Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan “Tarihî Müjde” Açıklaması
"TÜRKİYE, TARİHİNİN EN BÜYÜK DOĞAL GAZ KEŞFİNİ KARADENİZ'DE GERÇEKLEŞTİRDİ"
EVİN GÖKTAŞ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyunun merakla beklediği "müjde"yi 21 Ağustos 2020 Cuma günü İstanbul'da açıkladı.
Erdoğan, Fatih sondaj gemisinin Karadeniz'de 320 milyar metreküp doğal gaz keşfettiğini bildirdi. Karadeniz'de 320 milyar metreküp doğal gaz bulunması ile birlikte bu rezerv de dâhil edildiğinde Türkiye, dünyada en fazla doğal gaz rezervine sahip 35 ülke arasında 32. oldu
Karadeniz'de doğal gaz bulunduğu açıklaması tüm Türkiye'de büyük bir heyecan yaratırken Milliyetçi Hareket Partisi de bu heyecana, "Çırpınırdı Karadeniz Bakıp Türk'ün Bayrağına" isimli şarkıyı resmî Twitter hesabından paylaşarak ortak oldu. MHP'nin Twitter sayfasından Azeri Şarkıcı Azerin'in seslendirdiği efsaneleşmiş parça paylaşılırken "Çırpınırdı Karadeniz Bakıp Türk'ün Bayrağına Müjdeler Olsun" notu düşüldü.
Tarihî müjdeyi, Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde düzenlediği basın toplantısında “Türkiye, tarihinin en büyük doğal gaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi. 320 milyar metreküp doğal gaz keşfedildi." sözleriyle tüm dünyaya duyuran Erdoğan, daha önce Kalyon Güneş Teknolojileri Fabrikasının açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'de yeni bir dönemin başlayacağını belirterek, "Cuma günü tüm milletimize bir müjde vereceğiz. Biz de bu müjdenin hayalleri, rüyası içindeyiz. Cuma günü inşallah bu müjdeyi tüm milletimize vermek suretiyle Türkiye'de yeni bir dönemin açılacağına da şimdiden inanıyorum." demişti.
Erdoğan’ın açıklayacağı müjde için birçok tahmin yapılırken en çok dillendirilenler Türkiye'nin Karadeniz ya da Akdeniz'de gaz veya petrol bulduğu oldu. Tahminler arasında altın madeni veya koronavirüsü aşısının bulunduğu iddiaları da yer aldı. En güçlü tahmin ise Karadeniz'de doğal gaz bulunması oldu. Reuters da Türk kaynaklara dayandırarak Karadeniz'de doğal gaz keşfedildiğini ve bu keşfin 20 yıl boyunca Türkiye'nin enerjisini karşılayabileceğini iddia etti.
