BAHÇELİ: TÜRKİYE KAŞIKÇI CİNAYETİNDEKİ DURUŞU İLE TAKDİR TOPLADI

21 Şubat 2019 13:44
Okunma
629
BAHÇELİ: TÜRKİYE KAŞIKÇI CİNAYETİNDEKİ DURUŞU İLE TAKDİR TOPLADI

BAHÇELİ: TÜRKİYE KAŞIKÇI CİNAYETİNDEKİ DURUŞU İLE TAKDİR TOPLADI
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'nin Cemal Kaşıkcı cinayetinde hakkın ve hukukun yanındaki sağlam duruşu ile takdir topladığını belirtti.
Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, Kaşıkcı cinayeti ile ilgili çarpıcı değerlen-dirmelerde bulundu.
Bahçeli, şunları söyledi:
"Günlerdir Cemal Kaşıkçı cinayeti konuşuluyor. Günlerdir cinayetin nasıl işlendiği, tüyler ürperten hangi yöntemlerin kullanıldığı, kimlerin azmettirici, kimlerin cinayette doğrudan par-mak izinin olduğu kıyasıya tartışılıyor. Kaşıkçı olayı uluslararası bir soruna dönüşmüştür. Bu cinayet üzerinden siyasi restleşmeler, gizli kapaklı pazarlıklar, bölgesel planlamalar, ekonomik hesaplar biteviye yapılmaktadır. Kaşıkçı cinayeti ezberleri bozmuş, pandoranın kutusunu açmış-tır. Türkiye dışında herkes mezkûr cinayeti keyfince ve menfaati kapsamında yorumlayıp sap-tırmaktadır. Fakat ülkemiz hakkın ve hukukun yanındaki sağlam duruşuyla takdir toplamakta-dır. Konunun hazin tarafı ise İslamiyet'in yargılanma ayıbı, Mekke ve Medine'yi yönetiminde tutan ülkenin iç karartan ahlaki ve adalet açığıdır. 2 Ekim 2018 tarihinde Suudi Arabistan'ın İs-tanbul Başkonsolosluğunda vuku bulan Cemal Kaşıkçı cinayeti birçok soru işaretini beraberinde getirmiştir. Suudi Arabistan yönetiminin cinayetin hemen ertesinde başvurduğu hezeyan dolu açıklamalar ve cinayeti örtbas girişimleri Türkiye'nin ortaya koyduğu deliller sayesinde çürü-tülmüştür. Olayın gerçekleştiği ilk günlerde Kaşıkçı'nın Konsolosluk binasından sağ olarak çıktı-ğını iddia eden Riyad yönetimi, olayla ilgili sorumlulukları olmadığını savunmuştu. Ama Türk emniyet ve istihbaratının kuyumcu titizliğiyle yaptığı çalışmalar neticesinde Suudi Arabistan, cinayetten yaklaşık 1,5 ay sonra Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürülerek parçalara ayrıldığını itiraf etmek zorunda kalmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 26 Ekim tarihinde cinayete karıştığı saptanan 18 kişi hakkında Adalet Bakanlığı kanalıyla Suudi Arabistan’dan iade talebinde bulun-muştur. Bu 18 kişiden 15’i Cemal Kaşıkçıyı katleden infaz timinin arasında yer alan katillerdir. Suudi Arabistan yönetimi ise olayla ilişkili 18 Suudi vatandaşını gözaltına almış ve bunlardan 5’i hakkında idam talebinde bulunmuştur. Kimleri sallandırıp kimleri kurtaracakları ise bize göre muammadır. Kaldı ki Veliaht Prens’in yakın çevresinden Suudi Arabistan İstihbarat Başkan Yar-dımcısı ve danışmanlarından bazı kişilerin yer aldığı üst düzey 5 isim görevden alınmıştır. İşin vahametine bakın