BARIŞ PINARI HAREKÂTI’NA AVRUPA’DAN BAKIŞ

14 Kasım 2019 14:22 Murat Gedik
Okunma
745
BARIŞ PINARI HAREKÂTINA AVRUPADAN BAKIŞ

Türk ordusunun, daha doğrusu Türk devletinin haklı olarak devletinin ve milletinin geleceği için gerçekleştirmiş olduğu “Barış Pınarı Harekâtı” adı altındaki terörden arınma harekâtı beklendiği gibi tepkileri üzerine çekti.
Terör saldırıları karşısında hep sessiz kalan, hatta zaman zaman açıktan terör örgütü mensuplarını destekleyen Türkiye’deki bazı gruplar henüz fazla basına yansımasa da memnuniyetsizliklerini belirtmekteler. Ne zaman terörün üstüne gidilirse bunlar hemen başlarlar demokrasi, barış diye bağırmaya. Sözde insancıl, liberal, beynelmilel olan bu yapıların kim oldukları ve kimler tarafından beslendikleri artık açıkça ortaya çıkmıştır. Bu konuda siyasi partilere baktığımızda ise bazıları tarafından nasıl bir çukur siyaset izlendiği yine açık bir gözle görülmüştür.
Yurt dışından bilindik yaklaşımlar yine tavan yaptı. Avrupa’da kâğıt üzeri terör örgütü olarak tanınan yapıların sorunu Türkiye ile olunca, konu birden değişiyor ve her konuda Türkiye’nin müttefiki olduğunu belirtenler terör örgütlerini açıktan destekliyorlar. Sanki on binlerce insanımızı katleden PKK/YPG gibi terör örgütleri değil de tek sorumlu Türkiye imiş gibi yaklaşılıyor. Bu konuda şaşırmalı mıyız? Elbette değil. Tarih bu konuda tekerrür ediyor. Sadece değişen şu an Türk devletini yönetenlerin bu konudaki kararlı yaklaşımları ve dik duruşlarıdır. Bu da ister istemez ABD ve Avrupa gibi ülkeleri hoşnut etmiyor. Sözde İslam dünyasını temsil eden Arap ülkelerine gelince, ciddiye bile almaya gerek yok. ABD ve Avrupa ülkelerinin milyonlarca insanın ölümüne ve göçüne sebep olunduğunda susan, daha doğrusu işgaline ses çıkarmayanlar Türkiye’yi kınıyorlarmış. Bilindik ve tipik bir yaklaşım. Buna karşılık Türk dünyasından Türkiye’nin yanında olma ve destek verme yaklaşımları yükselmekte. Bu durum  siyasal İslamcılığın var olmadığını göstermektedir.
Avrupa’da özellikle sol partilerin şu ana kadar terör saldırılarını kınadıkları pek görülmemiştir. Bu partiler genelde Türkiyelileri, bunlar kendilerini Türk olarak değil de Türkiyeli olarak tanıtırlar, öne atarlar ve mümkün olduğu kadar Türkiye karşıtı girişimleri körüklerler. Sanki Türkiye, terör örgütleri ile değil de Türkiye/Türkler Kürtler ile savaşıyormuş algısı oluşturulmakta. Hâlbuki bu bir savaş değil, terör ile mücadeledir.
