Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine Geçiş Sürecinde Bir Dönüm Noktası Olan “367 Krizi”

18 Ekim 2021 11:27 Dr.A.Kutalmış YALÇIN
Okunma
251
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine Geçiş Sürecinde Bir Dönüm Noktası Olan “367 Krizi”

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine Geçiş Sürecinde Bir Dönüm Noktası Olan “367 Krizi”
A.    Kutalmış YALÇIN*
Türk siyasal hayatında siyasal sistemin değişmesi gerektiği tartışmaları ülkemizde parlamenter sistemin hâkim olduğu yıllarda başkanlık sistemi temelinde başlamış ve 1970’lerde bu konu üzerinde bazı liderler düzeyinde bir mutabakat ekseni belirmiştir. Özellikle Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel ve Turgut Özal gibi karizmatik liderler geçmişte Başkanlık sistemi üzerinde durmuşlardır.  Örneğin 1970 yılında kurulan Millî Nizam Partisi (MNP) programında “icrai organın daha kudretli olması süratli çalışabilmesi için Reisicumhur’un tek dereceli olarak seçilmesi ve icrai organ düzeninin başkanlık (presidantielle) sistemine göre tanzim” edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. MNP’nin halefi Milli Selamet Partisi (MSP) ise 1973 Seçim Beyannamesi’nde seçimlerin tek dereceli olması ve hükümet başkanı ile devlet başkanının birleştirilmesi gerektiğini kamuoyuna beyan etmiştir. Türkeş ise Dokuz Işık adlı kitabında “Kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için tarih ve töremize uygun olarak, başkanlık sistemini savunuyoruz” ifadesini kullanmıştır ancak Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) parti resmî belgelerinde MSP gibi ağırlıklı olarak bu konuyu işlememiştir. Özal ise 12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra başkanlık sistemini konuyla ilgisi bulunanlarla istişare etmiş ancak bu meselenin kamuoyunda tartışılmasını daha sonraya bırakmıştır. Demirel ise bu tartışmaya çok daha geç bir tarih olan 1997 yılında Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi gerektiğini belirterek katılmıştır.  Ayrıca bu liderlerden Türkeş’in 1977 basımlı “Gönül Seferberliği” kitabında “Milliyetçi Hareket Partisinin yolu hukukun üstünlüğünün esas alan, çok partili, demokratik, parlamenter, hürriyetçi nizamdır” denmektedir. Bu noktada çok doğal olarak liderlerin siyasi konjonktüre göre sistem tartışması yaptıklarını belirtmemiz gerekir..
Sistem tartışmaları yaşanan uzun aranın ardından çok daha yoğun bir şekilde ise 2007 yılında gündeme gelmiştir. Çünkü 2007 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri adeta siyasi bir krize dönüşmüştür. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin 16.05.2007 tarihinde dolmasına rağmen yeni Cumhurbaşkanı için yapılan seçimler tamamlanamamıştır.  İktidar partisinin Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül 27 Nisan 2007  tarihinde yapılan oylamanın ilk turunda 357 oy almış ve bu turda toplam 361 geçerli oy kullanılmıştır. Bu sırada Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 367 iddiasını ileri sürerek Cumhurbaşkanı seçimlerini Anayasa Mahkemesine taşımıştır.  Hâlbuki 2007 yılında yürürlükte olan 1982 Anayasa’sının 102. maddesi bu konuyla yakından ilgili olan “Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı hâlinde değilse hemen toplantıya çağrılır. Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin dolmasından otuz gün önce veya Cumhurbaşkanlığı makamının boşalmasından on gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçimine başlanır ve seçime başlama tarihinden itibaren otuz gün içinde sonuçlandırılır. Bu sürenin ilk on günü içinde adayların Meclis Başkanlık Divanına bildirilmesi ve kalan yirmi gün içinde de seçimin tamamlanması gerekir. En az üçer gün ara ile yapılacak oylamaların ilk ikisinde üye tamsayısının üçte iki çoğunluk oyu sağlanamazsa üçüncü oylamaya geçilir, üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğunu sağlayan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Bu oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamada en çok oy almış bulunan iki aday arasında dördüncü oylama yapılır, bu oylamada da üye tamsayısının salt çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri yenilenir. Seçilen yeni Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanı’nın görevi devam eder.” hükümlerini içermektedir.  