Erdoğan, tüm Türkiye'nin merakla beklediği müjdeyi açıklarken, şunları söyledi:
"Aziz milletim, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın kıymetli mensupları, değerli misafirler, değerli basın mensupları sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Bugün ülkemiz bakımından tarihî öneme sahip bir müjdeyi paylaşmak üzere sizlerle bir aradayız. Bilindiği gibi enerji kalkınmanın temel unsuru olmanın yanında, millî bağımsızlığın tesisinde de çok büyük öneme sahiptir. Ülkelerin ortaya koydukları vizyonun hayata geçebilmesi enerjideki istikrarla orantılıdır. Dünyada yaşanan hiçbir karmaşa, kaos, savaş, çekişme yoktur ki gerisinde öyle veya böyle enerji hesabı yatmasın. Biz hep önce insan dedik, önce dostluk kardeşlik dedik. Hep önce mazlumlar ve mağdurlar dedik. Önce hak, hukuk, adalet dedik. İnsanlık bizde petrol onlarda kalmış olabilir, işte Rabb’im bize bambaşka bir yerde görülmedik zenginlikte bir kapı açtı. Yarın benzer kapılar başka yerlerde de önümüze çıkacaktır. Yüzlerce milyon dolarlık arama faaliyetleri sonunda üç beş sayfalık rapor dışında hiçbir şey geçmedi. Kimsenin günahını almıyoruz. Belki de gerçekten aradılar, ama bulamadılar. Ama sonunda biz bu şekilde yürüyemeyeceğimizi gördük. Bu tür çalışmaların doğrudan millî kuruluşlarımız aracılığıyla yürütülmesini kararlaştırdık. Ülkemizin millî enerji ve maden politikasını 2017'de yeni baştan belirledik. O dönem Berat Albayrak ile ardından gelen Fatih Dönmez kardeşimiz bu politikayı kararlılıkla uyguladılar. Bu çerçevede derin deniz sondajlarını bizzat yapmanın arayışını girdik. Bugünkü sevinci bize yaşatan Fatih'in yanında Yavuz ve Kanuni sondaj gemimizle dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında olduk. Yerli ve millî imkânlarla hareket ettiğimiz için bu başarıya ulaştık. Aziz milletim evet, sevincimizi hep birlikte yaşamak için şimdi müjdemizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye tarihinin en büyük doğal gaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi. Fatih sondaj gemimiz Tun-1'deki sondajında hamdolsun 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfetmiş durumda. Kendisini Boğaz'dan uğurladığım günü hatırlıyorum. Ve o uğurlayışımızla birlikte hamdolsun neticeye de keşfe de ulaşmış olduk. İstanbul'un Fethi’nin yıl dönümünde Karadeniz'e uğurladığımız Fatih sondaj gemimiz hepimizi gururlandırdı. Daha önce Tuna-1 diye adlandırılan bu alanı Sakarya Gaz Sahası olarak isimlendirdiğimiz bu alanda gereken tüm test, analiz ve mühendislik çalışmaları tamamlandı. Kuyudan elde edilen veriler aynı bölgede yeni doğal gaz keşiflerinin kuvvetle muhtemel olduğuna işaret ediyor. Bu rezerv çok daha büyük bir kaynağın sadece bir parçasıdır. İnşallah devamı da en kısa sürede gelecek. Yıllarca enerjide dışa bağımlılığının maddi ve manevi sıkıntılarını çekmiş bir ülke olarak artık geleceğimize daha güvenle bakacağımıza inanıyoruz. Bu operasyonu tamamen millî imkânlarla gerçekleştirdik. Şimdi hemen tespit kuyuları açmaya başlayacak, ardından inşaat ve yapım işlerine geçeceğiz. Doğal gazın yüzeye çıkartılması ve sisteme aktarılması işlemleriyle birlikte bu kaynaktan istifade etmeye başlayacağız.
HEDEFİMİZ 2023 YILINDA DOĞAL GAZI KULLANIMA SUNMAK
