“TÜRK’ÜN ŞANLI BAYRAĞINI TURAN ELE ASACAĞIZ”

25 Kasım 2020 15:26 Mehmet DEMİRKAN
Okunma
1017
“TÜRKÜN ŞANLI BAYRAĞINI TURAN ELE ASACAĞIZ”

“TÜRK’ÜN ŞANLI BAYRAĞINI TURAN ELE ASACAĞIZ”

“Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarma savaşı Kafkaslar’da cini şişesinden çıkarttı. Rusya’nın duruma derhâl müdahale edeceğini söyleyenler yanıldı. Moskova uzun süre izledi. Uluslararası ilişkiler uzmanları Kremlin’in sessizliği bir süre daha devam edeceğini iddia ederken, Putin Azerbaycan ve Ermenistan liderleri ile Moskova’da görüştü. Hemen ardından da “ateşkes” ilan edildi.
Azerbaycan’ın işgal altındaki Karabağ’ı kurtarmak için müthiş bir fırsat ele geçirdi. Karabağ’da başlayan çatışmalarda, Azerbaycan ordusu daha önceki yıllarda gerçekleştiremediği ölçüde ilerledi. Dağlık alanları kontrol eden Ermenistan ordusuna karşı, Azerbaycan’ın kullandığı İsrail üretimi Harop kamikaze ve Türkiye üretimi Bayraktar TB2 silahlı insansız hava araçları sahada dengeyi değiştirdi.
Bu ilerleme Rusya’nın araya girmesi ile duraklama sürecine girdi. Rusya tarafları masaya oturtup geçici bir ateşkese imza attırdı. İmzalar atıldı ancak Ermenistan savaş suçu işlemeye, sivillere saldırmaya ara vermedi. Çatışmalar cephe hattında sürerken Bakü, özellikle çözüm için işaret edilen Minsk Grubuna bu hain saldırıları görmesi ve durdurması için çağrıda bulundu. Ama değişen hiçbir şey olmadı. Ardı ardına ilan edilen insani ateşkesler Ermenistan tarafından bozuldu.

YILLARIN ACISI
Sovyet Dönemi’nde Dağlık Karabağ Azerbaycan’a bağlı, Ermenilerin çoğunluğu oluşturduğu otonom bölgeydi. 1987 yılında Haydar Aliyev’in Gorbaçov tarafından Politbürodan çıkartılmasının ardından Karabağ Ermenileri bölgeyi Ermenistan ile birleştirmek için harekete geçti. Kısa sürede alevlenen çatışmalar, Azerbaycan ve Ermenistan’a sıçradı, savaşa dönüştü. Ermeni ordusu sadece Karabağ’ı değil, Karabağ’ın etrafında yer alan ve Azerilerin yaşadığı toprakları da işgal etti. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre 870 bin Azeri, 300 bin Ermeni yaşadıkları bölgeden sürüldü. 1994’te ateşkes imzalandığında Ermeni tarafı Karabağ’la birlikte, Karabağ’ın iki katı kadar bir bölgeyi de işgal etmişti.
Ancak sınırlarının %80’i Türkiye ve Azerbaycan ile olan Ermenistan geçen süreçte giderek fakirleşerek tamamen Rusya’ya bağımlı hâle geldi. Karabağ sorunun süratle halkının yok olmasına sebep olacağını fark eden 1990’lardaki Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan’dı. İşgal edilmiş topraklardan çekilme karşılığında, Bakü ve Ankara ile barış yapılmasının gerekliliğini dile getirmişti. Karabağ ve Laçin Koridoru Erivan’da kalıp işgal edilen toprakların kalanı geri verilecek, sınırlar açılıp tecrit bitecek, Karabağ’ın statüsünün ne olacağı sorusu zamana bırakılacaktı. Bunu ihanet sayan Ermeni milliyetçileri Ter-Petrosyan’ı devirdi. 1998’den 2018’e kadar Erivan’da iktidar Karabağ Ermenilerinden Koçaryan ve Sarkisyan’ın elindeydi. Her şey Rusya’ya endekslendi. Ancak sorunlar büyüdü ve 2018’de Nikol Paşinyan iktidara geldi. Son 25 yılda zaman zaman küçük çaplı çatışmalar yaşandı. Bunlardan en ciddisi 2016 yılında Azerbaycan’ın küçük bir toprak parçasını kazanımıyla sonuçlandı. Ancak şu anda ateşkes girişimleri olsa da bir savaş var. Azerbaycan geçtiğimiz dönemde artan petrol ve gaz gelirleri neticesinde, başta İsrail ve Türkiye’den alınan modern silahlarla ordusunu donattı. Hava savunma sistemlerine sahip Ermenistan ordusunu sahada ciddi şekilde tahkim edilmiş mevzileri bulunuyor. Azerbaycan da dezavantajını gelişmiş SİHA’larla gideriyor. Son çatışmalarda Azerbaycan savunma bakanlığı, Ermenistan’a ait çok sayıda tank ve zırhlı aracın SİHA’lar ile yok edildiği görüntüleri paylaştı.