ki, cinayetin baş azmettiricisi olarak ismi sık sık telaffuz edilen Veliaht böylesi bir olayın bir daha tekrar etmemesi maksadıyla kurulan istihbarat üst komisyonunun başına ge-tirilmiştir. Yani kuzu canavara teslim edilmiştir. Bu durum tam bir akıl tutulması, tam bir hilkat garibesi, tam bir çelişki yumağıdır. Suudi Arabistan yönetimi cinayetin asıl sorumlularını ortaya çıkarmamıştır. Veya çıkarmak işine gelmemiştir. Gerçeğin malum bir huyu vardır ve oda şudur: Ertelense de, üzeri örtülse de, bir zaman sonra büyüyerek ilk uygun zamanda ortaya çıkmasıdır. Riyad yönetimi toplam 15 kişilik infaz timinin tamamı hakkında yargılama yapmamıştır. Bunun-la birlikte tutuklanan ve idamla yargılanan kişilerin kimlikleri kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Yani kapalı devre bir süreç ağır ağır, adım adım işletilmiştir. Anlaşılıyor ki, Suudi Arabistan Yöne-timi sanal bir mahkeme yoluyla cinayetin faillerini karartma yoluna heves etmiş, bunu hedef haline getirmiştir. Merhum Kaşıkçı’nın cesedi üzerindeki sis ve esrar perdesi henüz aralanmış değildir. Nitekim akıbet belirsizdir. Yerli işbirlikçinin kimliği ise hala aydınlanmış değildir. Suudi Arabistan yönetimi Türkiye ile iş birliği yapacağını açıklamış olmasına rağmen somut bir giri-şimde bulunmamış, üstelik samimiyetten uzak bir tavır sergilemiştir. 15 Kasım’da açıklama ya-pan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Kaşıkçı davasının uluslararası boyuta taşınmasının kabul edilemez olduğunu ve meselesinin siyasileştirilmesinin İslam dünyasının bölünmesine neden olacağını dile getirmiştir. Bize göre bu bakan halt etmiştir. Mayınlı alanda top çevirdiklerinin far-kında bile değildir. Suudi yetkililer kırk dereden su getiriyorlar, suçluluğun verdiği telaşla yanlış üstüne yanlışa imza atıyorlar. Maktul bellidir. Müşteki bellidir. Cinayet mahalli bellidir. Azmetti-ren, Kaşıkçı’yı boğan, parçalara ayırıp asitle yok eden caniler bellidir. Dahası olayın iki ayrı ses kaydının varlığı da bilinmektedir. Saklanacak ne kalmıştır? Gizlenecek ne bırakılmıştır? Medyaya yansıyan bilgilere göre konuşacak olursak, Cemal Kaşıkçı 2 Ekim 2018 saat 13.14'te Konsolosluk-tan içeri girmiş, aynı tarihte Suudi Arabistan'dan gelen 15 kişilik ölüm ekibi ise 12.14'te Konsolos-luk binasına giriş yapmışlardır. Merhumun Başkonsolosun odasına alınmasıyla cinayet planı an-bean devreye sokulmuştur. Türkiye'ye cinayet aletleriyle ve adli tıp uzmanıyla birlikte intikal eden Suudi katiller planlı bir vahşetin alenen tarafı olmuşlardır."

ABD BÖLGEMİZDE KAOS İSTEMEKTE VE ÇATIŞMA ARZULAMAKTADIR
Konuşmasında ABD'nin Kaşıkçı cinayeti ile ilgili tutumunu sert dille eleştiren Bahçeli, "ABD’nin Kaşıkçı cinayetinin azmettiricilerini muhafazası gayet normaldir. Çünkü ABD, bölge-mizde kaos istemektedir." dedi.