Bunca yıl sabırla, ilmek ilmek yürüttüğümüz çalışmaların ilk ve en büyük meyvesini almış oluyoruz. Fatih ve Yavuz gemilerimiz vasıtasıyla Akdeniz ve Karadeniz'de 9 derin deniz sondajı gerçekleştirdik. Nihayet son sondajda milletimize beklediği müjdeyi verme şerefine nail olduk. İnşallah benzer bir müjdeli haberi Akdeniz'den de bekliyoruz. Şu anda bakımda olan Kanuni'nin de yıl sonunda devreye girmesiyle Akdeniz'deki faaliyetlerimize hız vereceğiz. Keşifler için söylenen o güzel sözü; sondaj faaliyetlerimize uyarlayarak tekrarlamak istiyorum. Her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır. Biz de arayacağız ve inşallah bulacağız. Sakarya Gaz Sahası'yla bismillah dedik. Allah'ın izniyle devamı da gelecek. Sadece denizlerde değil, kendi topraklarımızdaki aramaları da daha sıkı ve bilinçli şekilde yürütüyoruz. Hedefimiz, 2023 yılında Karadeniz gazını milletimizin kullanımına sunmaktır. Hedefimiz ülkemizin enerji sorununu kökten sökmektir. Türkiye yıllarca bunun sancısını, sıkıntısını çekmiş, bedelini ödemiş bir ülkedir. Cari açığımızın en büyük sebebi de hep enerji olmuştur. Yerli ve yenilenebilir kaynaklara verdiğimiz önem sayesinde nispi bir denge sağladık. Cari açığımızın ana sebebi bu değil mi, bu. Enerjide net ihracatçı konumuna gelene kadar bize durmak, dinlenmek yok. Kimsenin hakkına gözümüzü dikmeden, ama kimseye de hakkımızı yedirmeden hedeflerimize doğru yürümeyi sürdüreceğiz. Yunanistan başta olmak üzere bu mesele karşımıza dikilenlerin hepsi de haklı olduğumuzu iyi biliyor. Özellikle AB Yunanistan'ı şımartıp üzerimize salarken, bir kez daha kendi ilkelerine ihanet ettiğini görmelidir. Ortada dolaşan ve hiçbir geçerliliği olmayan saçma sapan haritaların yarın öbür gün en büyük zararı AB'ye verebileceği unutulmamalıdır. Bugün gelecek nesillere önemli bir miras bırakacağız. Gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceğiz. Rabb’im yâr ve yardımcımız olsun. Rabb’im yolumuzu bahtımızı açık etsin. Bir kez daha doğal gaz rezervi keşfimizin ve ardından gelecek yeni keşiflerin milletimize hayırlı olmasını diliyorum."
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak açıklamasında, “Heyecanlıyız, mutluyuz, gururluyuz. Zafer ayındayız ve bugün de büyük bir zafere imza atmış bulunmaktayız. Türkiye enerji ve ekonomi alanında tam bağımsızlık adımı attı. Ülkemizin makul tarihini tarihe gömdük.” dedi.
DOĞAL GAZ KEŞFİNİN YAPILDIĞI TUNA-1 KUYUSU NEREDE?
Erdoğan'ın yaptığı açıklamaya göre Tuna-1 kuyusunda sondaj çalışması yapan Fatih gemisi 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfetti. Fatih sondaj gemisi 29 Mayıs'ta İstanbul'dan Trabzon Limanı'na uğurlanmıştı. Geminin 103 metrelik kulelerinin köprülerden geçebilmesi için Haydarpaşa Limanı'nda demonte edilmiş ve kulelerin montajı Trabzon Limanı'nda yapılmıştı. 20 Temmuz'da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Fatih sondaj gemisinin Karadeniz'deki ilk sondajına Tuna-1 lokasyonunda başladığını duyurmuştu. Tuna-1 kuyusu KDZ Ereğli ilçesinin 175 km açığında yer alıyor.
BARBAROS, ORÇ REİS, FATİH, YAVUZ VE KANUNİ’DEN OLUŞAN ENERJİ FİLOSU
Toplamda 5 gemiyle Doğu Akdeniz başta olmak üzere tüm uluslararası sularda bayrağını dalgalandırmaya devam eden Türkiye, enerji bağımsızlığı yolunda hızla ilerlemek istiyor.
