MHP’Lİ YALÇIN’DAN LOZAN DEĞERLENDİRMESİ: “LOZAN BARIŞ ANLAŞMASI, GÜNÜMÜZDE HÂLÂ GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRMEMİŞ SİYASİ BİR BELGEDİR”

23 Şubat 2017 12:49
Okunma
790
MHPLİ YALÇINDAN LOZAN DEĞERLENDİRMESİ: “LOZAN BARIŞ ANLAŞMASI, GÜNÜMÜZDE HÂLÂ GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRMEMİŞ SİYASİ BİR BELGEDİR”

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Lozan Barış Antlaşması'yla ilgili tartışmalar üzerine yaptığı açıklamada, "Hiç zamanı ve yeri değilken yeterince bilgi sahibi olmadan Lozan'ı yeniden tartışmaya açmanın hiçbir siyasi getirisi olmayacak, bilakis bu yüzden pusuda bekleyen düşmanlar yeniden Sevr pastası pişirip pay kapmak için umutlanacaklardır. Lozan Anlaşmasa, günümüzde hâlâ geçerliliğini yitirmemiş siyasi bir belgedir.” dedi

Yalçın, "Yeniden ortaya atılan Lozan tartışması karşısında, milliyetçi çevrelerde ‘Acaba terörle mücadelede yılgınlığa düşülerek ve Türkiye'nin sınırlarının korunması için Suriye'de atılan cesur ama haklı adımlardan vazgeçilerek Sevr hayali kuranları teskin etmek için verilecek tavizlere şimdiden gerekçe mi hazırlanmaktadır? ‘ sorusu endişeyle sorulmaktadır.  Bilinmelidir ki kurtuluş mücadelesi ruhu asla Lozan öncesine dönülmesine izin vermeyecek, her türlü emperyalist plan milletimizin iman dolu göğsünde parçalanacaktır." ifadesine yer verdi.

Yalçın, şunları kaydetti:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gündem değiştirmeyi hedefleyen Lozan'la ilgili sözlerinin ardından

konuyla ilgili tartışmalar yeniden alevlenmiştir. Böylece bazı meczupların delilleri karartarak, tarihî gerçekleri saptırarak kaleme aldığı metodolojiden ve bilimsel dayanaklardan yoksun; ön yargılar, saptırmalar ve saplantılarla dolu; buram buram Atatürk düşmanlığı kokan ‘ Lozan zafer mi, hezimet mi? ‘ sorusunu mehaz ittihaz eden çevrelere de gün doğmuştur. Türkiye'nin tapusenedi olan Lozan'ın en uygunsuz zamanda yeniden tartışmaya açılması büyük birhatadır. Soykırım yalanları hakkında ‘Tarihî olayların değerlendirmesi ve gerçeklerin ortaya çıkarılması tarihçilere bırakılmalıdır.’ tezini

savunan Türkiye, Lozan konusunda da tutarlı olmalıdır.Ayrıca devletin zirvesinden Lozan'ı tartışmaya açmak, 100. yılına yaklaşan Cumhuriyet'imizin temellerine dinamit döşemekten, kendi göğsüne kurşun sıkmaktan farksızdır. Hele Lozan'ın yutturmaca olduğunu ileri sürmek, Sevr'i hortlatabilmek için serbest kalacakları günü bekleyen sırtlanların kafeslerinden çıkmasına zemin hazırlamak, Cumhuriyet'i zımnen reddetmektir. Lozan,Sevr metni ile Misak-ı Millî’nin siyasi anlamda çarpıştığı ve tarihin hemen her döneminde karşılaştığımız medeniyetler çatışmasının ‘ 20. yüzyıl versiyonunun‘yaşandığı mekândır. İlmî açıdan sabit olan bu temel gerçeklik tarihe not düşülmüş olmasına rağmen

Lozan Konferansı'nın kıymetini ‘Zafer mi, hezimet mi?’"sorusu etrafında farklı niyet besleyen görüşlerin sığ çatışmalarıyla değerlendirmeye çalışmak yanlış ve maksatlı bir yaklaşımdır. Misak-ı Millî’den Lozan Konferansı'na bakıldığında bazı kayıpların olduğu, özellikle Musul ve Batı Trakya meselesinde Misak-ı Millî’nin tam anlamıyla gerçekleşmediği doğrudur. Ancak Sevr'den Lozan Konferansı'na bakıldığında yok edilmeye çalışılan bir milletin olağanüstü zaferi olduğunu söylemek mümkündür."

Lozan’da NelerYaşandı?

Yalçın, Lozan Konferansı’nda yaşananları özetle şöyle değerlendirdi:

“Lozan Konferansı'n da sınırlarla ilgili birtakım hususlarda arzu edilen başarının elde edilememesinin sebeplerden biri de görüşmeler sırasında Türk heyetinin Ankara ile olan iletişim kopukluğudur. Türk heyetinin gelişmeler karşısında ortaya koyması gereken ani diplomatik manevralarda yavaş kalması, Ankara'ya gönderdiği telgrafların çok uzak bir mesafe katettikten sonra İstanbul'a oradan da başkente iletilmesi sebebiyledir. İngilizlerin sahibi olduğu Eastra (Doğu) hattını kullanan Türk heyetinin telgrafları normal süreden 10 saat daha geç Ankara'ya ulaşabilmiş, hatta bazı telgraflar kaybolmuştur. Ayrıca Lozan'daki Türk heyeti ile Ankara arasındaki telgrafların İngiliz istihbaratı tarafından ele geçirilerek şifrelerinin çözüldüğü bilinmektedir. İngiliz şifre çözücülerin

Lozan-Ankara arasında elde ettikleri bilgileri İngiltere'ye rapor etmeleri, hayati önemdeki oturumlar öncesinde İngiliz heyetine daima stratejik üstünlük sağlamıştır. Uluslararası diplomasi alanında fazla tecrübesi olmayan Türk heyeti, farklı yollar takip ederek görüşmelerden en az zararla ayrılmayı planlamıştır. Türk heyeti, Lozan'daki tartışmalı konuları konferans gündeminden çıkarmaya çalışarak ikili görüşmeler yoluyla halletmeye çalışmıştır. Türkiye'nin izlediği bu stratejide güttüğü amaç, konferansa taraf olan devletlerin bir bütün olarak hareket etmesinden doğan zorluğu aşmak vemümkün olursa Batı blokunun ayrışmasını sağlamaktır."