EDİTÖRDEN

22 Ağustos 2022 15:13
Okunma
186

Değerli Yeni Düşünce Okurları,
Türk tarih ve Türk medeniyeti; Çin’den Uzak Doğu’ya, Türkistan’dan Avrupa ortalarına kadar uzanan, Avrasya olarak da adlandırılan geniş bir coğrafi alanda gelişen bir tarih ve medeniyettir. Zaten Avrasya tarihi söz konusu edildiğinde akla gelen, “Türklük tarihi”dir. Mazinin değişik sebeplerle ayrı coğrafyalarda, ayrı yönetimler altında bırakmış olmasına rağmen töresi, gelenek ve görenekleri, kültürü, davası aynı olan Türk soylu insanları en azından ortak bir “ülkü” etrafında, fikirde, işte/ekonomide, savunmada, aynı kültür ortamında ve “Türk Birliği şemsiyesi” altında buluşturmak gerekli olmuştur.
Günümüzde “Türk dünyası” kavramı bir bütün olarak; kuzeyden Rusya Federasyonu, doğudan Çin, güneyden Pakistan, Afganistan ve İran; güneybatıdan Arap ülkeleri ve batıdan ise Avrupa ülkeleriyle sınırlıdır. Aralık 1991 tarihinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber bağımsızlığını kazanan Türk devletleri Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan’dır. Bunun yanında bağımsız Türk devleti statüsünde olan ülkemiz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti de vardır.
Türk dünyasının yüz ölçümü, tahminî bir hesaplama ile 10 buçuk milyon kilometrekareyi bulmaktadır. Ayrıca Türk ülkelerinin birbirleriyle de sınırı bulunmaktadır. Kırk dört gün süren İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin ve Nahçıvan’ın diğer Türk ülkeleriyle sınırı Ermenistan topraklarıyla kesintiye uğramaktadır. Her ne kadar savaştan sonra kesintiye uğrayan bölge azalsa da bu durum olası bir Türk ticaret koridoru ve Türk kültür bütünleşmesi önünde bir engel olarak bırakılmak istenilmiştir.
1992 yılında ilk toplantısı gerçekleştiren Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi “Türk Birliği Şemsiyesinin” uluslararası hukuk dâhilinde somut olarak ilk adımı olmuştur ve günümüzde “Türk Devletleri Teşkilatı” adı altında yapısını genişleterek mevcudiyetini devam ettirmektedir. Teşkilatın asıl üyeleri Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan; gözlemci üyeleri Türkmenistan ve Macaristan’dır.
Yukarıda bahsetmiş olduğum ve Gaspıralı İsmail Bey’in “Dilde, fikirde, işte birlik.” şeklinde, Başbuğ Alparslan Türkeş’in “Türk Birliği Ülküsü, yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve devlet hâlinde, bir bayrak altında toplanması ülküsüdür.” ifadesiyle, günümüzdeyse Bilge Lider’imiz Sayın Devlet Bahçeli’nin “Ne Avrupa Birliği ne Şangay İş Birliği; biz diyoruz ki sonuna kadar Türk Birliği!” sözüyle çerçevesi çizilen ülkü, emin adımlarla varlık mücadelesini devam ettirmektedir.
Son dönemlerde Türk dünyası jeopolitiğinde kritik bir noktada bulunan Kazakistan özelinde yaşanan olaylar göstermektedir ki; Türk Devletleri Teşkilatı ismiyle yeniden şekillendirilerek kurumsallaşan yapı gücünün farkına varan çeşitli devletler, bu teşkilatın potansiyelinin farkına varmış ve dünyada yaşanan ekonomik krizden faydalanarak ülkede iç karışıklık çıkarmak istemişlerdir. Türk kendine yaslandığında, Türk kendine yettiğinde insanlığın ihtiyacı olan adaleti defalarca sağlamış, huzur ve barış iklimi yıllarca devam etmiştir.
Esen kalınız efendim…