Türkiye, enerji piyasasındaki gücünü artırmak ve enerji bağımsızlığı yolunda hızla ilerlemek için 3 sondaj gemisi ve 2 sismik araştırma gemisiyle Doğu Akdeniz başta olmak üzere denizlerde Türk bayrağını dalgalandırmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Fatih sondaj gemisinin 20 Temmuz'da başladığı Sakarya Gaz Sahası’ndaki sondajında 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfettiğini duyurmasının ardından hidrokarbon keşfinden sonra atılacak yeni adımlar bekleniyor. Türkiye'nin deniz araştırma, arama ve işletme ruhsat alanlarında sismik veri toplama projeleri sürüyor. Daha önce hizmet alımı şeklinde gerçekleşen bu faaliyet, 2012'nin sonunda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) envanterine katılan Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemisi sayesinde ülke imkânlarıyla yürütülüyor. Barbaros Hayreddin Paşa, sismik ses kaynağı, yüksek özellikli katalitik çeviricileri, çift gövdesi ve su temizleme sistemleriyle en çevreci gemilerden biri olarak nitelendiriliyor. Diğer sismik araştırma gemisi MTA Oruç Reis'in inşasına ise 2012'de tamamen yerli imkânlarla başlandı. Açık denizlerde iki ve üç boyutlu derin sismik araştırmalar yapabilecek kapasitede modern sevk ve manevra sistemleriyle donatılan Oruç Reis gemisi ile petrol ve doğal gaz araştırmalarının yanı sıra kara alanlarının deniz altındaki devamlılıklarının izlenmesi bağlamında kıta sahanlığı gibi stratejik öneme sahip bilimsel araştırmalar da etkin bir şekilde icra edilebiliyor. Oruç Reis ile deniz tabanından itibaren 15 bin metre derinlikteki jeolojik yapılar görüntülenebiliyor. Boyu 86, genişliği 22 metre olan gemi, yakıt ve su depolarıyla erzak depoları tam dolu şekilde göreve çıktığında 35 gün boyunca denizde kalabiliyor.
Türkiye'nin ilk millî sondaj gemisi olan Fatih, 2017'de TPAO envanterine katıldı. Çeşitli bakım çalışmalarının ardından basınç kontrollü sondaj sistemi ile donatılan Fatih, 29 Ekim 2018'de Alanya-1 derin deniz kuyusu sondajına başladı. Fatih, İstanbul'un Fethi’nin 567. yıl dönümü 29 Mayıs'ta Karadeniz'deki ilk millî sondajı gerçekleştirmek üzere Haydarpaşa Limanı'ndan uğurlandı. Fatih sondaj gemisinin kuleleri İstanbul Boğazı'ndan geçebilmesi için söküldü. Gemi, kuleleri yeniden monte edilmek üzere 6 Haziran'da Trabzon Limanı'na demir attı.
Buradaki hazırlık sürecinin ardından tekrar yola çıkan Fatih, 20 Temmuz'da Zonguldak açıklarındaki ilk olarak Tuna-1 olarak isimlendirilen lokasyonda 3 bin 500-4 bin metre derinlik hedefiyle Karadeniz'deki ilk millî derin deniz sondajına başladı. Fatih, 229 metre uzunluğunda, 36 metre genişliğinde ve 51 bin 283 groston ağırlığa sahip. Güney Kore'de 2011'de inşa edilerek denize indirilen Fatih, 6. nesil denilen üst düzey bir teknolojiye sahip. Tüm teknik aksamı yenilenen Fatih, kendi sınıfındaki 16 gemi arasından sıyrılarak böylesine yüksek teknolojiye sahip dünyanın ilk 5 gemisi arasına girdi. 12 bin 200 metre derinlikte yani dünyanın en derin çukuru olan Mariana Çukuru'ndan daha derinde, çok yüksek basınç altında dahi deniz sondajı yapabilme kabiliyeti bulunan Fatih'in uzunluğu neredeyse bir Eyfel Kulesi kadar.
Türkiye'nin “Millî Enerji ve Maden Politikası” kapsamında, denizlerdeki arama ve sondaj faaliyetlerinin artırılması amacıyla TPAO tarafından satın alınan Yavuz da 2018'de envantere katıldı.
Fatih gibi 6. nesil ultra derin deniz sondaj gemisi olan Yavuz'un uzunluğu da 230 metre ve 36 metre genişliğe sahip. Söz konusu gemi, çift kuleli tasarımla hem asıl hem yardımcı işlerin yapılabildiği eş zamanlı operasyona imkân sağlıyor. Yapımı 2011'de tamamlanan Yavuz, daha önce Tanzanya, Kenya, Malezya ve Filipinler başta olmak üzere farklı ülkelerde görev aldı.
