Gara bölgesine yapılan Pençe Kartal-2 Harekâtı geçtiğimiz cumartesi günü tamamlanmıştır. PKK/KCK ve diğer terör örgüt mensuplarını etkisiz hâle getirmek, sınır güvenliğimizi emniyete almak, teröristler tarafından kaçırılan vatandaşlarımız ile ilgili istihbarı bilgileri teyit etmekle birlikte gerekli müdahalede bulunmak maksadıyla Gara Harekâtı planlanmıştır. Yapılan açıklamalardan çıkan sonuç da budur. Harekât süresince teröristlere ait barınak, sığınak ve mühimmat deposu ile sözde karargâh olarak kullanılan pek çok yer tahrip edilmiştir. Aynı şekilde çok sayıda terörist ihanetlerinin bedelini canlarıyla ödemiştir. Uluslararası hukuktan doğan meşru haklarımız sonuna kadar kullanılmıştır. Dileğimiz teröristlerin peşinin bırakılmaması, döktükleri kanların hesabının damla damla şerefsiz varlıklarından sorulmasıdır. Kandil’e bir şafak vakti Türk’ün şanlı bayrağı dikilmeli, terör elebaşları mağaralarına gömülmelidir. Mahmur’da kurulu bulunan terör kampları yakılıp yıkılmalıdır. Ayrıca PKK’nın Irak-Suriye arasında irtibat ve intikal sahalarından birisi olan Sincar’ın kısa süre içinde yerle bir edilmesi, özellikle örgütün nefes aldığı ve kontrolünde tuttuğu Peşhabur sınır kapısının da temizlenmesi artık hayat memat konusudur. PKK köşeye sıkışmış, kaçış ve kurtuluş şansı önemli oranda azalmıştır. Örgüt can çekiştikçe, sonu göründükçe, yurt içinde ve yurt dışında zora girdikçe hiçbir canlının yapamayacağı iğrençliklere tevessül etmeye başlamıştır. Gara Harekâtı’nda bizleri derinden üzen şehadetler yaşanmıştır. Millet ve vatan bu kahraman şehitlerimize minnettardır.
GARA ÖNCESİYLE GARA SONRASI AYNI OLMAYACAK
11 Şubat 2021 tarihinde, teröristlerle girilen sıcak bir çatışma sırasında Yüzbaşı Ertuğ Güler, Yüzbaşı Burak Coşkun ve Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun Turhan şehit düştüler. Aziz şehitlerimizin al bayrağa sarılı naaşları Ankara’da dualar eşliğinde vatan toprağına emanet edildi. Acımız ve kaybımız bu kahramanlarla sınırlı kalmadı. Aldığımız bir başka kara haber millî yürekleri âdeta kasıp kavurdu. Farklı tarihlerde PKK terör örgütü tarafından kaçırılan 13 vatandaşımız, 13 masum insanımız, 13 kahraman kardeşimiz bir mağara deliğinde baş bölgelerine yakın mesafeden ateş edilmek suretiyle şehit edildiler. Erhan Pekçetin, Aydın Günel, Sedat Yabalak, Vedat Kaya, Semih Özbey, Hüseyin Sarı, Mevlüt Kahveci, Ümit Gıcır, Adil Kavaklı, Müslüm Altuntaş, Sedat Sorgun, Süleyman Sungur düşman tarafından bir mağarada katledildiler. Bu katliam yeryüzünde çok nadir görülen bir canavarlık örneğidir. Bir mıh gibi çakıldığı millî hafızadan asla çıkmayacaktır. Suçsuz günahsız, üstelik savunmasız insanlarımıza kurşun sıkmak terörizmin tahammülü ve tarifi olmayan ilkel yüzünü tekraren deşifre etmiştir. Ey şereften ve namustan bihaber hainler, bu kadar mı alçaldınız? Bu kadar mı insanlıkla aranızı açtınız? PKK/YPG’ye kol kanat geren sözde insan hakları savunucuları, özgürlük simsarları şimdi ne diyeceksiniz? Ne yazacaksınız? Neyi anlatacaksınız? Bu cinayetleri nasıl tevil edeceksiniz? Gara’da akan kan alayınızı boğacak, biliyor musunuz? O mağaradaki feryat figan sesleri alayınızı hüsrana uğratacak, farkında mısınız? Bundan sonra terörle mücadele stratejisi