12 EYLÜL 1980’E DOĞRU ÜÇ ÜLKÜCÜ BASIN ŞEHİDİ

16 Ekim 2018 11:56 Dr.Selim YILDIZ
Okunma
1640
12 EYLÜL 1980E DOĞRU ÜÇ ÜLKÜCÜ BASIN ŞEHİDİ

12 EYLÜL 1980’E DOĞRU ÜÇ ÜLKÜCÜ BASIN ŞEHİDİ 
                Selim YILDIZ
İLHAN DARENDELİOĞLU (1921-19 Kasım 1979)
 
Türk milliyetçiliğinin kurumsallaşmasında ve fikrî yönden olgunlaşmasında kurduğu matbaa ve çıkardığı “Toprak” aylık ülkü dergisi (Türk Yurdu dergisinden sonra Türkiye’de en uzun soluklu milliyetçi dergidir.) ile önemli hizmetlerde bulunmuş olan İlhan Darendelioğlu  (1921-1979), Türk Kültür Çalışmaları Derneği ve İstanbul Milliyetçiler Derneği gibi milliyetçi derneklerde de faaliyet yürütmüştür. İki dönem Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Başkanlığı da yapmış olan Darendelioğlu, 1969 Seçimlerinde Adalet Partisinden İstanbul milletvekilli seçilmiştir. Demokratik Partinin de  kurucuları arasındadır. 1975’ten sonra Milliyetçi Hareket Partisine geçen Darendelioğlu, MHP İstanbul il yönetiminde görevli ve Ortadoğu gazetesinin başyazarı iken 19 Kasım 1979’da Marksist teröristlerin düzenlediği suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. “Bizim için milletvekili sıfatı da gelip geçicidir. Bizim asli sıfatımız mezara kadar namuslu yaşamaktır. Biz o asli vazife içindeyiz.”  diyen Darendelioğlu, Ahmet B. Karabacak’a göre, mücahit ağabey; Nurettin Pakyürek’e göre, radyum beyinli Türk; Altan Deliorman’a göre ise Güneyli Yiğit idi.
İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Komünist Hareketler, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Türk Milliyetçilerinin Kalemiyle Atatürk, Türk Milliyetçiliği Tarihinde Büyük Kavga, Pazarlar Kanlı idi, Nazım Hikmet Vatan Haini mi Vatan Şairi mi?, Ecevit Marksist mi?, Devrim Nedir? Devrimci Kimdir? gibi çok ciddi eserler vermiştir. Türk milliyetçilerinin çıkardığı Türke Doğru, Tanrı Dağı, Millî Yol, Millî Hareket ve Millî Işık dergilerinde yayımlanan yazıları ile de ses getirmiştir. Türkiye’nin en buhranlı dönemlerinde gazetecilik yapmış olması da tarihe diğer önemli bir hizmetidir.
Türkistanlı bir arkadaşının (muhtemelen Altan Deliorman’ın ortaokul arkadaşı Ziyaeddin Babakuran) aracılığıyla İlhan Darendelioğlu ile tanışan Altan Deliorman’ın “Otuzlu yaşlarda, ortadan uzun boylu, yağız, topluca bu Güney Anadolu çocuğunda, insanları kendisine kolaylıkla bağlayan bir tılsım gizliydi.” şeklinde tarif etmekte ve Darendelioğlu ve Türk milliyetçileri hakkında şunları söylemektedir:
“Edebiyat Fakültesinde okumuş, seçim sandıklarında filizlenen Beyaz İhtilal öncesi, başı, milliyetçilik yüzünden derde girmiş, fakat belalara karşı metanetle durmasını bilmiş bu genç adamın, medar-ı maişet motorunu ufacık bir pedalın başında döndürmesi beni pek şaşırtmamıştı. O dönemde, milliyetçinin şaşmaz kaderi buydu. Milliyetçiler, Türkiye’ye insan yetiştiren muazzam çarktan nasılsa kaçmış fabrikasyon hataları gibiydi. Kimisi öğretmen, kimisi bir yerde memur, kimisi Babıali bünyesinin bir türlü kabule yanaşmadığı genç gazeteci, kimisi tanınmamış avukat fakat hemen hepsi, daracık bütçelerinin içine sıkışmış, inancından başka sermayesi olmayan vatan evlatlarıydı. Çok kimseye hazin gözükebilecek bu kader, bana nedense hep Devrisaadet Müslümanlarını hatırlatmıştır. Darendelioğlu, örnek bir tevazuu sahibi yaratılışa sahipti. Türkçüler Derneğinin kurucuları dernek başkanlığını ona teklif etmesine rağmen o yaşça büyük olmasına karşın böyle bir görevden kaçınmıştı. Keskin kalemini kılıç maharetiyle kullanan bu genç adam, özel hayatında hakikaten alçak gönüllüydü. Kalabalıkça meclislerde kendisinden bahsedildiği yahut söz sırası ona geldiği zaman yüzüne bir pembelik yayılır, mahcubiyetin ağır yükü omuzlarını çökertirdi.” 
Onu “Türk dünyasının bu soylu ve güçlü savunucusunun belirgin meziyetleri arasında tevazuu yanında millî şuur uyanıklığı, edep ve ahlakı; ölçüye, endazeye vurulması mümkün olmayan eşsiz idealist bir kişilik” olarak ifade eden arkadaşı, sırdaşı Nurettin Pakyürek’e göre, “Darendelioğlu, son yarım yüzyılda Türk soyunun yetiştirdiği ve sayıları birkaç düzineyi geçmeyen yüksek seviyeli milliyetperverlerden birisi.”ydi. Ona göre Darendelioğlu, “Türk’e beslediği saygı ve sevgi itibarını kişiliğinde kristalize etmiş.”ti.
KEMAL FEDAİ COŞKUNER (1927-3 Aralık 1979)
 
