MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın'dan, “Devlet Bahçeli yok hükmündedir.” diyen CHP'li Koç'a cevap:

21 Haziran 2019 18:14
Okunma
729
MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçından, “Devlet Bahçeli yok hükmündedir.” diyen CHPli Koça  cevap:

MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın'dan, “Devlet Bahçeli yok hükmündedir.” diyen CHP'li Koç'a  cevap:
"DEVLET BAHÇELİ'Yİ SIRF YOK SAYMA GAYRETİ BİLE GENEL BAŞKAN’IMIZIN DOMİNANT ROLÜNÜN ZIMNEN İTİRAFIDIR"

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, "Devlet Bahçeli yok hükmündedir." diye CHP'li Engin Özkoç'a sert tepki göstererek, "Devlet Bahçeli'yi sırf yok sayma gayreti bile Sayın Genel Başkan’ımızın dominant rolünün zımnen itirafıdır." dedi.
Yazılı açıklama yapan Yalçın, şunları kaydetti:
"Eski vesayetçi alışkanlıklarını terk edemeyen, 21. yüzyıl Türkiye’sini anlamakta zorlanan ve ülkenin sorunları karşısında özgün politika üretme becerisini gösteremeyen CHP, son dönemde çelişkiler ve tutarsızlıklarla boğuşmaya devam etmektedir.
Bu durum, her geçen gün daha hırçın ve daha kavgacı bir hüviyete bürünen CHP’yi tepki çeken ve güvenilmez bir parti hâline getirmektedir. Söz konusu tutarsızlıkların ve huysuzlukların merkezinde; hemen her konuda birbirini nakzeden, Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyen ve çatal dilli açıklamalarıyla yalancı pehlivanı andıran Kemal Kılıçdaroğlu yer almaktadır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Sayın Genel Başkan'ımıza yönelik 'kapaklı' göndermesinden, eteğinde çok sayıda taş biriktirdiği ama bir türlü dökemediği anlaşılmaktadır. Lakin Kılıçdaroğlu, hıncını Sayın Devlet Bahçeli’den çıkarma işini avenesine havale etmiş olmalı ki CHP sözcülerinden Engin Özkoç çıkıp MHP Lideri Sayın Bahçeli hakkında bir alay seviyesiz ve boş iddia dillendirmiştir. Özkoç’un açıklamaları da tıpkı patronu Kılıçdaroğlu’nunki gibi Türkiye’nin gerçeklerinden, politikanın dinamiklerinden bihaber zavallı bir kafanın hezeyanlarını yansıtmaktadır. 'Devlet Bahçeli yok hükmündedir.' diye boyundan ve partisinin millet nezdindeki ederinden büyük laflar eden Engin Özkoç’u, Sayın Genel Başkan'ımıza yaptığı göndermeler ve içindeki erik kurusunu açığa vuran dokundurmalarla bizzat kendi patronu yalanlamaktadır. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu’nun politikada hakkını avcuna sayan, hep Devlet Bahçeli olmuştur. Kemal Kılıçdaroğlu’na her seferinde dersini veren, CHP’nin canına ot tıkayan, Devlet Bahçeli olmuştur. Devlet Bahçeli; hep Kılıçdaroğlu’nu açıkta yakalamış, CHP’nin kirli planlarını bozmuştur. Muhtemelen Sayın Devlet Bahçeli zaman zaman CHP liderinin rüyalarına da girmekte, uykularını kaçırmaktadır. Devlet Bahçeli’yi sırf yok sayma gayreti bile Sayın Genel Başkan’ımızın politikadaki dominant rolünün zımnen itirafıdır. CHP’lilerin bir türlü kabullenmek istemedikleri gerçek şudur: 15 Temmuz’dan sonra hem ülkemizin hem de politikanın atmosferi değişmiştir. Bazı siyasi partilerin durduğu yer ve tutumları değişmiştir. Türkiye’nin beka ve güvenlik öncelikleri; iktidar için yeni ve akılcı politikalar üretmeyi, yanlıştan dönmeyi bir zaruret hâline getirmiştir. Bu bağlamda MHP; devletimizin bekası, milletimizin birlik ve bütünlüğü için elini taşın altına koymuş, Ak Parti de bunu karşılıksız bırakmamıştır."