bakımından Gara öncesiyle Gara sonrası inanıyorum ki aynı olmayacaktır. Bu sefer ateş yalnızca düştüğü yeri yakmayacak, PKK’nın yanında yöresinde saf tutan kim varsa çembere alıp tepeden tırnağa tutuşturacaktır. Türk milletinin izzet-inefsiyle oynamaya cüret etmenin bedeli, masum evlatlarımızın hayatlarına kastetmenin ağır sonucu silahlı eşkıyaya, şehirlere tutunmuş yandaşlarına, elbet siyasi ortakçılarına felaket olarak yansıyacaktır. PKK terör örgütü ya silahlarıyla birlikte ve son teröristine kadar güvenlik güçlerine teslim olup Türk adaleti önünde hesap verecektir ya da azdan az çoktan çok gidecek, hainlerin kafaları kopartılacaktır. O meşum mağarada aslında Türk milletinin tamamına ateş açılmıştır. Kurşunlar hepimize isabet etmiştir. Biz göreceğimizi gördük, çekeceğimiz çileyi çektik. Acılara dayandık, sıramızı savdık. Bundan böyle gerisini bölücüler, yardım ve yataklık yapan iş birlikçiler, eli ve vicdanı kanlı teröristler düşünmelidir. Herkes kulağını açsın ve bizim kim olduğumuzu dinlesin: Şahikalar üstünde meydan okur bu erler, Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler, Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti, Tarihlere sorun ki bize ‘Ölmez Türk.’ derler. Şehitler ölmez vatan bölünmez. Beşeriyete mertliği öğreten bizleriz. Adaletle ve kudretle hükmeden bir ceddin ahfadıyız. Teslim olmayız her silah doğrultana, boyun eğmeyiz her saldırı komutuna. Bu keder dolu günleri de aşacağız, içimize akıttığımız gözyaşlarıyla ihaneti boğacağız. Gara’da şehit olan vatan evlatlarımıza Cenabıallah’tan rahmetler niyaz ediyor, terörle mücadelede yaralanıp hâlen tedavisi süren kardeşlerimize şifalar diliyorum. Başımız sağ olsun, vatanımız sağ olsun, milletimiz varolsun, devletimiz ilelebet yaşasın dursun. Ve sonsuza kadar Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin.
YETER ARTIK, SABIR TAŞI ÇATLADI, BIÇAK KEMİĞE DAYANDI
Türkiye, terörün insanlık dışı hunhar eylemleriyle 37 yıldır mücadele hâlindedir. PKK, ihanet yoldaşları FETÖ ve YPG, seferberlikle ele alınması gereken millî güvenlik sorunudur. Ağzı süt kokan bebeklerimizi öldürdüler. Analara, bacılara, babalara, dedelere, ninelere kıydılar. Asker demediler, polis demediler, korucu demediler, hepsine en küçük tereddüt geçirmeden saldırıp kurşun sıktılar. Çocukları yetim, gelinleri dul bıraktılar. Şehirlerimizde canlı cansız bomba patlattılar, silah ve uyuşturucu kaçaklığı yapıp asayişsizliği ve güvensizliği derinleştirmeyi amaçladılar. Yine şehirlerimizde çeteler kurup haraç toplamayı denediler. Ya pusu kurdular ya da sırttan vurdular. Arkasından insan hakları dediler, özgürlük masalına sığındılar. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, Türkiye’miz ne pahasına olursa olsun bölücülükle ve PKK terör örgütüyle yüzleşmek, hesaplaşmak, bu kanlı sayfayı açılmamak üzere kapatmak zorundadır. Ön şartsız bir şekilde devletimize ve hükûmetimize bu mücadelede desteğimiz tamdır ve tartışmasızdır. Şayet huzur istiyorsak, güvenliğimiz kusursuz olsun diyorsak, terörizmin kumpaslarını boşa çıkarmakla kalmamalı, bu vatandan, bu ülkeden hainlerin tamamını söküp atmalıyız. Bunun yanında sınırlarımızda ve mücavir alanlarımızda tek bir örgütün tutunmasına izin vermemeliyiz. Bu ülkeyi seveni severiz, sevmeyeni cehenneme kadar yolun var deriz. Artık bir karar arifesindeyiz. Artık bir kavşak noktasındayız. Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümüne terörü bitirmiş, bölücülüğü yenmiş, millî birlik ve kardeşlik bağlarını tahkim ve tescil etmiş şekilde ulaşmak durumundayız. Bu amaç tarihe boyun borcumuzdur. Şühedaya vefamız, ecdada bağlılık irademizdir. Biliyorum, bu zor ve zahmetli bir süreçtir. Ancak Gara’da yaşanan barbarlık bir kırılma anıdır. Evlatlarımızın kurşun yediği mahalde, terörün elebaşları birer birer sallandırılmazsa yüreklerimiz soğumayacak, öfkemiz sönmeyecektir. Herkes tarafını ve tercihi yapmak mecburiyetindedir. Bölücülüğe ve teröre sessiz kalarak her gün bir yerimizden mi koparılacağız, yoksa kansızların, soysuzların kökünü mü kazıyacağız? Şehit olan evlatlarımıza ağlaya ağlaya göz pınarlarımızı mı kurutacağız, yoksa milletimize silah çekenlerin elini mi kıracağız? Anaların bağırlarını yumruklamasını mı izleyeceğiz, yoksa analarımızın evlatlarıyla kucaklaşmalarını mı sağlayacağız? Teröre siyasi ve ideolojik ikmal yapan, lojistik imkân sunan Türkiye düşmanlarının suyunu mu keseceğiz, yoksa onlara basit ve sıradan oy kaygılarıyla göz mü yumacağız? Ne yapalım, talihimiz buymuş, terörle yaşamaya alışalım mı diyeceğiz? Yoksa terörün bütün şirretliklerini ve habis kamburlarını hayatımızdan çekip çıkarmaya mı odaklanacağız? Herkes nerede durduğunu gözden geçirmelidir. Pozisyonunu, niyetini, düşüncesini, ilişki ağlarını yeni baştan kontrol etmelidir. Demokrasiyi yozlaştıranlara sessiz mi kalacağız? Yoksa hakkın ve hukukun safında toplanarak milletin çelikten iradesiyle günahkâr bölücüleri doğduklarına pişman mı edeceğiz? Bilinmelidir ki, dağda elde edilen stratejik ve mukayeseli üstünlüğü TBMM’de kaybetmeye, TBMM’de eritmeye ne sabrımız ne de tahammülümüz kalmıştır. Türk devletinin ekmeğini yiyip havasını soluyan, hazinesinden geçinip imkânlarından yararlanan, sonra da dönüp bu devletin varlığına diş bileyen, nifak saçan, suikast düzenleyen teröristlere güzellemeler yapan siyasi terör safralarının yakasından tutmak millet vekâletinin iffetini taşıyan her muhterem milletvekili için namus meselesidir. Bebek katiline sayın diyen milletvekilleri istemiyoruz. Teröriste gerilla diyen milletvekillerine katlanamıyoruz. Sırtını PKK’ya, YPG’ye dayayan, terörist cenazelerine katılan, icazeti Kandil ve İmralı’dan alan hainlere milletvekilliği haramdır görüşündeyiz. Yeter artık, sabır taşı çatladı, bıçak kemiğe dayandı. Bu mesele var oluş yok oluş meselesidir. İp inceldiği kadar incelmiştir, kopacağı varsa zaten kopacaktır. Gözümüzün içine baka baka hâlâ provokasyonlarını devam ettiren mazbatalı teröristlerin bulundukları mekân; dualarla, Kur’an-ı Kerim tilavetleriyle, kurbanlarla ve bir cuma günü açılan Gazi Meclis olamaz, olmamalıdır. Ordular kurup ordular yöneten, Millî Mücadele’den yüz akıyla çıkıp Cumhuriyet’i ilan eden bu kutlu çatı altında düşmana methiyeler düzen suçluların ne işi vardır? Gara’da, savunmasız evlatlarımızın kafalarına kurşun sıkan şerefsizlere sempati besleyenlerle, tasmaları Kandil tarafından tutulan günahkâr müptezellerle aynı yerde nasıl bulunacağız? Hak mıdır bu? Reva mıdır bu? Adalet midir bu?
