ABD-İRAN SAVAŞI MI?

21 Haziran 2019 19:14 Mehmet DEMİRKAN
Okunma
588
ABD-İRAN SAVAŞI MI?

ABD-İRAN SAVAŞI MI?
ABD ile İran arasında tırmanan gerilim, bütün gözlerin yine Orta Doğu’ya çevrilmesine sebep oldu. Yorumlar muhtelif. Kimilerine göre ‘’ABD’nin yeni bir savaş hamlesi’’, kimilerine göre “Kuzey Kore benzeri içi boş bir süreç”. Bununla birlikte hemen herkesin üzerinde uzlaştığı düşünce: “ABD Orta Doğu’da yeni bir senaryoyu ısıtıyor ve hedef; İran.” Kriz, Mayıs ayı başında ABD Başkanı Donald Trump’ın, İran’ın Orta Doğu’da bir saldırı düzenleyeceğine dair elinde olduğunu iddia ettiği istihbaratın ardından bölgeye savaş gemileri göndermesi ile patlak verdi. Bu sırada USS Abraham Lincoln uçak gemisi, dört nükleer B-52 bombardıman uçağı, USS Arlington savaş gemisi ve Patriot bataryası Körfez’e gönderildi. Trump elindeki istihbaratın ne olduğunu açıklamadı ama ABD-İran ilişkiler zaten cumhuriyetçi şahinlerin iktidarı ele geçirmelerinin ardından rayından çıkmıştı. Trump Beyaz Saray’a yerleşir yerleşmez önce İran Devrim Muhafızları’nı terör örgütü olarak ilan etti. Ardından ABD, İran ile imzalanan Nükleer Anlaşma’dan çekildi ve Tahran’a ağır yaptırımlara başladı. Buna karşın İran, bazı Avrupa ülkelerinden destek istedi, aksi takdirde uranyum ve ağır su üretimini artıracağını açıkladı. Avrupa ülkelerine 60 gün süre verdi. Sonra bu karardan vazgeçip Nükleer Anlaşma’nın bazı taahhütlerine uymamaya başladı.
ABD’NİN IRAK HAMLESİ
İran ile gerilim sürerken 15 Mayıs’ta ABD ani bir kararla Irak’taki “acil durum personeli olmayan” devlet çalışanlarını geri çağırma kararı aldı. Karardan kısa süre sonra ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yayınlanan “seyahat uyarısında” vatandaşlara Irak’a gitmemeleri, gidenlerin de önceden vasiyetini hazırlamasının tavsiye edildiği açıklandı. Aynı gün Almanya ve Hollanda, Irak’taki askeri eğitim programını durdurdu. ABD, Hollanda ve Almanya’nın açıklamalarında gerekçe olarak ‘güvenlik endişesi’ gösterdi. Bu kararların ardından ABD'li enerji devi Exxon Mobil'in Basra'nın güneyinde bulunan bir petrol sahasından personelini tahliye etmeye başladığını açıkladı. Irak’ın Moskova Büyükelçisi ise gerilimin yüksek olduğu aynı gün, ülkesinin Rus yapımı savunma sistemi S-400’lerden almak istediğini açıkladı. Bu olağanüstü gelişmeler yorumlanmaya çalışılırken 17 Mayıs’ta The Guardian’da çarpıcı bir haber-analiz yer aldı. Habere göre ABD'nin artan baskısı sonucunda İran, bölgedeki bağlı milislerini harekete geçirme kararı aldı. İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani Irak'taki milis kuvvetlerine "Bir vekâlet savaşına hazır olun." dedi. Irak’ta bunlar olurken Washington’daki şahin kanadın kurgulayıcısı Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Avrupa’daydı. Mike Pompeo’nun Avrupa başkentlerinden talebi, ABD gibi İran ile yapılan nükleer antlaşmayı rafa kaldırmalarıydı. Ancak Avrupa’da aradığı karşılığı bulamadı. Brüksel’de Pompeo’nun telkin toplantılarına katılanlar “Çok kötüydü; sıradan dedikodular, uydurma olduğundan şüphelendiğimiz şeyler ve üzerinde füze olan bir geminin fotoğraflarını gösterdiler” şeklinde değerlendirmeler yaptı. Her koşulda stratejik ortak olan İngiltere’den de umulmadık bir açıklama geldi. IŞİD’e karşı koalisyonun komutan yardımcısı İngiliz Tümgeneral Chris Ghika, ABD’nin eylemlerinin aksine bölgede İran’la ilgili tehdit seviyesinin değişmediğini açıkladı. Irak’ta bir anda yükselen tansiyon her şeyi değiştirdi. Pompeo Avrupa gezisini yarıda kesip apar topar Irak’a gitti. İddialara göre Pompeo, Bağdat’ta Iraklılara bir USB bellek kartı içinde bilgiler verip bunu İran tarafına iletmelerini istedi. Temaslar yapıldı ama gelişmelerle gerilim daha da tırmandı. Irak’ın başkenti Bağdat’ta bulunan ‘Yeşil Bölge’ 20 Mayıs’ta bir Katyuşa füzesiyle vuruldu. Füze, birçok ülkenin büyükelçiliğinin bulunduğu yüksek korunaklı bölgede ABD’nin boşalttığı Bağdat Büyükelçiliği’nin bir mil uzağına düştü. Saldırıdan sonra Trump: “İran bir savaş istiyorsa, bu İran’ın resmi olarak sonu olur. Bir dana asla ABD’yi tehdit etmeyin.” dedi.