Anayasa’nın 102. maddesinden hareketle Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) çoğunluğu Gül’ün adaylığıyla ilgili olarak herhangi bir anayasal engelin olmadığını düşünmüştür. Parlamento aritmetiğine bakıldığında ise AKP’nin birinci ve ikinci turda olmasa bile üçüncü turda Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmesine kesin gözüyle bakılmıştır. Anayasa Mahkemesi ise CHP’ye mensup 134 muhalefet milletvekilinin açtığı iptal davası üzerine Cumhurbaşkanı seçiminin 1.turunda Meclis’in gözetilmesi gereken toplantı yeter sayısı ile ilgili kararını iptal etmiş ve yürürlüğünün durdurulmasına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesinin ciddi eleştirilere maruz kalan tartışmalı kararı üzerine Cumhurbaşkanlığı seçim süreci tıkanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 31.05.2007 tarihli ve 5678 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu ile Cumhurbaşkanı seçim yöntemini değiştirmiş ve halk tarafından seçilme yöntemi benimsenmeye başlamıştır.  5678 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu’yla konumuzu çok yakından ilgilendiren Anayasa’nın 102. maddesi şu şekilde değiştirilmiştir: “Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması hâlinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır. Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması hâlinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanı’nın görevi devam eder. Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usûl ve esaslar kanunla düzenlenir”
Görüldüğü gibi 21 Ekim 2007 tarihinde 1982 Anayasa’sında hükûmet sistemini dönüştürmeye yönelik yapılan değişikliklerle birlikte Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinin önü açılarak parlamenter sistemden uzaklaşılmaya başlanmıştır. Bunun akabinde ülkemizde yarı parlamenter sistem, yarı başkanlık sistemi ve başkanlı parlamenter sistem tartışmaları başlamıştır.  Sistemin tıkanmasının ardından yaşanan bu gelişmelerin yanı sıra AKP hükûmeti seçimlerin yenilenmesini isteyerek 22 Temmuz 2007’de erken seçim yapılmasına karar vermiştir. Böylece referandumun kabulü ardından anayasal olarak Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi dönemi başlamış ve Cumhurbaşkanı fiilen ilk defa 2014 yılında halk tarafından seçilerek ülkemizde yeni bir yönetim sistemine geçilmiştir.  16 Nisan 2017 tarihinde ise siyasi tarihimizde “367 krizi” ile başlayan sistem tartışmalarının sonuna gelinerek Türkiye açısından önem ihtiva eden bir referanduma gidilmiştir. Referandum sonucunda kabul edilen 6771 sayılı kanun ile 1982 Anayasası’nın öngördüğü eski hükûmet sistemi kökten değiştirilmiştir.
Kaynakça
[1]Çakmak Çelik Müberra ve Gül Cengiz: “Türkiye’de Hükümet Sistemi Dönüşümünün Gerekleri ve Potansiyel Risklerine Anayasal Bir Yaklaşım”, International Social Sciences Studies Journal, Vol: 6, Issue: 62, s. 2031-2048.
[2]https://www.haberturk.com/367-karari-nedir-367-krizinde-neler-yasandi-2455348,Erişim Tarihi: 01.10.2021.
[3]https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709-19821018.pdf, Erişim Tarihi: 30.09.2021.
[4]Miş Nebi ve Duran, Burhanettin: Türkiye’de Siyasal Sistemin Dönüşümü ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi, Seta Kitapları, İstanbul, 2017.
[5]Özbudun, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2016.
[6]Özkan, Cahit: Tarihi, Siyasi ve Hukuki Yönleriyle Cumhurbaşkanlığı Modeli, Dün Bugün Yarın Yayınları, İstanbul,2017.
[7]Yavuz, Bülent: “2007 Anayasa Değişikliğinin Doğurduğu Tereddütler ve Çözüm Yolları”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XII, Y. 2008, Sa. 1-2, s. 1173-1214.
[8]Yüksel, İsmail, “6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu’nun Ardından Kanun Yapma Yöntemi”, Hacettepe HFD, 7(2) 2017, s.  251–274.
[9]http://devlet.com.tr/makaleler/y168-BASKANLIK_SISTEMI_ATATURK_VE_ALPARSLAN_TURKES.html, Erişim Tarihi: 01.10.2021.
 
Fotoğraf 1. “Referanduma vize” haber başlığını taşıyan fotoğraf
Kaynak: Milliyet, 06.07.2007, s. 18.
 
Fotoğraf  2. “Sezer’den vize yok” haber başlığını taşıyan fotoğraf
Kaynak: Milliyet, 16.06.2007, s.  15.