Bahçeli’den Başbakan’a “siyasi nezaket” hatırlatması: “ÜMİT EDİYORUM Kİ, SAYIN BAŞBAKAN YAPTIĞI HATA VE GAFIN FARKINDADIR!”

19 Ekim 2017 09:10
Okunma
858
Bahçeliden Başbakana “siyasi nezaket” hatırlatması:  “ÜMİT EDİYORUM Kİ, SAYIN BAŞBAKAN YAPTIĞI HATA VE GAFIN FARKINDADIR!”

Bahçeli’den Başbakan’a “siyasi nezaket” hatırlatması:

“ÜMİT EDİYORUM Kİ,SAYIN BAŞBAKAN YAPTIĞI HATA VE GAFIN FARKINDADIR!”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Binali Yıldırım’a siyasi nezaketi hatırlatarak, “Barzani’yi Çankaya’da ağırlarken aşiret protokolü mü, yoksa devlet protokolü mü uygulamıştır?” sorusunu yöneltti.

Bahçeli, 24 Ağustos 2017 Perşembe günkü düzenlediği basın toplantısında, Mesud Barzani’nin 25 Eylül’deki referandumunu tehdit olarak görüp, “Bu referandum Türkiye için gerekirse de savaş  sebebi sayılmalıdır.” demiş, Başbakan Yıldırım da Vietnam dönüşü gazetecilere yapmış olduğu açıklamada “Biz bunları devlet saymıyoruz. Karşımızda bir devlet yok ki savaş sebebi sayılsın.”şeklinde değerlendirmede bulunmuştu.

Yıldırım’ın bu sözlerine yazılı açıklama yaparak cevap veren Bahçeli, şunları kaydetti:

“Sayın Başbakan'ın bize parmak sallar gibi sözlerimizi düzeltme gayretine tevessül etmesi yanlıştır, Türkiye'nin millî hassasiyet ve hedeflerini savunan ortak görüşe zarar vermektedir. Ümit ediyorum ki, Sayın Başbakan yaptığı hata ve gafın farkındadır. Başbakan Binali Yıldırım'ın uçakla Vietnam dönüşü esnasında gazetecilere yapmış olduğu bazı manidar ve tariz dolu açıklamaları yazılı ve görsel medyada bir hayli yer tutmuştur. 24 Ağustos 2017 Perşembe günkü basın toplantımızda, Barzani'nin 25 Eylül'deki referandumuyla ilgili tehdidi görmüş, ‘Bu referandum Türkiye için gerekirse de savaş sebebi sayılmalıdır.’ değerlendirmesini yapmıştım. Anlaşılan odurki, Sayın Yıldırım bu görüş ve tavrımızdan dolayı rahatsız olmuş ve havada bize cevap verme gereği duymuştur. Sayın Başbakan aynen şöyle demiştir: ‘Savaş devletle devlet arasında olur. Biz bunları tanımıyoruz. Bir devlet bize kafa tutar, egemenlik haklarımıza karşı hareket içinde olursa bizim için savaş sebebidir. Ama burada Irak'ın parçası olan bir bölgesel yönetim var. Bu savaş sebebi olmaz.’  2941 sayılı Seferberlikve Savaş Hâli Kanunu'nun 3. maddesinde savaşın tanımı yapılmış ve açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre savaş; 'devletin bekasını temin etmek, millî menfaatleri sağlamak ve millî hedefleri elde etmek amacıyla, başta askerî güç olmak üzere, devletin maddi ve manevi tüm güç kaynaklarının, hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan kullanılmasını gerektiren silahlı mücadeledir.' Aynı zamanda savaş bir milletin haysiyetini ve varlığını ortaya koyduğu en çetin imtihandır.Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bekasını yakından tehdit eden, egemenlik haklarını doğrudan hedef alan, varlık ve birliğini riske sokan her türlü eylem, hazırlık,kurgu, tertip, teşebbüs ve mütecaviz emellere karşı meşru müdafaa ve müdahale hakkını kullanmakla mükelleftir. Devlet olmak bunu gerektirecektir.”

SAYIN YILDIRIM'IN BUNU GÖRMESİ MİLLÎ BİR ZARURETTİR

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 25 Eylül'de Irak'ın kuzeyinde yapılması planlanan referandumun millî güvenliğimiz ve devletin milletiyle bölünmez bütünlüğü açısından ertelenemez, örtülemez, geçiştirilemez tehlike ve feci sonuçlar içereceğini bildirdi.