HDP, PKK’NIN MEKABI ÇIKARIP KUNDURA GİYMİŞ HÂLİDİR
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın gece yarısı yaptığı açıklamada 13 vatandaşın naaşına ulaşıldığı ifade edilmiştir. Operasyon sırasında bu kişilerden ayrı olarak 50’yi aşkın insanın hayatını kaybettiği de verilen bilgiler arasındadır. Bunların insan dedikleri teröristtir, ayak takımıdır, emperyalizmin uşaklarıdır, katildir, canidir, haindir. Elbette imhaları vaciptir. Hâlâ suya sabuna dokunmayan, gevşek ve her yere çekilen beyanatlarla milletimizin sabrını test etmenin hesabını yapıyorlar. HDP, geçmişteki sözde diplomatik çabalardan bahsediyor. Neyin diplomasisi, kiminle diplomasi, Allah için söyleyiniz, terör örgütüyle diplomasi ne zamandan beri söz konusudur? HDP diyor ki, ‘İktidar kayıpların ailelerine ve topluma hesap verme konumundadır.’ Utanmazlar, yüzsüzler, PKK’nın değil, iktidarın hesap vermesi gerektiğini ileri sürüyorlar.   HDP, PKK’nın giriş kapısı, bagaj kapağıdır. HDP, PKK’nın Mekabı çıkarıp kundura giymiş hâlidir. Yani HDP, PKK’nın ta kendisi, aynadaki akisidir. Kaldı ki seri bir katilin işlediği cinayetleri lanetlemesi abesle iştigaldir. HDP’nin ipi ve iradesi Kandil’dedir. Peki, tüm bu olan bitenler karşısında HDP’nin kapatılmasına yönelik kısa metrajlı üç maymun oyunu sahne almaya inat ve ısrarla devam edecek midir? HDP kapatılmadan, PKK’nın ayağını TBMM’den kesmenin bir başka formülünü bilen ve bizi de bilgilendirmeye hazır olan aslan parçası bir demokrat var mıdır? Gara katliamıyla ilgili Türkiye’yi suçlayan, mağaranın bombalandığını ileri süren bölücü milletvekillerinin Gazi Meclis’ten tasfiyesi bugün değilse ne zaman yapılacaktır? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bu kapsamda açtığı soruşturmayı hayırlı bir gelişme olarak değerlendiriyor, taviz verilmeden alayının üstüne gidilmesini temenni ediyorum. Bu milletvekillerinin ve diğer HDP’lilerin milletin vergileriyle aldığı maaş haramdır, zıkkımdır. Ve bu HDP’nin kapatılması için zaman kaybetmek devletimizin egemenlik haklarına ileri düzeyde zarardır.
