BAHÇELİ: DAĞLIK KARABAĞ AZERBAYCAN TOPRAĞIDIR, KARABAĞ TÜRK'TÜR, KARABAĞ EBEDİYEN TÜRK YURDUDUR
Ahmet Deniz AĞCA
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Ermeni sevdası nükseden Fransa her zaman olduğu gibi, tarihin yanlış tarafındadır. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron iç siyasette sıkıştıkça, gelecek seçimleri kaybedeceğini hissettikçe Türk ve İslam düşmanlığının dozajını artırmaktadır.” dedi.
Bahçeli, 1 Aralık 2020 Salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Tank Palet Fabrikası ordunun bir parçası, bunun %49’u Katar’a satılmıştır." dediği için hakkında soruşturma açılan CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'a sert tepki göstererek, "Bu bize göre hesabı sorulması gereken bir şerefsizliktir, kepazeliktir. Türk Silahlı Kuvvetlere zilletin lekesi sürülemez." diye konuştu.
"Bu Fransızlar ister kabul etsinler ister etmesinler ister sevsinler ister sevmesinler, Dağlık Karabağ Azerbaycan toprağıdır, Karabağ Türk’tür, Karabağ ebediyen Türk yurdudur." ifadesine yer veren Bahçeli, şunları söyledi:
"Tarih gözlerini açtı, coğrafya uykusundan uyandı, Türklük ihtişamlı mazinin iradesiyle kutlu bir istikbalin muhteşem rotasını çizdi. Geriye çark yoktur, bu yoldan dönüş yoktur, mücadeleden taviz yoktur. Yeni bir dünya düzeninin inşa çabaları devam ediyorken ortaya çıkan stratejik boşlukların bölgesel ve küresel ülkeler tarafından doldurulma amacı gerilimlere yol açmaktadır. Türkiye hiçbir konuda ihmal edilecek bir ülke değildir. Doğu Akdeniz’de yaşanan ve millî sabrı zorlayan provokasyonlar Türkiye’ye karşı teşekkül etmiş husumet ve hıyanet cephesinin bir yönüyle deşifresidir. Müslüman nüfusun en yoğun olduğu Almanya ve Fransa’da haftalardır ırkçı ve İslamofobik saldırılar yaşanmaktadır. Avrupa insan haklarıyla, insanlığın evrensel kazanımlarıyla yollarını kapanmamak üzere ayırmıştır. Yunanistan’da, seçilmiş İskeçe müftümüze karşı yapılan alçak ve ırkçı saldırıyı kınıyor, gelinen aşamanın Avrupa’nın hüsranı olduğunu düşünüyorum. 23 Kasım 2020 Pazartesi günü, İrini Harekâtı kapsamında, bir Alman firkateyni hiçbir hukuk kuralıyla hiçbir dostluk ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde Türk bandıralı bir ticaret gemisine baskın düzenlemiştir. Türkiye’nin AB ile karşılıklı saygı ve eşit haklara dayalı diyaloglarını canlandırmak için sıcak mesajlar verdiği bir dönemde, üstelik 10-11 Aralık 2020 tarihlerinde yapılacak AB Liderler Zirvesi’ne sayılı günler kala, Doğu Akdeniz’de vuku bulan provokasyonun izahı yoktur, ifadesi yoktur, saklanacağı hiçbir kılıf da olamayacaktır. Bu korsan müdahale muhatap hiçbir devletin yanına bırakılmamalıdır. Libya’ya kimlerin silah sevk ettiği, kimlerin Hafter’i desteklediği malumdur, ortadadır. Uluslararası deniz hukukunun mihenk taşı olan ticari gemilerin seyrüsefer güvenliği ilkesi yok sayılmıştır. Bize göre İrini Harekâtı Doğu Akdeniz’de kurulmuş mayınlı bir tuzaktır. 31 Mart 2020’den bu tarafa devrede olan bu harekâtın meşruluk temelleri zayıf, güvenirliği sallantıdadır. Taraf ülkeler akıllarını başlarına devşirsinler, Doğu Akdeniz’de önümüzü kesen kim olursa olsun her ihtimali göze almalıdır, bir yaparken bin düşünmek mecburiyetindedir. Mavi vatana karşı boyun borcumuz neyse yapılması gereken odur. Dileğimiz AB Liderler Zirvesinde aklıselimin hâkim olması, yaptırım yanlışına üye ülkelerin düşmemesidir. Yine dileğimiz, Doğu Akdeniz’de sağduyunun, yapıcı ilişkilerin, dayanışmanın, eşit ve adil paylaşımın hâkimiyet kurmasıdır."