CHP AKLINI BAŞINA ALACAĞINA, DAHA DA AZGINLAŞMIŞ VE YOLDAN ÇIKMIŞTIR
Yalçın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, en son gazetecilere yaptığı açıklamada, "Çözüm süreci diye bir şey söz konusu değildir." şeklindeki sözlerini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanı bu sözleriyle tartışma ve yersiz iddialara son noktayı koymuştur. Buna karşılık CHP ise bozuk bir zaman makinesinde kalmışçasına hâlâ eski atmosferde gezinmekte, bir türlü günümüze gelememektedir. Bu hâlleriyle hiç var olamamışlardır. CHP; aklını başına alacağına, 15 Temmuz ve sonrasından ders çıkaracağına daha çok azgınlaşmış, daha çok yoldan çıkmıştır. CHP; 15 Temmuz sonrasında Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu millî mutabakat ruhundan hızla uzaklaşarak, politikayı kendi çıkarı paralelinde yeniden dizayn etmek isteyen uluslararası aktörlerin uydusu hâline gelmiştir. CHP; açılımcı, çözümcü olmuştur. CHP ve onun başındaki yalancı zat; artık ihanetin korucusu, hainlerin hamisi, 'FETÖ yamaklarının abisi' olmuştur. Yani Engin Özkoç sadece göğe ok atmakta, suya yazı yazmaktadır. Zaten CHP altı okun altısını da göğe atmış; elinde ne bir fikri ne bir ilkesi ne de bir felsefesi kalmıştır. İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin YSK tarafından iptalinden sonra şaşkına dönen CHP ve yancıları, halay havasından yanık gazele dönmüşlerdir. Buna rağmen CHP’lilerin sesi hâlâ pek bir gür çıkmakta, sözcüleri pek şımarık açıklamalar yapmaktadır. Anlaşılan CHP kazandığı belediyeleri kendi başarı hanesinde yazmakta, iktidar rüyaları görmektedir. Oysa CHP’nin hangi kirli ittifaklar sayesinde palazlandığı, kamuoyunun malumudur. Birtakım kripto ittifak ve destekler artık aleniyete de dökülmüştür. Cumhuriyet’i kuran parti, Cumhuriyet’in değerlerine düşman ve onu parçalamaya azmetmiş terör örgütüyle siyasi ilişki içine girmekten bir türlü vazgeçmemektedir. CHP bunu inkâr etse de PKK’nın siyasi kanadı açıkça kamuoyuna duyurmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri YSK tarafından iptal edilince Kandil’den yine HDP’ye destek yönünde talimat ulaşmış, HDP derhal safını belli etmiştir."
