Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisini Marksistlerin kalesi, PKK’nın siyasi kanadı durumundaki HDP’nin hamisi, ulusalcıların da mahpushanesi haline getirdiğini belirtti.
MHP ve Ülkücülere yönelik açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Yalçın, "Bizim yüksek değerlerimizi ifade eden kavramların, Kılıçdaroğlu nezdinde bir karşılığı olmamakla beraber, zaman zaman CHP'nin başı tarafından riyakârca istismar edildiğini, boş iddialar ve ucuz efelenmelere malzeme olduğunu görmekteyiz." dedi.
Yalçın, MHP ile AK Parti arasında millî mutabakata dayanan siyasi iş birliğinin ürünü olan cumhur ittifakının, bir koalisyon ortaklığı olmadığını hatırlatarak, "MHP, hükûmetin icraatlarından sorumlu değildir. Hükûmetin her kararının hesabını koalisyon ortağıymış gibi MHP'den ve özellikle de Genel Başkan’ımızdan sorma hakkaniyetsizliği, Kılıçdaroğlu'nu beyhude boşboğazlıktan ve cehalet izharından öteye götürmemektedir." diye konuştu.
AA muhabirine gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Yalçın, Kılıçdaroğlu'nun fazla istismar ve karalama vasıtası bulamadığı için durup durup MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin milliyetçiliğine ve vatanseverliğine dil uzattığını söyledi.
Yalçın, "Partisini millî değerlerin düşmanı olan Marksistlerin kalesi, PKK'nın siyasi kanadı durumundaki HDP'nin hamisi, ulusalcılarınsa mahpushanesi hâline getiren Kılıçdaroğlu, Genel Başkan’ımıza millîlik, milliyetçilik ve vatanseverlik dersi verecek kıratta değildir. 'Benim oğlum bina okur döner döner yine okur.' sözü tam da CHP'nin başını tarif etmektedir." ifadesini kullandı.
KILIÇDAROĞLU ANNELERE DUYGUSUZ TEPKİ VERDİ
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun bütün bu tabloyla iftihar etmesi gerektiğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu'nun, evlatları PKK tarafından dağa çıkarılan annelerin Diyarbakır'da yaptığı eyleme de 26 gün sonra zoraki, soğuk ve duygusuz bir tepki verdiğini dile getiren Yalçın, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kılıçdaroğlu Türkiye gündemini geriden takip ediyor. CHP'nin başı, annelerin eyleminden bile PKK'nın siyasi kanadına zımni destek üretebilmiş, bundan devleti, hükûmeti sorumlu tutmuştur. Oysa anneler, devlet görevini yerine getiremediği için değil, aksine PKK'nın belini kırıp baskı altındaki bölge halkına nefes aldırdığı için HDP'nin çocuklar üzerinden yürüttüğü terör ticaretine başkaldırmıştır. Anaların haklı çığlığının yükselmesinden dahi hükûmeti sorumlu tutmak, 'gündem özürlü' Kılıçdaroğlu'nun bir başka siyasi kusuru, ülkede olup bitenlere bir başka şaşı bakışıdır. Kısacası Kemal Kılıçdaroğlu sürekli arıza veren bir politikacı, CHP de demokrasimize vakit kaybettiren arızalı bir partidir."
Yalçın, "partisinin çözüm sürecini başlatmaya talip olduğunu" belirten CHP'nin Genel Başkan Yardımcılarından Oğuz Kağan Salıcı ile "Selahattin Demirtaş serbest bırakılsın. Çözüm süreci tekrar başlasın." diyen Mehmet Bekâroğlu'na da tepki gösterdi.