Türkiye'nin hidrokarbon potansiyelini açığa çıkarmak için mavi vatanda çalışmalara devam edecek son gemi ise Kanuni. Ülkemizin üçüncü sondaj gemisi olan Kanuni, 2020 başında filoya katıldı. 2012'de inşa edilen gemi 227 metre uzunluğa ve 42 metre genişliğe sahip. Kanuni'nin Mersin Taşucu Limanı'nda geliştirme çalışmaları devam ediyor.
Dünyada Tüm Gözler, Suların Kaynama Noktasına Geldiği Doğu Akdeniz’e Çevrilmiş Durumda
ERDOĞAN: TÜRKİYE, AKDENİZ'DE DE EGE'DE DE KARADENİZ'DE DE HAKKI OLANI ALACAKTIR
Ahmet DENİZ AĞCA
Doğu Akdeniz'de son günlerde sular iyice ısınarak kaynama noktasına gelmeye başladı. Türkiye ile Yunanistan arasında her an bir çatışmanın yaşanması olası görünüyor. Karşılıklı olarak sık sık navtex ilan edilmesi, Yunanistan’ın kendisini destekleyen ülkelerle birlikte tatbikatlar yapması, bir takım provokatif ve saldırgan girişimlerde bulunması dünyada tüm gözlerin bu bölgeye çevrilmesine sebep oldu.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Batı Akdeniz'de 6 millik olan kıta sahanlığını 12 mile çıkarmak için hazırlık yaptıklarını belirtirken, Yunan Parlamentosu da Mısır ile Doğu Akdeniz için imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmasını onayladı.
Doğu Akdeniz'le ilgili karşılıkla restleşmeler devam ederken hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yunanistan'ı sert sözlerle uyararak, “Ateşle oynayan Yunanistan, kışkırtan Fransa, kazanana oynamak üzere kurulan kumar masasına oturanlar ise tanıdık ve bildik ülkelerdir. Yunanistan 98 yıl önce denize döküldüğü yerden tekrar vatan topraklarımıza çıkmanın ve tutunmanın hedefindedir. Karşımızda yeni bir işgal projesi bulunmaktadır. Bu durum sonu ve sonucu ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti adına var oluş yok oluş meselesidir.” dedi.
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar da, Yunanistan’ın Akdeniz’de yürüttüğü tatbikatlarla ilgili olarak "Tatbikatlarla, benzer girişimlerle Türkiye’nin, TSK’nin faaliyetlerini engellemek, değiştirmek gibi şeyleri düşünmek boş bir hayaldir." değerlendirmesinde bulundu.
Sultan Alparslan'ın Bizans ordusuna karşı kazandığı Malazgirt Zaferi'nin 949'ncu yılı nedeniyle 26 Ağustos 2020 Çarşamba günü Malazgirt Meydan Muharebesi Tarihî Millî Parkı'nda kutlama töreni gerçekleştirildi. Törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de törene katıldı. Tören alanına konulan 2071 sandalyenin üzerine içerisinde şapka, tişört, maske ve el hijyeni ile Türk bayrağı bulunan çanta bırakıldı. Pandemi sebebiyle tören alanındaki sandalyelerin mesafesi 1,5 metre olarak ayarlandı. Törene katılanlar anonslarla, maske ve sosyal mesafe konusunda sürekli uyarıldı. Törende Jandarma Mehteran Birliği; Malazgirt Marşı, Estergon Kalesi, Bu Bayrak, Genç Osman, Bil Oğlum, Devlet Marşı'nı seslendirdi.
Erdoğan, Bahçeli ile birlikte tören akşamı etkinliklere katılan sanatçılar ve gençlerle Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yemekte bir araya geldi.
Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başlayan törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt'in ardından Anadolu'nun fethedilmesinin sadece Bizans'ta değil Avrupa'da da büyük hüsrana sebep olduğunu ifade ederek, "Avrupalıların 'dünyaya hükmetmek için, Akdeniz'e hâkim olmak için Anadolu'ya hâkim olmak gerekir' diye formülleştirdikleri idealleri vardır. Malazgirt Zaferi bu hesapları alt üst etmişti." diye konuştu.
Konuşmasında Doğu Akdeniz'deki gelişmelere de değinen Erdoğan, "Türkiye'ye yönelik ameliyat yapma hevesleri kursaklarında kalanlar, aradıkları fırsatı bulamayacaklardır." ifadesine yer verdi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Batılıları derinden sarsan bu hayal kırıklığı ve Türkleri Anadolu'dan kovma hevesi haçlı seferlerinin başlamasına sebep oldu. Haçlı seferleri batılının bilinçaltındaki İslam düşmanlığını en açık ortaya koyan tarihî hadiselerden bir tanesidir. Bu seferler neticesinde milyonlarca şehit verdik. Şehirlerimiz, kasabalarımız, köylerimiz harap oldu. Baskınlara, yağmalara, salgın hastalıklara direnmek zorunda kaldık. Hiçbir zaman zalime boyun eğmedik. Milletimize boyunduruk vuramadılar, bizi bu topraklardan atmayı, vatansız bırakmayı başaramadılar. Milletimizi birbirine düşürmeye, devletimizi yıkmaya muvaffak olamadılar. Bu toprakların üstünde ne varsa altında yaşayanların eseridir. Kardeşlik muhabbet, dayanışma hukuku tüm kışkırtmalara karanlık oyunlara rağmen sökülemedi. Bundan böyle de sökülemeyecektir. Türkiye'ye yönelik ameliyat yapma hevesleri kursaklarında kalanlar, aradıkları fırsatı bulamayacaklardır. Siyasette, ekonomide, askerî alanda elde ettiğimiz her yeni başarı geleceğimize daha güvenli bakmamızı sağlıyor. Karadeniz'de keşfettiğimiz doğal gaz rezervi milletimize uzun zamandır ihtiyacı olan moral kaynağı sağlamıştır. Bu doğal kaynaktan elde edilen her gelir 83 milyon vatandaşımızın her birinin hayat kalitesinin yükseltilmesinde, ülkemizin hedeflerine daha hızlı ulaşmasında kullanılacaktır. İnşallah yeni müjdelerle bu başarıyı çok daha ilerilere taşıyacağız. Bilindiği gibi Bizans'ın mirası Fatih Sultan Mehmet Han'la birlikte Osmanlı'ya geçmiştir. Bizans'ın varisliğine bile layık olamayanların bugün yine arkalarına Avrupalıları alarak haksızlık, hukuksuzluk peşinde koşmaları, tarihten ibret alamadıklarının işaretidir. Daha bir asır önce Anadolu'yu perişan bir şekilde terk etmek zorunda kalanların şimdi Ege'de sahte kabadayılık peşinde koşması, 'mezarlıkta ıslık çalma psikolojisinin' tezahüründen başka bir şey değildir. Korkunun ecele faydası yoktur. Türkiye Akdeniz, Ege, Karadeniz'de hakkı olanı alacaktır. Biz nasıl kimsenin toprağına, egemenliğine, çıkarına göz dikmiyorsak kendimize ait olanlardan da asla taviz vermeyeceğiz. Bunun için siyasi, ekonomik, askeri bakımdan ne gerekiyorsa yapmakta kararlıyız. Muhatapları kendilerine çeki düzen vermeye, mahvolmalarına yol açacak yanlışlardan uzak durmaya davet ediyoruz. 2
YAPARIZ DİYORSAK YAPARIZ, BEDELİNİ DE ÖDERİZ
