DEVLET BAHÇELİ’DEN KIZILCAHAMAMTOPLANTISINDA ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ, "Terör örgütü PYD/PKK'ya, Afrin'in tabut, arkasından sırayı alacak Münbiç'in mezar olması yegâne ve sonuna kadar desteklediğimiz milli hedeftir" dedi.
BAHÇELİ, "ABD'nin operasyonel ortağının kökü kazınmalıdır. Suriye Demokratik Güçleri çatısı altında kamufle edilen PYD/YPG'nin hesabı görülmeli, defteri dürülmeli,şehitlerimizin aziz ruhları şad edilmelidir. Bunun başka yolu kalmamıştır. Ya Afrin yıkılsın ya da teröristler yakılsın. Ya istiklal ya ölüm, ya zafer ya da son nefere, son nefese kadar şehadet'' açıklaması yaptı.
BAHÇELİ, "Bilinsin ki,Kerkük'e 5 bin bozkurt ile gidecek kadar gemileri yakan Milliyetçi-Ülkücü Hareket, yeri gelirse, ihtiyaç hasıl olursa 'Ha ekmeğini yediğim ha kefenini giydiğim ülkem' diyerek binlerce gönüllüsüyle Türkiye'nin kudretini teşkil için Afrin'in boğazına çökecektir" dedi.
Partisinin Ankara Kızılcahamam’da gerçekleştirilen Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu ve TBMM Grubu ortak toplantısı kapanış oturumunun ardından basın toplantısı düzenleyen Bahçeli, Türkiye ve dünya gündemiyle ilgili önemli mesajlar verdi.
Sözlerine, ''19-20-21 Ocak tarihlerinde Kızılcahamam Patalya Otel'de gerçekleştirdiğimiz Milletvekilleri Merkez Yönetim Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu üyelerinin iştirak ettiği ortak toplantı sürecinin son günündeyiz. Bu kapsamda gelişmeleri değerlendirmek maksadıyla düzenlediğimiz bugünkü basın toplantımıza geçmeden evvel sizleri gönülden ve en iyi dileklerimle selamlıyorum. Ekranları başındaki aziz vatandaşlarımıza hürmet ve muhabbetlerimi sunuyor, her birine huzur ve esenlikler diliyorum'' diyerek başlayan Bahçeli, ''Sözlerimin bu aşamasında, 17 Ocak 2018'de Isparta'nın Yalvaç ilçesinde yaşanan elim uçak kazasından duyduğum üzüntüyü dile getirmek istiyorum.
Eskişehir 1'nci Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan havalanan CASA tipi bir askeri nakliye uçağı kalkışından bir süre sonra elverişsiz hava şartlarından dolayı düşmüş, maalesef üç evladımız şehit olmuştur. Bu vesileyle şehitlerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyor,ailelerine, milletimize, silah ve mesai arkadaşlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Ayrıca dün Ankara'dan Bursa'ya seyahat halinde bulunan bir tur otobüsünün Eskişehir çıkışında yaptığı fecikaza 13 kişinin hayatını kaybetmesine, 42 kişinin de yaralanmasına neden olmuştur. Bu trajik kazada can veren kardeşlerimize Allah'tan rahmet,ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Yaralılara ise acil şifalar temenni ediyorum'' açıklaması yaptı.
''ECDADIMIZIN YADİGÂRLARI EMANETİMİZDEDİR''
Bahçeli, şunları söyledi:''Milliyetçi Hareket Partisi ülke gündemini, bölgesel konuları, küresel meseleleri dikkat ve titizlikle takip ve tahlil eden 49 yıllık milli çınar, göz kamaştıran millet cevheridir.
Üç Hilal, marka değeri çok fazla,mana çıtası çok yüksek, millilik vasfı çok ileri, hatıra ve haysiyetiyle Türksiyasetinin itibar ve iftihar simgesidir. Ecdadımızın yadigârlar ıemanetimizdedir. Milli arzulara ulaşma gayesi emin ve ehil yüreklerin güvencesindedir.
