KKTC’nin Ankara Büyükelçisi Fazıl Can KORKUT: "KKTC’YE GELEN TÜRK SUYU RUMLARA KARŞI ELİMİZİ GÜÇLENDİRDİ"

09 Aralık 2015 11:13 Evin GÖKTAŞ
Okunma
2197
KKTCnin Ankara Büyükelçisi Fazıl Can KORKUT: KKTCYE GELEN TÜRK SUYU RUMLARA KARŞI ELİMİZİ GÜÇLENDİRDİ

 

 
KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Fazıl Can Korkut, 17 Ekim'de Anamur ile Girne arasında gerçekleştirilen su temin projesi ile KKTC'nin 50 yıllık su ihtiyacının karşılanacağını belirtti. Korkut,  talep etmeleri hâlinde barışı temin etmek amacıyla Türk suyundan Rumlara da verilebileceğini söyledi.
 
EVİN GÖKTAŞ - KKTC'nin 32. kuruluş yıl dönümü, Ankara'da yapılan görkemli bir resepsiyonla kutlandı. Resepsiyona, TBMM Başkanı İsmet Yılmaz ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Fazıl Can Korkut ve Eski Büyükelçi Ahmet Zeki Bulunç'un yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.
Resepsiyonda konuşan TBMM Başkanı Yılmaz, “Hak ve hürriyet mücadelesini yılmadan sürdüren Kıbrıs Türk halkı Ada'da adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüm istemektedir ve bunun için her türlü iyi niyeti, gayreti ve çabayı da göstermektedir. KKTC, Kıbrıs Adası’nın bölgede bir barış ve istikrar adası olmasına yönelik iradesini eylemleriyle de ortaya koymaktadır. Bu iradede iyi niyet karşılık bulursa Kıbrıs'ta kalıcı bir barışa en kısa zamanda ulaşılır. Bizim de istediğimiz budur.” dedi.
Bugün ve gelecekte Kıbrıs Türk halkının kendi ayakları üzerinde durabilmesinin daha mutlu ve daha müreffeh yarınlara ulaşmasının en büyük, en samimi arzuları olduklarını kaydeden Yılmaz, “Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türk milleti Kıbrıs Türk halkının haklı mücadelesini desteklemeye devam edecektir.” diye konuştu.
KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Fazıl Can Korkut ise 1 Kasım Seçimlerinin demokratik bir olgunluk içinde gerçekleştiğini vurgulayarak "Türkiye güçlü olduğu ölçüde KKTC de güçlü olacaktır." ifadesini kullandı.
Korkut, "17 Ekim'de Anamur ile Girne arasında gerçekleştirilen su temin projesi bunun en önemli göstergesidir. Bu çalışma, Türkiye'nin ekonomik ve teknolojik gücünü de gösteriyor. Projeyle KKTC'nin 50 yıllık su ihtiyacı karşılanacak. Bu çalışma kanımca devam eden müzakerelerde de masada elimizi güçlü kılacak stratejik bir hamledir." dedi.
 
"TALEP EDERLERSE TÜRK SUYUNDAN RUMLARA DA VERİLEBİLİR"
Resepsiyonda Yeni Düşünce'nin sorularını cevaplayan Büyükelçi Korkut, talep etmeleri hâlinde Türk suyundan Rumlara da verilebileceğini kaydetti.  Korkut, şunları söyledi: 
"17 Ekim 2015 tarihinde en üst düzey katılımla önce Anamur'da, bilahare Girne'de yapılan törenlerle su temin projesi hayata geçti. Anamur'dan denizin altından 80 kilometrelik bir mesafe söz konusu. Boru döşemek suretiyle Anamur'daki Dragon Çayı'nın suyu KKTC'ye ulaştırıldı. Bu tabii dünya çapında çok büyük bir projedir. Bu proje, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ekonomik ve teknolojik gücünün geldiği noktayı yansıtmaktadır. Bu, Türkiye için bir prestij projesidir. Bu projenin temeli aslında 1980'lerde atıldı. Ancak gerçekleştirilmesi AK Partiye kısmet oldu. Tabii daha önceki hükûmetler hiçbir şey yapmadı, demiyorum. Bu su tabii ki bir barış suyu olarak düşünülmektedir. Kıbrıs coğrafyasında özellikle iklim değişikliği şartlarını düşünürsek eğer, suya çok fazla ihtiyaç vardır. Bu suyun sadece KKTC'ye verileceği gibi bir düşünce yoktur. Eğer şartları iyi değerlendirip uzlaşırsak talep etmeleri hâlinde Rumlara da verilebilir. Ancak bunun için öncelikle Rumların Türk aleyhtarı düşüncelerinden vazgeçmeleri gerekiyor. Türk suyunu kullanma gibi bir düşüncelerinin olması hâlinde tabii ki onlara da bu imkân sağlanabilir."
 