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ BÜTÜN ENGELLİ KARDEŞLERİMİZİ BAĞRINA BASMAKTADIR
Devlet Bahçeli, "3 Aralık Dünya Engelliler Günü" ile ilgili olarak şöyle konuştu:
“3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle diyorum ki, her engelli kardeşimin ihtiyaç duyduğu, özlemle beklediği, kendi hayatında görmeyi istediği haklar konusunda üstümüze ne düşüyorsa yapacağımızın sözünü veriyoruz. Engele takılmayacağız, engellere aldırmayacağız, engeller karşısında yılmayacağız, yıkılmayacağız, Allah’ın izniyle engelleri birer birer aşacağız. Engelli kardeşlerimizin hayatlarını kolaylaştırma mücadelemizi sürdürüleceğiz. Düşmez kalkmaz bir Allah’tır. Hiç kimse bana bir şey olmaz dememelidir. Her insan esas itibarıyla bir engelli adayıdır. O kardeşlerimize baktığımızda kendimizi görmeliyiz, empati yapmalıyız, aramızda duygudaşlık köprüleri kurmalıyız. Hiçbir engelli kardeşim acınacak hâlde değildir. Hiçbirisi değersiz ve önemsiz görülmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi bütün engelli kardeşlerimizi bağrına basmaktadır. Çünkü biz onları çok seviyoruz. Engelli kardeşlerimizi sadece 3 Aralık’ta değil yılın her gününde hatırlayacağız, her an her zaman kalbimiz onlarla bir çarpacak. Engelli kardeşlerimizi hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Kadın milletvekillerimiz başta olmak üzere Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 86’ncı yıl dönümünü kutluyor; bu tarihî karara imza atan dönemin mebuslarına Cenabıallah’tan rahmetler niyaz ediyorum. Doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkemin tüm muhterem hanımefendilerine bahusus saygı ve sevgilerimi sunuyorum. “
CHP, BİR SİYASET AYIBI, BİR SİYASET DEFOSU, BİR SİYASET FALSOSUDUR
Bahçeli, CHP'ye yönelik şu eleştirilerde bulundu:
“Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’ye cephe almış bir siyaset ayıbı, bir siyaset defosu, bir siyaset falsosudur. Bizim CHP’yle sorunumuz Türkiye’yle sorunu olduğu içindir. Bizim CHP’yle sorunumuz sakat ve sancılı politikalarıyla ilgilidir. Geçen hafta, bir bakıma CHP’ye oy vermeyen öğretmenlerimizi aşağılayan, onlara öğretmen demeyen Kılıçdaroğlu’nun, sorarım sizlere neresi demokrattır? Öğretmene, işçiye, memura, esnafa, emekliye, sanayiciye, işsize, çiftçiye verdiği oy kadar kıymet yükleyen bir siyasi zihniyetin samimiyetinden, insan sevgisinden, müşfik ve muhik muamelesinden söz etmek mümkün müdür? CHP’nin kumaşını kesen kesmiş, tarlasını süren çoktan sürmüştür. CHP’ye oy veren kardeşlerimiz hayal kırıklığı içindedir. Onlara karşı yapılan haksızlıklar, saygısızlıklar diz boyudur. ABD’ye ‘Demokrasimize müdahale edin.’ çığırtkanlığı yapan bir CHP’nin neresi doğrudur? Türkiye’yi yalanlarla dışarıya jurnalleyen bir CHP’nin nesi düzgün, neresi dürüsttür? Yine bir CHP milletvekilinin kalkıp Türk ordusuna satılmış demesi bize göre hesabı sorulması gereken şerefsizliktir, kepazeliktir, Türkiye husumetinin kök salmasıdır. Kahraman Türk ordumuzun satılan, satılmış görülen yeri neresidir? Terörle mücadelesi mi satılmıştır? Millet ve kanun ordusu oluşu mu satılmış görülmektedir? Fırat Kalkan’ından Zeytin Dalı Harekâtına, Barış Pınarı Harekâtından Pençe Operasyonlarına kadar ova ova, dağ dağ, mağara mağara, şehir şehir, deyim yerindeyse köşe bucak hainleri arayan, sonra bulan, bulduktan sonra da imha eden kahramanlar mı satılmıştır? Sınırımızda nöbetçi, gökyüzümüzde kartal, gönlümüzde şükran, dileğimizde dua, dilimizde Peygamber ocağı, tarihte muzaffer bahadırlık olan kahraman Türk askeri mi satılmıştır? Orduya satılmış demek, bedelsiz satılmışlığın, uşaklığın aleni beyanıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle bu zehirli ve zillet CHP anlayışına diyorum ki: Askere düşmanlık, düşmana askerliktir. CHP’nin kutuplaşmadığı, kurcalamadığı, kaşımadığı, kanatmadığı, karıştırmadığı geriye ne kalmış ne bırakılmıştır? Türk askerinin Libya’daki mevcudiyeti, zalimlere vekâlet eden CHP’yi ve diğer zillet refiklerini gocunduruyor. Doğu Akdeniz’den Afrika içlerine, Suriye’den Katar’a, Dağlık Karabağ’dan Irak’a, Afganistan’dan Kıbrıs’a kadar kahramanlarımızı varlığı CHP’nin, İYİ Partinin, HDP’nin, SP’nin ve bilumum çıkar ortaklarının uykularını kaçırıyor. Batı’nın oyunlarına ses çıkaramayan densizler, Katar’la yatıp Katar’la kalkıyorlar. Boşa kürek çekiyorlar, boşuna çırpınıyorlar. Bilhassa Türkiye hak ve menfaatlerini muktedir şekilde savundukça Kılıçdaroğlu’nun gözüne perde, gönlüne peçe iniyor. CHP sokakları tahrik etmiş, vatandaşlarımızı istismara yeltenmiş fakat başaramamıştır. Sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını manipüle etmiş, ne var ki sonuç alamamıştır. Uluslararası toplumu, küresel kuruluşları, husumet lobilerini kışkırtmış, velakin emeline muvaffak olamamıştır. Şimdi de sırayı Türk askeri mi almıştır? Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine zilletin lekesi sürülemez. Türkiye Cumhuriyeti; pastane liberallerinin, meyhane devrimcilerinin, arada poşu takan, derede mekap giyen, tepeye varınca mermiyi yiyen kanlı bölücülerin, köşeleri kaybolmuş tatlı su kurnazlarının, pos bıyıklarıyla, doymayan kursaklarıyla Boğaz’ın iki yanına tutunmuş küreselcilerin eline, emeline, heveslerine, hedeflerine terk edilemez, Allah’ın izniyle de terk edilmeyecektir. Artık öyle bir noktaya gelinmiştir ki, ismini saydıklarımın çatı ve çıkar örgütü hâline gelen Cumhuriyet Halk Partisi bir millî güvenlik meselesine dönüşmüştür. İşte zillet budur. İşte hezimet budur. İşte dalalet işte cehalet bu kirli anlayışla mündemiçtir."
HDP’NİN KAPISINA AÇILMAMAK ÜZERE KİLİT VURULMALIDIR
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Twitter hesabından açıklamalarda bulunarak; “10 Aralık İnsan Hakları Günü” dolayısıyla 805 vatandaşın yaptığı çağrıya tepki gösterdi. Bahçeli, 805 isme "aydın müsveddeleri" derken; bu kişilerin hazırladığı metne de "zillet bildirisi" dedi
Bahçeli "Bu kervan böyle gitmemelidir. Adalet ve hukuk mutlak surette devreye girmeli, HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır. Yani demem odur ki, HDP’yi Türk siyasetinin taşıma ve hazmetme kapasitesi dolmuştur. Bu terör ve bölücülük yatağı kapatılmalıdır." ifadelerini kullandı.