Erdoğan, “Türkiye'nin artık sabrı sınanacak, kararlığı, imkânları ve cesareti test edilecek bir ülke olmadığını herkesin görmesini istiyoruz.” diyerek, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yaparız diyorsak yaparız, bedelini de öderiz. Varsa bedel ödeme pahasına karşımıza çıkmak isteyen, buyursun gelsin. Yoksa çekilsinler önümüzden, biz kendi işimize bakalım. Biz bu topraklarda yaşanılan badirelerden Malazgirt ruhuyla kurtulduk. Kosova, Niğbolu'da aynı ruhla mücadele ettik. Çanakkale'yi geçilmez yapan bu ruhtu, İstiklal Harbi'nde 7 düvele karşı bu ruhla galip geldik. 15 Temmuz destanını da bu ruhla yazdık. Bugün de farklı cephelerde azim ve kararlılıkla yürüttüğümüz mücadeleyi aynı ruha borçluyuz. Nasıl dün Türkistan'dan Anadolu'ya akan fetih ordusu değil, adalet ve muhabbet kervanıysa bugün de gittiğimiz her yere bu erdemleri taşıyoruz. 1000 yıldır Anadolu'daki her kesimden insanımızın kalplerinde kurulan o güçlü köprü sonsuza kadar ayakta kalacaktır. Atalarımızın Anadolu'ya ektiği sevgi, muhabbet, kardeşlik, dayanışma ruhu öylesine kök saldı, öylesine büyüdü ki, 1000 yıldır bu hukuku bozmaya çalışanların hiçbiri emeline ulaşamadı. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi çirkin kumpasa yönelirlerse yönelsinler her defasında milyonları karşılarında tek yürek olarak buldular. Çünkü biz bu toprakların emanetçisi değil, asıl sahibiyiz. Bu toprakların altında biz varız, üstünde de biz varız. Yahya Kemal'e Paris'te olduğu bir dönemde Anadolu'nun nüfusu ne kadar olduğu sorulur. Merhum Yahya Kemal de o zamanki nüfusun neredeyse 3-4 katı rakam söyler. Muhatapları 'nüfusunun miktarını biz farklı biliyoruz' dediğinde 'biz ölülerimizi de sayarız.' diyerek cevap vermiştir." .
Malazgirt ilçesine zafer anısına yapılanları anlatan Erdoğan, şunları ifade etti:
"Geleceğe bıraktığımız her eseri bu topraklara vurduğumuz kutlu birer mühür olarak görüyoruz. Bizim siyasetimiz eser siyasetidir, hizmet siyasetedir. Tüm hayatlarını istismarlarla, riyakârlıkla, yalanla geçirmiş olanlar eser ve hizmet siyasetinin manasını elbette bilemez. Milletin sevinciyle sevinmeyi, üzüntüsüyle üzülmeyi beceremeyenlerin gönüllerinin bağlı olduğu mecralar açıkta ortadadır. Bu coğrafya hem bizim hem insanlık için kutlu bir coğrafyadır. Ecdadımız bu toprakları bize gece gündüz mücadele ederek, gerektiğinde kanını canını feda ederek vatan olarak bırakmıştır. Biz ecdadımızın izinden gidiyoruz. Malazgirt Zaferi de kendi kendine ortaya çıkmış değildir. Bu kutlu zaferin gerisinde büyük bir azim, hazırlık, kararlılık vardır. Dandanakan Zaferi’yle istiklalini kazanan Büyük Selçuklu Devleti, bu zaferin ardından tarihi kurultay gerçekleştirerek fetih için batıyı yönelme kararı almıştır. Böylece başlayan Anadolu akınları kısa sürede Sivas'a, Konya'ya, İzmir'e kadar ilerlemiştir. Çağrı Bey Türkistan'a döndüğü zaman bu topraklarda Türkleri durdurabilecek güç olmadığını söylemiştir. Bu hakikati kabullenmek istemeyen Bizans İmparatorluğu, Anadolu içlerindeki Selçuklu yürüyüşünü