RUSYA’NIN TUTUMU
Rusya arka bahçesi olarak gördüğü topraklarda Batı’nın desteklediği aday ve hareketleri kendi çıkarları için tehdit olarak algılıyor. Gürcistan, Ukrayna ve Belarus’ta yaşanan iktidar mücadelelerinden çok rahatsız. Buna benzer bir gelişmenin Ermenistan’da yaşanabileceğini değerlendiriliyor.  Kremlin’in kaygısı 2018’de Paşinyan’ın iktidara gelişiyle arttı. Paşinyan Karabağ’da sertlik yanlısı bir tutum takınırken Rusya’nın yörüngesinden çıkarak Batıya doğru çekmek için bazı hamleler yaptı. Bu Moskova tarafından dikkatle kaydedildi. Bakü’nün işgal altındaki topraklarının kurtarılması için bağımsız olarak harekete geçtiği var sayılsa da bu adımı atmadan önce Moskova’ya bilgi vermiş olması kuvvetle muhtemel. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ilk tepkisi de buna işaret ediyor: “Çatışmalar Ermenistan topraklarında yapılmıyor.” Ancak Kremlin’in tarafları 10 Ekim’de Moskova’da 11 saat süren toplantıda bir araya getirdi. Dört maddelik bir mutabakat çıktı ortaya. Metne göre insani nedenler ve esir-cenaze değişimi için 10 Ekim saat 12:00’de ateşkes başlayacak; ateşkese ilişkin somut parametreler ileriki tarihlerde açıklanacak; Minsk Üçlüsü başkanlığında taraflar masaya oturacak; müzakere formatı değişmeyecek.

PEKİ, BU METİN NE ANLAMA GELİYOR?
Bazı diplomatlar bu metinle Türkiye’nin masada olamayacağının kayda geçirildiğini iddia etti. Mutabakattan sonra Rus RBK kanalına demeç veren Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, “Türkiye'nin önemli rol oynayacağına dair hiç şüphe yok. Bunun hukuki mi yoksa fiilî mi olacağı teknik bir konu. Çatışma yeni bir formatta çözülmelidir.” dedi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da “Hem sahada hem masada olmaya devam edeceğiz.” şeklinde bir ifade verdi. Ancak görünen o ki, müzakere, Minsk Başkanları ABD, Rusya ve Fransa’nın ara buluculuğunda Azerbaycan ile Ermenistan’ın pazarlık masasındaki hesaplaşmasıyla yürütülecek.