Bizim için siyaset ilkel çıkarların savaştığı, ilkesiz çıkarcıların yarıştığı, çarpık fikirlerin karşılaştığı kaotik bir alan değildir. Bizim için siyaset ilk zorlukta nefesi tükenenlerin,ilk zaferde nefsi yükselenlerin merkezi ve meşgalesi hiç değildir. Siyaset,millete samimiyetle hizmetin, ülke ve ülkülere safiyetle hizmetkârlığın demokratik ve meşru bir fırsatıdır. Bizim yaptığımız da, yapacağımız da budur.
Bizim davamız hak davasıdır, hakikat davasıdır, millet davasıdır, ezcümle Türk-İslam davasıdır, elbette kutludur,kutsaldır, Milliyetçi Ülkücü ömürlerin kutup başıdır. Davası olanın derdi vardır, idealleri vardır, iddiaları vardır, hayalleri vardır. Davası bulunanın afrası, tafrası, havası, cakası, kuru gürültüsü görülmeyecek, duyulmayacaktır. Dava adamı merttir, merhametlidir, metanetlidir, ruhen muvazeneli, fikren muteber,ahlaken muazzez seviyededir.
Her türbülansta telaşlanan, her saldırıda sığınacak yer arayan, sağı solu kolaçan edip suya sabuna dokunmayan,riske girmeyen, elini taşın altına koymayan, sadakati yalnızca sözde kalan kişilerin bir davaya yürekten bağlanması, çevresine ve tarihin çehresine güven vermesi izan ve ihtimal dışıdır.
Bunları tecrübe ede ede yaşadık,yaşamaya devam ediyoruz. Bu kapsamdaki şahısların hüviyet ve hedeflerini debiliyoruz. Bakarsınız, konuşurken mangalda kül bırakmazlar. Hamakat gediğini hamaset yamasıyla kapatmaya uğraşırlar. Müphem hatıralarını, ucuz hikâyelerini anlata anlata bitiremezler. Ancak iş ciddiye bindi mi, sıkıyı gördüler mi, sıra emek vermeye, ter akıtmaya geldi mi anında araziye uyarlar, ya da bir bahaneyle konuşlandıkları karanlıktan kovusunu yaptıkları aydınlığı taşlamaya başlarlar. Bunlar aslında hep kendilerine çalışmışlar, hep kendilerini parlatmanın hevesinde olmuşlardır. Lafları büyük, aidiyet ve ahlakları çok küçüktür.
''HİÇ KİMSE DAVADAN BÜYÜK, DAVADAN MÜHİM DEĞİLDİR''
Nefsani tutkularından, bireysel hırslarındandolayı gözü kararan, varlıklarını dünyanın ve davanın merkezi sayan, buna rağmen uzun bir süre kendilerini saklamayı başarmış çürükler hamd olsun yürüyüşümüze engel olamamışlardır.
Hiç kimse davadan büyük, davadan mühim değildir. Hiç kimsenin, varlığını davanın önünde ve üstünde göstermeye,kerameti kendinden menkul saymaya hakkı da, haddi de yoktur, pek tabii olmayacaktır. İşlerine geldi mi, çıkarlarına uydu mu her yapılanı güzel ve doğru bulanlar; tam tersi bir durumda ise her şey berbat ve kötü diyenler bir defa samimiyet fukaraları, inanç ve itibar yoksunlarıdır. Bunlarla işimiz yoktur, geleceğimiz yoktur, yolumuz ayrılmıştır.
Kendisini taşıtan değil, davasını taşıyan; hesabi bakan değil, hasbi davranan; günlük düşünen değil, ufuk ötesine bakabilmeyi beceren fazilet ve feragat nişanesi şahsiyetler ülkülerinde erimeyi başarabilmişlerdir. Milliyetçi Ülkücü Hareket'in mensupları işte bu kalite,kalibre ve kırattadır. Böylesi dava insanları aynı zamanda millet ve medeniyetimizin çelik iradeli fertleri, müşfik yapılı yüzleridir.