ABD BM GÜVENLİK KONSEYİ ÜYELERİNİ İKNA ETMEYE ÇABALIYOR
Pompeo, gerilim tırmanırken Irak ziyaretinin hemen ardından Rusya’ya gitti. Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Bu ziyaret, ABD'de 2016 yılında yapılan başkanlık seçimlerine Rusya'nın şaibe karıştırdığı suçlamalarından bu yana ABD'li yüksek düzeyde bir siyasetçinin Moskova'ya yaptığı ilk ziyaretti. Bu ziyaret bazı kesimlerce İran ile savaş isteyen ABD’nin BM Güvenlik Konseyi üyesi Rusya’yı ikna çabası olarak yorumlandı.
ABD SAHTE İSTİHBARAT RARORLARIYLA BİR ÇATIŞMA ZEMİNİ Mİ HAZIRLIYOR ?
Bütün bu gelişmeler olurken ABD basını da İran’la yatıp, İran’la kalkmaya başladı. New York Times, ulusal güvenlik yetkililerine dayandırdığı bir haberde, ABD’nin Ortadoğu’ya 120 bin asker göndermeyi planladığını yazdı. Ancak ABD Başkanı el yükseltti ve ekledi; “Gerekirse çok daha fazlasını yollayabilirim.” New York Times 16 Mayıs’ta çarpıcı bir habere yer verdi. Habere göre İran, Basra Körfezi’ne ufak tekneler üzerinde füzeler yerleştirdi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton bu gelişmeleri, "İran ABD'ye saldırmaya hazırlanıyor" diye değerlendirdi. İşaret edilen en çarpıcı ayrıntı: “İran’ın ABD’ye yapacağı olası bir saldırı, Kuzey Atlantik Anlaşması gereğince bütün NATO ülkelerine savaş ilan etmesi anlamına gelebilir.” Bu senaryo üzerinde çok tehlikeli oyunlar oynanabileceğini Irak’ın işgali sırasında bütün dünya görmüştü. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel, BM’de elindeki uydurma belge ve fotoğraflarla büyük yalanlar söylemiş, yıllar sonrada bu yaşanan rezilliği itiraf etmişti. Bununla birlikte Amerikan Kongre üyelerinden çatlak sesler yükseldi. Üyelerin bir bölümü İran’a karşı baskı politikasının kontrolden çıktığını dile getirdi. Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Üyesi Jim Himes, “İncelediğim istihbarat raporları çok bulanık. İranlıların başlattıkları faaliyetlerin birçoğunun bölgedeki saldırgan yaklaşımımıza bir cevap olduğuna inanıyorum” dedi. Bu Beyaz Saray’a yönelik oldukça çarpıcı bir eleştiriydi.
BEYAZ SARAY’DA KONTROL KİMDE?
Amerikan basını, savaş istemediğini vurgulayan Trump’ın Beyaz Saray’da kendisini kuşatan şahinlerin kontrolünde olduğunu yazıyor. Bunların başında da Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton geliyor. Ancak Bolton’a ayrı bir başlık açmak gerekiyor. Tescilli İran düşmanı olan Bolton,  2015’te New York Times’a “İran bombasını durdurmak için İran’ı bombalayın” başlıklı bir yazı yazmış bir diplomat. John Bolton mevcut kriz ortaya çıkmadan bir yıl kadar önce İran’da 2018 sonuna kadar rejimin değişeceğine dair söz vermişti. ABD basını Avrupa ve ABD’deki askeri ve istihbarat yetkililerinin de bu gerilimden Bolton’u sorumlu tuttuğunu aktarıyor. Aynı kaynaklar Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına eriştiğine dair yalan istihbaratla Irak işgalini başlatan kampanyada Bolton’un rolünü hatırlatıyor. Bolton, ABD’nin Irak’a girme kararında büyük rol oynamıştı, George W. Bush yönetiminin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olarak savaşın en büyük destekçilerindendi. Bush bile bir süre sonra kendisine görev vermesinin “büyük bir hata” olduğunu söyledi. ABD basınına göre Bolton’un bu duruşu bugün hâlâ aynı, Trump’ı İran’la bir savaşa girmeye ikna etmeye çalışıyor.  Buna karşın Trump danışmanın baskısına dayanıyor. New York Times 17 Mayıs’ta, “Başkan İran ile savaş istemediği konusunda ısrarcı’’ manşetiyle çıktı. Diğer Amerikan gazetelerinde yer alan haberler de bunu doğruluyor.
İRAN’IN TAVRI
Krizin diğer aktörü İran ise yüz yılar boyunca edindiği diplomasi geleneği ile süreci ileri geri yaptığı manevralarla yönetiyor.  Aktif bir rol üstlenen İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, yaptığı sosyal medya paylaşımlarında ABD hükümetinin kendi içinde yaşadığı fikir ayrılıklarına dikkat çekiyor. Cevad Zarif, “Trump savaş istemediğini açıkladı ancak çevresindekiler onu savaşa yönlendirmeye çalışıyor” tespitini paylaştı. Zarif’e göre Trump’ın çevresindeki adamlar Beyaz Saray’dakilerle sınırlı değil. Savaş planı yapan cepheyi “B Takımı” diye adlandıran Zarif’in listesinde Bolton’un dışında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid de var. İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de noktayı şöyle koydu: “Savaş olmayacak. Biz savaş peşinde değiliz, Amerikalılar da. Bunun kendi çıkarlarına olmadığını biliyorlar.” Trump’ın ‘Önce Amerika’ siyaseti Orta Doğu’da yeni bir savaştan kaçınmayı gerektiriyor. Fakat gerilim küçüklü büyüklü açıklamalarla kontrolden çıkma eğiliminde. Orta Doğu yine sıcak, yine gergin...