Bahçeli, cinayetle ilgili değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Eğer merhum Kaşıkçı'nın bir suçu varsa mahkemeye çıkarılması gerekmez miydi? Bir devlet, hele hele kutsal toprakları hâkimiyetinde tutan bir ülke, nasıl olmuştur da terör yöntem-lerinden, örtülü operasyonlardan medet umacak zulmetle bezenmiş bir noktaya gelmiştir? Suudi Arabistan yönetiminin, sorarım sizlere, Usame bin Ladin zihniyetinden ne farkı kalmıştır? Bu ülkeyi El Kaide’den ayıran nedir? Cinayet üssü olarak Türkiye ne hakla kullanılmıştır? Katillerin Türkiye’de mahkemeye çıkarılması adaletin doğası gereğidir. Bu mümkün olmuyorsa, uluslara-rası soruşturmayla yine uluslararası bir mahkeme de yargılanmaları temin edilmelidir. Velihat Prens için çember daralmaktadır. Kaçış kurtuluş yolları kapanmaktadır. Bizi üzen bir başka hu-sus ise Mekke başimamının 19 Ekim tarihli Cuma Hutbesi’nde Velihat Prens için 'özel olarak ilahî ilhamlara mazhar kılınmış' kişi şeklindeki tanım ve taltifidir. Efendi’mizin Hz. Ömer için kullan-dığı bu ifadenin Prens Selman için sarf edilmesi hüsran verici bir hezeyandır. Karanlık ilişkiler kuran, cinayet şebekelerini seferber eden, gizli ajanda sahibi olan, dilinin altında kafasının arka-sında emperyalistleri arkalayan amaçlar bulunan bir şahıs nasıl oluyor da ilahî ilhamlara mahzar olabiliyor? Her şey bu kadar ucuz ve basit midir? Günahı görmek, yanlışı reddetmek için ille de Ebabil kuşlarının gelip taş yağdırmalarını mı bekleyelim? Bundan sonra hac faraziyesinin güvenli bir şekilde yapılacağına nasıl itimat edelim, nasıl inanalım? Muhammedi ahlaka, Muhammedi adalet ve hoşgörüye kesif ve kategorik şekilde zulmeden, hatta yok sayan bir anlayışa ne diyelim, nasıl hitap edelim? Haksızlık karşısında susmak dilsiz şeytanlık değil midir? Bilen varsa söylesin. Biz şeytana pabucunu ters giydirecek, besmeleyle yamultacak inanmış ve iman etmiş bir milletin mensuplarıyız. Yanlışa yanlış, doğruya da doğru deriz. Lafımızı hiç kimseden, hiçbir güç odağın-dan çekmeyiz. Suudi Arabistan yönetimi; İslam dünyasına kan ve fitne ekerek, terör örgütlerine mali yardım yaparak, emperyalistlere kucak açarak İslam dünyasını bölüp parçalama işine sanki memur edilmiş gibidir. Vahşi bir katliamla İslam’ı karalamaya çalışanlara koz vermiştir. ABD ise Kaşıkçı cinayetiyle ilgili başından beri Veliaht Prens’i koruma yoluna gitmiş, Suudi Arabistan ile iş birliğini korumak istemiştir. Cemal Kaşıkçı'nın öldürülme emrini Suudi Arabistan Veliaht Prens’i Selman'ın verdiği söylense de bu durum ABD Başkanı Trump tarafından görmezden gelinmiştir. Trump, Kaşıkçı'ya ait ses kayıtlarını dinlemek istemediğini söylemiş ve kesin rapor sonuçlarını salı günü, yani bugün açıklayacağını ifade etmiştir. ABD’nin Kaşıkçı cinayetinin azmettiricilerini muhafazası gayet normaldir. ABD, bölgemizde kaos istemektedir. İslam ülkelerinde çatışma ar-zulamaktadır. Yanı başımızda terör devleti kurmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle Suudi Arabis-tan’a ihtiyacı vardır, Yemen’deki operasyonların sürmesi çıkarınadır, İran’ın çevrelenmesi strate-jik hedefidir ve her ne pahasına olursa olsun cinayetin asıl azmettiricilerini saklamakta ısrarlıdır. Artık Suudi Arabistan Yönetimi şapkasını önüne koyup düşünmek zorundadır. İslam dünyasına huzur gelecekse bu gaye emperyalistlerden nifak ithaliyle gerçekleşmeyecektir. Türkiye’nin ken-dileri ve iş birlikçileri için kanlı oyunların sahneleneceği bir ülke olmadığı gerçeğini de hiç kimse aklından çıkarmamalıdır. Ülkemizi dibi görünmeyen bir uçuruma sürüklemek isteyenler er ya da geç kazdıkları kuyuya kendileri düşecekler, elbette hem halklarına hem de Yüce Allah’a kesinlikle hesap vereceklerdir."

