EKONOMİK TEDBİRLERİN SEKTÖRLERE ETKİSİ VE 2021 YILI MERKEZÎ BÜÇE TEKLİFİ
Dünyanın küresel bir krizle karşı karşıya olduğu ve ekonomik anlamda durağanlaştığı, ülkelerin ekonomik büyümelerinin negatife döndüğü bir dönemde ülkemizde de ekonomik anlamda süreci en az zararla altlatmak adına bazı tedbirler ardı ardına yürürlüğe konmuştur.
Bu tedbirlerin başında; ekonominin çarklarını döndürmek amacıyla öncelikle kredi faizlerin düşürülmesi yoluna gidilmiştir. Enflasyonun krizin etkisiyle nispeten yüksek seyretmesine rağmen, mevduat faizlerinin de altında faiz oranlarıyla konut ve otomotiv sektörlerinin kredilendirilmesi ilk etapta talep yaratmış ve tüketici lehine maliyetleri düşürürken, konut ve araç fiyatlarında sunni olarak %20’lere varan fiyat artışları meydana gelmiştir. Bu durum ise orta ve alt gelir gruplarının konut ihtiyaçlarını karşılamalarına engel teşkil etmiş, ihtiyaçtan ziyade yatırım amaçlı konut talebi yaratmıştır. Konut piyasasının bir miktar hareketlenmesi, zorda olan sektöre ayakta kalma ümidinin yanında, sektörle bağı olan birçok yan sektöre de ümit olmuş, ayrıca istihdam açısından olumlu sonuçlar doğuracağı beklentisi yaratmıştır. Ancak, kamu bankaları aracılığı ile uygulanan düşük faiz politikası bu bankalara “görev zararı” benzeri bir maliyet oluşturmuştur. Sonrasında düşük faizli kredi uygulamasına son verilirken, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası faizlerde sınırlı da olsa faiz artışına gitmiş ancak Türk lirasından kaçış ne yazık ki önlenememiştir.
Piyasalara baktığımızda ise alınan tedbirlerle likidite bolluğu sağlanmaya çalışılmış, ancak Türk lirası mevduat hesaplarına uygulanan faizlerin düşük olması, krizin devam edeceğine dair endişelerle para; altın, döviz ve borsaya akmıştır. Son dönemde Borsa İstanbul’a 550 bin yeni yatırımcının gelmiş olması bu durumu doğrulamaktadır. Tam da bu dönemde Borsa İstanbul’ da ilk defa yabancı yatırımcının oranı %50’nin altına düşmüştür. Buna rağmen BİST 100 Endeksi’nin 1.190’lara çıkması ekonomiye olan güvenin ve pozitif beklentinin devam ettiğini göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının almış olduğu tedbirler sonucu dövizin TL karşısında beklenildiği gibi artışlar göstermemesine rağmen döviz mevduat hesaplarında bir çözülme gerçekleşmemektedir. Hâlâ toplam mevduat içerisindeki döviz mevduat hesaplarının oranı %50’ler civarındadır. Hâl böyle olunca ülkemizin döviz cinsinden iç ve dış borç stokunun döndürülebilmesi ve vadesi gelen borçların ödenebilmesi ve büyüme adına yatırımların devamı için mutlaka döviz girdilerinin artırılması gerekmektedir. Acil tedbir paketleri yürürlüğe konulmalı, sınırlı da olsa yabancı sermaye çıkışını durdurmak ve tersine sermaye girişini teşvik etmek, ihracat kapasitesini artırmak, yeni pazarlara girmek, tüketime dayalı ithalatı vergi ve farklı enstrümanlarla bir süreliğine de olsa kısıtlamak akla gelen uygulamalar olacaktır.
Dış ticaret açığını azaltmak amacıyla olmazsa olmazımız üreten bir ekonomik programı takip etmek, özellikle katma değeri yüksek, teknoloji yoğun üretimi teşvik etmenin yanında, en önemli girdiyi oluşturan, 2019 yılında yaklaşık 35 milyar dolar döviz girdisi sağlayan turizm sektörümüz acilen desteklenerek, hedef ülkelerle iletişim ve tanıtım kampanyaları ile 2020 yılı son çeyreği turizme kazandırılmalıdır.
Son açıklanan verilere göre, en yüksek eylül ayı ihracat rakamına ulaşıldığı, ihracatımızın 16 milyar 13 milyon dolar olduğu, ihracatın geçen yılın aynı ayına göre %4.8, ağustos ayına göre ise %28.5 artmış olması ekonomimizin öngörülen süreden de önce toparlanacağını göstermektedir.
İstikrarsız bir coğrafya da yer alan ülkemiz çevresinde meydana gelen bölgesel çatışmalar, Türkiye’nin yükselişinden rahatsız olan ülkelerin engelleme çabaları ve tehditlerine rağmen her alanda gösterilen başarılı icraatlarla büyümesine devam etmektedir.
17 Ekim 2020 tarihinde, 2021 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, TBMM Başkanlığına sunuldu. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sonrası hazırlanan üçüncü bütçe olan 2021 Yılı Bütçesi, bu yıl ilk kez program bütçe esaslarına göre hazırlandı ve program bütçe sistemine göre uygulamaya konulacak. Teklifte 2021 yılında bütçe giderleri 1 trilyon 346,1 milyar lira, faiz hariç giderler 1 trilyon 166,6 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 101,1 milyar lira, vergi gelirleri 922,7 milyar lira, bütçe açığı 245 milyar lira olarak öngörüldü.
MEB ile eğitim hizmeti veren diğer kurum ve kuruluşlara 2021 yılında 19,1 milyar TL'si yatırım olmak üzere toplam 211,4 milyar TL kaynak ayrıldı. Bu rakamlara göre 2021 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi’nden en fazla kaynak eğitime ayrılmış oldu. 2020 yılı bütçesinde, sağlık sektörü yatırımlarına 11,6 milyar lira kaynak ayrılmışken, bu rakamın 2021 yılı bütçesinde 20,1 milyar liraya yükseldiği görüldü. Yine teklifte dikkat çeken diğer bir husus; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı için bütçe giderleri, 2021 yılında %50,1 artışla 11,9 milyar lira olarak öngörüldü. Bu durum, sanayici, yatırımcı ve KOBİ’lerin daha çok destekleneceği anlamına geliyor.
2021 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nde, tarıma ayrılan kaynakta 2020 yılı bütçesine göre 9 milyar liralık artış yapılarak 42,4 milyar lira ayrılması öngörüldü. Bu rakam sulama desteğiyle beraber 57,5 milyar liraya çıkıyor. Bu kapsamda, tarımsal destek programları için ise 22 milyar lira ödenek ayrıldığını görüyoruz. Bizi en çok umutlandıran husus ise; TÜBİTAK bütçesinde AR-GE çalışmaları için ayrılan kaynakta ciddi oranda artış yapılmış olmasıdır.
2021 yılı Bütçe Teklifi’nde belirttiğimiz hususlar dikkate alındığında, 2021 yılının ekonomi açısından çok daha iyi bir yıl olacağını düşünüyoruz. Ülkemiz; iklim ve ürün çeşitliliği, yer altı ve yer üstü kaynakları, yetişmiş insan potansiyeli, en önemlisi de coğrafi ve stratejik pozisyonuyla ve Kovid-19 salgını ile mücadeledeki başarısı ile dünyada öne çıkmakta ve güvenli ülke olma özelliğini devam ettirmektedir. Bu zor dönemi rahatlıkla aşacak, hatta avantaja çevirecek kapasite ve imkâna sahip olduğuna inancımız tamdır.