Mustafa YÜCEL (Kurgan Edebiyat Yayınları Genel Yayın Yönetmeni) SANAT/EDEBİYAT CEPHESİNİN FARKLI VE SON HAMİSİ

04 Ağustos 2021 12:21
Okunma
195

Mustafa YÜCEL (Kurgan Edebiyat Yayınları Genel Yayın Yönetmeni)
SANAT/EDEBİYAT CEPHESİNİN FARKLI VE SON HAMİSİ
İnsanın yaşamında, birlikte yürüdüğü arkadaşları ve dostları vardır. Arkadaşlıkta belki inişli çıkışlı çizgiler olabilir. Ancak, dostlukta mertebe seviyeli bir çizgide sürekli yükseklerde seyreder. Sevgili dostum ve gönüldaşım Cuma Ağca, idealin zirvesine ödün vermeden ve yılmadan yoluna devam eden ender insanlardan biriydi.   
Onun şahsiyeti ve fikrî sahadaki çalışmalarıyla ilgili olarak çok değerli dostları, kanaatlerini samimi ve müspet açıdan dile getirdiler. Ancak, ben o mümtaz insanın edebiyat dünyamıza kazandırdığı yepyeni ve kalıcı hizmetlerine bir katre değineceğim.
Bazı dergi ve kitap yayımcıları vardır ki, onlar âdeta yayınlarıyla özdeşleşir ve hafızalara kazınır. Hatta yayınlarıyla bir edebiyat mahfili oluştururlar. Örneğin, Servet-i Fünun Ahmet İhsan Toksöz, Varlık dergisi ve yayınları Yaşar Nabi Nayır, Bilgi Yayınları Ahmet Tevfik Küflü,   Yağmur Yayınları İsmail Dayı, Akçağ Yayınları Ahmet Ünalmış vb. akla gelir.
Bu ölümsüzlük kervanına en son katılan kişi, Kurgan Edebiyat dergisi ve yayınlarının sahibi Cuma Ağca’dır.  Edebiyat dünyasında, bir derginin birkaç ay yayımından sonra nefesinin tükenip dergiler mezarlığına havale edildiği bir ortamda, Kurgan Edebiyat dergisinin, aralıksız, dile kolay 61 sayı yayımlanması kuşkusuz hafızalara not edilecektir.
Kurgan Edebiyat, yalnızca dergicilik alanında değil, kitap yayınlarıyla da bilimsel ve edebî değeri gerçekten takdire şayan yayınlarıyla da zirvede yerini perçinleştirmiştir.  Edebiyat âleminde âdeta bir marka değeri kazanmıştır. Bu başarı bile rahmetli Cuma Ağca’yı unutulmazlar listesine dâhil etmiştir.
Edebiyat dünyası hiçbir zaman tekdüze faaliyetlerine devam etmez.  Bir yanda sürekli kavgalar, kıskançlıklar, yergiler, umutsuzluklar; diğer yanda bu kaosun içinde bir neşve gibi parıldayan mai hayaller… Edebiyat cephesindeki bitmeyen bu savaşlarda bir yazarın özgürce rotasını belirlemesi son derece zor ve meşakkatlidir.  Bir yazar adayı, şayet sabır ve çileyi benliğinde hissediyorsa ufkun geniş kapılarının kanatları ona açılır. Bu kişi böylece sanat ufkunun fezasında özgürce nefes alacaktır.
Edebiyatın ve sanatın bir yerinde yörüngeye oturmak ve bu uğurda yolculuğa çıkmak için birtakım perdelerin aralanması gerekir. Peki, bu nasıl tahakkuk edecek? Ya devlet desteğini temin edeceksin? Ya da… İşte Cuma Ağca, bu “ya da” kısmında, alanında ünlenmiş edebiyatçı ve bilim adamlarının yanı sıra, ismi henüz tebellür etmemiş ancak filizlenmeye müheyya çok genç ve yetenekli şair ve yazarlara yazı yazma imkânı sağlamıştır. Bazılarının burun kıvırdıkları, fil dişi kuleden seyreden hatta küçümseyen tavırlarıyla nice filizleri yok ettikleri acı bir hakikattir. Ancak, onları teşvik eden ve yayınlarıyla her türlü desteği tereddütsüz temin eden Cuma Ağca’ydı. Bu sayede o genç filizler, yeşerip sanat gülşeninin gülleri oldular.
“Öldük, ölümden bir şeyler umarak,
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü;
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.”
