TÜRKİYE’DE YAVAŞ (SAKİN) ŞEHİR ANLAYIŞININ GELİŞMESİ VE TİREBOLU ÖRNEĞİ-3

08 Nisan 2020 17:50 Prof. Dr. Temel ÇALIK
Okunma
4534
TÜRKİYEDE YAVAŞ (SAKİN) ŞEHİR ANLAYIŞININ GELİŞMESİ VE TİREBOLU ÖRNEĞİ-3

TÜRKİYE’DE YAVAŞ (SAKİN) ŞEHİR ANLAYIŞININGELİŞMESİ VE TİREBOLU ÖRNEĞİ-3

Prof. Dr. Temel ÇALIK

 

Şehir; insanların temel nitelikliihtiyaçlarını karşılayabilmeleri, iklim şartlarından ve her türlü saldırılardan korunabilmeleri amacıyla bir araya gelmeleriyle ortaya çıkan yerleşim bölgelerine verilen isimdir. İlk kurulan şehirlerde, düşmana karşı korunma birinci planda tutulmuş, şehirler yükseklere, tabii kale görünümünde kayalar üstüne kurulmuştur. Daha sonra kurulan şehirlerde ise, ulaşım, su ve enerji kaynaklarının karşılanması, bu kaynakların dağıtım ve kullanımı daha çok dikkate alınmıştır. Şehirler; su, enerji kaynaklarına ve ulaşıma uygun bölgelere kurulmuştur.

 Türk toplumlarında şehir hayatının daha çok sekizinci yüzyıldan sonra yaygınlaştığı ifade edilmektedir. İslamiyet’in kabulüyle Türkler tarafından göçebe yaşam tarzı yavaş yavaş terk edilmeye başlanmış ve dokuzuncu yüzyıldan itibaren Semerkant, Taşkent, Buhara ve Kâşgar gibi önemli Türk-İslam şehirleri nüfus olarak büyümeye başlamıştır. Söz konusu şehirlerde ticaretin kalbinin attığı alanlar olarak çarşılar oldukça gelişmiştir. Bu dönemde, şehir hayatının içerisinde önemli bir yer teşkil eden dericilik, demircilik, terzilik ve ayakkabıcılık gibi mesleklerin önemli olması sosyal, kültürel ve ekonomik hayatın da geliştiğinin bir göstergesidir. Türklerin Anadolu’ya göç etmesiyle bu topraklarda birçok şehir kurulmuş ya da mevcut şehirlerin gelişmesi sağlanmıştır. Karaman, Konya, Bursa ve Kayseri bu şehirlere örnek verilebilir.Söz konusu şehirlerin merkezlerindeki camilerinin yakınlarında kurulan bedesten ve çarşılarda başta tekstil olmak üzere birçok ürünün ticareti yapılmaktaydı. Anadolu’daki şehirlerin ekonomik yönden gelişmesinde kervan ticaretinin önemi bir rolü olmuştur.

Günümüzde şehirlerin başlıca problemleri olarak hızlı nüfus artışı, ulaşım, çevre ve hava kirliliği, barınma, içme suyu sorunu, kişi başına düşen yeşil alan miktarı, gürültü gibi unsurları saymak mümkündür. Yukarıdaki problemlere bağlı olarak şehirlerde yaşama ve çalışma biçimlerinin çok hızlı olması, aynı zamanda üretimden çok tüketime dayanması, sadece şehirlerin hızlı olmasına değil, buna bağlı olarak insan hayatı da hız kazanmıştır. Bu durum, insanların fiziksel, psikolojik ve ruhsal sorunlar yaşama riskini günden güne arttırmıştır. Bu nedenle, çok karmaşık ve yoğun olan şehir hayatı insanı yeni arayışlara ve yeni yaşama yolları keşfetmeye sevketmiştir.