BU CAN VATAN, MİLLET VE TÜRKLÜĞÜN GELECEĞİNE KURBAN OLSUN
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, konuşmasında Türkiye'ye yönelik iç ve dış niyet sahip-lerini uyarırken, şunları kaydetti:
"Allah’ın verdiği bir canımız vardır, bu can vatana da millete de Türklüğün geleceğine de bin defa kurban olsun, son kanımıza kadar fani bedenimiz mukaddesat ve mukadderatımız için feda ve armağan olsun. İç ve dış niyet sahiplerini uyarıyorum; Türkiye’yi teslim alamazsınız, Türk milletini yenemezseniz, Türk vatanını bölemezsiniz. Hepimiz Mehmet oluruz, hepimiz kah-raman oluruz, hepimiz şehadet gönüllüsü olarak al bayrağa bürünüp Türkiye’nin bekasına gene de kara çaldırmayız, ölüm pahasına olsa bile milli namusu korkusuzca savunuruz. Şırnak Valilik binasının giriş merdivenlerine 10 Kasım Atatürk'ü anma törenleri esnasında bir adet model uçak, yani drone düşmüştür. Allah’tan can ve mal kaybı yaşanmamıştır. Hain terör örgütü bu yöntem-leri kimlerden öğrendi, kendi ağırlığının onlarca katı patlayıcı taşıyabilen insansız hava araçlarını hangi alçak ülkelerden sağladı? Farkındayız, sokaklar karıştırılmak isteniyor, kutuplaşmalar bile-niyor. Televizyon ekranlarından korku, öfke ve fitne yayılıyor. FETÖ-PKK iş bölümü ve görev taksimi yapmış eylem ortakları hâlinde pusuda bekliyor, el ovuşturup uygun zaman kolluyor. Terörün hedefi olan güvensizlik, belirsizlik, korku ve kuşku sistematik şekilde tırmandırılıyor. Türkiye üzerinde yeni bir hain deneme, yeni bir şer oyun planlanıyor. Bütün gelişmeler buna işa-ret ediyor. Ekonomideki sorunların siyasal tepki ve itiraza dönüştürülerek 31 Mart Mahallî İdare-ler Seçimleriyle ilgili maksatlı ve marazi bir hazırlık yapılıyor, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sis-temi üstünde de tehlikeli polemikler tetiklenip provokasyonlar tertipleniyor. Buna izin vermeye-ceğiz, zillet ittifakının tezgâh ve tuzaklarını yine ve kökünden bozacağız. Bir yanda Atatürk ilah değildir diyenle, diğer yanda Atatürk benim ilahımdır diyen provokatörler iç barış ve huzur or-tamını gerebildikleri kadar geriyorlar, sabırları zorluyorlar. Türkiye’yi vahim bir türbülansa it-mek, yeni bir demokrasi dışı arayışa çekmek isteyenler şunu çok iyi bilsinler ki; Türk milleti şid-deti ne olursa olsun, her ihaneti, her rezaleti, her felaketi yerle yeksan etmeye, hainlerin emdikle-ri sütü burunlarından fitil fitil getirmeye hazırdır, bunu başaracak kudrete sonuna kadar haizdir. Granit kayasına çarpan dalgalar dev olsa ne yazar, olmasa ne çıkar; hepsinin sönüp gitmesi, hep-sinin silinip kaybolması kaçınılmazdır."

İSLAM COĞRAFYASI TERÖRLE TESLİM ALINMAK İSTENİYOR
Konuşmasında Türk milleti ve tüm İslam âleminin Mevlid Kandilini kutlayan Bahçeli şunla-rı kaydetti:
"Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Efendi’miz Resulullah’ın dünyaya teşrifinin yıl dö-nümünü dua, minnet ve şükranla andık. Kandiller; öze dönüşün, Rabb’imize yürekten yakarış ve yönelişin, kalplerimizi arındırmanın, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkân-larını sunan muazzez ve müstesna zamanlardır. Hz. Peygamber bir ahlak kutbuydu. Şefkat, sa-mimiyet, cesaret, dürüstlük ve hoşgörü meşalesiydi. İlahî lütufla müşerref olmadan önce bile çevresinde; zeki, sakin, ahlaklı, ölçülü, dengeli bir kişi olarak anılıyor ve biliniyordu. Sözü dinle-nirdi, herkes tarafından sevilip takdir edilirdi. Doğruluğundan, kısacası eminliğinden hiç şüphe duyulmazdı. Ne mutlu bizlere ki adalet, ahlak, merhamet ve iman doruğu aziz Peygamber’imizin izinden yürüyoruz. Onun kutlu hayatını örnek alıyor, kutsal mesajlarını özümsüyor, daha iyi an-lamak ve anlatmak için çaba sarf ediyoruz. Mevlid Kandili, Peygamber Efendi’mizin bütün za-manlara hitap eden, bütün insanlığa umut ve huzur vadeden evrensel mesajlarını değerlendir-memiz bakımından önemli bir fırsattır. İnanıyorum ki, kandillerin aydınlığıyla feyizlenecek, id-rakiyle dirilecek, şuuruyla bir ve beraber olacağız. Mevlid Kandilimizin milletimizin birlik ve beraberliğine, güzel vatanımızın huzur ve esenliğine, kalplerimizi Efendi’mizin merhamet, hoş-görü, şefkat ve muhabbetiyle süslemesine, onun ahlakıyla ahlaklanmasına ve bütün İslam âlemi-nin huzuruna vesile olmasını Cenabıallah’tan niyaz ediyorum."