 HALK-TV, TIPKISININ AYNISIYLA PKK TV’Sİ HÂLİNE GELMİŞTİR
Sipariş haberciliğin önde gideni, bölücülüğün amigosu Halk TV’nin sosyal medyadan Gara’yla ilgili yaptığı şu paylaşıma lütfen kulak veriniz: ‘Başlarından vurulmuşlar: Irak’ta bir mağarada 13 vatandaşın naaşı bulundu.’ Bir başka paylaşımı da şu şekildedir: ‘PKK’nın öldürdüğü 13 esirle ilgili kimlik tespitleri başladı.’ Bölücü terör örgütünün kaçırıp alıkoyduğu vatan evlatlarına esir demek halkın ağzı değil, hıyanetin, hüsranın, husumetin ağzıdır. Halk TV, tıpkısının aynısıyla PKK TV’si hâline gelmiştir. Ya HDP’nin dostu olan CHP’ye ne demeli, bu partinin yönetimine musallat olan HDP lobisini nasıl değerlendirmeli? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, kes kopyala yapıştır türünden taziye mesajı yayımlayan CHP’li yöneticilerin PKK’yı açıkça, dosdoğru biçimde ve ismini zikrederek lanetlemediği anlaşılmıştır. PKK’yı afişe etmeden, yalnızca terör örgütü sözleriyle melanet terör saldırısını kınamak kirli ve kurnaz bir taktiktir. Akıllarınca ittifak ortaklarını rahatsız etmek istemiyorlar, ama şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaktan da gocunmuyorlar. Böylelikle dostlar birbirlerini yalnızca alışverişte görürken, alınganlık gösteren, darılan, kırılan veya küsen de akıllarınca olmayacaktır. Hesap budur, plan budur, danışıklı dövüş açıklamalar buna hizmettir. CHP yönetimine sesleniyorum; Gara katliamcısı PKK’yı saklamak ne size ne de gayri meşru dostunuza hiçbir şey kazandırmayacak, bilakis aziz milletimizin gözünden ve gönlünden daha da düşürecektir. Korkmayın, çekinmeyin, HDP’ye ve bölücü terör örgütüne verilmiş bir sözünüz yoksa PKK’ya katil demek, eşkıya demek, terörist demek, cani demek size ancak onur, ancak şeref, millet nezdinde de itibar kazandıracaktır. Fakat arkadan dolanarak, kapı kapı dolaşarak ne kızı vereyim ne de dünürü küstüreyim havasındaysanız, biliniz ki, ya nal toplarsınız ya da yal paklarsınız. Türk milleti böylesi bayat numaraları yutmaz. Ucuz etin yahnisinin yavan olacağını gayet iyi bilir. CHP’yle birlikte terörist Demirtaş’ı neredeyse demokrasi kahramanı hâline getiren sözde aydınlar, merak içindeyiz, Gara’ya ne diyorsunuz? Bakıyorum da hiç gıkınız çıkmıyor, ortaklıkta görünmüyorsunuz. Hiçbir zaman unutulmayacak Gara katliamına Boğaz’ın iki yanına yuvalanmış kaymak tabaka, ayrıcalıklı kesim, mutlu azınlık nasıl yaklaşıyor? Beyzadelere soruyorum, nasıl, manzara güzel mi oralarda? Martılar uçuşuyor mu ortamlarınızda? Boğaz’a bakıp bakıp demlenirken insan hakları ve özgürlük edebiyatını da meze yapıyor musunuz? Salgından dolayı yaşanan ekonomik zorlukları siyasi faturaya tahvil etmek için fellik fellik ortalıkta gezen, partimizde görev yaparken tek bir esnafın dahi elini sıkmadan duvar diplerinden gidip gelen İP’in başkanı terörist Demirtaş ile kahvaltı programında buluşmanın hâlâ hevesinde midir? Kalemlerini zehire batırıp kullanan kiralık yazarlar, dönem dönem insan hakları ve özgürlük nöbetine tutulup ellerine tutuşturulan zillet metinlerine toplu imza atanlar geldiğimiz bu aşamada Türkiye’nin yanında duracak fikrî ve millî namusu gösterebilecekler mi? Terörizmi telin edebilecek yürekliliği sergileyebilecekler mi? Teröriste ve terör örgütlerine karşı tavır alamayanlar ihanete teslim olmuş, rezalete