MHP Lideri Bahçeli'nin açıklaması şu şekilde;
“- Merhum Cemil Meriç’in dediği gibi, ‘Fikir adamı için namus abeste direniş değil hakikate teslimiyettir.’ Gerçek münevverin aydınlatması için önce kendisinin aydınlığa kavuşması lazımdır. Karanlığa mahkûm ve meftun olan mefluç zihniyetlerin aydın iddiası apaçık sahtekârlıktır. Gerçek münevver hakikati özümser, halkı dinler, hakkı söyler, yalan maskelerini birer birer indirip âdeme havale eder. Türkiye’nin en temel sorunlarından birisi aydın sorunudur. Bunlar öylesine zavallı ve zelil durumdadır ki, tıpkı kedinin aynanın karşısına geçip kendisini aslan görmesi gibi, bunlar da kendilerini adamdan sayar. Yine bildik aydın müsveddeleri... ‘10 Aralık İnsan Hakları Günü’ münasebetiyle, yine bildik aydın müsveddeleri, kiralık kalem, sözde gazeteci ve kimliksiz akademisyenlerden mürekkep 805 çürük şahıs sipariş bir zillet bildirisine ortaklaşa imza atmışlardır. İhanet masasının başında mama kuyruğuna girmişlerdir. Özellikle siyasileri (?) içeren bir af çıkarılmasını, Anayasa ve AİHM kararlarına (?) rağmen sözde tutsaklıkları sürdürülen muhalif aydınların, siyasetçilerin özgürlüklerine kavuşturulmasını dile getirmişlerdir. Nasıl olsa dilin kemiği, bölücülerin karakter ve keyfiyeti yoktur. Bölücülük pervasızdır, pişkindir, pisliktir. Bölücülük medyada, üniversitede, belediyede, Meclistedir. Türkiye terörün belini hamdolsun kırmıştır, dağdaki eşkıyanın mukavemeti kırılmış, teröristlerin yurt içinde yurt dışında sonları görünmüştür. Bu gelişme tarihîdir. Kandil’in sesi kesilmiş, teröristlerde korku dağları sarmış, kaçacak ve saklanacak yeni delikler aramaya başlamışlardır. Ancak bu defada TBMM’de grubu bulunan terörizmin vekil suretleri sabırları zorlayan, tahammülleri test eden konuşmalarla yegâne mihrak hâline gelmişlerdir. 2021 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin TBMM'de müzakereleri yapılırken, milletvekilliğin her hakkından istifade eden siyasi bölücüler taşlaşmış kalpleriyle, kararmış gözleriyle, nefret ve zehir saçan üsluplarıyla milletimizde büyük bir rahatsızlığa neden olmuşlardır. HDP isimli husumet ve hıyanet oluşumu demokrasinin ardına saklanarak, özgürlük ve insan hakları sığınığına yuvalanarak Türkiye’ye meydan okumaktadır. HDP bir terör sorunudur, bölücülük yuvasıdır, fitne tezgâhıdır, demokratik güvenliğimize doğrulmuş melun bir silahtır. HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır. Bu kervan böyle gitmemelidir. Adalet ve hukuk mutlak surette devreye girmeli, HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır. Yani demem odur ki, HDP’yi Türk siyasetinin taşıma ve hazmetme kapasitesi dolmuştur. Bu terör ve bölücülük yatağı kapatılmalıdır. Anlaşıldığı üzere, 2021 reform yılı olacaktır. Bizim de arayış ve özlemimiz budur. Hukuktan ekonomiye, daha doğrusu hayatın her alanında 2023 vizyonuna muvafık ve müzahir bir reform seferberliğine sonuna kadar destek olacağımızın güvence ve sözünü açık çek olarak veriyoruz. Zillet ittifakının istismar kozları elinden alınmalıdır. Uzayıp giden davalar süratle karara bağlanmalıdır. Terörist Demirtaş veya Sorosçu Kavala hakkında karar oluşmalı, hukuken suçlu olup olmadıkları da teyit ve tescil edilmelidir. Yargı reformunun önceliği bu olmalıdır. Terörist Demirtaş davasının bu kadar sürmesi... Cezaevinde tutuklu bulunan bir teröristten demokrasi abidesi çıkarma çabalarına bağımsız ve tarafsız Türk mahkemeleri geldiğimiz bu aşamada bir son vermelidir. Kim olursa olsun, muhatap şahısların hakkında Türk adaletinin vereceği her karara saygı duymak da temel ilkemizdir. Terörist Demirtaş davasının bu kadar sürmesinin, mesela 16 Mart 2021’e ertelenmesinin makul bir nedeni var mıdır? Suç ve suçluyla gecikmeksizin mücadele edilmelidir. 2021 yılında terörle ilgili tüm davalar sonuçlanmalı, Türkiye bu bahsi hukuken kapatmalıdır.”