Söz konusu yeni arayış ve yaşama yollarından biri de yavaş (sakin) şehir (Cittaslow)  anlayışıdır. Yavaş şehir; şehirlerin,insanların bir arada, güven içinde ve sağlıklı bir şekilde yaşadıkları yerler olmaktan çıkması sonucu, 2000’li yılların başından itibaren önem kazanmaya ve taraftar bulmaya başlamıştır. Aynı zamanda yetkililer de şehirlerini bu anlayışa göre düzenleme çabası içerisine girmişlerdir. Esasen yaklaşımın felsefesi insanların mutluluğuna katkı sağlamak amacıyla kent mekânlarının daha yaşanılabilir hâle getirilerek insanların yaşam kalitesinin arttırılmasıdır.Buna ilave olarak günlük hayatın mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşanacak hızda olması temel düşüncedir.

Yavaş şehir hareketiyle insanlar birbiriyle daha sağlıklı ilişki kurabilecekler, sosyalleşebilecekler; el sanatlarına,gelenek ve göreneklerine, tabiat güzelliklerine sahip çıkabileceklerdir. Aynı zamanda şehirler altyapı problemlerini çözmüş, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan, organik tarımla beslenen ve teknolojinin de kolaylıklarından yararlanabilen bir özelliğe sahip olması esastır. Yavaş şehir kriterleri ise yedi ana başlıktan oluşuyor: Kentsel yaşam kalitesi politikaları, tarımsal, turistik, esnaf ve sanatkârlara dair politikalar,misafirperverlik, farkındalık ve eğitim için planlar, sosyal uyum, ortaklıklar.Bu başlıklar da kendi içinde çok sayıda kriter içeriyor.  Çevre politikaları, hava ve su temizliği,enerji tasarrufu ve atıkların ayrıştırılması, görsel ve ışık kirliliğinden trafik gürültüsü ve biyo-çeşitliliğin korunması gibi 12 kriteri kapsıyor.Altyapı politikaları olarak, bisiklet yol ve park yerlerinden, engelsiz şehirden,toplu taşıt kullanımına, alternatif eko ulaşım planlamasından elektrikli otobüs, dik yokuşlarda yürüyen merdivenlerden şehirde mal dağıtımı için havayı kirleten araçlar yerine elektrikli veya motorsuz araçların kullanımı gibi düzenlemelerdir.

Yavaş şehir hareketini (Cittaslow), 1999yılında İtalya’da dört küçük kentin belediye başkanının bir araya gelerek başlattığı bilinmektedir. Günümüzde ise, birçok ülkeye yayılmış ve toplum tarafından da benimsenmiş bir harekettir. Türkiye’de 17 ilçede yavaş şehir hareketi uygulanıyor, Bunlar: Seferihisar, İzmir; Akyaka, Muğla; Köyceğiz,Muğla; Gökçeada, Çanakkale; Şavşat, Artvin; Yalvaç, Isparta; Uzundere, Erzurum;Taraklı, Sakarya, Yenipazar, Aydın; Göynük, Bolu; Perşembe, Ordu; Vize,Kırklareli; Halfeti, Şanlıurfa; Gerze, Sinop; Ahlat, Bitlis; Mudurnu, Bolu’dur.Cittaslow Birliği'ne üyelik için başvuruda bulunan ve değerlendirme süreci devam eden yerleşim merkezleri şöyle: Sinop (ilmerkezi), Ahlat ve Adilcevaz (Bitlis), Mudurnu (Bolu), Ağın ve Kemaliye(Erzincan), Ortaca (Muğla), Güdül (Ankara), Palu (Elâzığ), Zile (Tokat),Arapgir (Malatya), Küçükkuyu (Ayvacık-Çanakkale),  Ermenek (Karaman), Gürpınar (Van), Oğuzeli(Antep), Erkilet (Kayseri), Çaycuma (Zonguldak), Ulus (Bartın), Sındırgı(Balıkesir), Şebinkarahisar (Giresun), Gülnar (Mersin), Gümüşhacıköy (Amasya),Tirebolu (Giresun).