1927 yılında Antalya’nın Akseki ilçesinin Mahmutlar köyünde doğan Kemal Fedai Coşkuner, “Bu ülkeyi kurtarırsa Ülkücü beyinler kurtaracaktır.” ümidi, heyecanı ve imanıyla zor günlerin dergisi olan Fedai dergisini ölümüne kadar çıkarmıştır. Aksu Öğretmen Okulunu bitirmiş olan Coşkuner, İzmir, Antalya, Muğla’da Milliyetçi Hareketin sesi olmuştur.
Coşkuner, Türk Ocağı İzmir Şube Başkanı, Ülkü Bir İzmir Şube Başkanı, İzmir Halk Eğitim Başkanı, Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği Genel Başkanı, MHP Antalya Müfettişliği görevlerinde bulunmuş, 3 Aralık 1979’da Komünist caniler tarafından şehit edilmiştir. 
Fedai dergisinin ilk sayısında, ilk sayfayı 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi’ne  ayıran Coşkuner, bu günün millî bayram ilan edilmesini ifade etmişti. Fedai dergisinin sahibi Ayşe Fedai Coşkuner idi. “Allah’a Vatan’a Hürriyet’e Fedai” sloganıyla Aylık Dava Dergisi olarak çıkan Fedai dergisi, kısıtlı imkânlarla çıkmıştı. 
Coşkuner’in Vatanda Gurbet isimli bir şiir kitabı bulunmaktadır.
Kemal Fedai Coşkuner, “Gönlünde Mohaç ufkundaki allardan vurulmuş nakışlarla süslü bir şala sarınıp” Kürşad’ım, yağmurum çıkar mı dersin?/Kurt başlı tuğları açar mı dersin?/Vey Nehri hep böyle taşar mı dersin?/Sabrım yok cevap ver söyle Türkistan/Durma yetim yetim öyle Türkistan” ağıdıyla Tanrı Dağı’nda onu da bekleyen ruhlara kavuşmuştur.
İSMAİL GERÇEKSÖZ (1925-4 Nisan 1980)
 