Sayısız benin içinde bizi yakalayabilmiş, kişilere değil olay ve olgulara kafa yormuş, yoran ve yoracak olan yüksek vasıflı Ülkücülerle geleceğin Türkiye'si temellenecektir. Mesele azlık çokluk meselesi değildir. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Dünden bugüne tutarlıyız, ilkeliyiz, ahlaklıyız. Çizgimizde kırıklık, fikrimizde dağınıklık,yürüyüşümüz de aksaklık, duruşumuzda sarsaklık hiç olmamış, bilinsin ki, hiç de olmayacaktır. Ellerini ovuşturanlar boşuna beklemesin, boş yere hayal kurmasın.Milliyetçi Hareket Partisi siyasetini 49 yılın köklü birikimiyle yapar, mertçe yapar, adam gibi yapar, milletin beklentisine, ülke ve vatanının gerçeklerine göre yapar.
Merhum Peyami Safa'nın ifadesiyle söylersek, hayat siyasettir, bu nedenle siyaset insandan ayrı, insandan muaf,insani değerlerden kopuk irtibat ve ilişkiler ağı şeklinde değerlendirilemeyecektir. İnsanın olduğu her alanda, sosyal ve beşeri diyalogların kurulduğu her sahada karşımıza muhakkak siyaset çıkacaktır ve çıkmıştır. Eğer siyaset milli ve ahlaki gerçeklerden uzaklaşır, insani ve vicdani ölçüleri kaybederse kuyruğunun peşine takılan kedi misali kendi fasit çemberi etrafında dönüp duracaktır. Bunun sonunda ise anlaşmazlıklar genişleyecek, anlam ve kavram bunalımları gemi azıya alacaktır. Bu suretle siyaset tırmanışa değil tükenişe, yükselişe değil yozlaşmaya çanak tutacak,ortam açacaktır.
Arayış ve arzumuz bu risklerin önünü kesmek, Türkiye'nin hak ve hukukunu payidarlığın kollarına güvenle ulaştırmaktır.
''HUZUR ARAYAN MİLLETİMİZE TERCÜMAN OLUYORUZ''
Bu itibarla Milliyetçi Hareket Partisi sabırlı, sağduyulu ve sorumlu siyasetini her şartta muhafaza edegelmiştir. Tahriklere karşı uyanık bir şuur, Tehlikelere karşı çevik bir gurur, Tertiplere karşı atik bir vakur siyasetimizin mahreç, muhteva ve manasını teşkil etmiştir.
Ne yapıyorsak, neyi teklif ve temenni ediyorsak milletimizin tarihi ve kültürel varlığını korumak içindir.
Bu günkü şartlarda, güven ile kuşku arasında gelip giden, güvenlik ile korku arasında adeta sarkaç gibi salınıp duran Türkiye'yi emniyetli ve istikrarlı bir şekilde dengede tutmayı amaçlıyoruz. Huzur arayan milletimize tercüman oluyoruz. İhtilaf yerine işbirliğini tesis edelim istiyoruz. Kutuplaşma yerine kucaklaşmayı temin iradesindeyiz. Teslimiyet diyenlere, tavize yanaşanlara milli mukavemeti ihtarla hatırlatıyor, sağlam tavrımızı ilan ve izhar ediyoruz.
Özellikle 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden sonra, eski alışkanlıklarla, eskiyen siyasi taktiklerle, artık erimiş olan siyasi kalıplarla birlik ve beka mücadelemizin sürdürülemeyeceğini işaret etmiştik. Siyasetin denklemi, bu denklemdeki sabit ve değişken parametreler 15 Temmuz'la beraber değişikliğe uğradığını söylemiştik.