Yavaş (sakin) şehir kapsamında CittaslowBirliği'ne üyelik için başvuruda bulunan ve değerlendirme süreci devam edenGiresun iline bağlı Tirebolu ilçesi harekete dâhil edilmesi gereken,Türkiye’nin bir başka güzelliğidir. Tirebolu’nun, MÖ VII. yıllara dayanantarihi, doğası, doğal güzellikleri, kültürü ve sanatı ile Doğu Karadenizbölgesinde bir kıyı kentidir.  Giresun’un 43 km doğusunda yer almakta olup Trabzon'a uzaklığı 88 km'dir.

Tirebolu'nun MÖ VII. yüzyılda Karadeniz'de kolonicilik hareketine girişen Miletoslular tarafından kurulduğu ifade edilmektedir. Yakınında bulunan Argyria'daki (Halkaova) gümüş yatakları Gümüşhane'deki gümüş yataklarından önce işletilen Tirebolu, İskender ve halefleri, Portus Krallığı,Roma ve Bizans devirlerini yaşamıştır. Haçlı ordularının İstanbul'u işgal etmeleri üzerine, Alexios'un 1204 yılında Trabzon İmparatorluğu'nu kurmasından sonra, Tirebolu da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.  Trabzon İmparatorluğu devrinde asillerin mücadelesi sırasında bir üs ve hükümdarların en güzel ikamet ve sayfiye yeri olarak seçmelerinden dolayı şöhret kazanmıştır. Tirebolu, tarihî kayıtlara göre,Çepnilerin Rumlarla yaptıkları mücadele sonucu ilk olarak 1380’li yıllarda Türkmenlerin hâkimiyetine girmiştir. 1397 yılında Giresun şehrini fetheden Hacı Emiroğlu Süleyman Bey Osmanlı hâkimiyetine girince Tirebolu, Trabzon İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti arasında sınır teşkil etmiştir.

Fatih Sultan Mehmet'in 1461’de Trabzon'u fethiile Giresun ve Tirebolu, gibi sahil şehirleri dışındaki kırlık kesimlerin hemen hemen tamamına Çepniler iskân edilmiştir Osmanlı idaresi altında sakin birhayat geçiren Tirebolu, bir liman şehri olarak gelişme gösterdi. Bu dönemde bazı olaylara sahne oldu. Şehir asıl önemli olayları Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele Dönemi’nde yasadı. İşgale uğramamasına karşılık Rusların Harşit'e kadar ilerlemesi (1916) şehirde büyük bu endişeye yol açtı. Ruslar Türk savunmasını kırıp Harsit Deresi’ni aşamayınca, Rus dretnotu Maria zırhlısı büyük topları ile kasabayı döverek Tirebolu'yu önemli ölçüde zarar verdi.

Rusların 12 Şubat 1918'den itibaren çekilmesinden sonra Millî Mücadele Dönemi’nde Rum çetecilerinin faaliyetlerine karşı direniş dikkate değerdir. İzmir'in 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgali üzerine Tirebolular 19 Mayıs 1919’da bir miting tertip ederek işgali protesto etmişler, İstanbul'a çektikleri telgrafta vatanlarını son nefeslerine kadar koruyacaklarını ve bu hususta her türlü fedakârlığa hazır olduklarını bildirmişlerdir. Osman Ağa ve Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni[Alparslan] Bey bu mücadelede büyük rol oynadılar. Tirebolular Millî Mücadele’de 248 şehit verdiler. Osmanlı Dönemi’ndeki idari yapı incelendiğinde, 1515 yılında Trabzon sancağına bağlı Kürtün kazasındaki dört kaleden ikincisi olduğu görülür. Evliya Çelebi, Tirebolu'yu Trabzon'un bir nahiyesi (1640),  Kâtip Çelebi de kazası olarak gösterir (1732).Bu idari yapısını uzun süre devam ettiren Tirebolu, iktisadi şartların birgereği olarak bazen Gümüşhane sancağına bağlanmışsa da, Trabzon'un kazası iken 1920 yılının sonlarında mutasarrıflık hâline getirilen Giresun'a   bağlanmıştır.                                                                            

