KKTC Cumhurbaşkanı Ersin TATAR “VARIZ, VAR OLACAĞIZ”

04 Ağustos 2021 13:26 Mehmet DEMİRKAN
Okunma
217
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin TATAR “VARIZ, VAR OLACAĞIZ”


“VARIZ, VAR OLACAĞIZ”
“20 yıllık bir bekleyişten ve yeniden birleşme çabasından sonra, devletini ilan etmek zorunda kalan bir halk, kendisine bu yirmi yıllık cefayı Enosis adına çektiren Rum öyle istiyor diye devletinden, egemenliğinden vazgeçerek, 1960-63 yılları arasında denenmiş, fakat toplu mezarlara gömülmüş bir ‘müşterek bağımsızlık, müşterek devlet, müşterek egemenlik’  tuzağına düşmemelidir. Devletini ilan etmek zorunda bırakılmış olan bir halkın namusu, şerefi, tarihe ve şehitlere olan borcu, o devleti, her zorluğa rağmen, yaşatmak ve yüceltmektir.” Rauf DENKTAŞ
Kıbrıs meselesi, Rum tarafının Ada’nın tamamı üzerindeki egemenlik tesis etme saplantısı, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Avrupa Birliği’nin (AB) ikiyüzlü yaklaşımlarla bu yaklaşımı desteklemeleri ile yıllardır içinden çıkılmaz, çok bilinmezli bir denklem gibi.  Yıllardır çözülmeyen sorun için taraflar geçen ay bir kez daha Cenevre’de gayri resmî görüşmelerde bir araya geldi ancak bu son hamle de resmi bir müzakereye dönüşemedi. Türk ve Rum toplumlarının temsilcileri Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde gayri resmî toplantıda bir araya geldi. Üç gün süren toplantılara garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de katıldı. BM Genel Sekreterliği Sözcüsü Stephane Dujarric, Cenevre'deki toplantıların amacını "tarafların bir çözüm için ortak zeminde buluşmasının mümkün olup olmadığını görmek" olarak açıkladı. Bir önceki BM sürecinden farklı olarak Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) arasında tam bir uyum olduğu gözlemlendi. Önceki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın aksine Ersin Tatar KKTC’nin egemen ve bağımsız bir devlet olduğu vurgusunu yaparak, iki devletli çözüm istediklerini dile getirdi. Rum tarafı ve Yunanistan ise daha önce dile getirdikleri âdem-i merkeziyetçi federasyon önerilerini tekrarladı. Görüşmelerin ikinci gününde KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs'ta kalıcı çözüm için BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e altı maddelik öneri sundu. Genel Sekreter, Güvenlik Konseyi'nin iki tarafın eşit uluslararası statüsünün ve egemen eşitliğinin güvence altına alındığı bir kararı kabul etmesi için inisiyatif alacaktır. Böyle bir karar, mevcut iki devlet arasında iş birliğine dayalı bir ilişki kurulması için yeni bir temel oluşturacaktır. Yukarıda belirtilen düzenlemeyle iki tarafın eşit uluslararası statüsü ve egemen eşitliği sağlandıktan sonra, BM Genel Sekreteri himayesinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir iş birliği anlaşması oluşturmak için sonuç odaklı ve belli bir zaman aralığına dayalı müzakerelere başlayacaklardır. Müzakereler, iki bağımsız devlet arasındaki gelecekteki ilişkilere, mülkiyet, güvenlik ve sınır düzenlemesinin yanı sıra AB ile ilişkilere odaklanacak. Müzakereler, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin yanı sıra uygun olduğu hallerde, gözlemci olarak AB tarafından desteklenecektir. Herhangi bir anlaşma bağlamında, iki devlet karşılıklı olarak birbirini tanıyacak, üç Garantör Devlet bunu destekleyecektir. Bu müzakereler sonucunda varılacak herhangi bir anlaşma, iki devlette ayrı olarak eşzamanlı referandumlarda onaya sunulacaktır. Cenevre’deki toplantılara KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile Rum tarafı lideri Nikos Anastasiadis’in yanısıra garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'den de Dışişleri Bakanları düzeyinde katılım oldu. Bu buluşma, 2017'de İsviçre'de, Crans Montana'daki görüşmelerin ardından yapılan ilk temastı.