Bahçeli, İslam coğrafyasının terörle yıldırılmak ve teslim alınmak istendiğine dikkat çeke-rek, şöyle dedi:
"Emperyalist odaklar bazen tek tek, bazen de yekvücut olarak Orta Doğu’nun zenginlikle-rini bölüşebilmek, bölgede hâkimiyet kurabilmek için zehirli senaryolar üretiyorlar. Bölgenin mihenk taşı olan Türkiye bu senaryolardan dün de bugün de ziyadesiyle etkileniyor, zarar görü-yor. Her zaman söyledik, yine söylüyoruz; Orta Doğu’da sürdürülen kavganın temelinde payla-şım kavgası vardır, hâkimiyet kaygısı yatmaktadır. Bu nedenle topraklar parçalanmakta, insanlar kimi zaman etnik, kimi zaman mezhebi, kimi zaman da bir başka saik ve bahaneyle istismar edilmektedir. İstenen zayıf ve kukla devletlerdir. İstenen maşalığa talip terör devletleridir. İste-nen batının nüfuz alanlarının genişletilmesidir. Orta Doğu’nun ve İslam ülkelerinin kanlı bıçaklı duruma getirilmesinin nedenleri burada aranmalıdır. Terör örgütleri peş peşe imal edilmekte, kullanılmakta, asimetrik çatışmalar kışkırtılmakta, oluk oluk kan dökülmektedir. Musibetlerin kaynağında asırlardır değişik kılık ve görünümde devam eden emperyalist Vandallık bulunmak-tadır. İslam ülkeleri ise âdeta felç geçirmiş âdeta vurgun yemiş gibidir. Çünkü bu ülkelerin yöne-ticileri Batı’ya piyonluk ve taşeronluk yapmakla görevlidirler. Sözde kral, emir ve şeyhler için öncelik halklarının huzuru, ülkelerinin onuru, İslamiyet’in itibarı değil, kan ve haksızlık üzerine kurulu bulunan saltanat çıkarlarıdır. Meselenin esef ve endişe verici yanı artan tehlikenin hâlâ kavranamamış olması, kavransa bile kararsızlığın ve kafa karışıklığının en üst düzeyde egemen-lik kurmasıdır. Yeri geldiğinde, lafın seyri içinde, mangalda kül bırakmayan her ülke her iktidar sahibi teröre karşıdır, terörizmi kınamaktadır. Ama kazın ayağı hiç de iddia edildiği gibi değildir. Mızrak çuvala bir türlü sığmamaktadır. Minareyi çalıp kılıf dikmeye hazırlananlar suçüstü yaka-lanmışlardır. Göz vardır, izan vardır, her şey ortadadır. Şayet her ülke teröre karşı ise teröristlerin yaşama şansı, kanlı eylem sahası, saldırı ve suikast ihtimali kesinlikle olamayacaktır."

HERKES TERÖRE KARŞIYSA, BU CANİLER NASIL YAŞAYABİLİYOR?