AZERBAYCAN’IN HASSAS VE DENGELİ POLİTİKASI
Kafkaslar’da Rusya’yı en çok endişelendiren nokta Türkiye’nin etkisinin artması. Çatışmalar yaşanırken bunu bertaraf etmek için bir şey yapmaları gerekiyordu. Ya çatışmaya müdahale edeceklerdi ya da Minsk sürecini dirilteceklerdi. Minsk üzerinden giderek çatışmayı dondurma seçeneğine tercih edildi. Fransa ve ABD’nin bölgede tekrar aktifleşmesi Rusların çok istediği bir şey olmasa da Türkiye’nin önünü kesmek için Minsk en akılcı bir yol olarak değerlendirildi. Bununla birlikte Türkiye, Bakü’nün elini güçlendiren ‘baskı unsuru’ olarak devrede. “Tek millet iki devlet” yaklaşımı Azerbaycan’a cesaret veriyor. Diğer yanıyla Rusya ile çalışmaya razı olup bunun için manevra alanı aradığı zaman Bakü üzerinde bir baskı unsuruna dönüşüyor. İlham Aliyev, “Tüm ekipmanlar Rusya tarafından ücretsiz bir şekilde sağlanıyor; Paşinyan, Rusya bir kez daha Ermenistan'ı kurtarmaya geldiği için Putin'e teşekkür etsin." dese de akılcı bir politika izliyor. Azerbaycan’ın bölgesel dengeleri gözeten bir siyaset ve dış politika sürdürüyor. İlham Aliyev Erivan yönetiminden farklı olarak Rusya ile yakın ama dengeli ilişkiler yürütüyor. Türkiye ile ilişkiler üst düzeyde tutulurken, İsrail ve İran dışlanmıyor. Özellikle İsrail Bakü için askerî anlamda elini çok güçlendiren bir aktör konumunda. Bu süreçte Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Rossiya Segodnya Uluslararası Haber Ajansını bir röportaj verdi. Aliyev tutumlarının her zaman pragmatik yapıcı ve tutarlı olduğunu söyledi. Bununla birlikte kırmızı çizgilerini bir kez daha dile getirdi.
“Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü hiçbir koşulda ihlal edilemez, Azerbaycan hiçbir koşulda Dağlık Karabağ'ın bağımsızlığına rıza göstermez. Ancak aynı zamanda önerimiz, gelecekte Ermenistan toplumunun ve Azerbaycan toplumunun Dağlık Karabağ topraklarında barış içinde ve bir arada yaşaması gerektiğine dayandırıldı. Zaten binlerce kişilik Ermeni toplumunun yaşadığı Bakü de dâhil olmak üzere Azerbaycan'ın diğer yerleşim yerlerinde, Rusya'da, Gürcistan'da ve diğer ülkelerde bu şekilde yaşıyorlar, kimi yerlerde Ermeniler ve Azeriler aynı köyde yaşayıp çalışıyor ve aralarında herhangi bir zıtlaşma olmuyor. Bunu biz niye başaramayalım ki? Biz buna kararlıyız, ancak elbette etnik temizliğin sonuçları ortadan kaldırılmalı ve yerlerinden edilmiş tüm sığınmacılarımız kendi evlerine dönmelidir.”

MÜZAKERE SÜRECİNDEN SONUÇ ÇIKAR MI?
Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları, Karabağ’ın statüsü ve kaçkınların dönüşü konusunda tarafların uzlaşma zemini bulmaları oldukça zor görünüyor. Ermeniler referandumla Karabağ’ın bağımsızlığının tescilini ve nihayetinde Ermenistan’la birleşmesini istiyor. Karabağ’da hâkim yapı ile Ermenistan’a yön veren Karabağ asıllı siyasetçiler Karabağ’ı bağımsız kılma kararlılığının yanı sıra işgal altında tuttuğu 7 rayon üzerinde idari-hukuki yetkiyi genişletmenin peşinde. Bu arada Ermenistan ile Karabağ arasındaki kritik güzergâhı sağlam tutmak için bir dizi Ermeni yerleşimi de inşa edildi.
Azerbaycan ise Karabağ’daki Ermeniler ile Karabağ’dan kaçmış Azerbaycanlılar için ayrı ayrı oylama düzenlenmesi gerektiğini kaydediyor. “Kısmi özerklik” ya da “güçlendirilmiş özerklik’ istiyor. Ancak İlham Aliyev’in ağzından çıkanlar yüreklere su serpiyor: “Karabağ Azerbaycan’dır.” tezinden de asla taviz yok.