Ölümden bir şey ummak, tabii ki dünyevi âlemde yaptıklarımızın semeresini derlemekle mümkündür. Biz, geride kalan fâniler ise o” türkü”yü binbir meşakkatle bina ettiğimiz eserlerlerle terennüm edeceğiz. Bu türkünün serlevhası ise, Kurgan Edebiyat ve Berikandır… Sevgili Cuma’mız seninle nefes alıp yaşamak  “alıştığımız bir şey”di.
“Ölmek kaderde var; bize ürküntü vermiyor;
Lâkin vatandan ayrılışın ızdırâbı zor.”
Bu toprağın vatan edilişinde şüphesiz binlerce kefensiz yatanların unutulmaz hatıralarının yanında ilmî/sanat faaliyetlerini destekleyen ve bu uğurda yılmadan mücadele eden insanların azimli ve sabırlı gayretleri vardır. Sevgili dostum, sen üzülme, vatandan ayrılışın yalnızca ebedî bir yolculuktur. Bıraktığın kervan, kalplerini fethettiğin dostlarının gayretiyle, yolculuğuna hiçbir tümseğe takılmadan yoluna devam edecektir.
Sevgili Cuma, huzur içinde rahat rahat uyu. Bu dünyada hiç durmadan çalıştın, çok yoruldun. Şimdi lütfen biraz dinlen. Sen merak etme devran yine dönecektir ve eserlerin abideleşerek yaşatılacaktır.
“Gül, bir güldü ve güller kadar yaşadı.” diyen şaire, biz de diyoruz ki, güller eserleriyle yaşatılırsa asla solmayacaktır.
Hüseyin ÖZBAY (Kurgan Edebiyat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni)
BİR CUMA AĞCA GELDİ GEÇTİ DÜNYAMIZDAN                                 
Rahmetli Cuma Ağca’yı ilk defa 2009’da Berikan Yayınevi’nin Maltepe’deki mekânında tanıdım. Dostum Mustafa Yücel’in sık sık söz etmesiyle onu gıyaben tanımıştım aslında. Yüz yüze tanıştıktan sonra Cuma Bey hep görüş açımda kaldı. Her gün beraber değildik ama onu hep yanımdaydı diye hissettim. İnsanı rahatlatan bir duruşu vardı. Ben onu hep samimi bir tevazu içinde gördüm. Tevekkül sahibiydi. “Eyvah, battık, gittik.” şeklinde konuştuğuna hiç şahit olmadım. Vatanseverliğin ve milliyetçiliğin “yumuşak bir güç”üydü. Çalışkan ve ailesine son derecede bağlı, çocuklarını çok seven ve onların iyi yetişmeleri için olabildiğince gayret sarf eden biriydi. Kendisi söylemezdi ama yakınlarını koruduğu ve onlara yardım ettiğini ben öğrenmiştim. 2011 yılında Kurgan adlı bir dergiyi çıkarmaya karar verdiğimiz zaman en büyük güvencemiz Cuma Bey’di. Hiçbir kararımıza karşı çıkmadı. Böyle yapmakla bize duyduğu güveni ben de kendisine daha fazlasıyla duymaya başlamıştım. Bir edebiyat, kültür ve sanat dergisini desteklemesi ve Berikan Yayınları’nın yanı başında Kurgan Yayınları’nı kurması da çok hayırlı sonuçlar verdi. Dergimiz ve aynı adı taşıyan Kurgan Yayınları ülkemiz çapında başarılara imza attı. Cuma Bey’in akademik çalışmaları yayımlaması ayrıca bir büyük hizmetti. Mütevazı bir yayınevi imkânlarıyla  “Kurgan Edebiyat ve Kültür” dergisi yanında “Yeni Düşünce” , “Devlet” ve “Düşünce ve Tarih” dergileri gibi dört süreli yayına cesaret etmesi de onun “yumuşak güç”üne kanıttır. Ülkemizde dört farklı dergiyi sahiplenen ikinci bir yayınevi yoktur. Bu süreli yayınlar sadece bir yayın hizmeti değil aynı zamanda yakın tarihimizin çok değerli bir mirasına ve anısına sahip çıkma adına güzel bir vefanın da simgeleri gibidir.
Burada kendisini aziz hatırasıyla anarken yaptığı çok değerli çalışmaların elbette çok az bir kısmına yer verebildim ama şunu tekraren söyleyebilirim ki sessiz sedasız ülkemiz ve davamız için yaptığı hizmetleri asla unutmayacağız. Allah sevdiği kulunu bir an önce alırmış. Biz de onu her zaman güzelliklerle anacak ve çok seveceğiz. Nur içinde yat aziz Cuma kardeşim.
Başka ne diyeyim?
O, geldi geçti biz yine garip kaldık.
“Evvel giden ahbaba selam olsun erenler”