SEMİH YALÇIN: CHP’DE KILIÇDAROĞLU SORUNU, TÜRKİYE’DE CHP KRİZİ VARDIR

05 Ocak 2021 19:45
Okunma
465
SEMİH YALÇIN: CHPDE KILIÇDAROĞLU SORUNU, TÜRKİYEDE CHP KRİZİ VARDIR

SEMİH YALÇIN: CHP’DE KILIÇDAROĞLU SORUNU, TÜRKİYE’DE CHP KRİZİ VARDIR
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, “CHP sözcülerinin iddia ettiği gibi Türkiye’de bir devlet krizi kesinlikle yoktur ama CHP’de Kılıçdaroğlu sorunu, Türk siyasetinde de CHP krizi vardır. CHP’nin başı, iyi veya kötü demeden hükümetin her icraatını eleştirmekte; haklı mı haksız mı olduğuna bakmadan, MHP’nin siyasi konum ve tutumunu peşinen reddetmektedir.”dedi.
Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, şunlar kaydetti:
“Cezaevlerindeki çok sayıda vatandaşımızın uğradığı mağduriyetlerin yasal düzenlemeyle giderilmesini hazmedemeyerek hepsini mafya lideri ve uyuşturucu kaçakçısı kategorisine sokan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kimyası, her geçen gün daha fazla bozulmaktadır. Yaptığı bu haksız tasnifler karşısında muhatapları tarafından ağzının payı verilen Kılıçdaroğlu’nun geçirdiği psikolojik sarsıntının izleri, diline ve davranışlarına yansımaya başlamış; CHP’nin başında ne beyin ne de ağız ayarı kalmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu; aklı başında bir politikacının sarf etmemesi gereken kelime ve kavramlarla siyasi rakiplerine saldırmaya, onları eleştirmek yerine galiz küfürlerle sövmeye, meramını anlatmak yerine en pespaye cümlelerle muhataplarını suçlamaya başlamıştır. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’yi mafya ve yeraltı dünyasıyla irtibatlandırmaya çalışması; CHP’yi yönete(meye)n Kılıçdaroğlu’nun sürüklendiği çelişkiler çıkmazının yön levhası gibidir. CHP; Kemal Kılıçdaroğlu ve avenesinin ellerinde siyasetin mafyası, demokrasinin altını oyan yeraltı dünyası hâline gelmiştir. CHP; mevcut yönetimin sultası altında her türlü bölücü akımın yuvası, terörist yapılanma ve örgütlerin destekçisi, hamisi fonksiyonunu üstlenmiştir. Hazımsızlık ve tahammülsüzlük bunlarda, saldırganlık bunlarda, antidemokratik mücadele yöntemleri bunlarda, müdahalecilik ve Jakobenizm de bunlardadır. Türk demokrasisini inkıtalara uğratan bütün darbelerin perdesi kaldırıldığında, CHP ve onun temsil ettiği dikta zihniyetinden mülhem muzır fikirler bütün çıplaklığıyla görünmektedir. CHP, evlatlarını bölücü terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantısı HDP’nin pençesinden kurtarmak için Diyarbakır’da eylem yapan mazlum ailelerin yanında olmak yerine; bölücübaşı Öcalan’a methiyeler düzenlerin, Kandil’de yetişmiş Selahattin Demirtaş’ı demokrasi havarisi sayanların sırtını sıvazlamaktadır.