Tirebolu; tarihî, doğası ve doğal güzellikleri ile Doğu Karadeniz bölgesinin sahil şehri olarak, Türkiye’nin dikkati çeken köşelerinden biridir. Bu özelliklerini şu başlıklar altında ifade etmek mümkündür:

a)  Karadeniz’in sahilinin sıfır noktasında ve yaklaşık 2000 yıllık tarihe tanıklık eden Tirebolu,  Doğu Karadeniz bölgesinde, Giresun dağlarının eteğinde ve sahilde yer almasıdır.

b) Tarihî yapılar olarak; Bedrama Kalesi, Örenkaya köyünde yer almaktadır. Köklü bir tarihî geçmişe sahip Bedrama Kalesi’nden günümüze sur duvarları ulaşmıştır. Tirebolu (Saint Jean) Kalesi ilçe merkezinde yer almaktadır.  Tirebolu Kalesi 13. yüzyılda Bizans Dönemi’nde inşa edilmiştir. Ayrıca Tirebolu’da; Selim Ağa Çeşmesi, (1842 yılında inşa edilen çeşme Çarşı Mahallesi’nde bulunur), Çatal Çeşmesi ve Siyamoğlu Çeşmesi gibi tarihî çeşmeler bulunması.

c) Tarihî değeri olan binaların sit alanı kapsamında korunması ve bu kapsamda bazılarının aslına uygun olarak onarılması ve hizmete açılması

d)  Tirebolu’da,organik tarıma uygun arazilerin olması, teşvik edilmesi ve organik ürünlerin üretilmesi

e) Tirebolu’nun doğa ve deniz sporlarına uygun bir coğrafi konumunda bulunması

f)  Bölgenin en eski ve ilgi gören plajına sahiptir. Plaj, ilçe merkezinde yer alır Karadeniz’de kumun hâkim olduğu nadir plajlardan biri olması                                                                                                              

g)Yöneticilerin,sporun teşvik etmesi,sportif organizasyonların desteklemesi ve bu bağlamda çalışma kararlılığı gösterilmesi

h) Doğal çevreye uygun konaklama tesislerinin hizmet vermesi ve bu alandaki yatırımların desteklenmesi ve teşvik edilmesi

ı)  Karadeniz sahil yolunun şehir dışına alınmasıyla trafik sorunu olmayan bir kent olması,

i) Engelsiz şehir düzenlemesinde bir anlayışın hâkim olması ve çalışmaların buna göre yürütülmesi

Yukardaki belirtilenlere ek olarak kendine has bazı yerel özellikleri ile de Tirebolu “yavaş (sakin) şehir” kapsamına yerini almayı hak ettiğini ortaya koymaktadır. Bu konudaki çalışmalar ve girişimler, herkes tarafından kabul görecektir. Doğu Karadeniz bölgesinde, Karadeniz’in sıfır noktasında Giresun iline bağlı olan Tirebolu, Giresun dağlarının eteğinde ve sahilde yer almaktadır. Ayrıca,denize sıfır noktasından başlayan ve 30-40 km iç kesimlere doğru tarıma uygun topraklarıyla Türkiye’de en kaliteli fındık ve çayını yetiştirir.  Toprakları organik tarım için paha biçilmez bir değerdedir.  Temiz havas, doğa sporlarına uygun coğrafyası, tarihî kimliği, doğal lezzetlere sahip yemek kültürü, el sanatlarına uygun sosyal yapı. Tirebolu’da görev yapan yöneticileri şehrin “yavaş şehir” olarak kabul edilmesi için çalışmalara daha hız vermesine davet etmektedir. Bu şekilde Tirebolu daha korunur ve tanınır olarak öncelikle Tirebolululara dolayısıyla Türk milletine daha kaliteli yaşam sunarak varlığını ilelebet devam ettirecektir.

 

Dipnot:

 

(3)Yeni Düşünce Dergisinde, Türkiye’de Yavaş (Sakin) Şehir Ahlayışının Gelişmesive Boğazkale (Hattuşaş) Örneği; Türkiye’de Yavaş (Sakin) Şehir Anlayışının Gelişmesi ve Tosya Örneği (2) Başlıklı Yazı Yayımlandığı İçin (3) Konulmuştur.