CHP, HDP İLE POLİTİK BAĞ VE KADER BİRLİĞİ KURMAKTA ISRAR ETMEKTEDİR
Açıklamasında, "CHP, sözde PKK terörüne karşıymış gibi görünmekte ama icraatta sürekli söylem, eylem ve ideoloji geçişgenliği içinde olduğu PKK’nın siyasi kanadı HDP’yle politik bağ ve kader ortaklığı kurmakta ısrar etmektedir." diyerek, daha sonra şu ifadelere yer verdi:
"Her ne kadar CHP sözcüleri İP’ten başka müttefiklerinin olmadığını söyleseler de tevek yaprağı bile yalanlarının üstünü örtmeye yetmemektedir. Bu inkâr dilinin hemen ardında, zillet ittifakının 31 Mart Yerel Seçimlerinde HDP tarafından desteklenmiş olmasını kamuoyunda makul ve mantıklı gösterme çabası sırıtmaktadır. Aynı tespitimizin 23 Haziran için de geçerli olduğunu hep birlikte göreceğiz. İstanbul’da İmamoğlu’na mazbata verilince ağızlarından bal damlayan; demokrasi, hoşgörü, sevgi ve kardeşlik sayıklamaktan dilleri şişen CHP sözcüleri, YSK kararı belli olunca derhâl gerçek tıynetlerini göstermişlerdir. Vesayetçi, darbeci ve tehditkâr asıllarına rücu etmişler, yılana bile rahmet okutan zehirli dillerini yeniden açığa çıkarmışlardır. CHP, HDP ile 31 mart 2019 Yerel Seçimlerine yönelik kripto iş birliğini gizlemek için ikiyüzlü demokratlığı, sahte adalet arayışını, yalancı hoşgörüyü, 'Ben de milliyetçiyim.' mavrasını ve 'T.C.' ibaresine sahip çıkıyor gibi görünmeyi, gerçek yüzünü gizlemek için maske olarak kullanmıştır. CHP’nin bu kırılgan ve saydam maskesi, 23 Haziran’da zillet ittifakının yaşayacağı yıkım, hayal kırıklığı, sefalet ve perişanlığı önleyemeyecektir. 'T.C.' ibaresi üzerinden MHP’yi yaftalamaya çalışan CHP’ye ve onun 'kâzip' lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na, MHP’li belediyelerde baştan beri kapı gibi duran T.C.’li levhaların hepsi kapak olsun! İstanbullu seçmenin bütün bunları dikkate alacağından, CHP’nin çenesi düşük sözcülerinin de 23 Haziran’da ‘İstanbul ağıdı’ yakacaklarından kimsenin şüphesi olmasın."
BÖYLESİNE DENSİZ VE KİFAYETSİZ KALEMLERE İTİBAR EDİLMEYECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, cumhur ittifakından rahatsızlık duyan Mehmet Ocaktan ve Kenan Alpay gibi birtakım köşe yazarları ile ilgili de bir yazılı açıklama yaptı.
MHP’nin cumhur ittifakının belirli şartlarda genel ve yerel seçimler sonrasında da sürdürülebileceği yönündeki açıklamalarının, son günlerde siyasetin gündeminde ilk sıralarda yer aldığına dikkat çeken  Yalçın, şunları belirtti:
"Bu normal bir durumdur ancak meselenin bir de olağan dışı tarafı vardır. O da bazı çevrelerde ittifak konusunun şirazesinden çıkarılarak MHP aleyhinde algı oluşturma vesilesi hâline getirilmeye çalışılmasıdır. Algı çalışmasına soyunanlardan bazıları; Mehmet Ocaktan ve MHP aleyhtarlığıyla yatıp kalkan Kenan Alpay’dır. Seçim sonuçlarını bahane ederek cumhur ittifakının bir MHP ipoteğine dönüşebileceği fitnesini ortaya atan ve MHP’nin hem Ak Partiyi hem de kamuoyunu kendi ikliminde seyre icbar ettiğini iddia eden bu şahısların maksadı; kafaları karıştırmak, partimizin iyi niyetli çabaları hakkında soru işaretleri oluşturmaktır. Kenan Alpay’ın kavmiyetçi ve kayyum gibi kelimelerle kurduğu cümleleri; MHP karşıtlığından her gün biraz daha daralan lobları, kendi sığ kapasitesini zorlayan küçük bir beyinden taşan ön yargıların