SONUÇSUZ MÜZAKERELER
Türkiye'nin 1974'teki Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından 1983 yılında kurulan KKTC ile Rum tarafı arasında sorunun çözülebilmesi için defalarca müzakere masası kuruldu. Ancak hiç birinde yol kat edilemedi. Kıbrıs Rumları uzlaşmaz tavırları ile Ada’nın tamamı üzerinde hak iddia etmekten bir türlü vaz geçmedi. Son müzakereler de 2017'de yine İsviçre’de Crans Montana'da gerçekleştirildi. Görüşmeler sırasında, iki toplumlu, iki bölgeli ve eşit siyasal temsile dayalı federasyon üzerine daha önce fikir birliğine varılan konuların üzerine konuşuldu ve nihayetinde yeni uzlaşılar da sağlandı. Görüşmeler bir hayli ilerlemişken garantör devletlerin askerlerinin Ada'daki mevcudiyeti üzerinde uzlaşma sağlanamadı. Görüşmelere katılan ve görevi boyunca federal çözümden yana olan dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Crans Montana'da garantiler konusunu Türk ve Yunan Başbakanların görüşmesinin daha yapıcı olacağını düşünerek tarafları davet etmek istedi. Hatta dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'ı davet etti. Ancak Anastasiadis, bu teklifi ret etti ve Yunanistan Başbakanı Çipras'ı davet etmedi. Bir süreç daha çöktü ve Kıbrıs'ta federasyon hedefiyle kurulan son masa da dağılmış oldu. Ardından Ekim 2020'de KKTC’de yapılan seçimleri, iki devletli çözümden yana olduğunu duyuran Ersin Tatar kazandı. Artık masadaki Türk tarafı, federasyon yerine "eşit haklara sahip iki egemen devlete" dayalı bir çözüm istiyor. Ankara da bu görüşü destekliyor.
İNGİLTERE FAKTÖRÜ
Kıbrıs giderek daha karmaşık bir sorun haline gelirken bu denklemin bir ayağında da garantör olan İngiltere var. Kıbrıs’ta yaşayan Türkler için de, Rumlar için de İngiltere önemli bir konumda. Her iki toplumdaki insanın çok sayıda akrabası kraliçenin topraklarında yaşmakta, Kıbrıs’takilerin birçoğunun da İngiltere vatandaşlığı bulunmakta. Ada’nın her iki tarafında İngilizlere ait yatırımlar ve gayrimenkuller bulunmakta. Güney’de Euro, Kuzey’de Türk Lirası kullanılsa da, kiralar ve birçok mal ve hizmetin bedeli hâlâ poundla hesaplanmakta. Adada trafik bile soldan akmakta. Bütün bunların yanı sıra İngiltere’nin Ada’da iki üssü var Bu üsler ABD tarafından da kullanılıyor. İşte Ada’ya böylesine nüfuz etmiş olan İngiltere son Kıbrıs görüşmelerine Dışişleri Bakanı seviyesinde katıldı. Dışişleri Bakanı Dominic Raab iki tarafa bir plan sundu. Sızan bilgiler göre İngiltere, iki egemen topluluktan oluşacak bir Kıbrıs Federal Cumhuriyeti’nin kurulmasını istiyor. Uluslararası hukukçular İngiltere’nin aslında üstü kapalı olarak bir “konfedere devlet” önerisini sunduğunu ifade ediyor. Bunu açıkça söylenmemesinin sebebi Rumların tepkisini çekmemek. İngiliz teklifine göre federal devlet, dış politika, güvenlik, vatandaşlık ve ekonomi gibi konularda yetkili olacak. Geriye kalan konular iki topluluğun sorumluğunda bulunacak. İngiltere’nin önerisine göre Bakanlar Kurulu 6 Rum, 3 Türk; yasama organı ise 24 Rum 12 Türk üyeden oluşacak. İki topluluk uluslararası kuruluşlara ayrı ayrı üye olabilecekler. Kıbrıs’ta toprak paylaşımı konusunda daha önce Akıncı ile Anastasiadis'in üzerinde anlaştıkları sınırlara atıf yapan İngiliz planına göre Güzelyurt ve Maraş Rumlara verilecek. Türklerin veya Rumların oturduğu gayrimenkuller üzerinde, tapu sahibinin olduğu kadar mevcut kullanıcısının da hakkı olduğu kabul edilerek, tazminat ya da değiş tokuşla mal meselesinin halledilmesine çalışılacak. İngiliz planının dikkate alınması gereken yanı, iki egemen taraftan söz ediliyor olması. Eski İngiltere Dışişleri Bakanlarından Jack Straw da bir süre önce katıldığı panelde, Kıbrıs’ta artık iki kesimli, iki toplumlu bir yapının mümkün olmadığını, iki devletli çözümden başka çare bulunmadığını vurguladı. Öyle görünüyor ki bir süre de, İngiltere’nin üstü kapalı önerdiği konfederasyon önerisi tartışılacak.