omuz vermiş, kanlı eylemlere koltuk çıkmıştır. Gara katliamına 2023 senaryosu diyen emekli asker, senin her yerin senaryo, her tarafın zehir, her sözün zelil, her şeyin sahtedir. Önemle altı çizilmesi gereken bir husus vardır: PKK’nın Kürt kökenli kardeşlerimle ilişkilendirilmesi ayıp ve skandal bir yanlıştır. Türk milletinin asil ve onurlu mensubu olan Kürt kökenli kardeşlerim, kalleşliğe onay vermez, ihanete olur vermez, evlatlarını dağa sürükleyen canilere tamam demez, devletine ve milletine cephe alan vampirlere asla dayanak olmaz. HDP, Kürt kökenli kardeşlerimin değil, PKK’nın suç ortağı, hıyanet temsilciliğidir. Gara’da savunmasız 13 vatan evladının kafalarına kurşun sıkılması, mesela Diyarbakır annelerinin asla tasvip edeceği bir olay değildir. Onlar HDP’den evlatlarını istiyorlar. Onlar HDP’nin bina içinde kaybolan evlatlarıyla ilgili büyük bir mücadele veriyorlar. Bu HDP insan kaçakçısıdır, terörist devşirme ve dağa sevk zincirinin kumanda odasıdır. HDP’yle hesaplaşmadan, PKK’yı bitirdik, yok ettik, mahvettik diyemeyiz. Bu itibarla HDP’nin kapatılması elzemdir, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı inanıyorum ki gereğini yapacaktır. Ve tarih önünde yapmak durumundadır. İP’in başkanı, HDP’nin kapatılması konusunda avam bir dil kullanarak üçkâğıt yapıldığını iddia etmiş. Üslubu beyan, ayniyle insandır. Biz kimin üçkâğıt yaptığını, kimin sinsi sinsi siyasi film setlerinde figüranlığa özendiğini geçmiş tecrübelerimize istinaden iyi biliyoruz.
İP’İN BAŞKANI, HDP’Yİ KÜRT SİYASİ HAREKETİ OLARAK DEĞERLENDİRİYOR
İP’in başkanı, HDP’yi Kürt siyasi hareketi olarak değerlendiriyor. Kapatılmasının da kendileriyle alakalı olmadığını söylüyor. Öyle ya, ittifak ortakları birbirinin ayağına hiç basar mı? Birbirlerinin tavuğuna hiç kış der mi? Bu şahıs, cehaletine yanmıyor da bize ne yapacağımızı anlatıyor. Hiç merak buyurulmasın, CHP ile İP rahat olsunlar, olacaklar da zorlarına gitmesin. Şayet bize bir görev düşerse, ki bu zaman yakındır, Milliyetçi Hareket Partisi Siyasi Partiler Kanunu’nun 100’üncü maddesinden kaynaklanan hakkını tam ve eksiksiz kullanarak tarihi müracaatını mutlaka yerine getirecektir. 20 Mayıs 2016 tarihli ve 6718 sayılı Kanun’un 1’inci maddesiyle Anayasa’ya eklenen geçici 20’nci maddenin kabul tarihi itibarıyla, TBMM Karma Komisyon Başkanlığına ulaşmış dosyalar hakkında Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan yasama dokunulmazlığına ilişkin hükmün uygulanmayacağı düzenlenmişti. Bilahare İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 19 Ağustos 2016 tarihinde CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında iddianame hazırlamış, nihayetinde İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Bahse konu mahkeme tarafından 14 Haziran 2017 tarihinde verilen kararda, siyasal ve askerî casusluk maksadıyla ya da iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçundan sözü edilen CHP milletvekiline 25 yıl hapis cezası verilmişti. Bu kararı ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’inci Ceza Dairesi 13 Şubat 2018’de kaldırmış, fakat devletin güvenliği ya da iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçunu kabul ederek 5 yıl 10 ay hapis cezasına hükmetmişti. Temyiz sürecinin devam ettiği zaman diliminde bu kişi tekrardan milletvekili seçilmiş, milletvekilliğinin kesinleşmesini müteakip Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi yargılamanın durdurulma talebini reddetmişti. Arkasından Yargıtayın anılan dairesi Bölge Adliyesi Mahkemesinin mahkûmiyet kararını onamıştı. Bu CHP’linin milletvekilliği 4 Haziran 2020 tarihinde mahkûmiyet kararının Genel Kurulda okunmasıyla sona ermiştir. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 17 Eylül 2020 tarihinde konuyla ilgili olarak, kişi hürriyeti ve güvenliği ile siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlaline hükmetmiştir. İlk derece mahkemesi ise 13 Ekim 2020 tarihinde ilgili şahıs hakkında yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığı kararıyla ilk görüşünde direnmiştir. Anayasa Mahkemesi 21 Ocak 2021 tarihinde tekrar hak ihlali kararını açıklayarak tutumunda ısrar etmiştir. Buna dayanarak İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi infazı durdurmuş, yeniden yargılama talebini kabul etmiş, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili fezlekeyi hazırlayarak Adalet Bakanlığına göndermiştir. CHP milletvekili de geçtiğimiz hafta perşembe günü TBMM’de görevine başlatılmıştır. Bu anlattıklarım konunun hukuki mazisinin özetinden ibarettir. Anayasa Mahkemesi’nin bir kereye mahsus kabul edilen geçici 20’inci maddeyi yanlış yorumladığı açıktır. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesinin yerindelik denetimi yapamayacağı da bilinen bir yasa kuralıdır. Ne hikmetse hak ihlalleri hep şaibeli ve hakkında soru işaretleri olan isimlerle ilgili verilmektedir. Aynı Mahkeme, 25 Şubat 2016 tarihinde Can Dündar, 9 Haziran 2020 tarihinde terörist Demirtaş hakkında hak ihlali yapıldığını kararlaştırmıştır. 22 Mayıs 2019 tarihinde de Osman Kavala’nın tutuklanmasının hukuki olmadığı gerekçesiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı da oy birliğiyle kabul etmiştir.
ANAYASA MAHKEMESİ KİME HİZMET ETMEKTEDİR?
Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararlarını fütursuzca verirken milletin haklarını hiç hesaba katmadığı, dikkate almadığı çok net bir şekilde görülmektedir. Bu Anayasa Mahkemesi kime hizmet etmektedir? Kimin mahkemesidir? Hak konusu sırf Türkiye’nin anayasal düzenini bozmak için uğraşan ve ihanete kapı kulluğu yapanlar için mi geçerlidir? Yurt dışında yaşayan bir casusun nasıl bir hakkı vardır ki ihlal edilmiş olsun? Bir teröristin ne hakkı olacaktır ki, Anayasa Mahkemesi buna çanak tutsun? Bizim görüşümüz şudur: Anayasa Mahkemesi milletin mahkemesi olmayacaksa, Türkiye’nin egemenlik ve tarihsel haklarını çiğneyenlere ihlal gerekçesiyle destek vermeyi sürdürecekse, derhal kendini feshetsin, başındaki zat da gecikmeden istifa etsin. Yeniden millî varlığımıza layık, adalet ve hukuk ölçülerimize müzahir bir yüksek mahkemeyi kurmasını Allah’ın izniyle başarırız, buna da muktediriz. Ne tuhaf bir tecellidir ki, Anayasa Mahkemesinin kararlarıyla küresel çevrelerin ülkemize dikte ve dayatmaları manidar düzeyde benzerdir. