LİBYA’DA BÜYÜK KAOS

21 Ağustos 2019 16:13 Mehmet DEMİRKAN
Okunma
521
LİBYADA BÜYÜK KAOS

LİBYA’DA BÜYÜK KAOS
Mehmet DEMİRKAN

Libya Lideri Albay Muammer Kaddafi, dünya tarihinin en ilginç liderlerinden biriydi. Yazdığı “Yeşil Kitap” ile sosyalizmi kendince yorumlamış, Fransa’da kaldığı otelin bahçesine çadır kurdurmuş, hatta develerini de Paris’e getirmiş ilginç bir karakterdi.
Türkiye’nin izlediği dış politikaya da çoğu zaman tam destek veren Kaddafi’den sonra Libya tam bir kaos ortamına sürüklendi. Diplomatik çevreler ve stratejistler, 2011'de Kaddafi'yi devirmeye dönük NATO müdahalesini son dönemin en yanlış hamlelerinden biri olarak nitelendiriyorlar. Kaddafi’nin, kendi tanımlaması ile “evlatları” tarafından linç edilmesinden sonra Libya, farklı eğilimler taşıyan İslamcı güçler, birbiriyle tarihsel husumetleri olan kabileler ve yeni savaş ağaları arasında parçalandı. Bir tarafta Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükûmetine bağlı askerler, İslamcıların ağırlıkta olduğu Yüksek Devlet Konseyi, diğer tarafta Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi, buna bağlı hükûmet ve Libya Ulusal Ordusu. Ayrıca bu grupları destekleyen ya da bağımsız hareket eden kabileler. Bu kaosta Türkiye ve Katar Trablus kanadının, Suudi Arabistan, Emirlikler ve Mısır da Tobruk kanadının Libya'ya hâkim olmasını istiyor.
TÜRKİYE MEŞRU TARAFI DESTEKLEME KARARLILIĞINDA
Libya’da uzun süren karışıklıktan sonra Aralık 2015’te Fas’ta sağlanan “Libya Siyasi Anlaşması” çerçevesinde Trablus’taki Milli Kurtuluş Hükûmetinin yerini Fayiz Serrac başkanlığında Millî Mutabakat Hükûmeti aldı. Birleşmiş Milletlerin muhatabı artık bu hükûmet oldu. İslamcıların tekeline aldığı Millî Güvenlik Kurulu da Devlet Yüksek Konseyine dönüştürüldü. Ama Tobruk kanadı kendi hükûmetini feshetmeye yanaşmadı. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır, Tobruk merkezli meclis ve ona bağlı hükûmet ile Libya Ulusal Ordusunu kuran eski firari General Halife Hafter’i desteklemeye başladı. Hafter de ülkede kontrolü ele almak üzere harekete geçti. Önce Bingazi’deki İslamcıları yendikten sonra Ecdebiye, Sidra ve Ras Lanuf gibi yerlerde kontrolü sağladı. Ocak 2019’dan itibaren petrol sahalarının bulunduğu güney bölgelerine indi. Hafter 27 Mart’ta Riyad’da Suudi Kralı Selman’la görüştükten sonra 4 Nisan’da Trablus’u ele geçirmek üzere yeni bir harekâta kalkıştı. Bu hamle, o zamana kadar gelişmelere kontrollü yaklaşan Türkiye için kabul edilemezdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Halid el Meşri’yi kabul edip desteğini yineledi. Ulusal Mutabakat Hükûmeti Başkanı Serrac da 28 Nisan’da Erdoğan’ı arayıp Trablus’u savunmak için başlatılan ‘Öfke Volkanı’na destek istedi. Erdoğan da, “Libyalı kardeşlerimizin yanında dimdik duracağız.” dedi.
Buna karşın 15 Nisan’da bir telefon görüşmesiyle ABD Başkanı Donald Trump’ı da arkasına alan Hafter’i çılgına çeviren gelişme ise 26 Haziran’da Trablus merkezli güçlerin başkentin güneyindeki Giryan’ı geri almaları oldu. Libya Ulusal Ordusu Giryan’da 43 asker kaybedip, yüklü miktarda cephane ve silah bırakıp çekilirken yeni bir rezalet ortaya çıktı. Geride bırakılan cephane arasında Amerikan yapımı FGM-148 Javelin tanksavar füzeleri de bulunuyordu. ABD bunları 2008’de Birleşik Arap Emirlikleri’ne satmıştı. İşin garip tarafı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararıyla Şubat 2011'den beri Libya’da silah ambargosu uygulanmaktaydı. Hafter büyük kayıptan Türkiye’yi sorumlu tuttu. Bu gerilim neredeyse savaş ilan eden bir açıklama ile en üst seviyeye çıktı. Libya Ulusal Ordusu Sözcüsü Ahmed el Mismari, 28 Haziran'da Libya limanlarına yaklaşan Türk gemilerini ve hava sahasına giren Türk uçaklarını vuracaklarını, Libya-Türkiye arasındaki sivil uçuşları durduracaklarını, Libya'daki Türk vatandaşlarını tutuklayacaklarını, Türk şirketleri ve projelerini meşru hedef sayacaklarını açıkladı. Bu açıklamaya karşılık Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan geldi. Akar, "Hasmane tutum veya saldırıların bedeli çok ağır olacak, en etkili ve şiddetli şekilde mukabele edilecektir." yanıtını verdi.