BULUNÇ: "RUMLAR BU PROJEYİ ENGELLEMEK İÇİN ÇOK UĞRAŞTI"
 Eski KKTC Ankara Büyükelçisi Dr. Ahmet Zeki Bulunç da su temin projesi ile ilgili dergimize yaptığı açıklamada, Rumların bu projeyi engellemek için BM nezdinde çeşitli girişimlerde bulunduklarını hatırlattı.
Bulunç, suyun önemi ve Rum kesimine de verilip verilmemesi konusunda görüşlerini şöyle dile getirdi:
"Bu projenin gerçekleşmesi her yönüyle çok önemli... Çünkü projenin KKTC'ye ekonomik, sosyal ve kültürel yönden, halkın refah düzeyi açısından kuşkusuz katkıları var. Onun ötesinde bir de son derece önemli bir jeopolitik ve stratejik önemi söz konusu. Bu suyun KKTC'ye gelmesiyle birlikte Doğu Akdeniz'de özellikle Türkiye'nin ve KKTC'nin jeopolitik etkinliği artmıştır. Denge Türkiye ve KKTC'nin lehine güçlenmiştir. Diplomatik, siyasal, ekonomik ve sosyal bakımdan son derece önemli bir proje... Ben bu projeyle KKTC'nin tek yönlü ekonomik olarak gelişme yerine çok yönlü olarak gelişeceğine inanıyorum. Bir yandan sulu tarım ve buna dayalı olarak tarım ürünlerinin endüstriye girdi sağlaması, öte yandan turizm ve öğrencilerin yoğunlukta olduğu hizmet sektörüne de katkı sağlayacaktır."
 
"SUYUN RUMLARA DA VERİLME DÜŞÜNCESİ BANA GÖRE YANLIŞ"
Bulunç, "Bu suyun Rumlara da verilme düşünce ve yaklaşımı bana göre çok yanlış." diye konuştu.
Bu suya Rumların da muhtaç olduğunu hatırlatan Bulunç, şu görüşleri dile getirdi:
"Bu suyun verilmesiyle birlikte Rumlarla daha yakınlaşılacağı ileri sürülüyor.  Ancak Rumlar bu suyu asla almaz. Bu bir. İkincisi şu: Rumların bakış açısı siyasaldır. Ekonomik, sosyal, kültürel gibi çıkarlara dayanmıyor. Siyasal olduğu için de Rumlar bu suyun KKTC'ye gelişini egemenlik haklarının ihlali açısından görüyorlar. Dolayısıyla KKTC hükûmetinin siyasal açıdan güçlenmesine katkı sağladığı için, politik, stratejik ve jeopolitik dengeleri KKTC lehine değiştirdiği için böyle bir projeye sıcak bakmıyorlar. Projeye, kendi egemenlik haklarına bir tecavüz ve Türkiye'nin işgalci yapısını güçlendiren bir eylem olarak bakıyorlar. Bu boyuttan baktığımızda Rumlara su vermek suretiyle barışa katkı yapılacak diye bir söylem bana göre doğru bir söylem değil. Rumlar bu suyu acaba alacak mı? Eğer Rum tarafına su verilecekse ve onlar da hazırsa buna, bana göre bir sakıncası yok. Ancak almayacaklarını çok net şekilde ortaya koyuyorlar. Bizim kültürümüzde su şudur veya budur. Rumlar ise bu konuya siyasal hedef ve amaçları açısından bakıyorlar. Şimdi bu zihniyeti taşıyan bir toplumun bizim suyumuzu alarak barışa katkı sağlayacağını düşünmek bana çok gerçekçi gelmiyor."
 