tezahürüdür. Adı geçen yazar taslağının satırlarından, MHP’nin siyasi ağırlığı ve dominant rolünden duyduğu rahatsızlık taşmaktadır. Bu gibi yazarların; FETÖ’nün algı operasyonlarının çamur kalıntılarıyla kirlenmiş ifadelerinde, MHP’yi siyaset üretemiyormuş gibi göstermesi ise cehaletten öte kasıt içermektedir. Bu tiplerin ittifak konusunda, peşin hükümlerinin son bulmasını beklemek her ne kadar beyhude olsa da kamuoyuna duyduğumuz saygıdan ötürü meseleyi değerlendirme ihtiyacı duymaktayız. MHP’nin yapıcı, Türkiye’nin meselelerine çözüm üreten, birleştirici ve kucaklayıcı siyasetini görmezden gelip hadiseyi farklı kavramaya çalışmak; düpedüz kötü niyet içeren, çirkin bir tutumdur. MHP’nin maksadını anlamaya çalışmak yerine onu etkisizleştirmeye, cumhur ittifakının yararlarını ortadan kaldırmaya, Türkiye’nin uçuruma yuvarlanmak üzere olduğu bir zeminde teşekkül eden millî mutabakatı baltalamaya yönelik bu türden abes çıkarımları kamuoyunun nazarı itibara almayacağından eminiz. Ak Parti çevrelerinde de böylesi densiz ve kifayetsiz kalemlerin sözüne itibar edilmeyeceğini düşünüyoruz ve görüyoruz.”
İTTİFAKTA; UZLA, ANLAŞMA, RIZA VE İRADİ BİR KABUL SÖZ KONUSUDUR
Yalçın; ön yargıların, kişisel ve politik beklentiler uğruna Türkiye gerçeklerinin ihmal edilmesinin tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini hatırlatarak, şöyle dedi:
“Geçmişte bunun acı misalleri yaşanmış ve tecrübe edilmiştir. Siyasetin gündemindeki konuların ekseninden uzaklaştırılmadan tartışılıp sağlıklı bir yargıya, Türkiye’nin yararına olacak bir karara varılması önem taşımaktadır. Ayrıca ittifak konusunda kalem oynatıp fikir yürüten kimseler, bizim analizlerimizi tahlil etmeye heveslendikleri kadar, muhataplarımızın açıklamaları üzerinde de hassasiyetle durmalıdır. Unutulmamalıdır ki MHP iktidar partisi olmasa da politik duruşunun ve fikriyatının gereğini yerine getirmekte; mutlaka ve mutlaka Türkiye’nin çıkarlarını düşünmekte, halkın ihtiyaçlarını samimiyetle dikkate almaktadır. Partimizin son dönemdeki büyük fedakârlıklarına ve saygı duyulması gereken hassasiyetlerine rağmen haksız yere eleştirilmesinin arkasında ise samimiyet, iyi niyet aramayız. MHP’nin; FETÖ’nün devlet kurumlarını ele geçirip siyaseti dizayn etme çabaları karşısında haysiyetli ve çetin bir mücadele veren, özellikle Türkiye’nin son on yılına damga vuran bir parti olduğu unutulmamalıdır. Öncelikle altını çizmeliyiz ki adı geçen ve benzeri yazarların bahse konu yazılarında sözünü ettiği cebir, yani zorlama; ittifakın doğasına aykırıdır. İttifakta; uzlaşma, anlaşma, rıza ve iradi bir kabul söz konusudur. Önceki açıklamalarımızda da altını çizdiğimiz üzere, 31 Mart Seçimlerinde yerel dinamikleri dikkate alan ittifak çabalarımızın sandığa yansımasını daha çok seçmenin tercihine bağlı kılan bir hususta nasıl icbar, zorlama olabilir? Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın cumhur ittifakı konusundaki açıklamalarıyla parti sözcülerinin beyanları açık ve nettir. MHP’nin değerlendirmeleri, bu doğrultuda samimi bir siyasi tavrın ortaya çıkmasını temin etmek üzere kamuoyuna yansıtılmıştır. Dolayısıyla bu konunun kategorik olarak tartışılması; sağduyu, izan, insaf ve empati ölçülerinde analiz edilmesi gereklidir."