durdurabilmek umuduyla büyük bir ordu hazırlayarak İstanbul'dan hareket etti. Malazgirt Kalesi'ni zapt ederek halkını kılıçtan geçirdi. Bunu haber alan Sultan Alparslan ordunun istikametini değiştirerek Ahlat- Malazgirt arasına geldi. Önce sulh yolunu denemek üzere Bizans İmparatoruna elçi heyeti gönderdi. Askerlerinin çokluğuna teçhizatına güvenen imparator bu teklifi sert bir şekilde reddetti. Çünkü emrinde 200 bin kişilik bir ordu vardı. Alparslan'ın emrinde ise 45- 50 bin kişilik ordu bulunuyordu. Bu iki ordu 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Ovası'nda karşı karşıya geldi. Günlerden cuma idi. O gün bütün İslam diyarlarında Müslümanların zaferi için dua ediliyordu. Kefen niyetiyle beyaz bir elbise giyerek askerin karşısına çıkan Sultan Alparslan kısa bir hitabın ardından hücumu başlattı. Türklerin kadim cihat taarruz taktiğiyle kısa sürede Bizans ordusu bozguna uğratıldı. Gün batarken Türk ordusu Malazgirt'te büyük bir zafer kazanmıştı. Malazgirt Zaferi, Türk ve dünya tarihinin dönüm noktalarından biridir. Büyük zaferin ardından şehir şehir, köy köy Anadolu'nun fethi gerçekleşti. Malazgirt Ovası'ndan başlayıp Ege ve Marmara kıyılarına kadar ilerleyen ecdadımız bu toprakları vatan edindi. Çünkü bizim medeniyetimiz fethetmek işgal etmek, yağmalamak değildir. Fethetmek Allah'ın emrettiği adaleti o beldede hâkim kılmaktır. Eğer ele geçirdiğimiz bir yerde adaleti tesis edemediyseniz, zulme engel olamadıysanız orayı fethettik diyemezsiniz. Asıl olan gönüllerin fethedilmesidir. Milletimiz fethettiği beldelerde önce zulmü ortadan kaldırmıştır, adaleti tesis etmiştir. Bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir. Rumlar dışındaki bütün milletler Ermeni, Süryanilere karşı acımasız inkâr politikası uygulayan Bizans zulmü, bu fetihle sona ermiştir. Ecdadımız tarihin hiçbir devrinde emperyalist zihniyetle hareket etmemiştir. Fethettiği nice beldeleri en modern imar etmiş, insanlara dinlerini, dillerini, kültürlerini yaşatma imkânı tanımıştır. Tarih fethettiğimiz bütün beldelerde güveni huzuru hoşgörüyü ve refahı hâkim kılmak için milletçe verdiğimiz büyük mücadelenin şahididir. Bugün dahi birçok şehrimizde bir arada görebileceğimiz farklı medeniyet sembolleri bizim farklılıkları zengin olarak gören kadim anlayışımızın tezahürüdür. Biz de ecdadımızın izinden giderek ülkemizi ayak bastığımız her yeri imar ederek, adaleti tesis ederek, hakkı ve hukuku hâkim kılarak gelecek nesillere emanet etmenin gayreti içindeyiz."
Adli Yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada da Doğu Akdeniz tartışmasına değinen Erdoğan, “Akdeniz'in zenginliklerinin üzerine çökme çabası modern sömürgecilik örneğidir. Başkalarının arkasına gizlenen bir devleti önümüze atarak gizli emellerini gerçekleştirmeye çalışanların yaptıkları da adaletsizliktir. Kendine bile hayrı olmayan bir devleti Türkiye'nin önüne yem etmeye çalışmak komik kaçmaya başladı. Ne yaparlarsa yapsınlar bu adalet uyanışını durduramayacaklar." ifadelerini kullandı.