Türkiye’nin hem içerideki hem de dışarıdaki birlik ve bütünlüğünün bugün dünden daha çok önem kazandığı bir dönemde, CHP ve zilletçiler; demokrasimizi olgunlaştıran hoşgörü, barış, dayanışma ve millî mutabakat ikliminden giderek uzaklaşıp siyasi radikalizm ve darbeciliğin yakıcı atmosferine savrulmuştur. CHP; ehliyetsiz, beceriksiz ve maceraperest bir yönetim takımının elinde, demokrasi dışı arayışların karanlık dehlizlerine sürüklenmiştir. CHP’nin başının adaletten, haktan ve hukuktan bahsetmesi; yalancı peygamberlerin felah iddiaları kadar uçuktur. CHP sözcülerinin iddia ettiği gibi Türkiye’de bir devlet krizi kesinlikle yoktur ama CHP’de Kılıçdaroğlu sorunu, Türk siyasetinde de CHP krizi vardır. CHP’nin başı, iyi veya kötü demeden hükûmetin her icraatını eleştirmekte; haklı mı haksız mı olduğuna bakmadan, MHP’nin siyasi konum ve tutumunu peşinen reddetmektedir. Görünen o ki CHP’yi sevke idare edenler, bir siyasi ortaklık vazeden Cumhur İttifakı gerçeğine rağmen, MHP’nin bu kapsamdaki hamle ve çıkışlarını kabullenmekte zorlanmaktadır. CHP; Türkiye’nin savunması için alınan veya üretilen silahların kullanılamaması ihtimalinden keyif alan, küresel salgının yaygınlaşması karşısında devletçe verilen mücadelenin zorluklarından politik kâr üretmeyi hesap eden bir kafa yapısıyla yönetilmektedir. CHP, uluslararası aktörlerin Türkiye’ye dönük tezgâhlarına sevinmekte, iktidara konmak uğruna onlarla el ve kader birliği etmekten zevk duymaktadır. CHP’nin başı; dün söylediğini bugün yalanlamakta, dün yediğini bugün unutmaktadır.
İki yıl önceki yerel seçimler sürecinde hem yazılı basına hem de televizyonlara zillet ittifakının yaptığı alternatif Anayasa çalışmasından övünerek söz eden Kılıçdaroğlu, bugün halkın gözlerinin içine aka baka bunu inkâr etmektedir. Çünkü mızrak çuvala sığmamış, takke düşüp kel görünmüştür. Çünkü yerel seçimlerde CHP’nin öncülüğünde İP, SP ve HDP temsilcilerinin de katılımıyla çok kültürlülüğü ve iki dilli toplumsal yapıyı öngören bir Anayasa taslağı hazırlandığı, artık bütün herkesin malumu olmuştur. Çünkü CHP ve yancılarının oy artırmak uğruna Türkiye’nin bütünlüğünü hedef alan bu bölücü ihanet hamlesi gün yüzüne çıkmış ve zilletçilerin demokrat maskesi düşmüştür. Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP sözcülerinin, MHP’nin asla vazgeçmeyeceği değerleri ve Alaattin Çakıcı üzerinden ‘devlet krizi’ iddiasında bulunup bir bardak suda fırtına koparmasının arkasında da suçüstü olayını örtbas etme çabası yatmaktadır. Bu vesileyle şu hususları kamuoyuna bir kez daha hatırlatmayı görev sayarız: MHP bir dava partisidir ve bu hususiyetini dünya durdukça koruyacaktır. MHP; ucuz ve gündelik siyaset uğruna dünyasını ve ahiretini yıkmayacağı gibi, ilke ve değerlerine daima tutarlılıkla sahip çıkacaktır. MHP; var oldukça, Türkiye’nin parçalanmasına yönelik ihanet projelerinin hayata geçirilmesine ve ebedî devletimizin yıkılmasına asla izin vermeyecektir.”
CHP’DEKİ ÇARPIK SOL ZİHNİYETİN YENİDEN VÜCUT BULMUŞ HÂLİDİR
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, CHP’nin MHP’ye yönelik suçlamalarına sert tepki göstererek, MHP’yi hukuk dışı oluşumlara sahip çıkmakla suçlayan iddialar gündeme getirilerek kurgulanmaya çalışılan suni imajın üzerlerine yapıştırılmak istenmesine müsaade etmeyeceklerini belirtti.
Yalçın, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“CHP’nin, yancılarıyla birlikte yaptığı iki dilli, etnik imtiyazlı ve Türk millî egemenliğini es geçen Anayasa çalışmasını inkâra yeltenmesine ve bu ihanetin üzerini boş ithamlarla partimize saldırarak örtmeye çalışmasına seyirci kalmayacağız. Mafya ve yeraltı dünyası yaveleri, ‘millî devlet’ sürecini akim bırakmaya dönük ihanetin üstünü örtmeye yetmeyecektir. CHP’li hadsiz Engin Altay’ın lağımdan ses verircesine sarf ettiği ‘çukur siyaseti’ tabiri, bu partiyi içine düştüğü fosseptikten kurtaramayacaktır. CHP’nin özellikle HDP ile kaderdaşlık ederek millî çıkarlarımıza verdiği büyük zararları; hiçbir siyasi polemik, hiçbir tartışma ve çirkin mugalata gizleyemeyecektir.”