Bahçeli, terör ve terörizmle ilgili değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"Herkes teröre karşıysa, bu caniler nasıl yaşayabiliyorlar? Herkes teröre tepkiliyse, bu ka-tiller ihanet mesailerini hangi cesaretle, hangi kaynaktan, hangi kanallardan ve nasıl sürdürebili-yorlar? Bir bakıma üzüm üzüme baka baka kararmış, emperyalizmin tutsağı hâline düşmüş ülke-lerinin yüzleri de simsiyah kesilmiştir. Her şey bir tarafa, terör örgütleri ağır silahları nereden, hangi silah baronlarından, kimlerin gözetim ve denetiminde almışlardır? Sınırımızın yanı başında cirit atan terör örgütlerine tırlar dolusu silah yardımı yapan ve terörizmi diri tutmak için faal halde bulunan mihraklara ne yapacağız, bunları nereye koyacağız? Son veriler ışığında diyebili-rim ki, Orta Doğu’dan yapılan silah alımları küresel silah alımlarının %32'sini oluşturmaktadır. Ayrıca 2013 ile 2017 arasında küresel silah satışı bundan önceki beş yıllık döneme kıyasla  %20 artmış durumdadır. Bunlar meselenin belgeli kısmı, resmî bölümüdür. Asıl ve çarpıcı olanı ise terör örgütlerine gayri resmi silah akış ve tesliminin korkutucu seviyelere ulaşmış olmasıdır. Caniler ekmek alır gibi silah almaktadır. Üstelik bu silahların önemli bir bölümü bedelsiz ve hibe-dir. Körfez’deki dolar milyarderleri, El Kaide ve benzerlerine yaptıkları gibi, teröristlere yapılan silah satışlarını finanse edecek kadar insanlıktan ve onurdan mahrum olmuşlardır. Bu ne yaman bir çelişkidir. Bu ne kadar utanç verici bir ilkellik ve ilkesizliktir. Önce sorun yaratıp peşinden silah pazarı kurmak, önce ara bozup hemen arkasından müdahale gerekçesi oluşturmak bildik bir sömürgeci komplosudur. Orta Doğu’nun omurgası çökmüştür. Orta Doğu ve İslam toplumla-rının iradesi kırılmış, bağımsız karar alma mekanizmaları laçkalaşmıştır. İslam ülkeleri manevi kalkınma, maddi silkinme yaşamadan, birlik ve dirliğine sahip çıkmadan facialar sürecek, daha pek çok kan dökülecektir. Yoksulluk İslam ülkelerine sinmiştir. Yozlaşma İslam ülkelerine nüfuz etmiştir. Yolsuzluk İslam ülkelerine demir atmıştır. Bir yanda petrol ve dolar içinde yüzen küçük bir zümre, diğer yanda bir dilim ekmek, birazcık hak, özgürlük ve demokrasi için mücadele eden milyarlarca insan vicdan sahibi her insanı derinden yaralamaktadır. Bir yanda haksız kazanç sağ-lamış, zor kullanarak servet edinmiş, israf ve harama batmış elit bir tabaka, diğer yanda helal rızkı için ömrünü veren milyarlar hepimizi kara kara düşündürmelidir. Bu yürek burkan düzenin tek kazananı ve memnun olanı ise biliniz ki zalimlerdir, zorbalardır, hak ihlali yapan, yetim hakkı yiyen namertlerdir. Tarihin akışına baktığımızda nice bedhahtın, nice haram yiyenin, nice nefsine kul köle olmuş azgının ibretlik acıklı sonlarını görmek mümkündür. Allah mutlak ve galiptir; kimse karamsarlığa kapılmasın, bunu yine göreceğiz, yine hep birlikte, büyük Türk milleti olarak şahit olacağız."