Yalçın, Bekaroğlu'nun PKK sözcülüğüne soyunduğunu ileri süren Yalçın, şunları söyledi:
"Anlaşılan o ki evlatlarını teröre kurban veren anaların terör örgütü PKK ve onun siyasi acentesi HDP'den çektikleri, CHP'nin umurunda bile değildir. CHP, şehit ailelerinin acısını hafifletmek, terörle fedakârca mücadele eden güvenlik güçlerimizin selametini ve devletin bekasını temin etmek yerine, yerel seçimlerdeki ihtiraslı destekçisi HDP'yi kollamak kararındadır. CHP'nin, 'çözüm süreci adı altında' gizli gündemine PKK'nın siyasi kanadını alması, bölücü örgütün yeniden palazlanmasını ve kanlı eylemlerine tekrar hız vermesini sağlayacak bir adımdır."
TANK PALET FABRİKASI SATILMAMIŞ, KİRALANMIŞTIR
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti meclisi öncesi yaptığı açıklamada "Bahçeli'ye sesleniyorum 1105 sayılı Kararı Erdoğan'dan al ve açıkla. Tarihî görevin. Ya da açıklayacaksın ya da Katar ordusuna fabrikayı peşkeş çeken iktidarı desteklemeyi keseceksin." ifadelerini kullanmıştı.
Kılıçdaroğlu'nun tank palet fabrikası ile ilgili açıklamasına da tepki gösteren Yalçın, “CHP'nin başı belli cümleleri tekrarlaması için eğitilmiş sultan papağanı gibi hep aynı suçlamaları dillendirmekte, aynı nakaratı okumaktadır." ifadesini kullandı.
Yalçın, şu açıklamalarda bulundu:
"CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Sakarya Arifiye'deki fabrikanın 25 yıllığına Katarlı bir firmaya kiralanacağının açıklanmasından sonra hükûmetin bu konudaki tasarrufunun hesabını MHP Lideri Bahçeli'den sorma densizliğine yeltenmiştir. MHP ile AK Parti arasında millî mutabakata dayanan siyasi iş birliğinin ürünü olan cumhur ittifakı, bir koalisyon ortaklığı değildir. Partimizin elini kolunu bağlayan, hükûmet icraatından sorumlu kılan bir sözleşme de değildir. Hükûmetin her kararının hesabını koalisyon ortağıymış gibi MHP'den ve özellikle de Genel Başkan’ımız Bahçeli'den sorma hakkaniyetsizliği, Kılıçdaroğlu'nu beyhude boşboğazlıktan ve cehalet izharından öteye götürmemektedir.”
MHP'nin hükûmetin ortağı ve bir parçası olmadığını vurgulayan Yalçın, yanlış tasarruf ve beyanlar söz konusu olduğunda, parti tarafından gereken ikazların kamuoyu önünde yapıldığını bildirdi.
Yalçın, şunları ifade etti:
“Fabrika, Katarlı firmaya satılmamış, belirli bir süre için sadece kiralanmıştır. Üstelik fabrikanın sendikalı çalışanları da Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde kalmaya devam edeceklerdir. 21. yüzyılda askerî ve savunma alanlarında yapılan yatırımlar, birkaç ülkenin ortaklığıyla gerçekleştirilebilmektedir. F-35 uçakları; müşterek taarruz uçağı projesi kapsamında ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya, İtalya, Hollanda, Norveç, Danimarka ve Türkiye tarafından ortaklaşa finanse edilmiştir. F35'lerin yüzlerce parçası da Türkiye'de üretilmektedir."
Savunma harcamaları konusunda uluslararası iş birliğine modern dünyadan yüzlerce örnek verilebileceğini kaydeden Yalçın, daha sonra şöyle dedi:
"Kötü komşu mal sahibi eder misali Türkiye, Batı'dan temin edemediği askerî ihtiyaçlarını karşılamak için büyük yatırımlara girişmiş, savunma sanayisinde yerlilik oranını yüzde 70'lere çıkarmıştır. Türkiye ile Katar arasında Askerî Eğitim, Savunma Sanayii ile Katar Topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Konuşlandırılması Konusunda İş Birliği Anlaşması imzalanmıştır. Bölgesel bir güç hâline gelen Türkiye'nin vazgeçilmez çıkarları bağlamında ilk kalıcı askerî üssü de Katar'da bu çerçevede kurulmuştur."