Yalçın, kuru gürültü koparıp mübalağa ederek günah ve suç gizleme gayretinin faydasız olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“MHP’ye sataşarak baltayı taşa vuran CHP’nin, kör aletle başlattığı kavgadan mağlubiyetle çıkması kaçınılmazdır. Bütün millet bilmektedir ki Atatürk’ten sonra, CHP’nin psikogenetik kodlarına Marksizm şekil vermiştir. Diyalektik materyalizmin laboratuvarında siyasi mutasyona uğrayan CHP; o gün bugündür isyan, ihanet, devlet ve millet düşmanlığı gibi Marksist anlayışın karakteristiğini yansıtan bir politikanın çevrimindedir. CHP, millî öncelikler ve çıkarlar aleyhindeki bilumum oluşumların fikir ve ilham kaynağına dönüşmüştür. CHP; hak ve adaletten bahsedip hakka ve hakkaniyete en çok tecavüz eden, demokrasiden bahsedip dibine kadar diktaya, antidemokratik yollara ve müdahaleciliğe batan bir partidir. ‘Biz bu filmi daha önce de gördük’ dedirten üslubuyla CHP; eli kanlı Ülkücü katillerini ‘fidan’, ‘devrim ve demokrasi kahramanı’ gösteren çarpık sol zihniyetin yeniden vücut bulmuş hâlidir. İşte bütün bu sebeplerden ötürü teröriste terörist, eşkıyaya eşkıya, haine hain diyemeyen CHP yönetimi; Türk milletinin gözbebeği olan Ülkücülere ağzına geleni saymaktadır. CHP’nin yancıları da onun arkasında Kakadu papağanı gibi aynı teraneleri tekrarlamaktadır. CHP sözcüleri ve hempaları ne yaparlarsa yapsınlar, milliyetçi-Ülkücü camianın maşeri vicdana sinmiş itibarına gölge düşüremeyecek. Siyaset artıklarını, süpürülmüşleri ve Ülkücü kalmaya nefesi yetmeyen birtakım kifayetsizlerin taşıdığı emanet isim ve mevkileri kullanarak MHP aleyhinde karalama kampanyaları düzenlemek de sonuç vermeyecektir.”
DAVUTOĞLU, “GELECEK” YERİNE “BÖLECEK PARTİSİ” İSMİNİ TERCİH ETMELİYDİ
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun randevu talebini reddetmesi, iki parti arasındaki gerilimli artırdı. MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, Davutoğlu’na çok sert tepki gösterdi.
“Mazul başbakanlardan ‘Serok Ahmet’ nam Ahmet Davutoğlu hayreti mucip bir hadsizlikle MHP’ye ve Genel Başkanı’mız Sayın Devlet Bahçeli’ye yine dil uzatmıştır. diyen Yalçın, Davutoğlu’nun sosyal medyada “trend topic” olmak için MHP ve Bahçeli aleyhtarlığı yaptığını bildirdi..
Yalçın, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda şu ifadelere yer verdi:
“- Mazul başbakanlardan ‘Serok Ahmet’ nam Ahmet Davutoğlu hayreti mucip bir hadsizlikle MHP’ye ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’ye yine dil uzatmıştır.
- Davutoğlu’nun görüşme davetini sadece ‘Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini konuşurum.’ diyerek reddeden Genel Başkan’ımıza Kürtçe cevap vermesi; ‘iki dilli, etnik imtiyazlı ve millî egemenliğin inkârı’ anlamına gelen bir yaklaşım biçimidir.
- Görülen odur ki Türk siyaset dünyasında ‘trend topic’ olmak, ilgi çekmek, tanınmak ve sesini kamuoyuna duyurabilmek için Sayın Devlet Bahçeli ve MHP aleyhtarlığı yapmak neredeyse bir gelenek hâline gelmiştir.