Avrupa basını ve siyasileri özellikle terör kelimesini ağızlarına almaktan kaçınıyorlar. Hâlbuki kendi güvenlik birimleri örneğin PKK’yı terör örgütü olarak tanımlar. AB ve ABD’de buna dâhil. Şimdi Türkiye karşıtlığının dışa vuruşu şöyle gizlenmektedir; Kürtler müttefik olarak IŞİD/DEAŞ’e karşı mücadele vermişlerdir ve bu sebepten yabancı ülkelerdeki siyasetçiler Kürtleri yalnız bıraktıklarını ve bunun yanlış olduğunu dile getirmektedirler. Yani bir terör yapılanmasının karşısında bir başka terör yapılanmasını savunmaktadırlar. IŞİD/DEAŞ tekrar güçlenebilirmiş, hapiste olanlar serbest kalabilirlermiş, vesaire. Hâlbuki aynı Avrupa ülkeleri kendi topraklarından Suriye’ye gidip IŞİD/DEAŞ terör yapılanmasında görev alıp yakalananları tekrar geri kabul edip yargılanmalarına yaklaşmıyor. ABD’nin Hollanda Büyükelçisi Pete Hoekstra geçenlerde yapmış olduğu bir çağrıda bu konuda en gerçekçi yaklaşımın Avrupa ülkelerinin Suriye’de IŞİD/DEAŞ tarafında savaşmış olan mahkûmların getirilip yargılanmalarının olduğunu altını çizerek dile getirmiştir. Tabii Avrupa ülkelerinin işine gelmediği için şimdilik bu konuya soğuk yaklaşmaktadırlar.
Türkiye’nin haklı yaklaşımı ile başlatılan ‘Barış Pınarı Harekâtı’nın bir başka gerekçesi de Türkiye’de bulunan milyonlarca sığınmacının büyük bir kısmının tekrar ülkelerine dönmelerini sağlamaktır. Avrupa bu konuda da samimi değil. Kapılarını mültecilere kapatan Avrupa, almış olduğu bir avuç Suriye mültecilerini bile içine sindiremiyor. Kendisini, Türkiye’deki milyonlarca mülteciyi göz önüne getirip Türkiye’nin yerine koymuyor. Hâlbuki her şeyin çok iyi farkında, buna rağmen bilinçli bir Türkiye aleyhtarı kampanya yürütmekte. Ve Avrupa şunu da çok iyi biliyor ki; Suriye’de terörün yok edilmesi, Suriye halkının huzur içinde yaşayıp mülteci durumunun son bulması kendisine çok fayda sağlayacaktır. ABD, Rusya ve AB ülkeleri sözde terörü yok etmek için dünyanın her yerine asker gönderebiliyor; konu Türkiye olunca terörle mücadelesine, hem de Türkiye içi ve sınırı etrafında, karşı çıkıyor.
Türkiye bu konuda deneyimli diplomatlarını piyasaya sürerek basın aracılığıyla haklılığını anlatmalıdır. Bilinmektedir ki Türk diplomatlarına Avrupa basını yer vermemek için diretmektedir, fakat devlet ne yapıp yapıp bu konuda imkânlar elde edebilir. Popülist yaklaşımlı ve siyasallaşmış devlet memurlarının faydadan çok zararları oluyor. En büyük görev bu konuda duruşları ile kendilerini ispatlamış olan diplomatlara düşmekte. Ancak siyasetten ve gösterişten uzak olan bu kıymetli insanlar Türk tezini gerektiği gibi savunabilirler. Bir de Türkiye artık Suriye Türklüğünü hem içeride hem de dışarıda masaya yatırmalı. Maalesef senelerdir kanları akıtılan, yurtlarından edilen ve her türlü tecavüze uğrayan milyonlarca Türkmenler ne Irak ne de Suriye konusunda gündeme getirilmemektedirler. Oysa onlar da insan değiller mi? Onlar da asırlardır o topraklarda yaşamıyorlar mı?
Avrupa’nın Türkiye’ye ‘Barış Pınarı Harekâtı’ konusunda bakışı yine bilindik bir biçimdedir ve şaşırtıcı değildir. Tek değişen durum Türkiye’nin son üç dört yıldır tekrar açıktan kendi hakkını savunmaya geçmiş olması ve kararlılık göstermesidir. İşte Avrupa’yı Türkiye aleyhine hırçınlaştıran yaklaşımların asıl özü burada yatmaktadır. Türk devleti gereğini yapmakta ve düşüncesini açıktan belirtmektedir.