"TALEP EDERLERSE DEVLET POLİTİKASI ŞEKLİNDE SATACAĞIZ"
Rum kesiminin gerçek anlamda suyu almak istemesi hâlinde devlet politikası şeklinde satılacağını kaydeden Bulunç, şunları söyledi:
"O zaman ne yapacak? 'Ben tanımıyorum bu devleti, dolayısıyla parayla ve anlaşma çerçevesince
su almam.' diyecektir. O zaman da kendi siyasi pozisyonu ile çelişecektir. Kanımca onlar açısından en sağlıklı tavır, bu suyu istemeyecekler. Rum kesimi, suyun gelmesini Türkiye arasında fiziki bir bağlantı olarak değerlendiriyor. Suyun gelmesinin KKTC'ye siyasal artıları yanında ekonomik artıları da çok büyük olacaktır. Bu da Rum kesimiyle anlaşma zeminini ortadan kaldıracaktır. Şu anda Kıbrıs Rum yönetimindeki mal sahiplerinin hiçbir olumlu kafa yapısı içinde değiller. Her şey yapıyorlar, biz yapınca illegal oluyor. İki tarafın da suya çok ihtiyacı var. Çünkü Kıbrıs çölleşiyor. Güney Kıbrıs'a yılda 2 buçuk - 3 milyon turist gidiyor. Bir gün gelecek, bu suyu bizden isteyeceklerdir. Rumların gerçek nüfusu 850 bindir. Biz bu konuda iş birliğine girebileceğimizi kendilerine söyledik. Rumlar alma noktasına gelecektir."
 
"YUNANİSTAN 19 ADAYA TEKER TEKER YERLEŞİYOR"
Kıbrıs'la ilgili imzalanan Zürih ve Lozan Anlaşmalarına da değinen Ahmet Zeki Bulunç, şöyle dedi:
"Zürih Antlaşması'nın maddelerinin getirdiği hukuki statü, şu anda sürdürülen müzakerelerde ve ileriye yönelik statünün belirlenmesinde bizim için belirleyici bir nitelik taşımaktadır. Çünkü şu anda bütün taraflar Zürih Antlaşması'nın geçerliliğini kabul ediyor. Bu antlaşmanın öngördüğü hükümler, anayasal düzeni belirleyen hükümlerdir. Tek yanlı olarak bunları değiştirdiler. Ancak hakların alınmasında önemli unsurlardırlar. Lozan Antlaşması’yla birtakım statüler getirilmiştir. Örneğin egemenliği resmen Yunanistan'a devredilmemiş adalar konusu var. Bugün Yunanistan o adalara, yanılmıyorsam 19 oldu, 2004 yılından beri teker teker egemenlik hakkı varmış gibi yerleşmektedir. Ama Türkiye bu konuda ses çıkarmamaktadır. Bu yapıyı Lozan Antlaşması sağlamıyor. Bu yapıyı uygulanan politikalardaki yanlışlıklar sağlıyor. O bağlamda konuyu değerlendirmemiz lazım. Bizim haklarımızı koruyacak hükümlere sahip çıkmakta yarar vardır. Biz bugün iki eşit halk statüsündeysek Kıbrıs'taki haklarımızı da sonuna kadar koruyor ve ona dayanarak KKTC'yi ortaya koyuyorsak bize tanınan hukuksal hakların sonucundadır."
 
VURAL: “BU PROJE 1980’LERDEN BERİ DÜŞÜNÜLÜYORDU”
Dergimize konuşan MHP TBMM Grup Başkan Vekili Oktay Vural, KKTC’ye su temin projesinin 1980’lerden beri düşünüldüğünü hatırlatarak şunları söyledi:
“Bu projenin hayata geçirilmiş olması çok önemli. Türkiye’nin su ihtiyacını karşılaması ile KKTC’nin eli güçlendirilmiş oldu. Ada’daki su kaynaklarının önemli bir kısmı, Kıbrıs Rum kesiminde bulunuyor. 1974’teki kazanımları da dikkate aldığımızda iki toplumlu, iki devletli, iki kesimli bir çözüm istiyoruz. Su meselesi de aynı zamanda Kıbrıs Türk halkına ekonomik açıdan çok büyük katkı sağlayacaktır. Bunun dışında petrol ve gaz rezervleri konusunun da KKTC halkı için bir çözüme kavuşturulması gerekir. İnşallah gerçekleştirilen bu su temin projesi, 1974’te elde edilen modelin hukukileştirilmesine katkı sağlar.”