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün, geçtiğimiz hafta Osman Kavala’nın serbest bırakılma çağrısında bulunması egemenlik haklarımıza, hukukun üstünlüğüne kategorik bir saldırı ve saygısızlık değil midir? Bağımsız Türk mahkemelerine binlerce kilometre uzaklıktan talimat vermeye cüret etmek nezaketsizlik, kabalık, gayriciddilik, gayriahlakiliktir. Hak eksenli bir yaklaşımı benimsediklerini dile getiren Anayasa Mahkemesi Başkanının, millî haklarımıza cephe alan dış güçlere de diyeceği bir şey olacak mıdır? ABD’nin yeni yönetimi demokrasi diyorsa, hukuk diyorsa, bir yanda PKK/YPG’ye silah ve eğitim desteğinden vazgeçecek diğer yanda da FETÖ’nün bütün elebaşlarını Türk adaletine teslim edecek dürüstlüğü gösterecektir. Bunun haricindeki her teklif nafiledir, tehditvari açıklamalar boşa kürek çekmektir. Diğer bir mesele de şudur: ABD Dışişleri Bakanlığının Gara katliamıyla ilgili yaptığı açıklama PKK/YPG’yle kurdukları şaibeli işbirliğini âdeta tescil etmiştir. Bu açıklamada deniyor ki; ‘Eğer Türk vatandaşlarının ölümünün, terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirildiği doğruysa, bunu olabilecek en güçlü şekilde kınıyoruz.’ Demek ki, hâlâ inanmıyorlar, çünkü işlerine gelmiyor, haber kaynakları da PKK’dır, bölücü çevrelerdir. Dünya üzerinde bir kuşun uçuşunu bile takip eden ABD’nin Gara Vandallığını bilmemesi, ne yaşandığını öğrenmemesi aklımızla alay etmek, PKK’nın değirmenine su taşımaktır. Yine ABD’li bazı senatörlerin Başkan Joe Biden’a 9 Şubat 2021 tarihinde gönderdikleri ve Türkiye husumetiyle kaleme aldıkları karanlık mektup hakkımızı ve hukukumuzu karalama teşebbüsünden başka bir manaya gelmemektedir. ABD Senatosunun PKK ve FETÖ propagandasına alet ve aracı olması garabet ötesi bir şuursuzluk ve samimiyetsizlik örneğidir. 15 Temmuz’u sulandırma arayışları, terör saldırılarına gölge düşürme çabaları, Türkiye’nin bağımsız karar almasını sabote etme gayretleri iki ülke arasındaki köprüleri dinamitlemektedir. Türkiye çok cepheli bir mücadele halindeyken, yüksek mahkemenin hak ihlali kisvesiyle haksızlığa göz yumması, ülkemizin elini kolunu bağlamaya çalışması vatan ve millet sevgisiyle bağdaşmayan, adalet ve hukuk mantığıyla örtüşmeyen sorumsuzluktur. Çok şükür, Hakk’ı biliriz hakkımızı da hiç kimseye çiğnetmeyiz. Türkiye’nin kuyusunu kazanların hakkı değil, cezası olması gerektiğine inanırız. Bir kez daha diyorum ki, CHP milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili konu Karma Komisyona ve Meclis Genel Kuruluna geldiği takdirde Milliyetçi Hareket Partisi tutarlı davranacak ve dokunulmazlığın kaldırılması yönünde oyunu kullanarak tarafını gösterecektir. Kimin devası olduğu, kimlere deva olacağı az çok belli olan ipotekli bir partinin başkanı, Anayasa’nın ilk dört maddesinin tartışılabileceğini söylemiştir. Anayasa’nın ilk dört maddesini tartışmaya hazır olan şahsa tavsiyem, sen git önce kendini tartışmayı dene, sicilini ve siyasi dönekliğini tartışmayı iste. Anayasa’nın ilk dört maddesi Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuki kimliği, kuruluşunun ve kurtuluşunun simgesidir. Bu kimliği tahrip etmeyi hayal edenler veya aklından geçirenler ya HDP’ye kapağı atsınlar ya PKK’nın dağ kadrosuna katılsınlar ya da Pensilvanya’da soluğu alsınlar. İlk dört maddeyi tartışacak babayiğit henüz doğmadı, tartışmaya hazırlanan, buna meyleden Babacan’ı ise uyarıyorum, böyle giderse tarihin ve milletin hışmından asla kurtulamaz. Allah aziz milletimizi bunlardan korusun, varlığımız ve birliğimiz daim olsun. Sağ olun, var olun, Cenabıallah’a emanet olun.”