- Öyle ki İP›ini koparan da, zincirini kıran da, gömleğini yırtan da, Kandil’den kaçan da, Pensilvanya’dan icazet alan da MHP’ye saldırmaktadır.
- Yoksa destursuz bağa girip bağcıyı kovmaya yeltenecek cüreti bunlara FETÖ mü vermiştir?
- Yoksa Davutoğlu ve boylarından büyük laflar eden şakşakçıları bir başka sicilli icazetli Müdire Hanım’ın yollayacağı kurbanlık vekillere mi bel bağlamaktadır?
- Ahmet Davutoğlu’na güvenip yatırım yaparak bize saldıran cümle ikbal heveslilerine, bilumum maceraperestlere tavsiyemiz şudur:
- Bir çapınıza, bir aynaya, bir de ipinizi tutanlara bakıp öyle kelam edin.
- En çok da efendi diye peşine takıldığınız aciz ve sakar kimsenin geçmişine bakın.
- Kendisinde ve partisinde ‘gelecek’ vehmeden ve ‘yapraktan kispet’ giyerek siyaset meydanına inen Serok Ahmet daha önce de nice çamlar devirmiş, nice umutlar batırmıştır.
- Hafızaibeşer nisyan ile malul olsa da henüz unutulmamıştır; Kandil’den Afrin’e uzanan yayda güvenli bölge oluşturulması için bizzat MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin 2012 Ağustos’unda hükûmete tavsiyede bulunduğu dönemde Dışişleri Bakanı, Ahmet Davutoğlu’dur.
- Daha sonra Başbakan da atanan Davutoğlu, Suriye’deki Emevi Camii’nde namaz kılma serüvenine girişerek Türkiye’yi bölgede büyük bir çıkmaza sürüklemesiyle maruftur.
- Ahmet Davutoğlu; çapsız davranışları, ayağı yere basmayan nazariyeleri ve tahammül edilmez retorikleriyle Ak Partiyi sıkıntıya düşürdüğü için de bir süre sonra azledilmiştir.
- Bugün, aynı Davutoğlu’nun boynuna küresel aktörler tarafından bölücülük davulu asılmıştır. Davulun tokmağı, bazen Washington’da bazen de Pensilvanya’dadır.
- Defolarını, veballerini ve günahlarını amblemlerindeki çınar yaprağıyla örtmeye çalışan Ahmet Davutoğlu bizce partisinin adını yanlış seçmiştir. ‘Gelecek’ yerine ‘Bölecek Partisi’ ismini tercih etmeliydi. Amblem olarak da Türkiye haritasını kesen bir makas veya bir ağacın gövdesini budayan çekiçsiz orak daha isabetli olurdu.
- Bir zamanlar çokça boş konuştuğu, kafa şişirdiği ve temelsiz senaryolarla kamuoyunu meşgul ettiği için ‘Davuloğlu’ unvanını da alan Ahmet Davutoğlu’dur.
- Gelecek Partisi Batman İl Başkanı, Davutoğlu’nun Kürt açılımını bütün çıplaklığıyla açıklayarak; ‘Kürtler için Mesut Barzani ne ise Abdullah Öcalan da odur.’ diyebilmiştir.
- Geçtiğimiz günlerde yarım asırdır ‘Esir Türkler’ gerçeğine sahip çıkan ve politikalar üreten bir harekete Doğu Türkistan hatırlatması yapması da densizliktir.
- Velhasıl, yarını olmayan ‘Gelecek Partisi’ ve onun bezirgânbaşı için ne söylense, ne yakıştırılsa yeridir. Ancak bize göre değişmez hakikat şudur:
- Geleceği bölecek kervanı; zillet ittifakına erzak ve cephane ulaştırmak, gelecek seçimlerde Cumhur İttifakına kaybettirmek üzere Pensilvanya’da yüklenip yola çıkarılmıştır.
- Serok Ahmet’in başını çektiği kervanın yükü, millet nezdinde mezbele hükmündedir; varacağı son menzil de yüce Meclis değil, Mamak çöplüğüdür.”