HDP’NİN KAPATILMASINI KARŞI ÇIKAN, CHP, İP VE AK PARTİ TEMSİLCİLERİNE SERT TEPKİ
ABD'nin tavrı sonrasında TBMM’de grubu bulunan dört siyasi partinin ortak bir metne imza atarak yaptırımlar konusundaki yüksek tepkiyi dünyaya ilan ettiğini belirten Bahçeli, "Ne var ki, bu metinde bölücü HDP’nin gene imzası yoktur. Bilakis bu terörist ikmal yuvası Türkiye’ye saldırmış, ABD'nin yanında saf tutmuştur." ifadesini kullandı.
Açıklamasında "Hangi millî meselede HDP Türkiye’nin yanında durmuştur? Ne zaman diğer partilerle birlikte müşterek refleks göstermiştir? Düşmanın içimizdeki uzantısı ve kule gözcüsü olan bu sözde parti hangi yaraya merhem olmuştur?" sorularını soran Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin kuyusunu kazan, millete ihanet eden, teröre yardım ve yataklığı aleni olan bu kokuşmuş oluşumun neresinde millî irade vardır? HDP, milletin vergilerinden oluşan hazine yardımlarının üzerine yatarak millete ihanet etmektedir. Üstelik aldığı paralar ihanet, mermi, şehadet olarak maalesef fatura edilmektedir. Haksızlık zulüm değil mi? Milletten geçinip millete silah çekmek alçaklık sayılmayacak mı? Adalet bu demokrasi ayıbının, bu insanlık faciasının neresindedir?"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, HDP'nin aldığı hazine yardımı ve milletvekillerinin aldığı toplam maaş tutarlarına ilişkin bilgi vererek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"HDP, 2016'dan bugüne kadar, ki 2020'de dâhil olmak üzere 285 milyon 888 bin lira hazine yardımı almıştır. Yine bu tarihler arasında Kandil ruhsatlı bölücü milletvekillerinin aldığı toplam milletvekili maaş tutarı ise 39 milyon 88 bin 872 liradır. Yetim hakkı, gariban nafakası, yoksul parası, milletimizin alın teri teröristlerin kursağına gitmektedir. Dünyanın neresinde terörizmi destekleyen, etnik bölücülük yapan bir sözde partiye devlet para yağdırmaktadır? Bunu nasıl hazmedelim, buna nasıl göz yumalım? Dağdaki eşkıya mekapla gezer, Meclis’teki bölücüler kırmızı plakalı lüks arabalara biner. Benzin devletten, kaynak devletten, kan ve şehadet yine devletten çıkar. Bölücülere verilen bir liranın millete dönüşü gözyaşıdır, feryattır, acıdır, al bayrağa sarılı şehit tabutudur."
"Elimizi vicdanımıza koyalım ve soralım, bu karanlık ve kahredici çelişki reva mıdır?" diye soran Bahçeli, şöyle devam etti:
"HDP'nin kapatılmasına karşı çıkan CHP'li sözcüler, demokrasi istismarcısı İP’in Başkanı ve AK Parti'nin içindeki bazı yöneticiler cevap versinler; Türk devletinin ihaneti beslemesi, mermi, bomba, mayın, keleş masraflarını karşılaması olacak ve makul görülecek şey midir? Ey Faik Öztrak ve onun gibi zırvalayan lekeli güruh; biber, patlıcan, domates fiyatlarıyla ilgilendiğiniz kadar bu melanet tabloya yarım aklınızla kafa yormayı hiç denediniz mi? Asgari ücretli kardeşlerimizi dilinize doladığınız kadar bu meseleyi hiç gündeminize aldınız mı?Esnaf gezip sahte üzüntü mesajları veren İP’in Başkanı, teröristlerin finanse edilmesine yüzsüzce sessiz kalman onayladığın anlamına gelmiyor mu? Diyorlar ki, 'Parti kapatmanın Türkiye’de olumlu bir sonucu görülmedi' Mesele parti kapatmanın ötesinde ihaneti cezalandırmaktır."