Bu arada çatışmaya başka bir boyut daha eklendi. Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusunun ve 6 Türk vatandaşını Ecdebiye'de alıkoydu. Eş zamanlı olarak da Libya Ulusal Ordusunun kontrolündeki El Mirsad İnternet sitesi, Libya'da insansız uçaklardan sorumlu olan, keşif ve istihbarat operasyonlarını yürüten, aralarında üst düzey subayların da bulunduğu 25 Türk askerinin pasaport görüntülerini yayımladı. Türk ordusu unsurlarının savaşın içinde olduğu ima ediliyordu. Ancak alıkonan 6 Türk, sivil denizcilerdi.
Dışişleri Bakanlığı son dönemin en kararlı açıklamalarından birini yaptı ve Türk vatandaşlarının alıkonulmasını “illegal milis güçlerinin haydutluk ve korsanlığı” diye nitelendirdi. Bu kişilerin derhâl serbest bırakılmazlarsa Hafter unsurlarının meşru hedef olacağını açıkladı. Bu arada müdahale senaryoları hazırlanmaya başlandı. Hafter’e resmî olmayan kanallardan 72 saati olduğu mesajı gitti. Türk vatandaşları verilen süre dolmadan serbest bırakıldı. Büyük çatışmanın üstü şimdilik kaydı ile örtülse de Türkiye ile uluslararası birçok platformda karşı karşıya geldiği Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'ın başını çektiği blok arasındaki kapışma derinleşiyor.
TÜRKİYE NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?
Türkiye her şeyden önce, her platformda kendisine düşmanca tavır alan Suudi Arabistan-Emirlikler-Mısır üçlüsünün savaştığı, Trablus kanadını desteklemek durumunda. Trablus, Ankara'yı müttefik olarak görüyor. Türkiye bu anlamda yalnız da değil, Trablus’taki hükûmeti Birleşmiş Milletler de tanıyor. Bir önemli konu ise Doğu Akdeniz’deki enerji savaşları. Neredeyse sıcak çatışmaya dönecek gerilimde münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı sınırlarının belirlenmesinde Libya, Türkiye için kritik önem arz ediyor. Mısır, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi doğal gaz kaynaklarının paylaşımında Türkiye'ye karşı ortak bir oyun içinde. Türkiye de Libya ile buna karşı koymanın yollarını arıyor. Yunanistan, Libya'daki karmaşayı fırsat bilip oldubittiyle kıta sahanlığını genişletti. Türkiye bu oyunu bozmak zorunda.
Bu arada ENI ile petrol hesapları yapan İtalya ve İngiltere Trablus kanadına, 2011'de Libya'ya ilk bombayı atan Fransa'nın Tobruk kanadına yatırım yapıyor. Avrupa Birliği ve ABD’ndeki genel hava Hafter'den yana. Rusya ise tarafsızlığını koruyor. Bütün dünyanın dikkatini çeken Doğu Akdeniz’de saptanan hidrokarbon yataklarının bulunduğu sular üzerinde hak iddia edebilecek 10 ülke bulunuyor. Bunlardan ikisi tanınmasalar da bu kaynaklar üzerinde belki de en fazla hakkı olan, yıllarca var olma mücadelesi veren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Fillistin Devleti. Son birkaç yıldan bu yana bölgedeki ülkeler; Birleşmiş Milletlerin 1982’de kararlaştırdığı; gaz ve petrolün çıkarılması ve balıkçılık gibi konularda oluşabilecek ihtilafları gidermeyi amaçlayan ve maksimum 200 deniz miline kadar uzanabilen münhasır ekonomik bölgelerini garantiye almak ve korumak için ittifak kurma yarışı halindeler. Türkiye’nin Libya ile kuracağı bir ittifak, Doğu Akdeniz’de bütün dengeleri değiştirecek nitelikte. İki ülke deniz sınırlarını belirlediklerinde Akdeniz’de yaklaşık 190 bin kilometrekarelik bir alandan faydalanabilecekler. Türkiye’nin mücadelesi bazılarının iddia ettiği gibi ne yapıldığının bilinmediği maceracı bir yaklaşım değil. İstediği Batı dünyası ile Orta Doğu’nun karanlık güçlerinin her şeyi alma hamleleri karşısında haklı çıkarını korumak.