İsmail Gerçeksöz 1925 yılında İzmir’de doğmuştur. Aslen Bursa’nın Köprühisar köyünden olan Gerçeksöz, ilk ve orta tahsilini Manisa, İzmir ve Bursa’da tamamlamıştır. Daha sonra İpekböcekçiliği Enstitüsüne devam etti. Gazetecilik hayatına 1946’da Tanin’de başladı. Daha sonraki yıllarda, Bursa’da “Hâkimiyet” ve “Bursa Ekspres” gazetelerinde muharrirlik, yazarlık, yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1961’de Almanya’ya gitti. Orada “Stern” dergisinde çalışmış,“Personel Okulu”nu da bitirerek “Contenen” Lastik Fabrikasında tercüman olarak görev yapmıştır. 1976’da yurda dönmüş, once “Millet” gazetesinde yazmış, daha sonra da “Ortadoğu” gazetesine geçmiştir. İlhan Egemen Darendelioğlu’nun şehit edilmesinden sonra da başyazarlığa getirilmiştir.  MHP İstanbul İl İkinci Başkanlığı ve İl Sekreterliği görevlerinde de bulunmuştur. Gerçeksöz, evli ve 4 çocuk babasıydı.  Ayrıca Türk Edebiyat Vakfı kurucuları ve Edebiyat Cemiyeti Yönetim Kurulu üyeleri arasında bulunuyordu. 4 Nisan 1980 tarihinde komünist eşkıyalar tarafından İstanbul’da şehit edilmiştir.
Gerçeksöz, Millet gazetesinde (15 Mart 1977) yazdığı bir yazıda şunları söylemekteydi:
“Milliyetçi Türk iktidarı derken bizim kastettiğimiz Türk milletinin yöneticileri bütün bu düşmanca davranışlar karşısında gereken tepkiyi gösterecek ve gerken tedbirini alacak güçte ve kafada olmalıdır ve olacaktır. Şimdi dünyanın bütün ülkelerinde Türklüğe ve Türk milliyetçilerine karşı girişilen mücadelenin ve milliyetçiler iktidar olmasın da kim olursa olsun telaşının manasını daha iyi anlıyorsunuz değil mi…”
Gerçeksöz, millî devlet ve güçlü iktidar ülküsünü savunuyordu. Bu ülkü gerçekleşmeden hiçbir meselenin çözüme kavuşturulmasına inanmıyordu. Gerçeksöz, ekonomide de kendi doğal kaynaklarımızı millî ekonomiye kazandırmayı ve kaçakçılığa kesin olarak çözüm bulmayı lüzumlu görüyordu.  
1944’ten itibaren şiir ve yazıları bir çok sanat ve edebiyat dergisinde yayımlanmış olan Gerçeksöz’ün eserleri ayrıca Devlet, Ortadoğu, Millet ve Türk Edebiyatı gibi gazete ve dergilerde de yayımlanmıştır. Eserlerinin bir kısmını Âşık Sazından Şiirler (1944) Bursa’nın Destanı (1951) Yaşayan Ağaç (1952) Gökbayrak (1954) İkinci Dönüş (1972) adı altında kitaplaştırmıştır. Gâvur Parası adlı bir de romanı bulunmaktadır.
İsmail Gerçeksöz’ün Türk Edebiyatı Dergisi’nin Nisan 1980 sayısında yayımlanan aşağıdaki şiiri, 4 Ekim 1978’de şehit edilen MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlı’nın aziz hatırasına ve şehit düşen bütün Ülkücülerin ruhlarına ithaf edilmiştir.
 
Bir Şehidin Ardından
Duydum ki en güzel şarkılarla ölmüşsün
Kanın vatan, vatan sızmış toprağına
Gece yarıları yağan kar gibi
Ulu Peygamber’in savaşlarında
Teke tek dövüşen pehlivanlar gibi

Bir yükselmiş, bir yükselmişsin ki,
Gökyüzüne çevirdik gözlerimizi
En büyük, en parlak yıldızı arar gibi
Duydum ki en güzel düşlerde ölmüşsün

Bu dünyada sevgilere kapanırken gözlerin
Öbüründe bekleyenin var gibi
Mavi ve muhteşem boşluğunda gecelerin
Işıklı bir yıldız kayar gibi…

Duydum ki en güzel inançlarda ölmüşsün
Bir bayrağa sarmışlar fâni gövdeni
Bayrağı bir daha rengine boyar gibi
Tekbir sadalarını duyar gibi…