Bahçeli, HDP'nin açılmamak üzere kapatılması önerisini yineleyerek, şu önerilerde bulundu:
"Etnik bölücülüğü ve terörü referans alan hiçbir parti kuruluşuna da müsaade edilmemelidir. Gerekirse Anayasa'da düzenleme yapalım, gerekirse Siyasi Partiler Kanunu ve Türk Ceza Kanununda reform yapalım, bu kanayan yarayı durduralım. Zehirli haşeratla mücadele milli haysiyete muhteşem hizmettir. Bölücülükle mücadele istiklalimize onur verici destektir. Artık seçenek kalmamıştır: Ya terörizm ya temizlik, ya bölücülük ya da huzur. Her siyasi parti tarafını ve tercihini yapmalıdır."
Terörle, milli birlik ve kardeşlik arasında tarafsız bir alan olmadığına işaret eden Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin geleceğini güvenceye alacak her adıma, her karara, her girişime, her çetin imtihana sonuna kadar vardır ve hazırdır. Gelin bu ateşi söndürelim, gelin bu devrana son verelim. Gelin bu hesabı soralım." çağrısında bulundu.
BAHÇELİ’DEN KILIÇDAROĞLU’NA “CUMHUR İTTİFAKI” CEVABI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendileriyle ilgili olarak "Cumhur İttifakı'nı bozmak istiyor" iddiasına sert cevap vererek, “Cumhur İttifakı devam edecek, 2023 yılında tekrar iktidar olacak.” dedi.
Açıklamasının devamında Bahçeli, “Kılıçdaroğlu’nun birçok ortaya koyduğu gündem var. Gündem olsun da ne olursa olsun ifadesini kullandı.
Bahçeli’nin HDP’nin kapatılmasına ilişkin çağrısının ardından AKP’nin içinden birçok isim farklı tepkiler vermişti. Bahçeli’nin çağrısına ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu, “Bahçeli Cumhur İttifakı’nı bozmak istiyor.” demişti.
ERDOĞAN’IN OKUDUĞU ŞİİRDEN RAHATSIZ OLAN İRAN’A SERT TEPKİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Azadlık Meydanı’nda okuduğu şiirden rahatsız olan İran’a sert tepkide bulundu. Bahçeli, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanı’mızın okuduğu bir şiir özellikle İran’da büyük bir rahatsızlık uyandırmıştır. Bu ülkenin Dışişleri Bakanı mesnetsiz tepki göstermiş, İran Meclisinde görev yapan 225 milletvekili de hazırlanan kınama mektubuna müştereken imza atmışlardır. Güneşi balçıkla sıvamak akıl kârı mı? 1828 Türkmençayı Antlaşması’ndan beri var olan zorlama statükoyu kabul etmek Türklüğün vicdanında karşılık bulur mu? Aras’ı ayırmadılar mı? Umutları ayırmadılar mı? Bu kadar rahatsızlık duyulmasının izah ve ifadesi nasıl yorumlanmalıdır? Bir kez de ben sesleniyorum:
'Aras'ı ayırdılar, mil ilen doyurdu'lar/ Men senden ayrılmazdım/Zor ilen ayırdılar/ Ay Laçın, can Lâçın/ Men sene kurban Lâçın'
Bu şiirin neresi yanlış? Ermenistan'a alenen destek verenler bize ne anlatıyorlar? Aras’ı ayırdılar, hatta kopardılar. Merhum şairimiz Arif Nihat Asya bakınız ne diyordu:
‘Ağlayın, parmakları nur/ Sularından kınalı kızlarım/ Ağlasın Meraga göklerinden/ Meraga'ya bakıp yıldızlarım/ Şu yakın suların/ Kolu neden bükülmez/ Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin/ Benden doğar, bana dökülmez?’