Hz. Mevlana'nın ifadesiyle, şimdiyeni şeyler söylemek lazımdır. Söylediğimiz bu yeni şeyler Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin varlık ve birliğini muhafaza gayesine hizmet edecek tavır, tutum, söylem ve eylem birliğinin sosyal ve toplumsal alanını genişletmek, siyaset ayağını derleyip toplamaktır. Bu birlik tercihine karşı çıkanlarMondros artıklarıdır. Bu birliktelik hukukuna kara çalanlar Sevr kalıntılarıdır. Düşman kampında mevzilenenler illetin yüz karaları, milli mutabakatta birleşenler ise milletin yüz aklarıdır ve tarih böyle yazacak,gelecek nesiller bir yanda dua diğer yanda bedduayla ak ve karalar hakkında hükmünü verecektir.
''BU TARİHİ BİR DÖNEMEÇTİR''
7 Ağustos 2016 günü, Yenikapı'da inşa edilmiş irade künhünün, irfan gücünün 15 Temmuz dirilişinin, 15 Temmuz silkinişinin tarihi bir halkası olduğunu inançla söylemek istiyorum. Biz 7Ağustos'ta, Türkiye'nin önüne yeni bir kapının açıldığına şahitlik ettik, böyle yorumladık. 15 Temmuz'da sahneye çıkan milli cesaret, 7 Ağustos'taki uzlaşma asaletiyle takviye edilerek pekişmiş, sonuç itibariyle siyaset kurumuna yeni bir soluk getirmiş, yeni bir sorumluluk listesi yüklemiştir.
Türk milleti 15 Temmuz'da, altını kalın olarak bir kez daha çiziyorum ki, kanlı işgali durdurmuş, 7 Ağustos'ta ise kalıcı uzlaşma iradesini doğrultmuştur. Bu tarihi bir dönemeçtir. Elbette Türkiye'nin tehditlere karşı önlem alması gerekiyordu. Bekasına saldıranları şaşkına çevirmesi şarttı. Dağınıklık içinde mücadele edilemez, kavgaya tutuşarak, ters düşerek vatan ve varlık haklarımız savunulamazdı. Bir olmalıydık, çünkü düşman acımasız ve alçaktı.
Türkiye'yi yeni ve milli bir hükümet etme sistemiyle güvenceye almalıydık, çünkü zalimler pusuda, caniler kıyımızda,tehditler yakınımızdaydı. AKP ile tarihi nitelikli bir işbirliği sonucunda 18 maddelik anayasa değişikliğinde anlaştık, ardından TBMM'de kabul ettik ve 16 Nisan 2017'de de milletimizin takdir ve tensibine sunduk. Aziz milletimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine destek verdi, istikbal haklarına, istiklal haysiyetine çok şükür ve bir kez daha sahip çıkarak 16 Nisan Halk oylamasında tarih yazdı.
Türkiye muhalifleri, müzmin münafıklar, melun fasıklar bunu hazmedemediler, bu muazzam doğruluşu içlerine sindiremediler. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhuriyet'in kuruluşunun 94'ncü, çok partili siyasi sisteme geçişin 71'nci yıl dönümünde bizzat milliiradenin seçim ve tercihiyle onaylanmıştır. Türkiye 16 Nisan 2017'de hükümet ve yönetim sistemi itibariyle yeni bir faza, üçüncü bir evreye geçmiştir. Bu tarihsel değişim demokrasinin imkan ve sınırları içerisinde sağlanmış, hukukun üstünlüğü ve kuruluş felsefesine sadakatle gerçekleştirilmiştir.
Cumhuriyet'i kuran bizzat millet iradesidir, peki itiraz edilmemiş midir? Kaldı ki itirazları meşru görmek mümkün ve doğru mudur? Çok partili siyasi hayata yine milletin talep veiradesiyle geçilmiştir, peki buna karşı çıkanlar olmamış mıdır? Statükocu çevreler bu demokratik hamleyi erken bulmamışlar mıdır? Şimdi de Türk milletiyeni bir hükümet sistemine tamam demiştir, bunu acil ve mecburi bulmuştur.