“Elbette bu referandum Kürdistan'ın inşa ve ihyası için sinsi bir ön çalışma, karanlık öncü hamledir. Bir defa Sayın Yıldırım'ın bunugörmesi millî bir zarurettir.” diyen Bahçeli, açıklamasında şunları belirtti:

“Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye'nin millî ve tarihî çıkarları konusunda marazi tartışma ve manasız fikir ayrılıklarının doğru olmadığına yürekten inanmaktadır. Bu itibarla Sayın Yıldırım'ın bizzat şahsımın, ülkemize yönelen tehlikelere karşı göstermiş olduğu yoruma aceleyle tepki gösterip aklınca düzeltme gereği duyması siyasi nezaket ve zarafete ters düşmüştür. Tepki gösterilmesi gereken kişiler ve hain niyetleri Erbil'dedir.Ankara'da kurulan 16 Nisan Mutabakatı’nı, 25 Eylül bahanesiyle bozmak kimseye bir yarar sağlamayacaktır. Kaldı ki peşmergenin 25 Eylül'deki referandumu,Türkiye'nin hayat ve varlık haklarını doğrudan sarsabilecek, egemenliğine meydan okuyup insan ve toprak bütünlüğünü sakatlayacak muhtemel gelişmelerle doludur. Bu ise Türkiye Cumhuriyeti için savaş sebebi sayılmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi bu kapsamdaki görüş, düşünce ve teklifini aynen muhafaza etmektedir. Sayın Başbakan peşmerge yönetimini madem devlet olarak tanımıyordu da 26-27 Şubat 2017'de Ankara ve İstanbul'da sözde Kürdistan bayrağının asılmasıyla ilgili rezaletler serisine niçin sessiz kalmıştır? Barzani'yi Çankaya'da ağırlarken aşiret protokolü mü, yoksa devlet protokolü mü uygulamıştır?  Sayın Yıldırım ayrıca, 24 Kasım 2016'da TRT1'de terör örgütlerine savaş veriliyor derken, DEAŞ'a karşı savaş verildiğini ifade ederken neyi kastetmiş, bu terör örgütünü devlet olarak mı görmüştür?Milliyetçi Hareket Partisi 16 Nisan Referandumu’nda beka için evet derken safı bellidir, fakat 25 Eylül Kürdistan referandumuna yaklaşım ve tedbir geliştirme hususunda aynı muhataplarıyla bu kez ayrı düşmüştür. Fetihlerimizi çekmeyen,fatihlerimizi kabullenemeyen, zaferlerin mahsul ve mükâfatı olan vatanımıza gözdiken Bizans uşaklarının boş durmadığı bir dönemde Barzani'nin cesaretlendirilmesi, Türkiye'nin caydırıcılık vasfının aşındırılması samimiyet ve sorumlulukla izah edilemeyecektir. Ümit ediyorum ki, Sayın Başbakan yaptığı hata ve gafın farkındadır. Yüzyıllardır süren Anadolu'nun paylaşım ve bölüşüm planlarının iç ve dış mihraklar eliyle gerçekleştirilmek, hayata geçirilmek istenmesine karşı siyasi sorumluluk sahiplerinin aynı üslup ve ahlaki dile sahip olmamaları hâlinde millî birlik ve dayanışma ruhu canlı duramayacaktır.Milliyetçi Hareket Partisinin bilirkişiye ihtiyacı yoktur, sözlerini düzeltmeye, açıklamalarını tevile kalkışanlara iyi niyetli bile olsa bakışı müspet olmayacaktır. MHP, her türlü alçak operasyon ve ayak oyununa maruz kalırken bile vakarından, vatan aşkından, beka sevdasından sapma göstermemiştir. Bilinsin ki, ihanetle savaşıyoruz, rezaletle savaşıyoruz,melanetle de savaş halindeyiz.  Türkiye düşmanlarına da inşallah göz açtırmayacağız. Millî siyaset, millet tarifine uygun olarak, hem ülke coğrafyasının hem de devlet siyasetinin hudutlarını aşarak yüzyılları kucaklama hâlidir. Millî siyaset birliktir, dayanışmadır,bekadır, vatandır; aksini düşünen satan, savan, hıyanetin önünde oraya buraya salınan ve sallanandır. Biz sözlerimizin sonuna kadar arkasındayız. Yanlışımızı bulmaya çalışanlara tavsiyem, çevremize bakmaları, büyüyen düşmanlıklara kafa yormaları, Türkiye'nin elini zayıflatmaktan, askerî ve siyasi yaptırımlarını zedelemekten uzak durmalarıdır. "