Hadi buyursunlar, bu şiire de tepki göstersinler. Meraga'nın nerede olduğunu bilenler biliyor, bilmeyenler de bu suretle inşallah öğreniyor. Türk'ün Sünni'si, Şii'si olmaz, nitekim Türk Türk'tür, başka tasvire ve tefrike sığmaz. Türklüğe baraj koyulamaz, duvar örülemez. Bilinsin ki, Ötüken'in stratejik aklı köreltilemez, kutlu hedeflerinin üzeri çizilemez. Geçmişte demiştim, yine diyorum: Yavuz ne kadar Türk ise Şah İsmail'de o kadar Türk'tür. İkisi de Türk büyük hünkârıdır. Cem de bizim semah da… Cami de bizim cemevi de… Ankara ve Bakü neyse Horasan, Erdebil, İsfahan bizim gözümüzde odur. Türk, Türk'e hasım edilemez."
ABD’NİN YAPTIRIM KARARLARI SKANDAL OLMAKLA BİRLİKTE SAYGISIZLIK VE NEZAKETSİZLİKTİR
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ABD'nin Türkiye’ye yönelik yaptırım kararına tepki gösterdi. Bahçeli, "MHP, yaptırım kararlarını reddetmekle birlikte kınamaktadır. ABD’nin dostluk anlayışı hasımlığa dümen kırmıştır. Bu, skandal olmakla birlikte saygısızlık ve nezaketsizliktir" dedi.
Twitter hesabından paylaşımda bulunan Bahçeli, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bahçeli, ABD'nin aldığı yaptırım kararını eleştirerek, "Dost(luk) demek, dostuna kötülüğün dokunmamasından ziyade, bu potansiyeli irade ve ilişki ağlarında taşımamak demektir. Dostluğun muarızı düşmanlık olarak da okunmamalıdır. Şunu kabul etmek lazımdır ki, devletler arasında kalıcı dostluklar değil, kavrayıcı çıkarlar hâkimdir." değerlendirmesinde bulundu. Dostluk ve müttefikliğin tek merkezli ilerleyen, tek yanlı işleyen ve tek taraflı işlevsellik gösteren bir mekanizma şeklinde görülmemesi gerektiğine dikkati çeken Bahçeli, şunları kaydetti:
"Eşitlik ve hakkaniyet temelinde bir diyalog ve diplomasi yoksa taraflardan birisi hâkim diğeri de mahkûm olacaktır. Dostluğun ve düşmanlığın saat başı değiştiği, biçim ve içeriğinde zamana ve şartlara göre dönüşümlerin yaşandığı bir dünya düzeninde haksızlık kurumsallaşmış, denge ve istikrar kaybolmuştur. İnsanlığın en temel sorunu sistemik çarpıklık, hukuksal gelgitler, ahlaki iflastır. Türkiye-ABD ilişkileri, bidayetinden beri hem sancılı bir seyir izlemiş hem de güvensizlik ekseninde vücut bulmuştur. Bir tarafın sürekli dayatıp tavizler istediği; diğer tarafın bunu göğüslemek için mücadele ettiği bir ilişki ağına müttefiklik demek ne kadar mümkündür?"
Bahçeli, Trump yönetiminin giderayak "Yaptırımlar Yoluyla Amerika'nın Hasımlarıyla Mücadele Yasası" kapsamında, Türkiye’ye kabulü imkânsız yaptırımlar açıkladığını hatırlatarak, "ABD'nin dostluk anlayışı hasımlığa dümen kırmıştır. Bu durum skandal olmakla birlikte saygısızlık ve nezaketsizliktir." ifadesini kullandı.
Yaptırımların bahanesinin S-400 hava savunma sistemleri olarak gösterildiğini belirten Bahçeli, "Savunma Sanayii Başkanlığı ile Kurum Başkanı, Roketsan Yönetim Kurulu Başkanı, Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığından iki kardeşimize yaptırım uygulanacakmış. Bu yaptırımlar utancın ve uyuşmuş aklın tezahürüdür. MHP, yaptırım kararlarını reddetmekle birlikte kınamaktadır. Bugüne kadar bir NATO müttefikine yaptırım uygulanmamıştı. 1975'ten beri ABD böyle bir yanlışın faili olmamıştı. Nitekim ABD'nin Türkiye'ye şaşı bakışı, soğuk yaklaşımı böylelikle tevsik edilmiştir." açıklaması yaptı.