YEREL SEÇİMLERLE İLGİLİ MAKSATLI VE MARAZİ HAZIRLIKLAR YAPILIYOR
MHP Lideri Bahçeli, ABD'nin terör örgütüne desteği ve FETÖ-PKK iş bölümü ile ilgili değer-lendirmeler yaptıktan sonra, 31 Mart Yerel Seçimleri ile ilgili yapılan maksatlı ve marazi hazırlık-lara da dikkat çekti ve şunları belirtti:
"ABD iç işlerimize karışma mezuniyetini, süren ve sürdürülen soruşturma ve kovuşturma sefahatleriyle ilgili hüküm verme hakkını kendisinde nasıl görebilmektedir? Onu bıraksın, FETÖ elebaşını ne zaman iade edecek, bunu söylesin. Terör devleti kurma çalışmalarına ne zaman son verecek, bundan bahsetsin. Ülkemizde son zamanlarda garip ve üzerinde dikkatle durulması ge-reken gelişmeler yaşanıyor. Hiçbir şey gözümüzden kaçmıyor. Anlaşılan yeni ve beka düzeyinde tehdit edici bir terör konsepti tedavüle sokulmuştur. Terör örgütleri artık mekanik ve çok değiş-kenli kanlı metotlarını harekete geçirmişlerdir. Koordinat yüklemesi yapılabilen, patlayıcılarla donatılan dronları terör örgütü PKK kullanmaya başlamıştır. Yakın zamanda C-4 patlayıcı yüklü dronlar Şırnak’ta, Irak sınırındaki Kasrak Vadisi’nde ve Silopi Şehit Mesut Hudut Bölüğü yakınla-rında düşürülmüştür. Şırnak Valilik binasının giriş merdivenlerine 10 Kasım Atatürk’ü Anma Tö-renleri esnasında bir adet model uçak, yani drone düşmüştür. Allah’tan can ve mal kaybı yaşan-mamıştır. Hain terör örgütü bu yöntemleri kimlerden öğrendi, kendi ağırlığının onlarca katı pat-layıcı taşıyabilen insansız hava araçlarını hangi alçak ülkelerden sağladı? Farkındayız, sokaklar karıştırılmak isteniyor, kutuplaşmalar bileniyor. Televizyon ekranlarından korku, öfke ve fitne yayılıyor. FETÖ-PKK iş bölümü ve görev taksimi yapmış eylem ortakları hâlinde pusuda bekli-yor, el ovuşturup uygun zaman kolluyor. Terörün hedefi olan güvensizlik, belirsizlik, korku ve kuşku sistematik şekilde tırmandırılıyor. Türkiye üzerinde yeni bir hain deneme, yeni bir şer oyun planlanıyor. Bütün gelişmeler buna işaret ediyor. Ekonomideki sorunların siyasal tepki ve itiraza dönüştürülerek 31 Mart Mahallî İdareler Seçimleriyle ilgili maksatlı ve marazi bir hazırlık yapılıyor, Cumhurbaşkanlığı hüksmet Sistemi üstünde de tehlikeli polemikler tetiklenip provo-kasyonlar tertipleniyor. Buna izin vermeyeceğiz, zillet ittifakının tezgâh ve tuzaklarını yine ve kökünden bozacağız. Bir yanda Atatürk ilah değildir diyenle, diğer yanda Atatürk benim ilahımdır diyen provokatörler iç barış ve huzur ortamını gerebildikleri kadar geriyorlar, sabırları zorluyor-lar. Türkiye’yi vahim bir türbülansa itmek, yeni bir demokrasi dışı arayışa çekmek isteyenler şunu çok iyi bilsinler ki; Türk milleti şiddeti ne olursa olsun, her ihaneti, her rezaleti, her felaketi yerle yeksan etmeye, hainlerin emdikleri sütü burunlarından fitil fitil getirmeye hazırdır, bunu başaracak kudrete sonuna kadar haizdir. Granit kayasına çarpan dalgalar dev olsa ne yazar, olma-sa ne çıkar; hepsinin sönüp gitmesi, hepsinin silinip kaybolması kaçınılmazdır. Elhak olacak olan da budur. Allah’ın verdiği bir canımız vardır, bu can vatana da millete de Türklüğün geleceğine de bin defa kurban olsun, son kanımıza kadar fâni bedenimiz mukaddesat ve mukadderatımız için feda ve armağan olsun. İç ve dış niyet sahiplerini uyarıyorum; Türkiye’yi teslim alamazsınız, Türk milletini yenemezseniz, Türk vatanını bölemezsiniz. Hepimiz Mehmet oluruz, hepimiz kah-raman oluruz, hepimiz şehadet gönüllüsü olarak al bayrağa bürünüp Türkiye’nin bekasına gene de kara çaldırmayız, ölüm pahasına olsa bile millî namusu korkusuzca savunuruz. Zalimin zulmü varsa hakkın dönülmez yolu, bükülmez kolu vardır ve bu kol aziz Türk milletinin ebedî güvence-sidir."