YENİ SÜREÇ
Cenevre’deki toplantısı sonrasında bir açıklama yapan BM Genel Sekreteri Guterres, "Kıbrıs sorunun çözümü için resmi görüşmelerin başlaması için yeterli ortak zemin bulamadık." dedi. Ancak Guterres, bir çözüm bulunması için girişimlerde bulunmaktan vazgeçmeyeceğini de ekledi: "BM muhtemelen iki üç ay içinde yeni bir girişimde bulunacak."BM lideri Guterres'in açıklamasının ardından İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab da Twitter hesabından bir paylaşımda bulundu. Raab tarafların yakın gelecekte tekrar görüşme konusunda anlaşmasını mutlulukla karşıladığını söyledi ve ekledi: "Kalıcı ve adil bir çözüm için tüm taraflarla birlikte çalışmaya devam edeceğiz." Bu yeni bir süreçte öneri federasyon görünümlü bir konfederasyon. Ancak Kıbrıs’ta Türklerin azınlık olacakları ve asla egemenliğe kavuşamayacakları federasyon önerisinin kabul edilmesi mümkün değil. Aslında bütün taraflar biliyorlar ki, Kıbrıs’ta yıllardır çözülemeyen sorun Ada’nın stratejik öneminin iyice gün yüzüne çıkması ile giderek daha da çetrefilli bir hal almış durumda. Kıbrıs’ta Türk tarafının ortak çıkar, uzlaşı, hukuk ve etik değerleri temel alan yaklaşımı karşısında; Rum tarafının siyasi eşitliği kabul etmeyen dayatmacı tutumu adil ve kalıcı bir çözüme yönelik ilerlemeye engel oldu. Kendisini Kıbrıs'ın egemeni devlet, Kıbrıs Türk tarafını genişletilmiş haklar vermeyi öngördüğü azınlık olarak gördü. Başta AB olmak üzere uluslararası toplumun geniş bir kesimi de bu haksızlığa göz yumarak destek olunca, çözüm beklemek gerçekçi olmaktan çıktı. Bugün AB izlediği ikiyüzlü ve kendi ilkelerini çiğneyen politikası ile sorunu tamamen çözümsüz hale getirdi. Bundan sonra Kıbrıs’ta iki devletli çözüm önerisini kabul ettirebilmek elbette ki kolay olmayacaktır. Bu noktada asıl önemli olan Türkiye’nin yıllarca yenilen kazıklardan ders çıkartarak KKTC yönetiminin yanında kararlı bir duruş sergilemesidir. AK Parti iktidarı da, diplomatik bütün kanalları açarak, dünyadaki bütün mekanizmalara, bu dakikadan sonra Kıbrıs’ta iki toplumu bir arada yaşamaya zorlamanın son derece aptalca bir iş olduğu net bir dille anlatılmalıdır. Gerçek bir Türk milliyetçisi merhum Rauf Denktaş’ı dediği gibi; “BİR DEVLETİN VARLIĞI, ONUN BAŞKALARI TARAFINDAN TANINMASINA BAĞLI DEĞİLDİR.”
Mehmet DEMİRKAN